PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Diyarbakır Coğrafi Yapısı


Fırtına_
02-19-2009, 12:23
DİYARBAKIR'IN COĞRAFİ YAPISI


Diyarbakır ilinin büyük bölümü Dicle havzasında yer alır.İlin batısındaki Çüngüş ve Çermik ilçeleri ise Fırat havzasındadır.

Arabistan-Suriye kıta çekirdeğinin kuzey kesimi, Yukarı Mezopotamya'nın Diyarbakır havzasını oluşturur. Bu kıta çekirdeği, kristalin kayalardan bir yapı gösteren sağlam bir platformdur.Prekambrien, temel arazi olduğu için kıvrılamamışır. Fakat yer yer kırılmıştır. Daha sonraki Jeolojik çağlar boyunca deniz ilerlemesi boyuncasular altında kalmış; tortulanma alanı durumunu kazanmış ve deniz istilasından sonra bu tabakalar tortul alanları meydana getirmişlerdir. Tektonik hareketler sonucu yatay duruşlu tabakalar, yer yer eğilip bükülmüşler ve kıvrımlı özellikler kazanmışlardır.

Karacadağın en yüksek doruğu 1957 m. Yükseklik gösteren Kollubaba tepesidir. Çevresine göre daha çok kar alan bu yüksek alan, bazı akarsularında kaynak ve beslenme yöredir. Örneğin, Dicleye ulaşan Deve geçidi Suyu, kaynağını Karacadağdan alır.


Güneydoğu Torosların bir kesimini oluşturan Maden dağları 2230 m. Gibi doruklara sahiptir. Bunların doğuya doğru uzantılarına İnceburun dağları adı verilir. Lice-Kulp çizgisinin kuzeyindeki dağların dorukları 2900 m. yi geçer (Ömer tepesi, Tosun tepesi). Muş’un güneyindeki dağlarının çok yeri sarp ve yalçındır.

Lice-Hazro-silvan arasında da dağlık alanlar dikkati çeker. Burada Yumru dağı belirgin bir yükselti olarak görülür.

İlin güney kesiminde Mardin eşiği-basamağının kuzey etekleri yer almaktadır. Bu yöre vadilerle yarılmış olmakla birlikte düz alanların geniş yer tuttuğu hafif dalgalı, tepelik bir kesimdir

Böylece Diyarbakır ilinin ana yer şekil özellikleri ortaya çıkmaktadır. Burası, çevrede dağların ve tepelik alanların yer tuttuğu, ortası çukurlaşmış bir tekne özelliği gösterir ve coğrafyada tanımı yapılan “ Plato “ kavramına uyar

DEPREM ÖZELLİKLERİ (Sismoloji)

Diyarbakır şehrinin kurulduğu zemin Tersiyer dönemine ait kara renkli, çatlak bazatlardan bir yapıya sahiptir. Karacadağ’dan akan bu bazalt örtüsünün kalınlığı,0-40 m. arasında altında değişir.Bazaltların 300-400 m. kalınlıkta kil kum ve çakıl tortularından oluşmuş bir seri yer alır. Bazaltların üzerinde 0-3 m. arasında değişen kalınlıkta toprak örtüsü vardır. Dicle vadisinde kil, kum, çakıl ve lığlardanoluşmuş genç Kuvaterner alivyonları yer alır.

Diyarbakır 4. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır. Şanlıurfa-Fırat-Dicle deprem bölgelerinin etki alanındadır. Şehrin zemini deprem bakımından sağlamdır. Deprem, tarihi eserlere hiç zarar vermemiştir. Bugüne kadar kaydedilen en önemli deprem 1934 yılının Kasım ayının 27’sinde olan 14 yapının hasar gördüğü 100’den çok insanın hayatını kaybettiği yer sarsıntısıdır.

EĞİL : 4. Derece depremlerin olduğu bölgede yer alır.

ÇÜNGÜŞ : 3. Derece tehlikeli deprem kuşağındandır. Ergani-Çermik kırık sistemi ile Hazar Gölü kırık sistemi arasındadır.

