PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : İstanbul Türbeleri 2


Fırtına_
02-19-2009, 11:01
Fatih Sultan Mehmet (Sultan II. Mehmet) Türbesi (Fatih)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/10/04/00093564.jpgİstanbul ili Fatih ilçesinde, Fatih Camisi’nin Kıble avlusunda bulunan ilk türbe Fatih Sultan Mehmed’in ölümünden sonra yapılmıştır. Yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bu türbe 1766 depreminde cami ile birlikte yıkılmıştır. Cami ve türbeyi Sultan III. Mustafa (1757–1774) devrin barok üslupta, geniş saçaklı ve revaklı olarak Mimar Mehmed Tahir Ağa’ya 1766 yılında yeniden yaptırmıştır. Hüseyin Ayvansarayi’nin belirttiğine göre türbenin ikinci kez yapımına 6 Aralık 1766’da başlanmış ve 27 Nisan 1767 yılında tamamlanmıştır. Buna göre türbe 4 ay 22 günde tamamlanmıştır. Cami ise 1771 yılında tamamlanmıştır. Cami öncekinden daha genişletilmiş bu arada Fatih Sultan Mehmed’in gömülü olduğu bölümün mihrap altında kaldığı, türbeden mihrap altındaki asıl türbeye uzanan bir dehliz bulunduğu ve bugünkü türbenin ise sembolik olarak yapıldığı iddia edilmiştir.

Türbe 1782 Cibali yangınında içerisindeki eşyaları ve sandukası ile birlikte yanmıştır. Bunun üzerine Sultan I. Abdülhamid (1774–1789) türbeyi yeniden onartmıştır. Yanan sanduka yenilenmiş, kapı söveleri üzerine de bu onarımı belirten 1784 tarihli bir kitabe yerleştirilmiştir.

Kitabe:

“Cenab-ı Hazret-i Abdülhamid Han kaldırıp tekrir
Bu pûr nur merkade bû âyeti vazetti ibret gir h.1199.”

Türbe Sultan Abdülaizi döneminde bir kez daha onarılmış, içerisine altın varaklı nakışlar ve sürme pencereler yapılmıştır. Meşrutiyet döneminde Sultan V. Mehmed Reşat (1909–1918) türbenin iç bezemelerini, kalem işlerini bir İtalyan dekoratöre yeniden yaptırmıştır. Bundan sonra İstanbul’un 500. Fetih Yıldönümü Kutlamaları sırasında 1953 yılında, sonra da 2004 yılında yeniden onarılmıştır.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/10/04/00093565.jpgTürbe kesme taştan, 11.35 m. çapında bir daire çevresinde on kenarlı bir plana sahip olup, cephesi tamamen mermer kaplıdır. Üzeri kubbe ile örtülmüştür. Giriş kısmında kapı üzerinde Barok üslupta çok sık kullanılan dalgalı, ahşap bir saçaklık iki sütun üzerine yerleştirilmiştir. Bu sütunlar yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlanmıştır. Sütunların yüksek kaideleri ile köşelerinde yaprak motifleri bulunan başlıkları vardır. Revakın arkasındaki iki renkli mermerden örülmüş kemerin üzerine de bir Besmele yazılmıştır. Zengin dekorasyonlu bu revaktan sonra camekânlı bir bölüme girilmektedir. Buradaki kapının üzerine Ankebut suresinden alınmış olan ve mealen her canlı ölümü tadacaktır anlamında sözler yazılmıştır. Türbenin üzerini örten kubbe yarım daire kenarlara ve pencereler arasındaki ayaklara dayanmaktadır.

Türbenin içerisi, kubbe ve duvarlar XIX. yüzyılın sonlarına ait kalem işleri ile bezenmiştir. Burada Rumiler, palmet ve lotus motifleri de görülmektedir. Pencerenin üzerine gelen yere de pano halinde Hattat Abdülfettah Efendi’nin yazdığı Fetih suresinin ilk beş ayeti celi-sülüs ile yazılmıştır. Pandantiflere de İsm-i Celâl, İsm-i Nebî, Cihar-yar Güzin, Sa’d ve Sait isimleri madalyonlar içerisine yerleştirilmiştir. Bunların çevresi Rumilerle bezenmiştir. Türbe girişinin sağındaki levhaya Abdülhak Hamid Tarhan’ın “Merkad-ı Fatih’i Ziyaret” isimli şiiri yazılıdır.

Fatih Sultan Mehmed’in sandukasının etrafı gümüş bir çerçeve içerisine alınmıştır. Sanduka sim işlemeli bir puşide ile örtülmüştür. Baş ve ayakucuna gümüşten birer şamdan yerleştirilmiş, kubbeye büyük bir avize asılmış, pencereler de hakiki kadife perdelerle örtülmüştür. Türbe içerisinde Fatih Sultan Mehmed’in dışında başka bir mezar bulunmamaktadır.

Türbe günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, 1953 yılından bu yana ziyarete açıktır.


Yavuz Sultan Selim Türbesi (Fatih)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/10/04/00093566.jpgİstanbul ili Fatih ilçesi, Yavuzselim’de, Yavuz Sultan Selim Camisi’nin avlusunda bulunan bu türbe Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1520 yılında Mimar Acem Ali’ye Yavuz Sultan Selim’in gömüldüğü yerin üzerine yaptırılmıştır. Yavuz Sultan Selim Camisini de Kanuni Sultan Süleyman 1522 yılında yaptırmıştır.

Yavuz Sultan Selim, Sultan II. Beyazıt ile Gülbahar Hatun’un oğlu, IX. Osmanlı padişahıdır. Sarayda iyi bir eğitim görmüş, Sultan II. Beyazıt hayatta iken kardeşleri Şehzade Korkut ve Şehzade Ahmet ile mücadele etmiştir. Yavuz Sultan Selim babası II. Beyazıt’a yaptığı baskı sonucunda kendi lehine Onu padişahlıktan feragat ettirmiş ve tahta geçmiştir. Yavuz Sultan Selim Osmanlı devleti için tehlikeli gördüğü Safevilerle mücadele etmiş, 1514 yılında İran’a karşı yaptığı seferde Çaldıran Savaşını kazanmıştır. Bundan sonra Dulkadirbeyliğini topraklarına katmış, 1516’da Mısır seferine çıkmış, Sina çölünü 13 günde geçmiştir. Mısır’da Memluk Sultanı ile Merc-i Dabık Savaşını, ardından 1517’de Ridaniye Savaşını kazanarak Kahire’ye girmiştir. Bu sefer sonucunda Halifelik unvanı ile Hz. Muhammed’in kutsal eşyalarını alarak İstanbul’a getirmiştir. Bundan sonra Ayasofya Camisi’nde yapılan törenle de Abbasi son halifesi III. Mütevekkilden Halife unvanını almıştır. Döneminde Osmanlı topraklarını 6.557.000 km.ye çıkarmıştır. Avrupa’ya doğru son seferine çıkarken Edirne’de rahatsızlanmış ve 22 Eylül 1520’de ölmüştür. İstanbul’daki türbesinin bulunduğu yere gömülmüştür.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/10/04/00093569.jpgYavuz Sultan Selim Türbesi kesme taştan sekizgen planlı olup, Klasik Osmanlı mimari üslubundadır. Türbenin üzeri dıştan yivli bir kubbe ile örtülmüştür. Türbe girişinin önünde birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanmış dört yuvarlak sütunun taşıdığı, üzeri düz saçaklı, üç gözlü bir revak yer almaktadır. Revak sütunlarından baştakiler yeşil, ortadakiler pembe renktedir. Revakın sağ ve soluna birer çini pano yerleştirilmiştir. Bu çiniler XVI. yüzyılın ilk yarısına ait sır altı tekniğinde panolardır. Çini panonun üzerine iki satır halinde lacivert zemin üzerine beyaz yazı ile türbeyi Yavuz Selim’in oğlu Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı yazılıdır. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Bu mübarek türbenin yapılmasını büyük sultan, Arap ve Acem sultanlarının efendisi, karaların ve denizlerin sahibi, her iki Haren-i Şerif’in hamisi Sultan Süleyman Han bin Selim Han bin Bayazıd Han emretti. Allah onun mülkünü ve saltanatını daim kılsın.”

Bu yazının altında da bu mübarek imaretin Muharrem ayının 928 senesinde tamamlandığı yazılıdır. Diğer çini panoda ise üstte Yusuf suresinin 101. ayeti, altta da Şuara suresinin 87–89. ayetleri yazılıdır.

Türbenin giriş cephesi dışında kalan diğer cepheleri iki katlı pencerelerle hareketlendirilmiştir. Pencerelerden üst kattakiler sivri kemerli ve alçı şebekelidir. Kırmızı renkli taşlarla da çerçeveler içerisine alınmıştır. Alt sıra pencereler dikdörtgen mermer söveli olup, bunların üzerlerine içleri boş sivri kemerli alınlıklar yerleştirilmiştir.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/10/04/00093575.jpgTürbenin içerisi pencere bordürleri, payeler, kubbe kasnağı XIX. yüzyıl kalem işleri ile bezenmiştir. Orijinal kalem işlerinin ne şekilde olduğu kesinlik kazanamamıştır. Kubbe içerisinde kalem işleri ile tam ortasına girift yazı ile Ra’d suresinin 3.ayeti yazılmıştır. Pandantiflerdeki yuvarlak madalyonlarda ise Lafsa-i Celâl, Hz. Muhammed, Çehar yar-Güzin ve Hz. Muhammed’in torunları olan Hasan ve Hüseyin’in isimleri yazılıdır.

