PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : MArdin Hakkında Bilgi


Fırtına_
02-19-2009, 12:25
MARDİN'İN TARİHİ
Mardin,Mimari,Etnografik,Arkeolojik,Tarihi ve görsel değerleri île zamanın durduğu izlenimini veren Güneydoğunun şiirsel kentlerinden biridir. Bölgede yapılan kazılarda MÖ.4500'den başlayarak klasik anlamda yerleşim gören Mardin; Subari, Hurri, Sümer, Akad, Mitani,Hitit,Asur,İskit,Babil,Pers,Makkedonya,Abga r,Roma,Bizans,Arap,Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı dönemine ilişkin bir çok yapıyı bünyesinde harmanlayabilmiş önemli bir açık hava müzesidir. Şehirde bilimsel kazı yapılacak pek çok önemli alanı vardır. Bunun sonucunda şehrin tarihinin daha iyi ortaya konulması imkanı yaratacaktır.
http://www.mardinimiz.com/images/tarih1.jpg
Mardin'in ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmiyorsa da kuruluşu eski yakın doğu tarihine göre Subariler zamanına kadar dayanmaktadır. Alman Arkeologu Baron Marva Oppenheim'in 1911-1929 yılları arasında yaptığı kazılardan elde edilen sonuçlara göre: Subariler'in Mezopotamya da (MÖ.4500- 3500) yaşadıklarını bu tespite sebep olarak da Sümer ve Babil katları arasında buldukları kiremitleri göstermiştir. Gırnavaz örenyerinde 1932 yılında başlayıp 1991 yilina kadar sürdürülen Arkeolojik kazı ve araştırmalar sonucunda Gırnavaz'ın MÖ.4000'den M.Ö 7. yüzyıla kadar sürekli olarak yerleşme alanı olduğu anlaşılmaktadır.MÖ.4000 sonlarına tarihlenen Geç Uruk Devri, Gırnavaz kalıntılarının en alt kültür tabakasını oluşturmaktadır.Bu Kültür tabakasının üzerinde yer alan Er Hanedanlar Devri Mimari tabakaları daha çok ölü gömme adetleri açısından araştırılmış ve değerlendirilmiştir. Tespit edilen mezarlara göre ölüler bu devirde eski Mezopotamya geleneklerine göre açılan çukurlara dizler karınlarına çekik olarak yatırılmakta daha sonra yakılan hafif ateşle manevi temizlik sağlanarak dünyevi ilişkiler kesilip çukurlar kapatılmaktadır.Mezar içinde şahsi eşya olarak ****l silahlar, ****l süs eşyaları ve mühürler kült ve seramik kap örnekleri çok sayıda tespit edilmiştir. http://www.mardinimiz.com/images/cografi2.jpg

Sümer Kralı Lugarzergiz MÖ.2850 yılında Akdeniz'e kadar uzandığı seferinde Mardin'i hükmü altına almıştır. Şehircilik,sulama ve tarım alanında ileri bir seviyeye ulaşan Sümerler, geniş fetihler sonucu güçlerini kaybedince 30 yıl sonra Mardin'i Akadlar'a bırakmışlardır (MÖ.2820). Akadlar,MÖ.2500 yıllarında Sümerler'le anlaşarak Akad-Sümer Devletini kurmuşlardır. Prof..Dr Ekrem Memiş'in "Eski Çağ Türkiye Tarihi" adlı kitabında: "Mezopotamya'da büyük imparatorluk vücuda getiren Sami Kökenli Akadlar'ın vesikalarından anlaşıldığına göre,MÖ.3000 sonlarında Mardin Merkez olmak üzere Güneydoğu Anadolu bölgesi ile Kuzey Mezopotamya'daki Musul ve Kerkük dolaylarında Hurriler adı ile anılan bir kavim oturuyordu" diye yazar. Mardin,MÖ.2230'lu yıllarda Elam şehri oldu. Amuri ailesinin altıncı ferdi olan Hamurabi, Sümer topraklarınıı Babil'in idaresi altına alınca bu kez de Babil Devleti'ni kurmuş, ardından Yukarı Mezopotamya'ya saldırınca Mardin'i istila ederek topraklarına katmıştır.(MÖ.2200-1925).

MÖ. 1925 yıllarında Mardin'i işgal eden Hititler bir vıl sonra şehri terketmişlerdir. İran dolaylarından gelen Ari Irkından Midiller, Mardin ve çevresini ele geçirmiştir. 500 yıl hüküm süren Midiller bilinmeyen bir sebepten Mısır'lılara vergiye bağlanmışlar ve bir Midil prensesini de Mısır Firavunu île evlendirmişlerdir. MÖ. 1367 yılında Midiller arasında iç savaş çıkmış, bunu fırsat bilen Asur Kralı Asuri Balit Mardin ve çevresini topraklarına katmıştır. MÖ. 1190'da Anadolu'dan gelen bazı Ari ırk kavimleri Mardin'i almışlardır. 60 yıl sonra I.Tıplalpalasır, Sincar, Nusaybin ve Mardin'den geçerek 20 bin Maşiki kuvvetinin Koruduğu Kemecin'e' saldırıp onları yendikten sonra Mardin ve çevresini tekrar ele geçirmiştir. MÖ.1060'da I.Asurnasırbal zamanında Hititler birleşerek Gılganuş yakınlarında Asurlular'ı yenmişlerdir.Asurluların tekrardan kuvvetlenmeleri üzerine, Mardin Asur hakimiyetine girmiştir.MÖ.800 yılına kadar Asurluların elinde kalan Mardin daha sonra Urartu Krallığı egemenliğine geçmiştir.Urartu Kralı Mimes zamanında Mardin 50 yıl Urartu idaresinde kalmıştır.

MÖ.612 yılına kadar Sityaniler,MÖ.618 yılında ise İran'dan gelen Midiler buraları ele geçirmiştir. MÖ.335 yıllarmda Büyük İskender Mısır'ı aldıktan sonra Mezopotamya'ya gelerek İran'a gitmek için Mardin'den geçer. Buraları da istila eden İskender'in MÖ.323 yılının 28 Mayıs'ında Babil'de ölümünden sonra komutanları arasında devlet pay edilir ve Mardin doğu bölümünde kaldığı için Nikanır denilen General Slevkos'un payına düşer. (MÖ.311) MÖ. 131'de Mardin ve çevresi Urfa Krallığı (Abgarlar) topraklarına katıldı. MS.249'da Roma Hükümdarı Filibos saltanatının 5.yılında bir isyan başlatıp IX. Abgar'ı memleketten kovmuştur. Şehrin Valiliğine de Hapsioğlu Uralyonos tayin edilmiştir..Bu arada Mardin'de Urfa'ya bağlı olduğu için Roma egemenliğine girmiştir. MS.250 yılında Dakiyos, Pers ülkesini zaptetmiştir.Bu sırada tahribat gören Nusaybin'i onarmıştır. 330 yılında ateşe ve güneşe tapan Şad Buhari isminde bir kral Mardin Kalesinde rahatsızlığı nedeniyle kalır. Kalede kaldığı süre içerisinde iyi olunca kendisine kasır yaptırıp 12 yıl boyunca burada yaşar. Daha sonra Kral, memleketi Pers'ten birçok asker ve sivil getirip onları Mardin'e yerleştirir.442 yılına kadar getirilen insanlar vasıtasıyla şehirde birçok gelişme olur. 442 yılında halkı kasıp kavuran amansız bir veba salgını şehri yaşanmaz hale getirir. Yaklaşık 100 sene sonra Ursiyanos adlı Romalı bir; kumandan büyük bir ekiple Mardin'i 47 yılda inşa etmeyi başarır ve halkın tekrar buraya gelmesini sağlar. Bu süre içinde Persler'in ünlü merkezleri olan Dara yeniden inşa edilmiştir. Mardin'e Bizanslar 640 yılında Hz-Ömer'in kumandanlarından İlyas Bin Ganem'in işgaline kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir. Mardin ve çevresi, 692'de Emeviler'in, 824'te Halife Memnun zamanında Abbasilerin hakimiyetine girmiştir.Bu dönemde islamiyet hızla yayılmıştır. 885-978 yılları arasında buralarda hüküm süren Hamdaniler'in kaleyi kesin olarak zaıptedişleri 895 yılına rastlar. Doğal olan kalenin bazı yerlerine surlar yaptırarak bazı yerlerini de onararak günümüze kadar dimdik kalmasını sağladılar. 990 yılında ancak Musul'da tutunabilen Hamdaniler'in topraklarını birer birer ele geçiren Mervaniler, Mardin'i zapt ederler. Mardin ve çevresinde çarşılar, camiler yaparak onarımlarla ipek yolu üzerinde bulunan bu önemli şehri ticari açıdan canlandırırlar.. Alparslan'ın Malazgirt zaferinden sonra Türkler'in Anadolu'ya ulaşan akınları neticesinde gittikçe zayıflayanı Mervaniler Devleti Nusaybin'de 1089'da Selçuklular'a yenilerek onların hakimiyeti altına girer. Artuklular'dan İl Gazi Bey Mardin'i l105'te ele geçirerek devletin başkenti yapar.Halep'i aldığı gibi Haçlılara karşı giriştiği mücadeleler dolayısıyla İl Gazi Bey büyük ün kazanır. Antakya Haçlı Prensi Roger'i yenerek Silvan'ı ele geçirir, İl Gazi' nin ölümünden sonra oğulları ve yeğenleri devletin basına geçerek Diyarbakır, Harput Kalesi ve civarına hakim olup, Haçlıları, Frankları, Urfa Kontu'nu, Bilecik Haçlı Senyör'ünü ve Kudüs Kralı Bodven'i yenerek büyük başarı kazanırlar. Böylece Artuklular bölgede büyük devlet kurarlar. Bu devletin 304 yıllık egemenliği sürecinde çok sayıda tarihi camii, Medrese, hamam ve kervansaray yapılmış, birçok cami, medrese ve manastır onarılmıştır.