ÇERMİK : 3. Derece tehlikeli deprem kuşağındadır.Bir fay (kırık) hattı üzerinde yer alır.Dolgu-tortul alanlarda hasar oluşur.

ERGANİ : 3. Derece tehlikeli deprem bölgesindedir. 1950ve 1971 depremleri etkili olmuştur

DİCLE : 3. Derecede tehlikeli deprem kuşağında yer almakla birlikte hasar yapıcı bir yer sarsıntısı kaydedilmemiştir.

HANİ : 3. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır. Muş- Van bölgesi depremler Hani yöresini de etkilemiştir. Kireçtaşı arazideki evler sarsıntılardan az zarar gördüğü halde, alüvyal dolgu üzerindeki evlerde hasar meydana gelmiştir. 1975 yılında üç ayrı deprem Hani ve çevresine az-çok zarar vermiştir.

LİCE : 3. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır. Sık sık sarsılan bir hat (kırık çizgisi) Lice’den geçer . Bingöl ve Muş bölgesi depremleri de Lice yöresinide etkiler.1938, 1955, 1965 depremlerinden sonra 1975 yılı Eylül ayının 6’ sında olan deprem büyük hasae yapmış ve insan kaybı çok olmuştur.

KULP : 3. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır. Dolgu zeminde yapılan evlersarsıntıdan hasar görmektedir.

HAZRO : 3. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır.Ancak, yıkıcı bir deprem kayda alınmamıştır. 1975 Lice depreminde biraz hasar görmüştür. Kuzeydeki deprem merkezleride etkilenmektedir.

SİLVAN : 3. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır. Çevredeki deprem merkezinden etkilenir.

BİSMİL :4. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır.Çevredeki merkezlerinin etkisi altında kalır. Zaman zaman sarsılır. Fakat zarar görmez. 1960 yılında bir deprem kaydedilmiştir.

ÇINAR : 4. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır. Çevredeki diğer deprem merkezlerinin etkisinde kalır. Bugüne kadar dikkate değer bir yer sarsıntısı kaydedilmemiştir.

İKLİM ÖZELLİKLERİ

Kuzey Mezopotamya karasal-kontiental iklimine “Sübtropik yayla iklimi “ de diyebiliriz. İlin ikliminde karasal özellikler, Akdeniz Bölgesine özgü değerler ağır basar. Örneğin sıcak ve kurak bir yaz mevsimi, Doğu Anadolu’daki kadar sert ve soğuk geçmeyen bir kış mevsimi Diyarbakır Havzası ikliminin “kısmen bozulmuş, karasal özellikleri biraz değişmiş bir Akdeniz İklimi “ değerlendirmesini yapmamızı sağlar.
BASINÇ DURUMU: Yıllık ortalama aktüel basınç değeri 936 mb. dır. Kış aylarında basınç değerlerinde bir artma; İlkbahar ve yaz mevsiminde ise düşme görülür. Bunun açıklanmasını şöyle yapabiliriz:Kışın karalar denizlere oranla daha soğuktur. Yazın fazla sıcak, kışın ise
RÜZGARLAR: Ortalama aylık rüzgar hızı saniyede 2.6 m.’dir. Rüzgarın en suratli estiği aylar Temmuz ve Ağustos olarak belirlenmiştir. Fakat Şubat ayında esen güney rüzgarlarının sürati saniyede 33.8 m. yi bulmuştur.

Diyarbakır’da egemen rüzgar kuzeybatı (karayel ) yönlüdür. Yaz mevsiminde, bölgenin bozkur bitkileri kurulduğundan ve nadasa bırakılmış tarlalarda yüzey kuru olduğundan, esen rüzgarlar bol miktardatoz taşırlar. Rüzgarın tozunu süzecek süzgeç görevi yapacak ormanlar bulunmadığından Diyarbakır ve diğer yerleşim birimlerinin havası saydam ve duru olmaz.
SICAKLIK: Güneydoğu Toros Dağları bir duvar gibi kuzeydoğu

rüzgarlarını keserek yukarı Mezopotamya’ya geçmesini önler. Soğuk ve serin hava kütlelerinin Diyarbakır havzasını geçmemesi nedeni ile kış mevsimi Doğu Anadolu yüksek yaylaların olduğu gibi soğuk geçmez.Sıcaklığın -24 C olduğu görülmüştür. Fakat ortalama düşük sıcaklık 8.7 C dir.