Türbe ağaç işleri yönünden de son derece zengindir. Giriş kapısı XVI. yüzyılın özelliğini yansıtan kündekâri tekniğinde bir kapıdır. Kapının üzerine Esma-i Hüsna, Hüvel Hallak-ül Baki; Küllü nefs-in zakaikat’ül-Mevt sözleri yazılıdır. Ayrıca türbe içerisinde Kâbe’nin bir maketi, Muhiddin Arabi’nin söylediği kerametle ilgili bir taş, Hacı Kâmil Akdik’in talik yazısı, Abdülhak Hamid’in de Yavuz Sultan Selim’in Kabrini Ziyaret isimli şiiri bulunmaktadır.

Türbe içerisindeki yapıldığı döneme ait kandiller ve askıların yerine II. Meşrutiyet döneminde görkemli bir avize konulmuştur. Yavuz Sultan Selim’in sandukası, sedef kakmalı ahşap bir şebeke ile çevrilmiştir. Bu sanduka üzerinde kadife üzerine sırma ile işlenmiş Kelime-i Tevhit yazılı XIX. yüzyıla tarihlenen bir örtü bulunmaktadır. Ayrıca Mısır seferi dönüşünde Şeyhülislâm İbn-i Kemal’in atının ayağından sıçrayan çamur ile kirlenen ve Yavuz Sultan Selim’in vasiyeti üzerine ölümünden sonra sanduka üzerine serilmiş kaftanı bulunmaktadır.

Türbe içerisinde yalnızca Yavuz Sultan Selim’in sandukası vardır. Günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır.


Sultan Abdülmecid Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesinde Yavuz Sultan Selim Camisi’nin arkasındaki hazirede yer alan Sultan Abdülmecid (1839–1861) Türbesi’nin yapım kitabesi bulunmamaktadır. Büyük olasılıkla bu türbe padişahın ölümünden önce 1861 yılında yapılmıştır. Mimarının kim olduğu kesinlik kazanamamakla beraber dönemin önemli mimarlarından Garabet Balyan tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Türbenin Yavuz Sultan Selim Türbesi’ne yakın olmasının nedeni de Sultan Abdülmecid’in bu padişahı sevmesinden kaynaklandığı ileri sürülmüştür.

Sultan Abdülmecid Sultan II. Mahmud ile Bezmialem Valide Sultan’ın oğlu olup, 31. Osmanlı padişahıdır. Döneminde Osmanlı İmparatorluğu’nda Batılılaşma süreci hızlanmış ve yeni gelişmeleri izleyerek onları Osmanlıda uygulamak istemiştir.

Sultan Abdülmecid Türbesi alçak bir su basman üzerine kesme taştan sekizgen planlı bir yapı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Sekizgenin kenarları 3.20 m. uzunluğundadır. İlk yapıldığı dönemde önünde ahşap bir revak bulunuyordu. Bu revak günümüze gelememiştir. Giriş kapısı üzerinde Hatta Hulusi Efendi’nin Kuran’dan alınma Sad suresinin 50. ayeti 1910 yılında yazılmıştır.

Türbenin giriş cephesi dışında her yüzünde iki sıra halinde altlı üstlü pencerelere yer verilmiştir. Bu pencereler alt sırada dikdörtgen lentolu olup, üsttekiler alttakilere göre daha küçük olup, kaş kemerlidir. İç kısmı oldukça zengin bir bezemeye sahiptir. Hattat Şevki Efendi’nin celi-sülüs yazı ile yazmış olduğu sekiz ayet kitabesi giriş kapısından başlayarak tüm türbeyi çevrelemiştir. Burada Yusuf suresinin 96. İsa suresinin 79. Rahman suresinin 26.-27.-46. Yusuf suresinin 62. Hud suresinin 73. Rahman suresinin de 26. ayetleri yazılıdır. Ayrıca duvarların köşelerine de celi-sülüs yazı ile Esma-ül Hüsna, İsm-i Celâl, İsm-i Nebî, Çehar yar-Güzin ve Hasan ile Hüseyin isimleri yazılıdır. Kubbe devrine uygun kalem işleri ile süslenmiştir.

Türbedeki muhteşem avize, Galata Mevlevihanesi’ndeki Divan Edebiyatı Müzesi’nin kuruluşu sırasında oraya götürülmüş ve semahaneye asılmıştır. Bunun yanı sıra sandukanın gümüş şebekesi de Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’ne kaldırılmıştır. Sandukası üzerindeki feste bulunan değerli sorguç da Topkapı Sarayı Müzesi’ndedir. Türbenin içerisindeki levhalar İstanbul Türbeler Müzesi’nin deposundadır. Bu eserlerin türbeden alınmasının nedeni de hırsızlığa karşı alınan bir önlemdir.

Türbe içerisinde Sultan Abdülmecid’den başka padişahın oğulları Şehzade Abdüssamed (1855), Şehzade Seyfeddin (1856), Şehzade Burhaneddin (1876) gömülüdür.

Sultan Abdülmecid Türbesi’ne bitişik olarak Sultan Abdülmecid’in kızı ve Mahmud Celaleddin Paşa’nın eşi Cemile Sultan’ın (1913) ve Sultan Abdülmecid’in hanımlarından Servet Seza Sultan’ın (1878) açık türbeleri bulunmaktadır.


Ahmet Cevat Paşa Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Emir Buhari Camisi’nin bahçesinde olan Ahmet Cevat Paşa Türbesi, paşanın ölümünden kısa bir süre sonra eşi tarafından Mimar Kemalettin Bey’e 1900 yılında yaptırılmıştır.

Ahmet Cevat Paşa, Sultan II. Ahmed dönemi sadrazamlarındandır. Küçük yaşta yetim kalmış, Şeyhülislam Atıfzade Hüsameddin Efendi tarafından yetiştirilmiştir. Bursa ve İstanbul’da yaptığı ilköğreniminden sonra Erkan-ı Harbiye’yi birincilikle bitirmiştir. Kolağası rütbesi ile padişahın yaverliğini yapmış, Osmanlı Rus Savaşına katılmış ve orada Süleyman Paşa’nın yaveri olmuştur. 1884 yılında Çetine’ye sefir olmuş ve Mirlivalığa (Tümgeneral) yükseltilmiştir. Daha sonra Girit’te asayişi sağlamış, Sultan II. Abdülhamid, hizmetine karşılık onu Müşirliğe 1891 yılında da Sadrazamlığa getirmiştir. Sadrazamlığı üç yıl sürmüş ve 1900 yılında İstanbul’da ölmüştür. Vasiyeti üzerine de Emir Buhari Dergâhı karşısında anne ve babasının gömülü bulunduğu mezarlığa gömülmüştür. Sonradan aynı yere türbesi yapılmıştır.

Neo-Klasik üsluptaki türbe, kesme taştan kare planlı, kubbeli bir yapıdır. Önüne dikdörtgen planlı bir giriş eklenmiştir. Kubbe duvarların kenarlarına yerleştirilen sekizgen sütunların taşıdığı kemerler üzerine oturtulmuştur. Türbe girişi mermerden olup, stalaktit başlıklı sütunların meydana getirdiği bir eyvandan girilmektedir. Burada celi-sülüs yazı ile kitabesi bulunmaktadır.

Kitabe:
“Sadr-ı Esbak ve yaveri Ekrem merhum Ahmed Cevad Paşa’nın türbesidir. Sene 1318 (1900).”

Giriş kapısındaki diğer kitabe Hattat Hafız Mehmet Nuri Efendi tarafından yazılmıştır.

Kitabe:
“Rahmetullahi alâ sahibi hâzihi’l-medfen
Hazreti Ahmed Cevat Paşa âli-cay kim
Üç sene hem on buçuk ay verdi sadra zib ü fer
Daima her mansıbda sıdk ile hizmet edip
Kıldı ibrazı meâsır ol hidivi nâmıver
Seyyidü’l-Kevneynden artık Cevad gel emrini
Alem-i manâda etmiş Firdevse sefer
Layıh oldu leyle-i Miracda tarih –i tam
Hak ede Ahmed Cevad Paşa’ya cinanı makar murtaza sene 1319 (1900).”

Türbede Ahmed Cevad Paşa ile kız kardeşi Hace Sare Hanım (1916) gömülüdür.


Âşık Paşazade Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Haydar Mahallesi, Cibali Caddesi, Esrar Dede Sokağı’nda bulunan Âşık Paşa Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan türbe, XV. yüzyılda yapılmıştır. Âşık Paşa Külliyesi eski saray Ağalarından Abdullah Oğlu Hüseyin Ağa tarafından Derviş Ahmet veya Âşık Paşazade olarak tanınan Şeyh Ahmet Efendi adına yapılmıştır.