Timur, Artuklular döneminde 1393'te Mardin Kalesini kuşatıp işgal etmeye çalışsa da başarılı olamaz. Timur 1395 yılının Ramazan ayında Mardin'i almak için yeni bir kuşatma hazırlıklarına Kızıltepe'de otağı kurarak başlar. Mardin halkı kaleye sığınarak Timur'un şiddetli hücumlarına karşı koymak suretiyle o zamanın en büyük ordusu ve hükümdarlarını başarısızlığa uğratmıştır. Artuklular halkın bu başarısından dolayı Mardin'i onarma faaliyetine girişirler.15.yüzyılda güçlenen Karakoyunlular'ın bu devleti ortadan kaldırmak için Mardin'i 2 ikili kuşatması bu girişimleri aksatır. 1409'da halk bu kuşatmaya daha fazla dayanamayarak yapılan anlaşma gereği şehrin kalesini Karakoyunlulara teslim eder. Mardin Karakoyunlular'ın egemenliğinde 61 yıl kalır. Bu süreç içerisinde aşiretler ayaklanarak Karakoyunluların rejimine karşı koyarlar ve devleti zaman zaman ele geçirirler. Karakoyunluları 1462 yılında yenen Akkoyunlular kalenin egemenliğini de ele geçirirler. Bu dönemde Mardin'e Paşa olarak gelen Kasım Bey, Timur'un yakıp yıktığı şehri ve kaleyi onarmaya girişir. Bu çalışmasının ve başarısını taçlandıran bu güne kadar ihtişamla ayakta durmayı başaran ve tarihe meydan okuyan Kasın Paşa Medresesini yaptırır. 16.yüzyılın başında Akkovunlular'ı egemenliğine alan Şahı İsmail güçlü bir Şii devleti kurmayı başarır. Bu dönemde Anadolu'ya girip Şiiliği kabul etmeyenleri zalimce öldürmekten geri kalmaz. Bu durumu gören Mardin hakimi, şehri zulme ve yağmaya karşı, halkı korumak için kalenin anahtarını kan dökmeden Şah İsmail'e teslim eder. . Mardin'in kesin olarak Osmanlılar'ın eline geçmesi Mısır seferini düzenleyen Yavuz Sultan Selim döneminde gerçekleşmiştir. Diyarbakır (Amid) Valisi Bıyıklı Mehmet Paşa ve Kürt Bilgini İdris-i Bitlisi, Yavuz Sultan Selim'in emriyle 1516'da Mardin ve kalesini dokuz aydan fazla kuşatmış, çeşitli illerden gönderilen Osmanlı takviye kuvvetleri, Doğu Anadolu'dan gelen Kürt Beylerinin kuvvetleriyle birleşerek kaleye defalarca saldırılar düzenlemiştir. Ancak halkın kahramanca karşı koyması iki tarafında zor günler geçirmesine neden olmuştur. Kartal Yuvasına yardım beklentisi boşa çıkınca Bıyıklı Mehmet Paşa ve İdris-i Bitlisi 7 Nisan l5l7"de Mısır'da bulunan Yavuz Sultan Selim'e kaleye girmiş olduklarının müjdesini vererek Osmanlı Devletinin ilk halifesini çok sevindirmişlerdir. 1517 yılında Mardin ve yöresi Osmanlı topraklarına katılmış, bir sancak durumunda Diyarbakır Beylerbeyliğine bağlanmıştır. 1518''de Mardin Sancağı: Merkez kazası ile Savur ve Nusaybin nahiyelerinden oluşuyordu. Mardin, uzun müddet Diyarbakır-Bağdat ve Musul'un Sancağı durumunda kalmıştır. Mardin sancağında halk: Göçebe ve yerleşik olarak iki bölüme ayrılmaktaydı. Yerleşik halk inançları açısından: Yahudiler, Hıristiyanlar (Ermeniler, Süryaniler ve Keldaniler),Müslümanlar ve bir kısım Şemsilerden (Güneşe tapanlar) oluşuyordu.

Süryani Cemaati Mardin'de Noel Bayramını coşku ile kutladı..



http://www.mardin.bel.tr/2007/haber/AspRes/h008.JPG




http://www.mardin.bel.tr/2007/haber/AspRes/h008a.JPG
Mardin’de Süryani Cemaatinin Doğuş bayramını kutlayan Mardin Belediye Başkanı Metin Pamukçu, bütün dinlerde bayram günlerinin geleceği güvene bakmalarını sağladığı günler olduğunu söyledi.

Mardin’deki Süryani Cemaati Noel (Doğuş) Bayramı kutlamalarını Kırklar Kilisesi’nde düzenlediği ayinle başladı. Ortodoks Mezhebine bağlı Hıristiyan Süryani cemaatinin büyük ilgi gösterdiği 569 tarihinde Mardin’de inşa edilen tarihi Kırklar Kilisesi’ndeki ayini Mardin-Diyarbakır Metropoliti Saliba Özmen yönetirken Hz. İsa’nın doğuşu olan Noel için Kilise içinde ateş yakıldı ve cemaat etrafında tur atarak kutsandı. Noel Bayramı kutlamasında, Suriye’den getirilen özel kokulu tütsü, gümüş tütsülükler içinde yakılarak ayine katılanlara koklatıldı. Ayinde özel giysili kızlardan oluşan koro Süryanice, Arapça ve Türkçe ilahiler okudular.
http://www.mardin.bel.tr/2007/haber/AspRes/h008b.JPGhttp://www.mardin.bel.tr/2007/haber/AspRes/h008c.JPG

Metropolit Özmen, ayinden sonra cemaat ile diğer konukların bayram tebriklerini kabul etti. Törene katılan Mardin Belediye Başkanı Metin Pamukçu, burada Süryanilerle Doğuş Bayramı’nı kutlamaktan memnun olduklarını belirterek, Mardin’de ikisi Hıristiyanların ikisi de Müslümanların olmak üzere yılda dört dini bayram kutladığını söyledi. Başkan Pamukçu, Mardin’de yaşadıkları saygı ve sevginin herkese örnek olduğunu vurgulayarak, Doğuş Bayramı’nın tüm Süryanilere kutlu olması için iyi dileklerini sundu. Bütün ilahi dinlerde sevgi, hoşgörü ve barış ortamının hakim olmasının esas olduğunu dikkat çeken Başkan Pamukçu, bütün dinlerde bayram günlerinin geleceği güvene bakmalarını sağladığı günler olduğunu sözlerine ekledi.
Mardin’in sahip olduğu kültürel, dinsel, tarihsel ve dilsel değerlerin değerlendirilebilmesi için bu sesin duyulması ve duyurulması gerektiğini belirten Metropolit Özmen, “Bu ses yürekli ve şefkatli bir insanın sesi gibidir. Bu kutsal günün derinliği, ne alabilirimden çok, insanlarına ne verebilirim sorumluluğunu öğretiyor. Bu yaklaşımda yaklaşılırsa tam sahiplenmenin olmadığı bu dünyada sosyal ve kültürel katmanları ile yaşamın daha çok zenginleşeceğini düşünüyoruz. Sosyal dokusu, zengin ve otantik bir kentte bir arada yaşamın hazzı bambaşkadır. Mardin erdemli bir yürek gibi hepimizi bağrına baslarken, yüreği sorumluluğu çarpana duyarlı insanlara hüznünü ve umudunu aynı anda haykırıyor. Mardin’in tarihsel kimliğinde ve kodlarında yatan değerle üstü örtülmüş bir hazineyi andırıyor.”dedi.