Kış mevsiminden yaza geçiş birdenbire olur.İlkbahar belirsizdir ve sıcaklar birden artar.Ortalama 4 ay insanlar bunalır. Özellikle Temmuz ve Ağustos ayları çok sıcaktır.Termometrenin 46 C yi gösterdiği olur. Fakat ortalama yüksek sıcaklık 22.5 C dir.

Açık günler bakımından da Diyarbakır yüksek değerler sunar. Ağustos ayında açık gün sayısı 25’i geçer.Mart ayında ise 5’tir. Diyarbakır’da ortalama olarak yılın 154 günü bulutlu geçer. Gökyüzünün kapalı olduğu gün sayısı ise 68 gün olarak belirlenmiştir.

Diyarbakır havzasında, Mayıs ayında başlayan kuraklık Ekim ve hatta Kasım aylarına kadar sürer.
NEM: Diyarbakır’da ortalama nisbi nem ortalaması %53’tür.

Yaz mevsimi çok sıcak olduğu halde nem azlığı havayı bunaltıcı olmaktan çıkartır. Diyarbakır’ın 45 C lik sıcaklığına dayanılır; çünkü aşırı nem yoktur.Hava kurudur. Fakat GAP projesi kapsamında yapılan sulama kanalları ve yapay göletler nemi hissedilir şekilde arttırmış ve sıcaklık bunaltıcı olamaya başlamıştır.
YAĞIŞLAR: Diyarbakır havzası çanak şeklindedir. Yağmur şeklindeki yağışlar kışın ve ilkbaharda düşmektedir. Diyarbakır ve çevresi, Akdeniz ikliminden etkilenerek kış yağmurlarının etkisi altındadır. Diyarbakır’da yıllık yağış ortalaması 496 mm dir. Yaz ve sonbahar Diyarbakır havzasında yağışsız geçer. Çünkü bu mevsimlerde bölge tropikal-kırsal kütlelerin egemenliğine girmiş olur. Diyarbakır dolaylarında kış aylarında kar yağışı olağandır.Yılda ortalama 7 gün kar yağışı geçmektedir. Yağmur olarak başlayan yağışın kara dönüşme ihtimali de vardır. Genelde kar kasım ayında yağmaya başlar. Diyarbakır’da karla örtülü günler ortalama 13’tür.

Fırtına_
02-19-2009, 12:23
KÜLTÜR-SANAT

KUYUMCULUK SANATI

Diyarbakir’in en önemli sanatlarindan birisi kuşkusuz kuyumculuktur. Hala eski tip törelerini sürdüren ailelerden işlenmis ayna, gülabdan, nalin ve ziynet takılarını korumak için Pestahtah” adi verilen gümüs işlemeli sandıklar bulunmaktadır.

Kuyumculuk sanatının en büyük ismi 940’ta doğan Ahmet Çelebi’dir. Bu dönemlerde Ahmet Çelebi’nin gerçekleştirdiği altın, gümüş, ve mücevherata ilişkin ürünler büyük ilgi görüyordu. Grift elmaslarla büyük boyutlu olarak yaptiğı “Ay”,”Gün” çalismalari günesle etkilesime girdiginde, meydana gelen isik kümeleri günesin parlakligini son derece etkileyici bir sekilde yeniden üretir, izleyenleri büyülerdi.

675 yilinda Diyarbakir valiligine atanan Hasan Pasa, kuyumculugun yöredeki potansiyelini görünce “Kuyumcular Çarsisi”nin insasina baslama emrini vermistir. Kuyumcular Çarsisi’na Ulu Cami’ye dogru bir kol atarak Ketenciler Çarsisini da ilave ettirmistir. Ahmet Çelebi ve ögrencilerinin ürettigi brosar, gerdanliklar, kiliçlar, hançerleri mücevherler bu Ketenciler Çarsisi’nda satilirdi.