Âşık Paşazade ismi ile tanınan Şeyh Ahmed Efendi Osmanlı tarihçisi olup, ünlü Âşık Paşazade Tarihi’ni yazmıştır. Âşık Paşa’nın soyundan geldiği için de bu isimle tanınmıştır. Konya’da Sadreddini Konevi Tekkesi’nde bulunan Şeyh Abdullah Makdisi’den, Mısır’da Seyyid Ebu’l Vefa Hazretlerinden ders almış ve Rumeli Sancak Beyleri’nden İshak Paşa’nın himayesine girmiştir. Sultan II. Murad’ın (1446–1451) Macaristan seferine katılmış, Kosova Savaşı’na katılmıştır. İstanbul’un fethinden sonra İstanbul’a yerleşerek öğrenci yetiştirmiştir.

Türbe Âşık Paşazade Camisi’nin Kıble yönünde birbirleri ile sonradan birleştirilmiş kare planlı iki bölümden meydana gelmiştir. Bunlardan Âşık Paşazade’nin mezarının üzerindeki türbe 16.00x16.00 m. ölçüsünde kare planlı, üzeri kubbe ile örtülü bir yapıdır. Bu kubbe mukarnaslı konsollar, sivri tromplar ile desteklenmiş ve on iki köşeli bir kasnak üzerine oturtulmuştur. Türbenin basık kemerli girişi avluya açılan doğu yönündedir. İçerisi demir parmaklıklı, dikdörtgen söveli, iki sıralı pencerelerle aydınlatılmıştır. Türbenin diğer türbe ile arasında kalan üçgen planlı, cadde üzerindeki cephesine de üçlü bir pencere grubu yerleştirilmiştir. Bir bakıma ziyaret penceresi niteliğini taşıyan bu pencerelerden ortadaki sütunçelerle bir niş içerisine alınmıştır. Üzerinde de hafifletme kemerinin aynası ve geometrik bir mermer şebeke bulunmaktadır. Cadde boyunca basık kemerli bir dış kapısı daha bulunmaktadır.

Âşık Paşazade’nin ahşap sandukası türbenin güney kesiminde, her iki türbe arasındaki üçgen alanın bulunduğu yerdedir. Burada Âşık Paşazade’den başka soyundan gelen dokuz kişi daha gömülüdür. Bu mezarların kime ait oldukları bilinmemektedir.

Kesme köfeki taşından yapılmış olan bu bölümün güneybatısında da Seyyid Velayet’in torunlarından Mehmet Çelebi’nin gömülü olduğu 7.00x7.00 m. ölçüsünde daha küçük bir türbe vardır. Bunlardan Âşık Paşazade’nin türbesi mihrap ekseni üzerine yerleştirilmiş, diğer türbe de Cibali Caddesi üzerine yerleştirilmiştir. Her iki türbenin bu konumundan ötürü iki bölümün arasında üçgen planlı bir ara mekân meydana gelmiştir. Seyyid Velayetin türbesi yapı üslubu olarak Âşık Paşazade Türbesi ile aynı özellikleri taşımaktadır. Türbenin doğu yönündeki basık kemerli bir kapıdan içerisine girilmektedir.

Türbe içerisinde on iki mezar bulunmaktadır. Bu mezarlardan birisi eşi Rabia Sultan’a, diğeri soyundan gelen şeyhlerden Sait Efendi’ye aittir. Diğer on mezarın kime ait olduğu bilinmemektedir.


Balâ Süleyman Ağa Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Silivri Kapı Veledi Karabaş Mahallesi’nde, Tekke Maslahı ve Balâ Tekkesi Sokağı’nda, Balâ Süleyman Ağa Camisi’nin içerisinde bulunan bu türbe XV. yüzyılda yapılmıştır.

Balâ Süleyman Ağa, Fatih Sultan Süleyman (1444–1446; 1451–1481) devrinde yaşamış, İstanbul’un fethine katılmış, daha sonraki savaşlarda da topçu başı olarak görev yapmıştır. Yaşamı ile ilgili fazla bir bilgi bulunmamaktadır.

Balâ Süleyman Ağa, kendi ismini taşıyan bugünkü külliyesini 1453–1457 yılları arasında yaptırmıştır. Külliyenin bulunduğu yerde kâgir duvarlı, ahşap çatılı küçük bir mescidi, dergâhı ve kuyusu bulunuyordu. Ölümünden sonra da bu mescidin yanına gömülmüştür. Zamanla harap olan Balâ Mescidi ve tekkesi Sultan Abdülaziz (1861–1876) döneminde, Sultan II. Mahmud’un saraylılarından Sazkâr Kalfa tarafından Nakşibendî Tarikatı’na bağlı cami-tevhidhane olmak üzere eskisinden daha büyük ölçüde, camisi de kubbeli olarak yeniden yapılmıştır. Camiye bitişik Süleyman Ağa’nın türbesi ile harem dairesini, derviş hücrelerini, mutfak ve kiler gibi müştemilatı da yaptırmıştır. İstanbul’da büyük bir hasara neden olan 1894 depreminde Balâ Külliyesi harap olmuş, Sultan II. Mahmud’un kızı Adile Sultan tarafından yenilenmiştir. Daha sonra Sultan II. Abdülhamid tarafından genişletilmiş, Perestu Kadın Efendi de yapının duvarına bir de çeşme eklemiştir.

Türbe yapı topluluğunun kuzeyinde, kesme ve moloz taştan düzgün olmayan bir plan tipinde yapılmıştır. Cami içerisindeki bir odada yer alan türbenin dördü batıya, üçü kuzeye açılan yedi penceresi vardır. Türbenin dış cephesinde basık kemerli pencereleri ile ahşap saçağı arasına Ömer Faik Efendi’nin istifli bir sülüs yazısından oluşan bir kuşak bulunmaktadır.

Türbede Balâ Süleyman Ağa’dan başka eşi, Şeyh Ali Efendi, Mekke Şeyhlerinden Muhammed Sait Can Efendi, Şeyh Ali Efendi’nin eşi Sıdıka Hanım ve Şeyh Mehmet Sadedin Efendi’ye ait olmak üzere altı mezar bulunmaktadır.


Bayram Paşa Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Haseki’de Cerrahpaşa ile Keçi Hatun Mahallesi’nin sınırları içerisinde bulunan Bayram Paşa Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan türbe, 1634–1635 yıllarında Hassa Baş Mimarı Kasım Ağa tarafından yapılmıştır. Bayram Paşa Külliyesi cami, medrese, sıbyan mektebi, tekke, hazire, sebil, çeşme, dükkânlar ve türbeden meydana gelmiştir.

Bayram Paşa, Sultan IV. Murad (1623–1640) dönemi vezirlerinden olup, Yeniçeri Ocağı’nda yetişmiş, 1622 yılında Turnacıbaşı, 1623’te Zagarcıbaşı olmuştur. Aynı yıl Yeniçeri Kethüdası ve bir süre sonra da Yeniçeri Ağası olmuştur. Sultan I. Ahmed’in kızı Hanzade Sultan ile evlenerek saraya damat olmuştur. Bundan sonra Kubbe Vezirliği, 1625’te Mısır Valisi olmuş, 1628’de yeniden Kubbe Vezirliğine getirilmiştir. Veziriazam Hüsrev Paşa’nın entrikaları ile gözden düşerek azledilmiştir. Bir süre sonra da yeniden Sultan IV. Murad tarafından Kubbe Vezirliğine getirilmiştir. 1633’te Rumeli Beylerbeyliği, İkinci Vezirlik görevlerinde bulunmuş, Sultan IV. Murad ile birlikte Revan seferine katılarak Sadaret Kaymakamı olmuştur. Bundan sonra Veziriazamlığa getirildiği 1636 yılında Bağdat seferi sırasında Urfa yakınlarında ölmüştür. Cenazesi İstanbul’a getirilerek yaptırmış olduğu külliyeye gömülmüştür.

Bayram Paşa Türbesi kare planlı, tek kubbeli bir yapı olup ön tarafında tonozlarla genişletilmiş ahşap direkli bir revak bulunmaktadır. Bu revakın ahşaptan kare kesitli yüksek kaidelere oturan yuvarlak ahşap direkleri düşey çubuklarla hareketlendirilmiştir. Üzerlerinde kompozit başlıklar bulunmaktadır. Dış cephesi kesme köfeki taşı ile kaplıdır. Duvar köşelerine köfeki taşından birer sütun yerleştirilmiştir. Türbenin her cephesinde biri altta, diğeri üstte olmak üzere birer pencere yerleştirilmiştir. Bunlardan alt sıra pencereler dikdörtgen planlı, üst sıra pencereler de alçı şebekeli sivri kemerlidir. Türbe içeriden üç yöne doğru eyvanlarla genişletilmiştir. İçerisi kalem işleri ile bezelidir. Kubbeye celi-sülüs yazı ile Fatır suresinin 41. ayeti, pandantiflere de Allah, Muhammed, Çehar-Yâr-ı Güzin, Hasan ve Hüseyin isimleri yazılıdır. Duvarlarda lacivert zemin üzerine beyaz harflerle yazılmış bir ayet kuşağı çepeçevre dolaşmaktadır.

Türbenin kuzeybatısına bir de sebil eklenmiştir. Türbe içerisinde Bayram Paşa tek başına gömülü olup, bahçesinde dergâh şeyhlerine ait mezarlar bulunmaktadır.


Benlizade Ahmet Raşit Efendi Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Çarşamba’da Darüşşafaka Lisesi bahçesinin duvarına bitişik olan bu türbe yanındaki sebil ile birlikte Kazasker Benlizade Ahmet Raşit Efendi tarafından 1800 yılında yaptırılmıştır.