Fırtına_
02-19-2009, 12:25
Bunları biliyor muydunuz.. - Mardin’in Venedik’ten sonra yapı dokusu bozulmamış 2. şehir konumunda olduğunu;

- 1600 yıllık mabet olduğunu,

- Mardin halkının eski zamanlarda mangal ateşi etrafında “Kürsü” denilen düzenekle ısındıkları,

- Eski zamanlarda mutfak eşyalarının temizliği için kül, kil ve toprak kullanıldığı,

- Bağımsızlıklarını savaşarak değilde kıvrak zekaları ile kazandıklarını,

- İlk üniversite eğitiminin Kasım Padişah Medresesinde gerçekleştiğini,

- Mardin Müzesinin ilk zamanlarda Patrikhane olarak kullanıldığını, seçim binası, kooparatif binası, sağlık ocağı, çarşı karakolu aşamalarından sonra müzeye dönüştürüldüğünü,

- Gümüş işçiliğinin Türkiye merkezi olduğunu ve bu işçiliğe “Telkari” adı verildiğini,

- Yemek kültürünün Fransız mutfağından esintiler aldığını,

- Sasani kumandanlarından Mardius’un kendi imar ettiğini,

- Mardin’in gecelerinde gerdanlığı andırdığını,
Mardin'i ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmiyorsa da kuruluşu Yakın Doğu tarihine göre Subariler zamanına kadar dayanmaktadır. Subariler, MÖ 4500-3500 arasında Mezopotamya'da yaşıyorlardı. Gırnavaz Örenyerindeki kazılar Gırnavaz'ın MÖ 4000'den MÖ 7. yüzyıla kadar sürekli olarak yerleşme alanı olduğu anlaşılmaktadır.
Sümer Kralı Lugarzergiz MÖ 2850 yılında Akdeniz'e kadar uzandığı seferinde Mardin'i hükmü altına almıştır. Sümerler, geniş fetihler sonucu güçlerini kaybedince 30 yıl sonra Akadlar'a bırakmışlardır. Mardin, MÖ 2230'lu yıllarda Elam şehri oldu. Amuri Ailesi'nin altıncı ferdi olan Hamurabi, Sümer topraklarını Babil'in idaresi altına alınca bu kez de Babil Devletini kurmuş, ardından Yukarı Mezopotamya'ya saldırınca Mardin'i de istila ederek topraklarına katmıştır. (MÖ 2200-1925) MÖ 1925 yıllarında Mardin'i işgal eden Hititler, bir yıl sonra şehri terk etmişlerdir. İran dolaylarından gelen Ari Irkından Midiller, Mardin ve çevresini ele geçirmiştir. MÖ 1367 yılında Midiller arasında iç savaş çıkınca bunu fırsat bilen Asur Kralı Asurobalit, Mardin ve çevresini topraklarına katmıştır. MÖ 1190'da Anadolu'ya gelen bazı Ari ırk kavimleri Mardin'i almışlardır. 60 yıl sonra 1.Tıplatpalasır; Sincar, Nusaybin ve Mardin'den geçerek 20 bin Maşiki kuvvetinin koruduğu Kemecin'e saldırıp onları yendikten sonra Mardin ve çevresini tekrar ele geçirmiştir. MÖ 1060'da 1.Asurnasırbal zamanında Hititler birleşerek Gılgamış yakınlarında Asurlular'ı yenmişlerdir. Asurluların tekrardan kuvvetlenmeleri üzerine, Mardin Asur hakimiyetine girmiştir. MÖ 800 yılına kadar Asurlular'ın elinde kalan Mardin, daha sonra Urartu Krallığı egemenliğine geçmiştir. Urartu Kralı Mimes zamanında Mardin 50 yıl Urartu idaresinde kalmıştır. MÖ 612 yılına kadar Sityaniler, MÖ 618 yılında ise İran'dan gelen Midiller buraları ele geçirmiştir. MÖ 335 yıllarında Büyük İskender, Mısır'ı aldıktan sonra Mezopotamya'ya gelerek İran'a gitmek için Mardin'den geçer. Buraları da istila eden İskender'in MÖ 323 yılının 28 Mayıs'ında Babil'de ölümünden sonra komutanları arasında devlet pay edilir ve Mardin doğu bölümünde kaldığı için Nikanır denilen General Slevkos'un payına düşer. (MÖ 311) MÖ 131'de Mardin ve çevresi Urfa Krallığı (Abgarlar) topraklarına katıldı. MS 249'da Roma Hükümdarı Filibos saltanatının 5. yılında bir isyan başlatıp 9. Abgar'ı memleketten kovmuştur. Şehrin Valiliğine de Hapsioğlu Uralyonos tayin edilmiştir. Bu arada Mardin de Urfa'ya bağlı olduğu için Roma egemenliğine girmiştir.

Fırtına_
02-19-2009, 12:25
http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/03/04/00128973.jpgMardin’in 3 km. doğusunda bulunan Daru’z-Zaferan Manastırı Yukarı Mezopotamya’ya bakan yamaçlarda bulunmaktadır. Manastırın güney kısmı dışında çevresi dağlarla çevrilmiştir.

Manastır IV. Yüzyılda kurulmuş Süryani cemaatinin önemli bir dini merkezi olmuştur.IX-X. Yüzyıllarda en parlak dönemini yaşamış, 1293-1932 yılları arasında da patriklikmerkezi olmuştur.

Bizans’ın baskısına karşılık Antakya merkez kilisesinde bulunan temel taşı da Dayr’uz-Zaferan’a taşınmıştır. Süryani havarilerinden Petrus adına dikilen bu taşın Hz. İsa’dan kaynaklanan bir de kutsal önemi vardır. Hz. İsa’nın Petrus’a “Temel kaya sensin, senin üzerinde kilisem inşa olunacaktır” dediği ve bu taşın da dikildiği kilisenin merkez olduğu kabul edilmiştir. Yapımındaki harçta yörede yetişen zaferan çiçeği kullanıldığı için de bu temel taşından ötürü kiliseye Deyru’z-Zaferan Kürsüsü Kilisesi denilmiştir. Bu olaydan sonra da kilise Süryanilerin haç merkezi konumuna gelmiştir.

Her yıl dünyanın çeşitli yörelerinden Süryaniler, 700 yıla yakın bir süre bu manastırı görmek için Mardin’e gelmektedir.

Manastırın ne zaman kurulduğu konusunda kesin bir tarihlendirme yapılamamaktadır. Bununla beraber manastırın Mardin ili ile birlikte kurulduğu sanılmaktadır. Bu manastır ilk defa XIX.yüzyılda dikkati çekmiştir. Manastırın en büyük özelliklerinden birisi de süryani patriklerinden elli ikisinin burada gömülü ve özel şekilde korunmakta oluşudur.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/03/04/00128991.jpgÇevresi yüksek duvarla çevrili olan manastırın çevresinde çok eski tarihlere inen mahzenler, kemerler ve burçlar bulunmaktadır.