Hasan Pasa ayrica bu çarsinin kuzey tarafina kendi adiyla anilan bir hamam yaptirmisti. Mücevherlerin bulundugu çarsilar arasina kapilar yaptirmisti. Her yerden gelen tüccarlar bu kapilar araciligi ile ellerindeki ham taslari kuyumculara satar, yerlerine islenmis mücevherat satin alirlardi. Her tarafi kursunla donatilmis bu kapilar aksamlari kapatilarak çarsi korumaya alinirdi.

1978'de kente sayili zenginlerden Özdemiroglu Osmanli Pasa Vali yayin edilmisti.

Osman Pasa'nin da gayretleriyle büyük maddi külfetlere girilerek yedi yilsda tamamlanan çarsinin açilis konusmasinda Ahmet Çelebi'yi "Kuyumcular Reisligi"ne getirmistir.

Olgunluk döneminde Ahmet Çelebi tüm ögrencilerini yanina alarak on yil sürecek iki essiz düzenleme gerçeklestirecekti. Bu bahçe betimlemelerinde yapraklarin damarlarina ,yemislerin kabuklarina ve içlerine çok güçlü bir ifade gücüyle degerli taslar yerlestirmisti. Bir yil sonra Bagdat'a götürülen bu çalisma görenleri hayrete düsürmüstü.

Mevlana Celalettin Rumi'nin türbesindeki gümüsten yapilmis ikinci kapida tüm isçiligi ile Ahmet Çelebi'ye aittir.

1010 yilinda yitirilen Ahmet Çelebi'nin sanatini,ögrencileri uzun yillar yasatmaya çalismistir.

Günümüzde kuyumculuk Diyarbakir'in en önemli sektörlerimizden biridir. Ancak altin isçiligi yapan atölyeler eskiye nazaran parmakla sayilacak kadar az sayidadir. Su anda bu meslegi yürüten Hüseyin Acemoglu'nun ögrencisi Celil Sengül Usta yalnizca

Diyarbakir'a özgü olan bu hasir isletmeciligini yapan tek ustadir. Celil Sengül'ün anlattiklarina göre kuyumculuk sanatina emegi geçen birkaç sanatçi söyle siralanabilir:


BAKIRCILIK
Insanoglunun madeni islemeyi ögrenmesi ,insanlik tarihinin en büyük çalismalarindan biri olmustur. Gerçek madencilik ,madenin isiyla olan iliskisinin kesfi ile baslamistir. Arastirmalardan yöntemin ilk kez Anadolu'da gerçeklestirildigi anlasilmaktadir.

BAKIR KAP YAPIM TEKNİKLERİ: Dövme ,döküm.sivama, preste basma olmak üzere dört bölüme ayrilmistir. Kaplarin üzerleri kazima kabartma, zimba teknikleri kullanilarak da çesitli süslemelerle islenmistir. Bu teknikteki süslemelerin araciligi ile güldanlik, ibrik, günlük yasamda ve dügünlerde kullanilan degisik amaçli kaplar, siniler, kaplar, sürahiler, serbetlikler, bardak gibi birçok esyanin yapimina gidilmistir.

Büyük bir incelik ve ustalikla islenen bakir isçiligi babadan ogula ve ustadan çirak iliskisi içinde ögrenilir ve bir sonraki kusaga aktarilir. 75 sene öncesinde yasayan bakirci ustalarinin en ünlülerinden olan Diyarbakir’li Haci Abdulkadir, Sait Usta, Sehmus Usta gibi isimler günümüzde de anilmaktadir.

Çok katmanli kültürlerin bir arada yasadigi bugün ise yasamaya çalistigi Diyarbakir’da Ermeni ve Süryanilerin yasadiklarini ve Diyarbakir el sanatlarinin nerede ise tamamini olusturdugunu görüyoruz. Günümüzde az sayida kalmis bakir ustalari bu sanati davam ettirebilmek için direnmeye çalisiyorlarsa da hem bu sanatin ögreniminin zor olusu hem de Pazar payinin kisitligi nedeni ile mevcut ustalar dar bir alana sikismistir.