Benlizade Ahmet Raşit Efendi XVIII. yüzyıl devlet ricalinden olup, Kazaskerlik yapmıştır. Rumelihisarı’nda, Anadoluhisarı’nda ve Büyük Çamlıca’da çeşmeleri, Çarşamba’da sıbyan mektebi ve sebili bulunmaktadır.

Ahmet Raşit Efendi’nin türbesi kare planlı, kesme taş ve moloz taştan yapılmış küçük bir türbedir. Üzeri kubbeli olan bu türbe ve yanındaki sebilin mermerleri barok üsluptadır.

Türbede Benlizade Ahmet Raşit Efendi ile ailesinden iki kişinin mezarı daha bulunmaktadır. Ancak bu mezarların kime ait oldukları bilinmemektedir. Günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, harap bir durumdadır.


Cerrah Mehmet Paşa Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Cerrahpaşa’da Cerrah Mehmet Paşa’nın Mimar Davut Ağa’ya yaptırmış olduğu külliyenin bir bölümünü oluştan türbe 1593 yılında yapılmıştır. Cerrah Mehmet Paşa Külliyesi cami, türbe, çeşme ve çifte hamamdan meydana gelmiştir.

Cerrah Mehmet Paşa Sultan III. Mehmet (1595–1603) dönemi sadrazamlarındandır. Enderun’da cerrahlık öğrenmiş, Sultan III. Mehmet’i sünnet etmiştir. Topkapı Sarayı’ndan Yeniçeri Ağası olarak çıkmış, bir süre sonra vezir olmuş, 1595 yılında da Hadım Hasan Paşa’nın yerine sadrazam olmuştur. Sadrazamlığı sırasında hastalanmış ve 1604 yılında ölmüştür.

Cerrah Mehmet Paşa’nın sağlığında yaptırdığı külliyenin avlusunun kuzeybatısında, avlu duvarına bitişik olan türbe sekizgen planlıdır. Kesme taştan kare planlı olarak yapılmış türbenin üzeri kubbe ile örtülüdür. Her cephesine altlı üstlü birer pencere açılmıştır. Bunlardan alt kat pencereleri dikdörtgen mermer söveli, üst kat pencereleri de sivri kemerlidir. Doğu cephesindeki türbe girişinin önünde önceden bir ahşap revak bulunuyordu. Bu revak günümüze gelememiştir. Türbenin içerisi oldukça sade olup, beyaz badanalıdır.

Türbe içerisinde Cerrah Mehmet Paşa ile iki oğluna ait toplam üç sanduka bulunmaktadır.


Davud Paşa Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Kocamustafapaşa, Hobyar Mahallesi, Davutpaşa Camisi’nin avlusunda, caminin Kıble yönünde yer alan bu türbe külliye ile birlikte 1485 yılında yapılmıştır.

Davud Paşa, Fatih Sultan Mehmet (1444–1446, 1461–1481) devri vezirlerinden olup, Enderun’dan yetişmiştir. Çirmen Sancak Beyi iken gösterdiği başarıdan ötürü Ankara Sancak Beyi (1470), Anadolu Beylerbeyi olmuş, 1477 yılında Süleyman Paşa’nın yerine Rumeli Beylerbeyi olmuştur. Veziriazam Karamani Mehmet Paşa ile olan anlaşmazlığından ötürü azledilmiş, Bosna Sancak Beyliğine gönderilmiştir. Sultan II. Bayazıd (1481–1512) döneminde yeniden Rumeli Beylerbeyliğine atanmış, çok geçmeden de vezir olmuştur. 1483 yılında İshak Paşa’nın yerine Veziriazam olmuştur. On dört yıl süren Veziriazamlıktan sonra, bu görevden alınarak Dimetoka’da ikamete mecbur edilmiş ve 1498’de orada ölmüştür. Cenazesi İstanbul’a getirilerek Davutpaşa Külliyesi’nde daha önce yapılmış olan türbesine gömülmüştür.

Türbe sekizgen planlı olup, kesme taştan yapılmıştır. Türbenin içerisi 7.36 m. çapında, daire şeklindedir. Üzeri sekizgen kasnaklı kubbe ile örtülüdür. Türbenin doğusunda dört sütunun taşıdığı tek kubbeli bir revak bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerinde Arapça celi-sülüs yazı ile Şeyhülislâm İbn-i Kemal Efendi’nin söylediği bir kitabe bulunmaktadır.

Kitabe:
“Atak-ullâh yâ Derviş Davud
Bi-envâ’el-recâ-i mimmâ ledeyh
Felemmâ mâte enni kaled tarih
Kema hiye rahmet-ullaki aleyh.”

Türbenin basık kemerli kapısından sonra içerisi son derece sadedir. Beyaz badana ile sıvanmış olan türbenin yalnızca kubbe göbeğinde ve alt sıra pencerelerin alınlıklarında kalem işi kalıntıları görülmektedir.

Türbede Davud Paşa’nın sandukası bulunmaktadır. Günümüzde harap bir durumdadır.


Ebu Şeybetü’l Hudri Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Ayvansaray, Atik Mustafa Paşa Mahallesi, Toklu Dede Sokağı’nda bulunan bu türbe, Fatih Sultan Mehmet (1444–1446, 1461–1481) döneminde Fatih Sultan Mehmet tarafından diğer türbeler ile birlikte yaptırılmıştır.

Ebu Seybetü’l Hudri Hazretleri Eshab-ı Kiram’dan olup, Arap ordularının İstanbul’u kuşatmasına katılmış, 693 yılında İstanbul surları önünde 86 yaşında ölmüştür. Halk arasında Peygamber’in sütkardeşi olarak tanınmaktadır.

Türbe Sultan II. Bayazıd, Sultan II. Mahmud, Sultan Abdülaziz ve Sadrazam Çorlulu Ali Paşa tarafından onarılmıştır. Son onarımını Vakıflar Genel Müdürlüğü 1975–1977 yıllarında yapmıştır. Türbe moloz taştan, dikdörtgen planlı olup, üzeri Ahmed’ül Türbesi ile ortak çatıyla örtülüdür. Kapı ve pencereleri kesme köfeki taşından olan türbenin pencereleri demir parmaklıklarla örtülüdür. Türbe kapısı üzerinde Sultan II. Mahmud tarafından 1835’te yeniden yapıldığını belirten bir kitabe vardır. Bu kitabeyi Vakanüvis Sahaflar Şeyhizade Mehmed Esad Efendi yazmış, Yesarizade Mustafa İzzet Efendi de uygulamıştır.

Kitabe:

Dâver-i ashâb-ı sîret Şah-ı Mahmudü’Şiyem
Zatıdır girdâr-ı hayr-âsâr ile her dem elif
Hazret-i Bû Şeybeti’l-Hudrî’ye ta’zim eyledi
Türbesin tecdid ile ol şâh-ı âgâh û arîf
Gel hulûs ile duâ kıl zâhidâ tebcilile
Merkad-ı pâk-i sahabîdir bu me’vâ-yı şerîf
Tasliye zeylinde yâd oldukça ashâb-ı Güzin
Nazm-ı ahdi ol şehinşâhın ola nusret-redîf
Oldu dildâde melâik Es’adâ târihine
Merkad-ı Bû şeybe’yi Şâh-ı cihan yaptı latif
Sene 1251 (1835).”

Türbe içerisinde mermer sanduka ile ayakucunda da bir kuyusu bulunmaktadır. Ebu Seybetü’l Hudri Hazretlerinin mezarı dışında türbede başka bir mezar bulunmamaktadır. Yalnızca haziresinde Fatih Sultan Mehmet döneminden günümüze kadar uzanan mezarlar bulunmaktadır. 1990 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından surlar onarılırken türbe de onarılmıştır. Günümüzde ziyarete açık bulunmaktadır.


Gazanfer Ağa Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Kırkçeşme Mahallesi’nde, Bozdoğan Kemeri’nin yanında, Atatürk Bulvarı üzerinde olan bu türbe, yanındaki medrese ve sebilden oluşan yapı topluluğu ile birlikte 1596 yılında yapılmıştır.

Gazanfer Ağa Sultan III. Mehmet (1595–1603) devri Has Odabaşısı ve Kapı Ağasıdır. 1603 yılında ölmüş ve sağlığında yaptırmış olduğu türbesine gömülmüştür.

Türbe kesme taştan, on iki gen planlı olup, üzeri kasnaksız bir kubbe ile örtülmüştür. Türbe iki sıra halinde pencerelerle aydınlatılmıştır. Alt sıra pencereler demir parmaklıklı, dikdörtgen mermer söveli olup, üzerlerinde sivri kemerler bulunmaktadır. Üst sıra pencereler ise sivri kemerli alçı şebekelidir. Türbenin medreseye bitişik olan batı yönünde alt sıra pencereler yerine altı dolap nişi yerleştirilmiştir. Üst sıra pencerelerin üzerine bezeme olarak Rumilerden meydana gelen kalem işleri yapılmıştır.

Türbe içerisinde Gazanfer Ağa’nın yanı sıra kimliği bilinmeyen iki kadın mezarı daha bulunmaktadır.

Gazanfer Ağa yapı topluluğu günümüzde Karikatür Müzesi olarak kullanılmaktadır.