Manastır iki katlı büyük bir bina olup, duvarlarının alt kısmında 1.00x3.00 m. boyunda blok taşların harçsız olarak birbiri üzerine oturtulduğu görülmektedir. Bunun üzerine yöresel taşlardan manastırın duvarları örülmüştür. Manastırın mimari yönden en büyük özelliği tavanlarıdır. Manastırın mozaikli mihrabı orijinal halini korumuştur. Ayrıca mabedin her iki tarafında kurban sunulan kemerli bölümler bulunmaktadır. Yapının içerisindeki kubbe ve sütunlar ile ahşap el işlemeli kapıları da orijinalliğini korumaktadır.

Manastır çeşitli dönemlerde yapılan eklerle genişletilmiş, ayrıca farklı dönemlere ait Mor Hanonya, Meryem Ana, Mor Petros kiliseleri ile bir şapel burada yapılmıştır. Ayrıca kuzeyindeki dağda kayalara doyulmuş olarak, belirli aralıklarla Meryem Ana, Thedoros, Mor Yakub, Mor İzozoli, Mor Behnam manastırlarıyla Mor Yusuf Savmaası yapılmıştır.


Mar Barbara Manastırı (Merkez)

Mardin il merkezinde bulunan Mar Barbara Manastırı, XVII.yüzyılda yapılmıştır. Kaynaklarda bu manastır ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır.

Kesme taştan dikdörtgen planlı kilisenin yanında manastırın müştemilat yapıları bulunuyordu. Günümüzde bu manastır harabe halindedir.


Mor Efram Manastırı (Merkez)

Mardin’de bulunan bu manastırı Patrik Cercis Şelhet 1884 yılında yaptırmıştır. Kesme taştan yapılan kilise, çevresinde papaz odaları ve çeşitli yapılardan oluşmuştur. Günümüzde harap bir durumdadır.


Meryem Ana Manastırı (Midyat)

Mardin Midyat ilçesi Anıtlı Köyü’nde bulunan bu manastır, Süryanilere aittir. Süryani inancına göre üç aziz gelerek bu manastırı kurmuştur.


Mor Dimet Manastırı (Savur)

Mardin Savur ilçesi Dereiçi Köyü’nde bulunan bu manastırın ne zaman yapıldığı konusunda kaynaklarda bir bilgiye rastlanılmamıştır.

Manastır, kilise ve onun çevresindeki yapılardan meydana gelmiştir. Kesme ve moloz taştan yapılmıştır. İnanışa göre bu manastıra gelen romatizma hastaları burada şifa buluyorlarmış. Bu nedenle de manastıra Romatizma Manastırı ismi de verilmiştir.


Mor Cırcıs Manastır (Derik)

Mardin, Derik ilçe merkezinde bulunan Mor Cırcıs Manastırı’nın yapım tarihi ile ilgili bir bilgiye kaynaklarda rastlanmamaktadır.

Manastır, kesme taştan yapılmış bir kilise ile çevresindeki müştemilattan meydana gelmiştir. Dikdörtgen planlı kilise kesme taştan yapılmıştır. Kilisenin özellikle yüksek tavanı ve apsisine yönelik U şeklindeki koro balkonunun oluşturduğu, kendisine özgü bir mimarisi vardır.


Deyrulumur Manastırı (Midyat)

Mardin, Midyat ilçesinin 18 km. doğusunda bulunan Deyrulumur Manastırı, Savurlu Mor Samuel ile Kartminli Mor Şemun tarafından 397 yılında yaptırılmıştır. VII. Yüzyılda, metropolitlik merkezi olmuş ve bu durum 1049 yılına kadar sürmüştür.

Manastıra Mor Şemun tarafından barınma ve dua yerleri, İmparator Theodosius zamanında içerisine lahitlerin konacağı anıtsal bir yapı, Meryem Ana Kilisesi, Resuller Kilisesi, Kırk Şehit Kilisesi, Mor Şamuel kilisesi yapılmıştır. Söylentiye göre İmparatorun kızı Theodora’nın Mor Şamuel tarafından iyileştirilmesinden ötürü de manastıra Theodara Kubbesi eklenmiştir.


Mor Yakup Manastırı (Nusaybin)

Mardin Nusaybin ilçesinde bulunan bu manastır Yukarı Mezopotamya bölgesindeki kiliselerin en eskisi sayılmaktadır. Mor Şabo ve on bir öğrencisinin öldürülmesinden ötürü yaptırılmıştır. Manastır Mor Yakup’un 328 yılında öldürülmesi üzerine aynı yerde bulunan bir mecusi mabedi üzerine yaptırılmıştır.

Manastır kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. İbadet mekânının üzeri ana kubbeyi destekleyen yarım kubbelerle örtülmüştür. Manastır kilisesinin batı cephesinin duvarları sonradan yıkılmış ve 872 yılında yenilenmiştir. Manastır içerisinde Mor Yakup’un Türbesi bulunmaktadır.

Episkopos Mor Yakup ile öğrencisi Mor Efram Nikeia’da Hıristiyanlığın konsil toplantılarına katıldıktan sonra Nusaybin’e döndüklerinde burada Nusaybin Okulunun yapımına başlamışlardır. Bu okulu 326’da açmışlar ve Mor Efram 38 yıl boyunca bu okulu yönetmiştir. Bu okul putperestlik döneminden kalan bir yapı üzerine kurulmuştur. Bu okulda felsefe, mantık, edebiyat, geometri, astronomi, tıp, hukuk eğitimi verilmiştir. Aynı zamanda bu okuldaki çalışmalar sonunda Grekçe’den birçok yazma eser Süryanice’ye çevrilmiştir.

Bu okulun en büyük özelliği o dönemde Nusaybin’in ileri düzeyde bir eğitim merkezi oluşunu göstermesidir. Mor Yakup’un 338’de ölümünden sonra kilisenin bodrum katına gömülmüştür. Ondan sonra Episkoposluğa Mor Babo (338-343), Mor Logos (343-361), Mor Abraham (361-?) getirilmiştir. Bu dini merkezin son Episkoposu Rahip Hanna olmuştur. Nusaybin okulu Sasanilerin 363’de Nusaybin’i almasına kadar öğretime devam etmiştir. Bundan sonra okulun öğretim kadroları dağılmış ve Suriye’de öğretime devam edilmiştir. Sonraki yıllarda Bizanslılar Nasturilere karşı baskı kurunca Urfadaki (Edessa) okul Nusaybin’e nakledilmiş ve burası Nasturilerin dini merkezi olmuştur. Okulun yönetimindeki Narsay ve Episkopos Barsavmo’nun yerine geçen II. Mor Huşoh döneminde okul büyük ün yapmıştır. Bu nedenle de Nusaybin “İlimlerin beşiği, eğitim şehri ve öğretmenlerin annesi” olarak isimlendirilmiştir.

Manastır XIX yüzyıla kadar işlevini sürdürmüştür. Mor Yakup Kilisesinin restorasyonunu Nusaybin Belediyesi ÇEKÜL Vakfı ve Mor Yakup Kilisesi Süryanı Kadim Cemaati Midyat Metropolitliği, Deydülzaferin Kilisesi Vakfı tarafından restore edilmiştir.


Mor Evgin Manastırı (Nusaybin)

Mardin Nusaybin ilçesi, Girmeli Bucağının 7 km. kuzeyinde, Tûr Abidin Dağı yamacında ovadan yaklaşık 500 m. yüksekliğinde kurulmuştur. Manastırın çevresinde bazı mabet ve yapı kalıntıları bulunmaktadır. Mor Evgin’in Hıristiyan azizlerinden olduğu bilinmektedir.

Manastırın kurulduğu dönem kesinlik kazanamamıştır. Halk arasında bu manastır “Deyr-Marog” ismiyle de tanınmıştır.


Mor Abraham Manastırı (Nusaybin)

Mardin Nusaybin ilçesinde Bagok Dağı’nda kayalar arasında kurulmuş olan bu manastırın yapım tarihi bilinmemekle beraber geçmişinin çok eskiye indiği bilinmektedir. Buradaki yapı topluluğu Hıristiyanlığın ilanından sonra manastıra çevrilmiştir. Yapı olarak yüksek duvarları ile manastırdan çok bir kaleyi andırmaktadır.


Mar Petrus ve Paulus Kilisesi (Merkez)

Mardin Gül Mahallesi’nde bulunan bu kilise, Patrik II. Abdullah döneminde Papaz Abdülmesih’in çabaları ile Aziz Petrus ve Paulus adına 1914 yılında yapılmıştır.