Fırtına_
02-19-2009, 12:23
** İdari yapı **

Diyarbakır, merkez ilçe dahil 14 ilçe, 15 belde, 826 köy ve 1100 mezra olmak üzere 2000'e yakın yerleşim biriminden oluşuyor. 1990 genel sayımına göre, kentin genel nüfusu 1 milyon 096 bin 447 iken; 1997 genel nüfus sayımı geçici sonuçlarına göre yüzde 17'lik bir artış göstererek 1 milyon 285 bin 382'ye ulaşmıştır. Türkiye ortalaması yıllık artış hızı Bin'de 14,74 iken; Diyarbakır'ın yıllık artış hızı Bin'de 22,13'tür. 1997 sayımı geçici sonuçlarına göre, ilçe merkezlerinden yüksek nüfusa sahip olanlar sırasıyla Bismil, Silvan ve Ergani gözükürken; en az nüfusa sahip olanlar Çüngüş, Eğil, Kocaköy ve Hazro ilçeleridir.


** Tarım **

Kentimizin sahip olduğu 15.355 km²'lik alanın 791.470 hektarını tarım alanı oluşturmakta ve bu toplam alanın % 51,5'ini oluşturur. Küçük ve çok parçalı olan tarım alanlarında yaklaşık 53.000 aile tarımsal faaliyette bulunmaktadır. Tarımsal üretim açısından ana ürünleri pamuk, buğday, arpa ve kırmızı mercimek oluşturmaktadır. Özellikle sulu tarım yapılan arazilerin büyük kısmında pamuk ekimi yapılmakta, tütün, ayçiçeği, susam gibi ürünler de yetiştirilmektedir. 791.470 hektar tarım alanının 29.474 hektarı devlet, 16.751 hektarı halk sulaması olmak üzere toplam 46.175 hektarında sulu tarım yapılmakta, geriye kalan alanda ise kuru tarım olarak adlandırılan yağmura dayalı tarım gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. GAP Projesinin devreye girmesiyle Kralkızı-Dicle sulama projeleri, Batman Sağ Sahil Sulama Projesi ve Batman-Silvan Sulama projelerinin yanı sıra planlama aşamasındaki diğer projeler ile birlikte sulanan arazi 465.000 hektara çıkacak , halen % 5’sı sulanan tarım alanlarının % 60’ı sulanabilir hale gelecektir.


** Hayvancılık **

Diyarbakır, doga sartlarinin tarim ve hayvanciliga uygun ve hayvan varlığı bakimindan Türkiye’nin önde gelen illerinden biri olmasina karşılık hayvancilik özellikle son on yılda giderek önemini kaybetmiştir. Hayvancilik agirlikli olarak geleneksel yöntemlerle yapilıyor. Hayvan beslemesi, çoğunlukla meraya bagli olarak yapilmaktadir. Diyarbakır’daki temel hayvan varlığı içerisinde düsük verimli yerli irklar, büyükbaş mevcudunun % 93’ünü, küçükbas mevcudunun ise %98’ini oluşturmaktadır.


** Diyarbakır Karpuzu **


Karpuz denildiğinde ilk akla gelen Diyarbakır ilidir.Diyarbakır karpuzu başta iriliği olmak üzere kendine özgü birçok niteliğe sahiptir.Yetiştirme tekniği alışıla gelmiş karpuz yetiştiriciliğinden farklıdır.Diyarbakır karpuzu Dicle nehrinin çekilmesinden sonra kalan kumlu-çakıllı nehir yatağında açılan ve adına kuyu denilen yerlerde güvercin gübresi ile yetiştirilmektedir. Halen uygulanmakta olan “Diyarbakır Karpuzu Yetiştiriciliğini Geliştirme Projesi” çerçevesinde,Diyarbakır karpuzu yarışmaları düzenlenmektedir.1998 yılında 45 kilo 160 gramlık karpuz birinciliği almıştır.