Gazi Osman Paşa Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesinde, Fatih Camisi avlusunda bulunan Gazi Osman Paşa Türbesi, Gazi Osman Paşa’nın 1900 yılında ölümü üzerine Harbiye Nezareti Ebniye-i Askeriye Mimarlığına atanmış olan Mimar Kemalettin Bey tarafından tasarlanan projeye göre aynı yıl yaptırılmıştır.

Gazi Osman Paşa Plevne Kahramanı olarak tanınmıştır. Beşiktaş Askeri Rüştiyesi ve İdadisi’nden sonra 1852 yılında Harbiye’den mezun olmuş, Batı Anadolu’nun, özellikle Bursa yöresinin haritasını yapmış, Cebelilübnan, Girit ve Yemen’de görev yaptıktan sonra Paşalığa yükselmiştir. Manastır Fırka Komutanlığı’na 1875 yılında getirilmiş, 1876 Osmanlı-Rus Savaşı’nda başarılarından ötürü Müşirliğe yükselmiştir. Rusların Osmanlılara yeniden savaş ilan etmeleri üzerine Vidin ve Rahova’yı savunmakla görevlendirilmiş Rusların Plavne’yi kuşatmasında beş ay süren büyük bir savunma yapmıştır. Bu savaşta yaralanmış ve esir düşmüştür. Rus Çarı II.Alexander paşaya büyük saygı göstermiş ve kılıcını almamıştır. İstanbul’a dönüşünde Sultan II. Abdülhamit (1876–1909) Gazi unvanı vermiştir. Bir süre Mabeyn Müşavirliği yapmış, 5 Nisan 1900’de ölmüştür. Vasiyeti üzerine de Fatih Camisi haziresine gömülmüştür.

Gazi Osman Paşa’nın türbesi Neo-Klasik üslupta, kare planlı olup üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür. Yarım küre biçimindeki kubbe basık ve yuvarlak bir kasnak üzerine oturtulmuştur. Kare plandan kubbeye geçiş küçülen ve köşelerde küçük, yarım kubbeciklerle tamamlanan kemerlerden oluşmuştur. Giriş cephesi dışında üç cephesine birer pencere açılmıştır. Giriş cephesi mukarnaslı iki sütunun taşıdığı bir kemer şeklindedir. Türbe oldukça sade olup, yalnızca sandukasının çevresinde ahşap bir şebeke bulunmaktadır. Bu şebeke akantus yaprakları, çiçek ve palmetlerle bezenmiştir.

Türbede Gazi Osman Paşa tek başına gömülüdür.


Gülbahar Hatun Türbesi (Fatih)

İstanbul Fatih ilçesinde, Fatih Camisi haziresinde, Fatih Sultan Mehmed Türbesi’nin güneydoğusunda bulunan Gülbahar Hatun Türbesi, Gülbahar Hatun’un 1492 yılında ölümünden sonra yapılmıştır. Türbe1766 yılında deprem sonucunda yıkılmıştır. Sultan III. Mustafa tarafından Fatih Camisi’nin yeniden yapımı ile birlikte bu türbe de yeniden yapılmıştır. Mimarı Mehmed Tahir Ağa’dır.

Gülbahar Hatun Fatih Sultan Mehmed’in eşi ve Sultan II. Bayazıd’ın annesidir. Sulatan II. Bayazıd’dan sonra Gevherhan Sultan’ı da dünyaya getirmiştir. Şehzade Bayazıd’ın tahta çıkması ile Valide Sultan olmuş ve 1492 yılında ölmüştür.

Türbe eski kalıntılarına dayanılarak aynı planda yapılmıştır. Sekizgen planlı ve tek kubbeli olan türbe kesme taştandır. Oldukça sade görünümlü türbeyi her kenarda altlı üstlü birer pencere aydınlatmaktadır. Alt sıra pencereleri dikdörtgen söveli olup, yuvarlak kemerli alınlıklara sahiptir. Üst sıra pencereler yuvarlak kemerli dışlıklara sahiptir. Türbeye giriş kuzey cephede olup, düz mermer bloktan oluşan yuvarlak kemerli kapı dikdörtgen bir çerçeve içine alınmıştır. Türbe Cibali yangını (1782) sırasında zarar görmüş ve Sultan I. Abdülhamid tarafından onarılmış ve bu onarımı belirten kitabe giriş kapısı üzerine konulmuştur.

Kitabe:
“Cennet mekân Firdevs-i aşiyan merhum ve makfurun leh
Fatih Sultan Mehmed Han tabe sera hazretlerinin
Zevce-i muhteremeleri valide-i mâcid merhum ve
Magfurun leh Sultan Bayazıd Veli Han
Merhume ve makfurun leha Gülbahar Hatun türbe-i şerifleridir 1196 (1781).”

Türbenin içerisi son derece sade olup, yalnızca kubbeye XVIII. yüzyıl üslubunda kalem işleri yapılmıştır.

Türbe içerisinde Gülbahar Hatun dışında Gevherhan Sultan ve kim oldukları bilinmeyen iki kadına ait sanduka bulunmaktadır.


Gülüştü Münire Valide Sultan Türbesi (Fatih)

İstanbul Fatih ilçesinde, Fatih Camisi’nin mihrap önünde bulunan bu türbenin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Büyük olasılıkla Sultan Abdülmecid (1839–1861) döneminin sonlarına doğru yapılmıştır.

Gülüştü Münire Valide Sultan, Sultan Abdülmecid’in eşi ve son Osmanlı Padişahı VI. Mehmed’in (Vahdeddin) (1918–1922) annesidir. 1861 yılında ölmüştür.

Osmanlı türbe mimarisinde ender yapılmış olan yuvarlak planlı bir yapıdır. Silindirik gövdenin üzerinde dar bir kasnak üzerine oturtulmuş kubbe ile örtülmüştür. Kesme köfeki taşından yapılmış olan türbenin alt sırasında dokuz, üst sırasında da on dört penceresi vardır. Doğu yönünde basık kemerli giriş kapısı vardır. İç mekân siyah renkte kalem işleri ile bezenmiştir. Burada akantus yaprakları, vazolardan çıkan bitkisel motifler tüm duvarları kaplamıştır.

Türbe içerisinde Gülüştü Münire Valide Sultan’dan başka V. Mehmed Reşat’ın eşi Dürrüaden Kadın (1909), Sultan Abdülmecid’in Gülüştü Valide Sultan’dan doğan kızları Zekiye Sultan (1856), Fatma Sultan (1857), Sultan Abdülmecid’in Verdcenan Kadın’dan doğan kızı Münire Sultan (1862), Sultan Abdülmecid’in başkadını Şehime Sultan (1857), Sultan Abdülmecid’in ikinci kadını Şerefnaz Hanım, Sultan Abdülmecid’in İkbali Ceylanyar Hanım (1856), Sultan Abdülmecid’in üçüncü ikbali Nesrin Hanım’dan doğan kızı Behice Sultan (1848) gömülüdür.


Habeşi Mehmet Ağa Türbesi (Fatih)

İstanbul Fatih ilçesi, Çarşamba’da Mehmed Ağa Camisi’nin haziresinde bulunan bu türbe Habeşi Mehmed Ağa’nın sağlığında, 1585 yılında Mimar Davud Ağa tarafından yapılmıştır.

Habeşi Mehmed Ağa’nın yaşamı ile ilgili yeterli bir bilgi bulunmamaktadır. Yalnızca 1582 yılında Babüssaade Ağası olduğu, 1598 yılında öldüğü bilinmektedir. Türbesinin yanına da kendi ismini taşıyan bir cami yaptırmıştır.

Türbe kesme taştan dikdörtgen planlı olup, üzeri gömme sütunlara dayanan sekiz kenarlı ahşap bir kasnak üzerindeki kubbe ile örtülmüştür. Türbenin ön cephesindeki giriş kapısının iki yanında birer alt pencere, yukarda da üç tepe penceresi bulunmaktadır. Girişin arkasındaki cephede ise iki sıra halinde üç pencere, yan cephelerde de yine iki sıra halinde ikişer penceresi bulunmaktadır. Giriş cephesinin önündeki iki sütun türbenin önünde ilk yapıldığı dönemlerde bir revak olduğuna işaret etmektedir. Ancak bu revak günümüze gelememiştir.

Türbenin içerisi son derece sade olup, duvarlarda kalem işi izlerine rastlanmaktadır.

Türbe içerisinde Habeşi Mehmed Ağa’nın sandukası dışında başka bir sanduka bulunmamaktadır.


Hafsa Valide Sultan Türbesi (Fatih)

İstanbul Fatih ilçesinde, Yavuz Sultan Selim Camisi’nin haziresinde ve Yavuz Sultan Selim Türbesi’nin yanında bulunan bu türbe, Hafsa Sultan’ın 1534 yılında ölümünden sonra Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Acem Ali’ye yaptırılmıştır.

Hafsa Sultan Yavuz Sultan Selim’in baş kadını, Kanuni Sultan Süleyman’ın da annesidir. Hafsa Sultan Kırım Hanı Mengi Giray’ın kızıdır. Yavuz Sultan Selim’in padişah olması üzerine oğlu Şehzade Süleyman ile Manisa Sancak Beyliğine gitmiş ve orada sekiz buçuk yıl kalmıştır. Yavuz Sultan Selim’in ölümünden sonra oğlu Şehzade Süleyman padişah olunca da Valide Sultan Olmuştur. Hafsa Sultan 1534 yılında ölmüş ve kocası Yavuz Sultan Selim’in türbesi yanına gömülmüştür. Hafsa Sultan’ın Manisa’da cami, medrese, imaret, hankâh, darüşşifa, hamam ve sıbyan mektebinden meydana gelen külliyesi bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Urla’da bir camisi vardır.