Kesme taştan yapılmış olan kilise dikdörtgen planlı olup, üzeri çatı ile örtülüdür. Taş işçiliğinde dikkati çeken bir bezemeye rastlanmamaktadır. Kilisenin en büyük özelliği kök boyalarla el işinden yapılmış olan baskı perdeleridir.


Mor İliyo Kilisesi (Merkez)

Mardin Kalesi’nde bulunan bu kilise III.yüzyılda yapılmıştır. Kesme taştan yapılan kalenin mimari yapısını tam olarak tespit edebilmek mümkün olamamıştır.


Mor Behnam (Kırklar) Kilisesi (Merkez)

Mardin Şar Mahallesi’nde bulunan bu kilisenin V.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.
Kırk din şehitlerine ait kemiklerin 1170’de bu kiliseye getirilmiş olmasından ötürü aynı zamanda Kırk Şehitler Kilisesi ismiyle tanınmıştır. Günümüzde Mardin Metropolitlik Kilisesi’dir.

Kilise yöresel kesme taştan, geniş bir avlu içerisinde yapılmıştır. Duvar işçiliğinde son derece ince bir işçilik uygulanmıştır. Üç ayrı girişi olan kilisenin cephelerinde dantel gibi işlenmiş taş örgüler dikkati çekmektedir. Apsisi, çan kulesi ve 1500 yıllık kök boya perdeleri ile dikkat çekici bir yapıdır.


Surp Kevork (Kırmızı) Kilisesi (Merkez)

Mardin Ermeni cemaatinin kullandığı bu kilise, kayıtlarından öğrenildiğine göre 420 yılında yapılmıştır. Ancak değişik zamanlarda yapılan onarımlar sonucunda özelliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır.

Kesme taştan yapılmış olan kilisenin ibadet mekânı 10 payenin taşıdığı bir çatı ile örtülmüştür. Apsisindeki geometrik taş süslemeleri ile dikkati çekmektedir.


Protestan Kilisesi (Merkez)

Mardin il merkezinde bulunan bu kilise oldukça geniş bir alan üzerine 569 yılında yapılmıştır. Kesme taştan yapılmış olan kilisede geometrik ve çeşitli bitkisel motiflere yer verilmiştir.


Mor Hırmıs Kilisesi (Merkez)

Mardin il merkezinde bulunan bu kilise 430 yılında yapılmıştır. Başlangıçta Hıristiyanların kullandığı kiliseyi 1552 yılından sonra Nasturiler kullanmıştır.

Kesme taştan yapılmış olan ve yer yer geometrik taş bezemelerin bulunduğu kilise de iki metropolitin mezarının bulunması daha da önem kazanmasına neden olmuştur.


Mor Yusuf Kilisesi (Merkez)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/03/04/00128994.jpgMardin il merkezinde bulunan bu kilise Ermeni Meclis-i Mebusan üyesi Hovsep Kazasyan’ın önderliğinde ve Ermeni Katolik cemaatinin katkılarıyla Patrik VIII.Grigoryus tarafından Mardin Metropolitliğine getirilen Melkun Nazaryan tarafından yaptırılmıştır. Mimari Lole’dir. Kilisenin yapımına 1864 yılında başlanmış ve 1894 yılında da ibadete açılmıştır. Ayrıca kilisenin yanına ruhbanların ikametine ayrılan bir bina ile ruhban okulu da eklemiştir.

Kilisenin yapımı sırasında temellere rutubeti önlemek için tuzlar dökülmüş ve bundan sonra da temeller atılmıştır. Kilise kesme taştan bazilika planında olup, üzeri düz bir dam ile örtülüdür. İbadet mekânının içerisinde 21 sütun bulunmaktadır. Ayrıca altı apsisi ve koro balkonuna yer verilmiştir.


Meryem Ana Kilise ve Manastırı (Merkez)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/03/04/00128979.jpgMardin il merkezinde bulunan bu kilisenin cemaati yeterli olmadığından uzun süre kendi halinde kalmış, l958 yılında ana caddenin genişletilmesi sırasında yıkılmıştır. Kilise, Patrik Antuan Semheri tarafından 1860 yılında yaptırılmıştır.

Kesme yöresel taştan yapılan kilise dikdörtgen planlı olup, ibadet mekanı 21 sütun ile üst örtüyü taşımaktadır. Kilise, patriğin oturduğu yer ve İncil okunan bölümlerdeki üzüm salkımı motifleri ile dikkati çeken bir yapı görünümündeydi.

Kilisenin yanında bulunan ve Antakya Patrigi İğnatios Benham Banni tarafından 1895 yılında yapılan patrikhane günümüzde Mardin Müzesi olarak kullanılmaktadır.


Meryem Ana Kilisesi (Merkez)

Mardin Savur Kapı Mahallesi’nde bulunan kilisenin kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. 1857’de ibadete açılmıştır.

Kesme taştan yapılmış, üzeri dam ile örtülü kilise uzun süre terkedilmiş ve günümüze yıkık bir durumda gelmiştir.


Mor İvennis Kilisesi (Merkez)

Mardin, Eski Kale Köyü’nün güney doğusunda bulunan bu kilise 793 yılında Mor Circis Kilisesi ile birlikte yaptırılmıştır.

Kilise kesme taştan olup üzeri düz bir dam ile örtülmüştür.


Mor Circis Kilisesi (Merkez)

Mardin Eski Kale Köyü’nün kuzeybatısında bulunan bu kilise Mor İvennis Kilisesi ile birlikte 793 yılında yaptırılmıştır.

Kilise kesme taştan olup üzeri düz damla örtülmüştür.


Mor İliye Kilisesi (Merkez)

Mardin Çiftlik Köyü’nde bulunan bu kilisenin yapım tarihini belirten bir kitabe veya belgeye rastlanılmamıştır.

Kesme taştan, dikdörtgen planlı olarak yapılan kilisenin yanında ayrı bir bölüm halinde, alçak tavanlı iki oda bulunmaktadır. Bu bölümün ruh ve sinir hastalıkları tedavisinde yararlanıldığına inanılmıştır. Kilisenin Taka diye isimlendirilen bu bölümü ziyaret edilmektedir.


Mor Yakup (Mor Kuryakus) Kilisesi (Merkez)

Mardin Bülbül Köyü’nde bulunan bu kilisenin kitabesi bulunmadığı gibi kaynaklarda da yapım tarihini gösteren bir bilgiye rastlanılamamıştır. Bununla beraber III.yüzyılda manastır kilisesi olarak yapıldığı söylenmektedir.

Kesme taştan düz damlı olarak yapılan kilisede bezeme elemanlarına rastlanılmamıştır.


Meryem Ana Kilisesi (Merkez)

Mardin Göllü Köyü’nde bulunan bu kilisenin yapım tarihi bilinmemektedir. Kesme taştan yapılmış olan kilise yıkık durumdadır.


Mor Yuhanna Kilisesi (Merkez)

Mardin Dereiçi (Kıllıt) Köyü’nde bulunan bu kilise 370 yılında yapılmıştır. Kesme taş ve moloz taştan yapılan kilise dikdörtgen planlıdır. Üzeri düz bir dam ile örtülüdür.


Mor Babi Kilisesi (Nusaybin)

Mardin Nusaybin ilçesi Günyurdu Köyü’nün kuzeybatısında bir tepede bulunan bu kilisenin yapım tarihi bilinmemektedir.

Kilise, kayaların yontulmasıyla yapılmıştır. Bu nedenle de Mağara veya Yeraltı Kilisesi olarak da tanınmaktadır.


Mor Aho Kilisesi (Nusaybin)

Mardin Nusaybin İlçesi Günyurdu Köyü’nün kuzeyinde bir tepe üzerinde bulunan kilisenin yapım tarihi bilinmemektedir. Patrik III.Yakup döneminde kiliseye bazı ilaveler yapılmıştır.

Kilise moloz taştan ve dikdörtgen planlı olarak yapılmış, üzeri düz bir dam ile örtülmüştür.