** Ulaşım **

İl merkezi karayollarının kavşak noktasındadır. Diyarbakır’ı hem karayolu, hem hava ve demiryolu ile ulaşım sağlanabilmektedir. Her gün Ankara ile İstanbul’dan düzenli uçak seferleri yapılmaktadır. Diyarbakır’dan hemen hemen Türkiye’nin her yerine otobüs ile yolculuk etmek mümkündür. Ayrıca Ortadoğu ülkelerine taksi ile yolcu taşımacılığı da yapılmaktadır. D.Bakır'ın bazı illere olan karayolu uzaklıkları şöyledir: Diyarbakır -Adana 536 Km. Diyarbakır -Adıyaman 207 Km. Diyarbakır -Ankara 940 Km. Diyarbakır -Gaziantep 329 Km. Diyarbakır –İstanbul 1381 Km. Diyarbakır -İzmir 1436 Km. Diyarbakır -Elazığ 162 Km. Diyarbakır -Malatya 263 Km. Diyarbakır -Mardin 86 Km. Diyarbakır -Mersin 610 Km. Diyarbakır -Siirt 216 Km. Diyarbakır -Şanlıurfa 184 Km.

Diyarbakır - Konya 950 Km. Demiryolu bulunan tüm hatlarda Diyarbakır’dan tren seferleri yapılmaktadır.

** Yeme-İçme ve Eğlence Yerleri **

Kentte Belediye belgeli lokantaların yanı sıra, yöreye özgü yemeklerin yenebileceği turizm belgeli restoranlar da vardır. Diyarbakır’ın ünlü yerel yemeği kaburga’dır. Son derece lezzetli olup, kaburga etlerinin içine baharatlı pilavın konup, fırında pişirilmesiyle hazırlanır. Yerel yemeklerin bulunabileceği lokantalar genellikle Dağ kapı semtinde yer alır. Gece hayatı bakımından bölgenin en hareketli kenti olan Diyarbakır’da birçok içkili lokanta, birahane, gece kulübü ve lokaller bulunmaktadır. Ancak bu eğlence yerlerine yerli halk tarafından ilgi gösterildiği söylenemez.

Fırtına_
02-19-2009, 12:23
** Yüzey Şekilleri **

Diyarbakır ilinde yüzey şekilleri oldukça sadedir. Çevresi yüksekliklerle kuşatılmıştır. Ortası çukur bir havza durumundadır. Diyarbakır havzası denen bu çukur alanın eksenini batı-doğu doğrultulu geniş Dicle Vadisi oluşturur. Kuzeyden Güneydoğu Toroslar yayı ile kuşatılmıştır. Bu dağlar Doğu Anadolu Bölgesi'yle Güneydoğu Anadolu'ya birbirinden ayırır. Diyarbakır havzasının güneybatısında ise Karaca dağ kütlesi yükselir. Urfa-Diyarbakır il sınırı üstündeki bu kütle, koyu renkli lavların yığılmasıyla oluşmuş eski bir volkan kütlesidir. Koni biçiminde olmadığından fazla heybetli görülmez. Yüksekliği, en yüksek noktası olan Kolubaba doruğunda 1.957 metreyi bulur. Karacadağ'ın lavları, doğu yönünde Dicle Vadisi'ne kadar uzanır. Bu lavların yapısı çok geçirimli olduğundan, Karacadağ kütlesi üstünde akarsu aşınımı hemen hiç rol oynamamakta, dağın içine süzülen sular ancak eteklerde ve uzaklarda kaynaklar halinde yeryüzüne çıkmaktadır.