Hafsa Sultan’ın türbesi sekizgen planlı, kubbeli bir yapıdır. Bu türbe sonraki yıllarda hasar görmüş ve mimar Sinan tarafından onarılmıştır. Giriş kapısının önünde dört sütunun taşıdığı bir revak bulunmaktadır. Türbenin üzerini örten kubbe sekizgen kasnaklıdır. Bu türbe 1894 depreminde tümüyle yıkılmıştır. Meşrutiyetten önce yeniden yapımına başlanmışsa da tamamlanamamıştır. Türbe bugün yıkık bir durumdadır. Günümüzde yeni baştan onarılması gerekmektedir.


Hamdullahü’l (Ahmedü’l) Ensari Türbesi (Fatih)

İstanbul Fatih ilçesi, Ayvansaray Toklu Dede Sokağı’nda, Ebu Şeybet-ül Hudri Türbesi’nin arkasındadır.

Hamdullahü’l Ensari sehabeden olup, Eyüp Sultan ile birlikte İstanbul’un kuşatmasına katılmış ve surların yakınında ölmüştür. Türbe Ebu Şeybet-ül Hudri Türbesi ile birlikte aynı çatı altında yapılmıştır. Fatih Sultan Mehmed İstanbul’un fethinden sonra bu türbeyi yaptırmıştır. Günümüzdeki türbe Sultan II. Mahmud (1808–1839) tarafından 1835’te yapılmıştır.

Moloz taştan yapılan türbe dikdörtgen planlı olup, kapı ve pencere söveleri köfeki taşındandır. Türbenin giriş kapısı üzerinde Sultan II. Mahmud zamanında yapılan onarımı belirten Vakanüvis Sahhaflar Şeyhizade Mehmed Esad Efendi’nin 1849 tarihli talik yazılı kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabeyi Yesarizade Mustafa İzzet Efendi yazmıştır.

Kitabe:
“Her tarafta Han Mahûd-u kerâmet pişenin
Nev-benev âsâr-ı hayr-etvân olmakta bedid
İşte ezcümle bu Ensâr-i Gazi Türbesin
Eyledi ihyâda bezl-i himmeti Tahsin Resid
Himmete şayestedir hem sâhibi ol türbenin
Bâ alemdâr-ı Nebi gelmişti her kavl-i sedid
Hayr-ü nesre tâ ebed ol dâver-i dadevan
Mazhar itsûn ömr-ü şevketle Hüdâvend-i Mevid
Yazdı tarihe mücevher harf ile vak’anüvis
Oldu Hamdukkah Gazi merkadi el-hak cedîd sene 1251 (1835).”

Türbe içerisindeki Hamdullah’ül Ensari’ye ait mezar taşını sülüs yazı ile Mimar Acem Tekkesi Şeyhlerinden Seyyid İsmail Efendi yazmıştır. Türbe içerisinde Hamdullah’ül Ensari tek başına gömülüdür.


Hekimoğlu Ali Paşa Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Cerrehpaşa’da Hekimoğlu Ali Paşa Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan türbe Mimar Mustafa Ağa ve yardımcısı Simon Kalfa tarafından 1732–1734 yılında yapılmıştır.

Hekimoğlu Ali Paşa, Sultan I. Mahmud (1730–1754) ve Sultan III. Osman (1754–1757) zamanında sadrazamlık yapmış ve bu göreve üç kez getirilmiştir. Hekimbaşı Venedikli Nuh Efendi’nin oğlu olup, Sultan III. Ahmet (1703–1730) zamanında saraya alınmıştır. Beylerbeyi, Adana Valisi, Halep Valisi, Anadolu Beylerbeyi, Şark Serdarlığı ve Tebriz Muhafızı olmuştur. Bunu Diyarbakır valiliği, ikinci kez serdarlığı ve Bosna valiliği izlemiştir.

Hekimoğlu Ali Paşa Türbesi kesme taş ve mermerden dikdörtgen planlı olup, üzeri iki kubbe ile örtülmüştür. Türbenin kuzey cephesi yarısına yakınına kadar mermerle kaplanmıştır. Bu cephede dört pencere ve bir de çeşme bulunmaktadır. Türbenin avlu cephesinde ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamayan bir revak bulunmaktadır. Türbe girişi oldukça sade olup, üzerine celi yazı ile kitabesi yazılmıştır.

Kitabe:
“Türbe-i Gazi Ali Paşa’ya eyle yadigâr
Ruh-i pâkin şâd edib eyle kuşade’l-Fatiha
Türbe-i Abdal Yakup ile Şeyh İbrahim’e
Gel rıza ile dua eyle oku bir Fatiha.”

Türbenin içerisi sıvalı olup, içerisinde bezemesi bulunmamaktadır. Yalnızca trompların altına rastlayan mukarnas konsollara celi yazı ile Hüseyin Kutlu’nun yazmış olduğu Allah, Muhammed, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan ve Hüseyin isimleri madalyonlar içerisindedir.

Türbede on dört sanduka bulunmaktadır. Bunların Hekim Ali Paşa’nın ailesine ait olduğu sanılmaktadır. Türbenin batısındaki kubbe altında Şeyh Abdal ve ondan sonra gelen Şeyh İbrahim, Şeyh Hasan, Aşkî Dede ve Şeyh Rıza ile kimliği bilinmeyen şeyhler gömülüdür. Türbe dışında girişin iki yanındaki sofalarda da Hekimoğlu Ali Paşa’nın oğlu ve damadının mezarları bulunmaktadır.

Türbe bugünkü görünümünü Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 1986 yılında yaptığı onarım sonrasında almıştır.


Hüsrev Paşa Türbesi (Fatih)

İstanbul Fatih ilçesi, Hoca Üveyz Mahallesi, Hüsrev Paşa Sokağı’nda, Bali Paşa Camisi’nin karşısında bulunan bu türbeyi Mimar Sinan 1545 yılında yaptırmıştır.

Hüsrev Paşa, Kanuni Sultan Süleyman (1520–1566) devri vezirlerinden olup, Sokollu ailesine mensuptur. Osmanlı sarayında Enderun’dan yetişmiş, Silahtar, Yeniçeri Ağası ve Mısır valiliklerinde bulunduktan sonra vezirliğe yükselmiş, azledilmesinden sonra evine kapanmış 1545 yılında ölmüştür. Türbesi mezarının üzerine yapılmıştır.

Türbe Mimar Sinan’ın en güzel eserleri arasında olup, her cephesi Osmanlı motifleri ile işlenmiştir. Yontma kesme taştan sekizgen planlı türbenin köşeleri yarım sütunlarla yumuşatılmıştır. Türbeyi örten kubbe geometrik zeminli, palmetli bir kasnak üzerine oturtulmuştur. Kubbe kasnağından kubbeye geçiş bir sıra mukarnas, sekizgenden on altıya geçiş ise üç sıra mukarnasla sağlanmıştır.

Giriş kapısı dışındaki bütün cephelere altlı üstlü pencereler açılmıştır. Bunlardan alt sıradakiler dikdörtgen söveli, üst sıradaki pencereler ise sivri kemerlidir. Giriş kapısının önünde daha önceden var olduğu kaynaklardan öğrenilen revak günümüze gelememiştir. Giriş kapısı kırmızı beyaz kilit taşlarından yapılmış yayvan kemerlidir. Bu kemer ile daha üstteki Bursa kemeri arasına sülüs yazı ile yer yer Rumilerle süslü kitabesi yazılmıştır.

Kitabe:
“Türbe-i Hüsrev Paşa Rahmetullahi aleyh/Hak kıyametle inayet eylesin
Mustafa ona şefaat eylesin/İşitenler dediler tarihini
Daim Allah ona rahmet eylesin/Sene 952 (1545).”

Bu kitabenin üzerinde tek satır halinde” Mezar-ı Hüsrev Paşa, rahmetu’ilahi aleyh” yazılıdır. Türbenin içerisi oldukça sade olup, Paşa’nın sandukasının mermer şebeke ile kaplı olduğu günümüze gelen izlerden anlaşılmaktadır. Kubbenin ortasında kalem işi bir madalyon bulunmaktadır.

Türbe içerisinde Hüsrev Paşa, İlyas Reis ve Hızır Reis gömülüdür. İç kısımdaki sandukalar bir yangın sonucu yanmıştır. Türbe İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete kapalıdır.


Nişancı Mehmet Paşa Türbesi (Fatih)

İstanbul Fatih ilçesi, Atikali’de Müstakimzade Sokağı’nda bulunan bu türbe Nişancı Mehmet Paşa Camisi ile birlikte Mimar Sinan tarafından 1587 yılında yapılmıştır. Türbe caminin avlu duvarına bitişiktir.

Nişancı Mehmet Paşa Sultan III. Murad (1574–1595) dönemi vezirlerinden olup, Teskirecilik, Reisülküttablık ve Nişancılık görevi yapmıştır. Kubbe-i Nişin dördüncü vezirliğine 1580 yılında getirilmiş, bu görevde iken 1594’te ölmüştür.