Mor Şemun Kilisesi (Nusaybin)

Mardin Nusaybin İlçesi Günyurdu Köyü’nün kuzeyinde bulunan bu kilisenin yapım tarihi bilinmemektedir. Kitabesi günümüze gelememiştir. Kaynaklarda da onunla ilgili yeterli bir bilgiye rastlanamamıştır. Bununla beraber yapı üslubundan IIIV.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Kesme taştan yapılmış olan kilise dikdörtgen planlıdır ve üzeri de düz bir damla örtülmüştür.

Mor Yuhanna Kilisesi (Nusaybin)

Mardin Nusaybin ilçesinde Turabdin Dağı’nın kayalık yamacında yer alan kilisenin yanında müştemilat yapıları bulunmaktadır. Halk arasında “Deyr-Gazel” diye bilinmektedir. Mar Evgin Manastırı'na 5 km uzaklıktadır.

Kilisenin yapımında kesme taş ve kayalardan yararlanılmış olup, dikdörtgen planlıdır. Üzeri düz bir damla örtülmüştür. Kilise içerisinde bezeme elemanlarına rastlanılmamıştır.


Mor Sumuni Kilisesi (Nusaybin)

Mardin Nusaybin ilçesi Eski kale Köyü’nün güneyinde bulunan bu kilise kaynaklardaki bilgilerden öğrenildiğine göre, 793 yılında yapılmıştır.

Yapımında kesme taş kullanmıştır. Dikdörtgen planlı olup, üzeri düz bir damla örtülmüştür.

Fırtına_
02-19-2009, 12:26
http://www.mardin.gov.tr/images/resim/cograf1.jpg
MARDİN İLİNİN METEOROLOJİK DURUMU
A-Mardin İlinin Jeolojik Yapısı: Mardin 8891 Km.2 yüzölçümü ile 36 55 - 38 51 Kuzey Enlemleri ve 39 56 - 42 54 Doğu Boylamları arasında yer alır.
Mardin İl topraklarının

% 4.8 ini kaplayan dağlar doğu-batı istikametinde uzanır ve ovadan ortalama 600 metre yükseklikte çok geniş bir kütle oluşturur. Yükselti bazı kesimlerde 1000 metre üzerine çıkar. Dağlar genellikle çıplaktır. Büyük bölümü kalkerli olduğundan çatlaklar ve yarıklar oluşmuştur. Yüzey suları çatlaklardan dibe çekilmekte ve ovalara yakın platolarda yüzeye çıkmaktadır. Killi ve kireçli yapılı topraklarda Mardin, Mazıdağı, Derik, Midyat, Savur ve Nusaybin'in yükseklerinde meşe ağaçlarına rastlanır. Dağların kalkerli kesimleri Hızla aşınarak platolara dönüşmüştür.Bu platolar yer yer yüzeye çıkan lavlarla kaplıdır. Mardin'de Gümüş Çayı. Çağçağ suyu ve Savur Çayı yanı sıra Seyhan Deresi ve Yeşilli Gülzar Deresi bulunmaktadır. Dicle ve Fırat nehirlerinin kolları il topraklarında koridor oluşturmuştur. Dicle Vadisi ile Kızıltepe, Mardin ve Nusaybin Ovaları mevcuttur.
B-Mardin İlinin İklim Yapısı : Akdeniz iklimine benzer özellikler taşır.Yazlar çok kurak ve sıcak kışları ise bol yağışlı ve ılımandır.
http://www.mardin.gov.tr/images/resim/ozgunaydin%2043.jpg
Mardin'de kış mevsiminde oluşan yüksek basınç alanı kış aylarının soğuk geçmesine yol açar. Bir yandan güneydeki Çöl İkliminin etkisi altında bulunması ( Basra Alçak Basıncı), diğer yandan kuzeydeki yüksek dağların serin hava kütlelerinin bölgeye girmesine mani olması sebebiyle ilin ovalık kesiminde yazlar çok sıcak geçer. İlin kuzey kesiminde zaman zaman kara iklimine benzer özellikler görülür. Mardin'in iklimini ova ve dağ kesimi olarak iki şekilde değerlendirmek mümkündür. İki Kesimdeki farklılık yağış, sıcaklık ve rüzgar değerlerinde ortaya çıkar. Ova kesiminde yazlar çok sıcak geçer, kışlar ise ılıman ve yağmurludur. Bu kesimde az miktarda ve kalıcı olmayan kar yağışları görülür. Dağ kesiminde ise yazları ovaya nispeten daha serin , kışlar ise şiddetli rüzgar, bol yağmur ve kar yağışlı geçer.
Mardin, ilçeleri ve komşu illerden rüzgar hızının ve yağış miktarının yüksekliği; nem ve sıcaklık değerlerinin düşüklüğü ile dikkat çekici bir farklılık gösterir.

Mardin İli Meteorolojik Parametreleri

Sıcaklık Ortalaması
:15.9 C
Nem Ortalaması
:% 49
Hakim Rüzgar Yönü
:NNE (Kuzey - Kuzeydoğu
Yağış Ortalaması
:696.5 mm
Basınç Ortalaması
:895.0 Mb
Max Sıc. Ortalaması
:19.9 C
Min Sıc. Ortalaması
:12.0 C
Ölçülen E Yüksek Sıcaklık
:42.5 C (31 Temmuz 2000)
Ölçülen En Düşük Sıcaklık
:-14.0 C (22 Şubat 1985)
Ortalama En Yüksek Yağış Ayı
Ocak (121.9 mm)
Ortalama En Yüksek Nem Oranı
:% 70 (Ocak)
Ortalama En Düşük Nem Oranı
:%28 (Temmuz)


Sıcaklık
En Yüksek
En Düşük
Ortalama
Ocak
5.6
0.4
2.9
Şubat
6.9
1.0
3.9
Mart
11.1
4.2
7.6
Nisan
17.0
9.4
13.2
Mayıs
23.6
14.8
19.4
Haziran
30.3
19.9
25.5
Temmuz
34.8
24.3
29.8
Ağustos
34.4
24.3
29.4
Eylül
29.9
20.5
25.1
Ekim
22.6
14.3
18.2
Kasım
14.4
7.9
10.9
Aralık
7.8
2.6
5.1
Ortalama
19.9
12.0
15.9

Fırtına_
02-19-2009, 12:26
SOSYAL HAYAT
Dini Hayat

Midyat'ta dini hayat denilince; akla, Müslümanların, Hıristiyanların ve Yezidilerin kendi inançları doğrultusunda ortaya koydukları pratikler gelir. Yezidi dinine mensup vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadıkları yerlerde bile (İbadet ferdi olarak telakki edildiğinden) diğer dinlere göre özel ibadet yerlere göremiyoruz. İlçemizde en çok göç veren din mensupları yezidiler olmuştur.

Diğer iki dini hayat için şu bilgileri aktarmak mümkün: İlçe merkezinde hizmete açık 42 cami var. Belde ve köylerde cami sayısı 91 tanedir. En eski cami Estel kesiminde bulunan Ulu Cami'dir. Midyat kesiminde, köylerden gelen göçler Müslüman nüfusun artmasına ve cami sayısının çoğalmasına neden olmuş.

Bugün ilçe müftülüğünde 110 personel görev yapmaktadır. Temeli 1993'te atılan müftülük binasında Kuran-ı Kerim kursu verilmektedir.

Müslümanların dini hayatına, Cuma günleri, Kandil geceleri, Ramazan Ayı ve iki kutsal bayram büyük ölçüde canlı tutmaktadır.

Azalan nüfuslarıyla dikkat çeken Hıristiyanların dini hayatlarını ise Midyat ve civar köylerde bulunan manastır ve kiliseler canlı tutmaktadır. En faal manastır Deyrul Umur'dur. Burada bir metropolit, sekreter, beş öğretim elemanı, iki rahip, 14 rahibe ve 30'a yakın öğrenci barındırmaktadır.

Midyat merkezde beş tane kilise bulunmaktadır.