** İklim **


Diyarbakır'da karasal iklim egemendir. Yazları çok sıcak geçer. Ama, kış soğukları Doğu Anadolu'nda olduğu kadar şiddetli değildir. Bunun başlıca nedeni, Güneydoğu Toroslar yayının kuzeyden gelen soğuk rüzgarları kesmesidir. İl merkezindeki meteoroloji istasyonunun gözlemlerine göre, en sıcak ay ortalaması 31 derece, en soğuk ay ortalaması ise 1,8 derecedir. Bugüne değin ölçülen en yüksek sıcaklık 46,2 derece ile 21 Temmuz 1937 gününde, en düşük sıcaklık ise -24,2 derece ile 11 Ocak 1933 günü olmuştur. 496 milimetre olan yıllık ortalama yağış tutarının ancak yaklaşık yüzde 2'si yaz aylarında düşer. Kuzeydeki dağların eteklerine doğru gidildikçe yağışlar da artar. Örneğin yıllık yağış tutarı Silvan'da 729, Ergani'de 767, Kulp'ta 1.156, Lice'de ise 1.293 milimetredir. Son yıllarda yapılan barajların oluşturduğu yapay göller (Karakaya, Atatürk, Batman, Silvan Barajları) geniş buharlaşma yüzeyleri oluşturmaktadır.Bu nedenle de Diyarbakır Havzası'nın kuru havasının nisbi neminde bir artış olmuştur. Ortalama nispi nem, en çok Aralık ve Ocak aylarında ölçülmüştür. Bu aylarda % 77'ye çıkar.Temmuz-Ağustos aylarında ise nispi nem değerleri % 20'ye düşmektedir.


** Bitki örtüsü **


Doğal bitki örtüsünü, genellikle otsu bitkilerin ağır bastığı bozkır bitkileri oluşturur. Bunlar ilkbaharda kısa bir süre içinde yeşerip çiçeklenir, ama yağışların kesilmesiyle yaz başında kururlar. Çevredeki dağlar, yer yer meşe ormanlarıyla kaplıdır. Orman bakımından çok yoksul olan Karacadağ'ın Diyarbakır ili içindeki kesimlerinde yer yer meşe topluluklarına rastlanır. Ama ormanlar, ilin toplam yüzeyinin onda birini bile bulmaz.


** Akarsular **


İlin en önemli akarsuyu Dicle'dir. Elazığ ili sınırları içinden çıkan bu akarsu, hemen sonra Diyarbakır ilinin topraklarına girer. Eğil'in doğusunda Dipni Çayı'nı alır. Sonra güneye yönelir. Diyarbakır'a ulaşımından az önce Devegeçidi Suyu kendisine kavuşur. Diyarbakır kenti önünde geniş bir yatak içinde akar. En büyük kollarını Diyarbakır il sınırlarını terkettikten sonra alır. GAP kapsamındaki alt projelerden bazıları Dicle Havzası'ndadır. Dicle Diyarbakır ilindeki akarsuların tümüne yakınını toplar. Yalnızca ilin kuzeybatı köşesindeki küçük bir alanın suları Fırat ırmağına gider (Çermik ilçesinin suları). Diyarbakır ili sınırları içinde önemli göl yoktur.

Fırtına_
02-19-2009, 12:23
* El Sanatları **

Geleneksel el sanatları içerisinde kuyumculuk, ipekçilik, bakırcılık önde gelmektedir. Diyarbakır el sanatları Birinci Dünya Savaşı’na kadar çok ileri bir düzeydeydi. Örneğin Konya’daki Mevlana Türbesi’nin ikinci kapısı, Bağdat’taki İmam-ı Azam Türbesi’nin nefis altın ve gümüş işlemeli kapısı ile avize, şamdan ve kandilleri Diyarbakır’da yapılmıştır. Eskisi kadar olmamakla beraber günümüzde de önemini koruyan bu el sanatlarında ‘hasır bilezik, ‘kişniş gerdanlık’ ‘gümüş işlemeli nalın’ ve ‘çekmece’ler, Diyarbakır kuyumcularının beğenilen ürünleri arasında yer alır. Eski Diyarbakır kuyumcularının önemli bir bölümü uzun yıllar önce İstanbul’a göç ederek yerleşti. Kuyumcular, Balıkçılarbaşı semtinde, Hasanpaşa Hanı’nın bitişiğinde, restore edilen Kuyumcular Çarşısı ile bu Kapalı Çarşıın bitişiğindeki eski Kuyumcular Çarşısı’nda hizmet veriyorlar. Köylerde el dokumacılığı ve halı, kilim üretimi de yapılmaktadır.