Türbe Klasik Osmanlı üslubunda, kesme taştan sekizgen planlı olarak yapılmıştır. Üzeri kasnaksız bir kubbe ile örtülüdür. Türbenin kuzeybatı kenarı caminin avlu kapılarından biri ile birleştirilmiştir. Bu nedenle ortaya çıkan uyumsuzluk, kapının iki yanına yerleştirilmiş mukarnaslı birer niş ile giderilmiştir. Türbenin doğusunda dört sütunlu ön kısma üç, yanlara da birer sivri kemerle açılan revak kısmı bulunmaktadır. Dört sütuna oturan revak sivri kemerli olup, revak kemerleri arasında farklı genişlikler vardır. Orta bölüm palmet şeklinde kesilmiş, renkli taşlarla örülmüş kapı için düzenlenmiştir. İki yanına mukarnaslı nişler yerleştirilmiştir. Türbenin kapısı üzerinde üç sütun halinde dört satırlık on iki mısralık kitabesi bulunmaktadır.

Kitabe:
“İntikâl eyledi merhûm Mehmed Paşa
Sahib-i nâm ve nişan pir aziz—i vüzerâ
Gün gibi hane-i nüzûl etdi vücûd-u pakî
Nâm-ı nâmisîyle oldu müşerrif-i dünya
Şimdiden sonra yeridir çıkılûb ellerden
Karalır kinin bugusiyle bu kulse-i tuğrâ
Sıhhatinde yapûben Cami’ini türbesini
Ehl-i imândan ider ruhî temenna-i duâ
Ruz-i şerbese idi’aşr-i âhir ramazan
İrtihal etdi cihandan o ‘aziz-i şühedâ
Kudsiyan fevti Sa’i işidup tarihin
Dediler vasil-i Hak oldu Nişanî Paşa.”

Külliyenin hazireye girişteki cümle kapısı üzerinde de üçer satırlık kartuşlar içerisinde türbenin asıl kitabesi bulunmaktadır.

Kitabe:
“Min ari üstüne geldikçe ihvan
Göstereceg nam-ihan ile yeksân
Edüb, şevkat içüb dest-i du’ayı
Diyeler ona rahmet ede rahman
Sonların haminin halim eğrine derler, kim neyler.”

Bu kitabenin sağında;
“Merhûm ve Mağfur
Sahib’ül hayratın
Nazm-ı şerifeleridir

Bu kitabenin solunda ise;
“Ruhuiçün Fâtiha
Okuyanların akıbeti
Hayr ola Tuvufiye
Sene 1001 (1592–1593).”

Türbe iki sıra halinde pencerelerle aydınlatılmıştır. Bunlardan dikdörtgen mermer söveli alt sıra pencereler kaş kemerlidir. Üst kat pencereler ise petek şebekelidir. Türbenin içerisi oldukça sadedir. Bununla beraber sıva altındaki izlerden ilk yapıldığı dönemde kalem işleri ile bezeli olduğu anlaşılmaktadır. Kubbenin içerisine de madalyonlu XVI. yüzyıl özelliklerini taşıyan kalem işi yapılmıştır.

Türbede Nişancı Mehmet Paşa’nın ahşap sandukası bulunmaktadır. Bunun dışında başka bir mezar bulunmamaktadır. Türbe İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetimindedir.


Nakşıdil Valide Sultan Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesinde, Fatih Camisi’nin mihraba yönelik avlusunda yer alan bu türbeyi Nakşidil Valide Sultan sağlığında, 1817 yılında yaptırmıştır.

Nakşidil Valide Sultan I.Abdülhamid’in (1774–1789) hanımlarından olup, Sultan II. Mahmud’un (1808–1839) annesidir. Aslen Fransız olan Nakşıdil Valide Sultan Sultan II. Mahmud’un padişah olması ile Valide Sultan olmuştur. 1817 yılında tüberkülozdan ölmüştür. Nakşıdil Valide Sultan İstanbul’un çeşitli yerlerinde çeşme ve sebiller yaptırmıştır.

Nakşıdil Valide Sultan Türbesi barok üslupta, on altıgen planlıdır. Türbenin ön cephesi mermer kaplı olup, burada kompozit başlıklı sütunçeler, üst katta plastırlar ile kaplıdır. Cephelerde bu simetrik bölünmeler iki sıra halindeki dalgalı silmelerle kesilmiş ve böylece tüm cephe boyunca bir hareketlilik sağlanmıştır. Türbenin cephesinde alt katta basık kemerli dikdörtgen pencereler, ikinci katta da oval pencereler yer almaktadır. Ayrıca bu cephe görünümü akantus yaprakları, çeşitli fiyonklar ile tam bir barok üslubunu yansıtmaktadır. Üzeri yüksek kasnaklı kubbe ile örtülü olup, kasnak plasterler ve çatı kulecikleri ile sona ermektedir. Türbenin doğu cephesinde üç gözlü, kubbeli giriş revakı bulunmaktadır. Bu revakın sütunları mermerden ve İon başlıklıdır. Dış cephesi devrinin üslubunu yansıtan kabartmalarla süslenmiştir. Türbe kapısı üzerinde Hattat Mustafa Rakım’ın celi-sülüs yazı ile mermer siyah zemine altın varakla kabartma olarak Zümer suresinin 53. ayeti yazılmıştır. Bunun yanı sıra iç kapı üzerine de Hattat Mustafa Rakım tarafından Al-i İmran suresinin 133. ayeti yazılmıştır.

Nakşıdil Valide Sultan Türbesi’nin içerisi XIX. yüzyıl kalem işleri ile bezenmiştir. Kubbe kasnağına İnsan suresini kapsayan yazı frizi yine Hattat Mustafa Rakım Efendi tarafından yazılmıştır. Türbe içerisindeki sultanın sandukası sedef kakmalı şebekelerle çevrilmiştir. Sandukanın ön yüzüne güneş armalı, İstanbul işi bir çerçeve içerisine de bir mersiye yazılmıştır.

Türbede Nakşıdil Valide Sultan’dan başka on dört sanduka daha bulunmaktadır. Bunlar Sultan II. Mahmud’u Yeniçeri isyanından kurtaran Cevri Kalfa, Sultan II. Mahmud’un Müşiya Kadın’dan dünyaya gelen kızı Mihrimah Sultan (1838), Sultan II. Mahmud’un çiçek hastalığından ölen kızları Münire Sultan (1824), Fatma Sultan (1824), Sultan II. Mahmud’un çiçek hastalığından ölen oğlu Şehzade Abdülhamid (1824), Şehzade Nizameddin (1837), Sultan II. Mahmud’un ikbali Zeyni Felek Hanım (1842), Sultan II. Mahmud’un yedinci kadını Misli Nayab Kadın Efendi, Sultan II. Mahmud’un hanımı ve Adile Sultan’ın annesi Zernigâr Kadın 1832, Sultan II. Mahmud’un kızı Hayriye Sultan (1832), Kamerfer Kadın ve Ebufettan Hanım’a aittir.


Pertevniyal Valide Sultan Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Aksaray’da Guraba Hüseyin Ağa Mahallesi’nde Pertevniyal Valide Sultan Camisi’nin haziresinde bulunan bu türbe, 1871 yılında yaptırılmıştır. İlk yapımında caminin kıble avlusunda yer alan türbe 1926–1929 yıllarında tramvay yolunun genişletilmesi sırasında geri çekilmiştir. Aksaray Meydanı’nın H. Prost planına göre düzenlenmesi sırasında bir kez daha geri alınan türbe daha sonra Vatan Caddesi’nin açılışı ve Aksaray Meydanı’nın yeniden düzenlenmesi sırasında 1958 yılında yıkılmıştır. Türbenin parçaları Laleli’deki Sultan III. Selim Türbesi’nin haziresine taşınmıştır. Pertevniyal Valide Sultan’ın naşı ise bir süre Topkapı Sarayı Müzesi Silahtar Dairesinde korunmuş, 1967’de Sultan II. Mahmut Türbesi’nde padişahın sandukası altına gömülmüştür. Bunun ardından türbenin mimari parçalarından kısmen yararlanılarak Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından avluya alınarak yeniden yapılmış, sultanın naşı da türbesine nakledilmiştir.

Pertevniyal Valide Sultan, Sultan II. Mahmud’un (1808–1839) hanımı ve Sultan Abdülaziz’in (1861–1876) annesidir. Sultan Abdülaziz’in 1861’de tahta çıkması ile Valide Sultan olmuştur. Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi üzerine inzivaya çekilmiştir. Bundan sonra birçok kişiyi yetiştirmiş ve 1883 yılında ölmüş ve yaptırmış olduğu türbesine gömülmüştür. İstanbul’da Valide Sultan Camisi’nin yanı sıra çeşitli eserler yaptırmıştır. Ayrıca Konya’daki Aziziye Camisi’ni de yaptırmıştır.

Pertevniyal Valide Sultan Türbesi Neo-Klasik ve Ampir üslubunda, yüksek bir platform üzerine yapılmıştır. Türbenin dış kapısı üzerine mermer kabartma tekniğinde celi-sülüs yazı ile Yasin suresinin 58. ayeti, iç kapısının üzerine de yine aynı teknikte Yusuf suresinin 64. ayeti yazılmıştır. Türbe kesme köfeki taşından dikdörtgen planlı olup, orta bölüm ve buraya bakan dört ayrı küçük mekândan meydana gelmiştir. Üzeri kubbe ile örtülüdür. Kubbe eteğine de celi-sülüs yazı ile Bakara suresinin 255 ve Haşr suresinin 21.-24. ayetleri yazılmıştır.