Dini Bayramlarımız
Müslümanların yılda iki tane dini bayramı var. Bu iki bayram, hicretin ikinci senesinden beri her yıl büyük bir coşkuyla kutlanmaktadır. Ramazan Bayramı, Ramazan ayı (orucu) neticesinde kutlanır. Kurban Bayramı ise Ramazan bayramından yaklaşık iki ay on gün sonra hacıların Hac'ta olduğu ve Arafat Dağı'na çıktığı günün günü ertesi gün kutlanır.
Bu iki bayramda, bayram namazlarından sonra tebrikler başlar. Yakın komşular ve akrabalar ziyaret edilir. Daha önceden hazırlanan ikramlar misafirlere sunulur. Bu ikramlar genellikle, çikolata, pasta, meşrubat vs. olur. İki bayram arifesinde özellikle ikindi namazı sonrası, mezarlıklar ziyaret edilip ölülere Yasin-i Şerifler okunur. Ramazan Bayramında fıtır sadakası ve zekat dağıtılarak muhtaçlar sevindirilir. Kurban bayramında ise imkanı olanlar kurban keser ve etinden dağıtırlar. Ancak ilçe ve köylerimizde kurban kesme geleneği yoktur. Çünkü Şafii mezhebine göre sünnet kabul edilmektedir. Son yıllarda kurban kesenlerin sayısında büyük bir artış olduğu görülmektedir.

Süryaniler'de de yılda iki tane dini bayram vardır. Bunlardan biri Doğuş (Noel Bayramı): 25 Aralık. diğeri Paskalya Bayramı (Nisan ayında, günleri değişebiliyor). Her iki bayram için, temizlik, ikram hazırlığı birkaç gün öncesinden başlar. Paskalya bayramının Noel bayramından farkı, bu bayramda yumurtaların haşlanıp boyatılmasıdır. Bayramlaşmaya gelenlere bu yumurtalardan ikram edilmektedir. Yumurtalar genellikle kırmızıya boyanır. Bu renk İsa'nın Haça gerilişini sembolize eder. Yumurtanın ak olan kısmı İsa'nın konulduğu mezarı; sarı kısmı O'nun etrafındaki nuru ve yumurtada katılaşmayan kısım da O'nun diriliğini ifade eder.

Her iki bayram da, bugün Midyat'taki Mor Şumni Kilisesi'nde kutlanır. Paskalya öncesi, İsa'nın gömüldüğü Cuma günü Haç duası okunduktan sonra, İsa'nın mezara konuluşu sembolik olarak tekrarlanır. Haç, ufak bir tabuta konulup kilisenin içinde dolaştırılır. Metropolit, yıkayıp beyaz bir kefene sardığı haçı, kilise içinde sunak arkasındaki bir duvar nişine gömer. Haç, paskalya sabahı erkenden mezarından kalkar. Sunak odası eşiğine kadar gelen metropolit perdeyi yana çekerek onu cemaate gösterir ve İsa Mesih'in dirildiğini müjdeler.

Paskalya'nın ikinci günü Mor Abraham'da bütün ölülerin ruhlarına bir ayin düzenlenir. Kadınlar, evde hazırladıkları peynir, pasta, çörek ve yumurtayı orada bulunanlara ikram ederler.

20 yıl öncesine kadar bir çok Müslüman köyde paskalya bayramı kutlanmaktaydı. Çörekler hazırlanır ve haşlanmış yumurtalar boyanırdı. Bu uygulama geleneklerimizin birbirlerinden ne kadar etkilendiğini göstermektedir.

Yezidiler'de yedi tane bayram var: 1- Yılbaşı bayramı (İda Sersale): Nisan ayının dördüncü gününden başlayıp ay sonuna kadar devam eder. 2- Cemai Bayramı: 28 Eylül-3 Ekim arasında kutlanır. 3- Yaz Mevsimi Bayramı (Çeşna Havini): 24-29 Temmuz tarihleri arasında kutlanır. Oruç sonrası bayramıdır. 4- Yezit Bayramı. 5- Bülende Bayramı: Şeyh Adiy'nin doğum günü. 6- Kurban Bayramı: 21-23 Ağustos tarihleri arasında hac sonrası kurban kesilerek kutlanır. 7- Batizmi: Her yıl 3 Mart'ta başlayan ve kadir gecesi olarak bilinen bayramdır.

Folklor

Her yörenin kendine özgü oyunları ve türküleri olduğu gibi Midyat'ın da halk oyunları ve türküleri vardır.. Daha çok düğünlerde icra edilen bu oyunlardan bazıları şunlardır:


·Güle: Ayaklar sabit vücut belden yukarı oynar.Omuz figürleri ahengi temin etmektedir.
·Hine: Kadın ve erkeklerin iştiraki ile köylerimizde oynanır.
·Lorke ve Çifte Kırma: Bu oyun,ayak hareket ve figürlerine paralel olan çift omuz figürleri ile çok oynanan bir oyun çeşididir.
·Delilo Halayı: Hareketli el ve ayak figürlerine sahiptir.
İlçemiz ve köylerinde bu oyumlar, genellikle davul, zurna, darbuka ve kemençe eşliğinde oynanır.
Rivayete göre, vakti zamanında Midyat'ta zengin bir beyin, on parmağında on marifet olan Halime adında bir kızı varmış. Halime'nin güzelliği dillere destan, isteyeni çok fazlaymış. Lakin babası, başlık parası yüzünden kızını bir türlü vermiyormuş. Halime de kimseyi beğenmezmiş. Derken, Midyat'ın Estel bölümünde yaşlı bir kadın Halime'ye dünürcü olmuş. Bu arada, Halime ile kendisini isteyen delikanlı birbirlerini severler. Ancak Halime'nin babasının maddi çıkarları ön plana çıkmış. Aşık genç, parayı kazanıp sevdiğine ulaşabilmek için gurbete düşmüş, uzaklara gitmiş ve bu aşk dillerde türkü olmuş.

Spor

Midyat ilçemizin spor tesisleri, iki semt arasında 17.000 m2.lik alanda kurulmuştur. Kapalı spor salonunun (500 izleyici kapasiteli) zemini kauçuktan yapılmış. Burada voleybol, hentbol ve basketbol oynanabilmektedir. Standartlara uygun futbol sahamızın her iki tarafında 500 kişiyi alabilecek tribünler vardır. Bu tesislerle birlikte iki tane halı sahamız mevcuttur.
Midyat Gençlik Spor Kulübü 24.12.1945'te kuruldu. O dönemde kullanılan renkler Sarı-Siyah idi. Mavi Beyaz renkler ile Midyat Spor Birinci Amatör kümede mücadele etmektedir.

Basın Yayın

Basın ve yayın alanında İlçemiz, ne yazık ki olması gereken düzeyde değildir. 1961yılından beri çıkmakta olan Turanşehir Gazetesi Ağustos 1997'de kapanmıştır. Bugün ilçemizde yerel basın olarak haftalık çıkan Doğuş Gazetesi ve haftada iki gün çıkan Habur Gazetesi vardır. 01 Haziran 1999'dan beri Adana'da hemşerimiz Halil ARSLAN tarafından çıkartılan Güney Hakimiyet Gazetesi (Haftalık), birkaç sayfasını ilimiz ve ilçemize ayırmakla önemli bir boşluğu doldurmaya çalışmaktadır.