** Dicle Üniversitesi **

1966 yılında Ankara Üniversitesi bünyesinde açılan Diyarbakır Tıp Fakültesi 1968’de Diyarbakır’a taşındı. 1974’de Fen Bilimleri Fakültesi’nin de açılmasıyla Diyarbakır Üniversitesi kurulmuş oldu. 1982’de Dicle Üniversitesi adını aldı. Dicle’nin doğusunda 2 bin 700 dekarlık arazi üzerine kurulan kampusu ile bölgeye hizmet veren üniversitenin Tıp, Fen-Edebiyat, Diş Hekimliği, Eğitim, Mühendislik-Mimarlık, Hukuk, Siirt Eğitim, Ziraat, Veterinerlik ve İlahiyat olmak üzere 10 fakültesi bulunmaktadır. Ayrıca 11 yüksek okul, 3 enstitü, 6 uygulama ve araştırma merkezi ile 1400 yataklı Uygulama ve Araştırma Hastanesi ile bir bir Sağlık Lisesi de Dicle Üniversitesi’nin birimleri arasındadır.

** Barajlar **

GAP çerçevesi içinde inşa edilen ve edilmekte olan Karakaya Barajı, Devegeçidi Barajı,Kralkızı Barajı,Dicle Barajı gibi barajların önemli bir bölümü Diyarbakır çevresindedir. Hidroelektrik santrallerinden elde edilen enerji,yanında baraj ve göletlerden elde edilen su, tarımsal alanlarda yeni olanaklar sağlamaktadır.

** Diyarbakır Sokaklari **

Diyarbakır sokaklarının ve de evlerinin şekillenmesinde surlar önemli bir rol oynar. Kentin genişlemesini sınırladığı için sur içinde yoğunlaşma artmış, evler birbirine bitişmiş, sokaklar daralmıştır. Bu da gölgelik alanların çoğalmasını, serinliğin artmasını sağlamıştır. Bu tür bir sıkışıklık sokakların şekillenmesinde bazı durumlar yaratmış ve mahremiyeti sağlamak için evler sokaklardan yüksek duvarlarla ayrılmıştır. Bazen parke taş döşeli eski Diyarbakır sokaklarında sürekli akan çeşmeler, sokaklara temizlik ve canlılık katardı.

** Diyarbakır'ın Geleneksel Evleri **

En az beş bin yıllık geçmişe sahip olan Diyarbakır'ın evleri de binlerce yıllık bir tecrübe sonucu gelişerek şehrin tarihi kimliğine ve iklim şartlarına en uygun duruma gelmiş, malzemenin de etkisiyle kendine özgü karakteristik özellikler taşıyan bir mimari doğmuştur.

Dışa kapalı olan evlere hep aynı örnekte yapılmış mütevazı bir kapıdan girilir. Bu kapıyla genellikle küçük bir holden geç ilerek avluya girilir. Avlu evin harimi durumundadır. Bu nedenle dışarıdan avlu, avludan dışarısı gözükmez. Rengarenk gül vesaire çiçekleri, havuz ve şadırvanlarıyla Diyarbakır evlerinin avluları hayatiyet duludur. Kara renkli bazalt örgülü duvarları "Cıs" adı verilen beyaz renkli bezemelerle, pencere ve eyvan boşlukları ile hafifler ve zengin, zarif motifli pencere ve gezmek parmaklıkları ile tamamlanır.

Diyarbakır ev planının şekillenmesinde en önemli etken iklim olduğu için evlerde yazlık, kışlık ve mevsimlik bölümlerle karşılaşırız. Bütün bu bölümler evin merkezini oluşturan avlunun dört etrafını çevreler. Harem ve Selamlık olmak üzere iki bölümden oluşan Diyarbakır evlerine en güzel örnek olarak Cemil Paşa Konağı, İskender Paşa Konağı, Cahit Sıtkı Tarancı Evi, Ziya Gökalp Evi, Esma Ocak Evini verebiliriz.

Türk İslam mimarisinin özelliklerini taşıyan Diyarbakır Sokakları ve Evleri, son 20-30 yılda sur içindeki düzensiz yapılaşma sonucu yıkılmaya ve kaybolmaya başlamıştır. Ancak son yıllarda artan koruma bilinci ve çabaları ile tipik evler yaşatılabilmektedir.