İlçemizde FM 91 Mhz bandında yayın yapan Star FM radyosu mevcuttur




Tarihte Midyat İlçemiz Midyat'ın coğrafi olarak konumu, doğusunda Dargeçit ilçesi, batısında Ömerli ilçesi, kuzeybatısında Savur ilçesi, kuzeyinde Batman iline bağlı Gercüş ilçesi, güneyinde Nusaybin ilçesi, güney doğusunda ise Şırnak iline bağlı İdil ilçesi yer almaktadır. Bu ad, ibadet edenlerin dağı, diyarı anlamında kullanılır. Bu bölgenin yüzölçümü 10.000 Km2'den fazladır. XI. yüzyılda Artuk Devleti genişleyerek, batıda Halep, doğuda Musul ve Bitlis, Kuzeyde Harput (Elazığ), güneyde Darzuru içine alır.İşte Midyat da, bu dönemde Mardin, Hasankeyf ve Musul eyaletleri arasında irtibat vazifesi gören bir bölge olarak en parlak devirlerinden birini yaşamıştır. Bu tarihte bölgenin merkezi Derizbin ( Acırlı ) köyüdür. Derizbin beyleri Artukoğullarına bağlı yarı müstakil bir beylik olarak hüküm sürüyorlardı. Mervaniler ve Eyyübiler'den sonra Midyat 1535 yılında Bıyıklı Mehmet Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından ele geçirilmiştir. 1838 yılında Diyarbakır Valisi Ali Paşa tarafından ziyaret edilen Midyat'ta, bir redif taburu teşkil edilir. 1810 yılında ilçe olan Midyat, 1915'te Cevat Paşa tarafından imar görülmüştür. Askeri Kışla, Cevat Paşa Camii ve Ulu Camii bu dönemde inşa edilmiştir. Tarihte Mardin Mardin'in esas adı, bazı tarihi kaynaklara göre "Merdin" olarak geçmektedir.Bu tarihi şehir Mardin Eşiği adı verilen kenar kıvrımlar kabarıntısının güney kanadında, geriden çok sarpdikenliklerle çevrili bir yamaçta, ortalama 1300 metre yükseklikte kurulmuştur. Huriler İ.Ö. XXX. yüzyılda yöreye gelip yerleşmişler. Hurriler' den sonra Mitanni halkı, onların ardından da Asurlular'ın yönetimine geçen Mardin ve yöresi İ.Ö. IV.yy..'nın ikinci yarısında başlayarak Pers Kralı Keyhüsrev II.'nin İ.Ö. 331'den İskender &8216;in , onun ölümü üzerine de komutanlarından Seleukos'un egemenliği altına girmiştir. İ.Ö. II.yy.. yarısından başlayan karışıklıklar sırasında Arami halkı, Abgar Beyliğini kurdu. Aynı yüzyılın sonlarına doğru Mardin, Romalılar ile Sasaniler arasındaki bir çok çatışmaya sahne oldu. İ.S. 640' ta Hz. Ömer'in halifeliği sırasında İlyas B. Ganem adlı Arap komutanının emrindeki bir ordu, Mardin'i alarak Rum idaresine son vermiştir. Böylece Mardin ve ahalisi Müslüman Araplara geçmiştir. M.S. 692 yılında Abdulmelik zamanında Mardin, Emeviler'in eline geçer. 640'ta Araplar tarafından ele geçirilen kent XI. Yuzyılın sonlarında Selçuklu Devletine katılmıştır. Yavuz Sultan Selim döneminde Mardin, Osmanlıların hakimiyetine girmiştir. Osmanlı döneminde, Diyarbakır Eyaletine bağlı bir sancak idi. Mardin o dönemde kentin toplam nüfusu 43 binin üzerinde 24.000 kadarı Müslüman, geri kalanı Süryani, Yakubi, Nesturi, Keldani ve Yahudi idi. 1920 yılının başlarında Fransızlar Mardin'i denetimleri altına almayı deneselerde başarı sağlayamadılar. Mardin şehri, Sümerler, Persler, Romalılar, Bizans ve Türk-İslam Devletlerinin zaman zaman hakimiyetlerine bağlı hükümlerle idare edilmiştir.
Ulucami Mahallesinde bulunan Camii Kebir M.S. 1176' da yaptırılmış. Zenciriye Medresesi ( M.S. 1385) Artukoğullarından günümüze kadar kalmıştır. Süryani Cemaatinin önemli bir mabedi olan Deyrulzafaran ise 1600 yıllık bir tarihe sahiptir. M.S. V. Asırda Arami ırkına mensup Süryaniler tarafından yapılmış olan bu Manastır, 1932 yılına kadar Süryani Kadim Cemaati' nin Patriklik Merkezi konumunda idi.
bulunmaktadır. Bazı kaynaklara göre, İlçenin adı bir çok değişimlerden sonra Farsça, Arapça ve Süryanice karışımından meydana gelmiş "AYNA" anlamına gelmektedi Başka bir rivayete göre de Midyat, Mağaralar Kenti anlamına gelen " MATİATE" kelimesinden ismini almıştır. Bu görüşü ileri sürenler, "MATİATE" isminin Asur yazıtlarında M.Ö. 9.Yüzyılda geçtiğini ifade etmektedirler. Bu görüşe paralel olarak Midyat'ta ilk yerleşim yerinin mağaralar olduğunu gösteren "Elath" mevkiinin (Midyat'a 3 Km. uzaklıkta ve Acırlı Beldesi yakınında bulunan Ziyaret-Mesire Yeri) Romalılar döneminden günümüze kadar geldiği söylenmektedir. Mor Yakup Kilisesi
1973 Mardin İl yıllığında İlçenin tarihçesi hakkında şu bilgiler yer almaktadır: Orta Asya'dan göçüp Anadolu'ya gelen Eti Türkleri, Mezopotamya dediğimiz Dicle ve Fırat Nehirleri arasında yer alan ve verimli topraklara sahip olan bölgeye yerleşmişlerdir. ( M.Ö. 2000 yıllarında ) Bölgeden geçişleri sırasında Midyat'ı büyük bir mağara şehri halinde kurup, hayvanlarını da burada barındırmışlardır. Midyat'ın altındaki mağaralar o devirlerde barınak olarak kullanılmışlardır. Bu mağaraların birbirleri ile bağlantıları vardır. Daha sonraları bu bölgeye Orta Asya Türklerinin öncü göçebeleri olan Komuk Türkleri gelip yerleşir. Bölgeye gelip yerleşen Komuklar, asırlarca Asurilerle savaşmışlardır. Bu dönemlerde Asurilerin birkaç defa bölgeyi ele geçirdiği görülmektedir. Ancak bu istilaları pek uzun sürmez ve her defasında çekilmek zorunda kalmışlardır. Nitekim Asur Hükümdarı Tıglatninip zamanında Komuklar, tamamen duruma hakim olmuşlardır. M.Ö. 500-100 yılları arasında bölge, değişik kavimlerin istilasına uğramıştır. Makedonyalılar, Persler, Romalılar bu bölgede hüküm sürmüşlerdir. Midyat' ın asıl meskun hale gelişi veya bölge olarak kuruluşu Selefkuslar devrine rastlamaktadır (M.Ö.180 Yılları).
Meryemana Kilisesi
M.S. V. yy kadar Hıristiyanlık bölgeye hakim olmuştur. VI. asırdan sonra, İslamiyet' in yayılışı ile birlikte Arap akınları başlamış ve VII. yüzyılda Halit B. Velid orduları bölgeyi fethetmişlerdir. Abbasiler döneminde bölgede imar ve kalkınma hareketleri görülmüştür. Midyat köylerinin ekserisi Harun El Reşit döneminde kurulmuştur. Harun El Reşit'in oğlu Memun'un Türk-Arap karışımı olarak kurduğu büyük bir ordu Cizre-Mardin eski patika yolu boyunca yüz karakola yerleştirilmiştir. Mahalmiler böyle doğmuşlardır. Midyat ve çevresindeki köylere verilen "MAHALMİ" adı buradan gelmektedir. Mahalmi; yüz mahalle, yüz yer, yüz ordugah anlamına gelir ve bugün de Cizre'den Mardin'e kadar eski patika yolu, özellikle eski Bağdat yolu üzerindeki ( bu kervan yolu üzerindeki) bu köyler, Türkçe, Süryanice ve ağırlıklı olarak Arapça karışımı Mahalmice diye tabir edilen bir dili konuşur. Bu köyler: Söğütlü, Şenköy, Acırlı, Çavuşlu, Sarıkaya, Gelinkaya, Düzgeçit, Ovabaşı, Ziyaret, Estel Kesimi, Yolbaşı, Sarıköy, Düzova, Yayvantepe, Eğlence, Pelitli'dir. Mahalmice konuşan bu köylerimizin sakinleri konusunda başka görüşler de vardır. Bir görüşe göre bunlar, Necef Çölünde yaşayan cengaver ve savaşçı Benihilal kabilelerinden. Büyük bir kısmının Orta Asyalı Türklerden olduğu da rivayet edilir. Cizre ile Mardin arasında Midyat bölgesinde yerleştirmekle Bizans'a karşı hem savunma hem de futuhat politikası takip etmiş olan Memun, Estel Camii'ni ve Derizbin (Acırlı) Camii'ni inşa ettirmiştir. Prof. H. Hollerweger' e göre, Mardin'in doğusuna ve Midyat'ın batısına düşen Mhalmoye'nin bir çok büyük köyü, 1209 yılından önce Hıristiyanlıktan İslamiyet'e geçmişlerdir.