Türbe içerisinde Pertevniyal Valide Sultan’dan başka torunu Yusuf İzeddin Efendi’nin oğlu Sadedin Efendi (1884), gelini ve Yusuf İzeddin Efendi’nin eşi Cesm-i Ahu Hatun (1911) ve gelininin annesi Mestare Hanım gömülüdür.


Mustafa Rakım Efendi Türbesi (Fatih)

İstanbul Fatih ilçesi, Karagümrük Atik Ali Caddesi’nde, Atik Ali Camisi’nin karşısında bulunan bu türbenin, yanındaki medrese ile birlikte 1826 yılında yapıldığı sanılmaktadır.

Hattat Mustafa Rakım, Türk hat sanatının en ünlü kişilerindendir. Ünye’de 1757 yılında dünyaya gelmiş, kardeşi Hattat İsmail Zühtü Efendi ile birlikte küçük yaşta İstanbul’a gelerek bir yandan medrese tahsilini sürdürmüş, diğer yandan da hat sanatını öğrenmişlerdir. Derviş Ali Efendi’den 12 yaşında icazet almıştır. Devrin önde gelen kişilerinin çocuklarına ders vermiş ve aynı zamanda da resim yapmıştır. Sultan III. Selim’in (1789–1807) tahta çıkışında bir resmini yapmış ve kendisine takdim etmiştir. Padişah bu resmi çok beğenmiş ve ona Müderrislik payesi vermiştir. Bundan sonra sarayla bağlantı kuran Rakım Efendi Şehzade Mahmud’un (1808–1839) yazı hocası olmuş ve onun öğrencisi olan Sultan, hattat padişahlar arasında ün yapmıştır.

Mustafa Rakım Efendi Molla unvanı ile İzmir (1809), Edirne (1814), Mekke (1816) ve İstanbul (1818) kadılıklarına getirilmiş ve 1823 yılında da Anadolu Kazaskeri olmuştur. 26 Mart 1826 yılında İstanbul’da ölmüştür.

Mustafa Rakım Efendi’nin İstanbul’un çeşitli camilerinde, mezar taşlarında kitabeleri bulunmaktadır. Ayrıca çok sayıdaki levhaları, hilyeleri ve Kuran’ları bulunmaktadır. Bugün bunların bir kısmı Türk ve İslâm Eserleri Müzesi ile Topkapı Sarayı Müzesi’nde ve özel koleksiyonlarda bulunmaktadır.

Hattat Mustafa Rakım Efendi’nin Türbesi kesme taştan yapılmış olup, avlu cephesindeki duvarlar bir sıra taş, iki sıra tuğladan örülmüştür. Caddeye bakan duvarlar ise kesme taştandır. Türbenin üzeri doğrudan doğruya duvarlar üzerine oturan kubbe ile örtülüdür. Türbenin kuzeydoğu köşesine celi-sülüs yazı ile yazılmış mermer bir kitabe yerleştirilmiştir.

Kitabe:
“Sabıka sadr-ı Anadolu ve hazin-i kelâmü’r-rabbâni Hattat Mustafa Rakım Efendi ruhiçün Fatihâ 1241 (1826) Ketebehu Mustafa Rakım.”

Bu kitabenin Hatat Rakım tarafından yazıldığı sanılıyorsa da bu konuda bazı iddialar bulunmaktadır. Ölümünden sonra öğrencisi Haşim Efendi tarafından veya ölmeden önce kendisi tarafından yazıldığı konusu çelişkilidir. Türbenin cadde üzerindeki üç penceresi üzerinde de bir başka kitabe daha bulunmaktadır.

Türbenin içerisi son derece sade olup, Hattat Mustafa Rakım Efendi ile öğrencisi Haşim Efendi’nin (1845) sandukaları bulunmaktadır.


Şehzadeler Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Çarşamba semtinde Yavuz Sultan Selim Camisi avlusunda bulunan bu türbe, Kanuni Sultan Süleyman’ın (1520–1566) emri üzerine Mimar Acem Ali tarafından 1522–1523 yılında yapılmıştır. Türbede Kanuni Sultan Süleyman’ın şehzadeleri gömülüdür.

Türbe Klasik Osmanlı türbe mimarisi üslubunda olup, kesme taştan sekizgen planlıdır. Üzeri yuvarlak bir kasnak üzerine oturtulmuş kubbe ile örtülüdür. Türbeye önünde revak bulunan batı yönündeki bir kapıdan girilmektedir. Bu kapının iki yanına renkli sır tekniği ile yapılmış altıgen çiniler yerleştirilmiştir. Bu çiniler lacivert zemin üzerine sarı, beyaz, yeşil ve firuze renklerden yapılmıştır. Türbenin girişi dışındaki duvarları altlı üstlü ikişer pencere ile hareketlendirilmiştir. Türbe içerisindeki bezemesi oldukça sadedir. Yalnızca kubbe ve kubbeye geçişi sağlayan kasnak üzerinde kalem işi süslemeler görülmektedir. Kubbenin dış kasnağında celi-sülüs yazı ile bir yazı kuşağına yer verilmiştir. Burada Besmele, Ayet’el Kürsi, Zümer suresinin 74. ayeti ile Yusuf suresinin 92. ayeti yazılıdır.

Türbe içerisinde Kanuni Sultan Süleyman’ın oğulları Şehzade Murad (1521), Şehzade Mahmud (1521), Şehzade Abdullah (1526), Yavuz Sultan Selim’in kızı, İskender Paşa’nın eşi Hafsa Sultan (1538), Vezir Makdul İbrahim Paşa’nın eşi Hatice Sultan’ın (1553) sandukaları bulunmaktadır.


Sancaktar Hayreddin Paşa Türbesi (Fatih)

İstanbul Fatih ilçesi, Kocamustafapaşa semtinde, Sancaktar Hayreddin Camisi’nin avlusunda yer alan bu türbenin yapım tarihi ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır. Sancaktar Hayrettin Paşa kendi ismi ile tanınan medrese, cami ve türbesini yaptırmıştır. Günümüze gelemeyen bu türbenin erken dönemde yapılmış bir Bizans yapısı olduğu da iddia edilmiştir. Bu alan yanmış ve günümüze yalnızca Sancaktar Hayreddin Paşa ve dergâh şeyhlerine ait mezarlar gelebilmiştir.

Sancaktar Hayreddin’in Fatih Sultan Mehmed (1451–1481) devri alemdarlarından olduğu bilinmektedir.


Nureddin Cerrahi Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Derviş Ali Mahallesi’nde bulunan bu türbenin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Cerrahi dergâhının şeyhlerinden İbrahim Fahreddin Efendi 1921 yılında türbeyi onarmış, daha sonra ahşap olan duvarlar 1945’te betonarmeye dönüştürülmüştür.

Nureddin Cerrahi Halveti Tarikatının Ramazaniye bölümünden olan Cerrahiye koluna mensuptur. Asıl ismi Muhammed Bin Abdullah olup, 1671 yılında İstanbul’da Cerrahpaşa’da dünyaya gelmiştir. Aile seceresi Ebu Ubeyde bin Cerrah’a ulaştığı için de Cerrahi ismi kendisine yakıştırılmıştır. 1720 yılında ölmüş ve vasiyeti uyarınca da dergâhında annesinin ayakucuna gömülmüştür. Nureddin Cerrahi ile ilgili birçok menkıbe ve öykü bulunmaktadır. Ayrıca Mürşid-i Dervişanı Risalesi, Nutk-u Şerif, Nasihat-Ali isimli eserleri ile ilahileri bulunmaktadır.

Nureddin Cerrahi’nin türbesi İstanbul’un en büyük evliya türbelerinden olup, tevhidhane ile türbe aynı yapı içerisindedir. Ortak bir çatı ile üzeri örtülmüştür. Tevhidhane-türbe 18.50x14.00x16.00 m. ölçüsünde yamuk bir alanda yapılmıştır. Daha sonra bu yapıya küçük türbe, cennet oda gibi bölümler eklenmiştir. Yapının doğu kesimindeki 16.00x7.50 m.lik bölüm tevhidhaneye, batı kısmındaki 18.50x6.50 m.lik bölüm de türbeye ayrılmıştır. Her iki bölüm birbirlerinden dikmelerle ayrılmıştır.

Türbe içerisinde 44 kişi gömülüdür. Bunların başında Nureddin Cerrahi’nin yanı sıra Şeyh Seyyid Süleyman Veliyüddin Efendi, Şeyh Muhammed Hüsameddin Efendi, Seyyid Abdüşşekür Efendi, Şeyh Seyyid Abdülaziz Zihni Efendi, Şeyh Galib’in torunu Nemika Hanım ve diğer şeyhler ile müritler gelmektedir.


Oğlanlar (Olanlar) Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Murat Paşa Mahallesi’nde, Murat Paşa Camisi’nin avlusunda bulunan bu türbe, Sultan Abdülaziz (1861–1876) tarafından 1871 yılında yaptırılmıştır. Oğlanlar Dergâhının ilk banisi olan Yakub Ağa’nın ölümünden sonra Oğlanlar Tekkesi XIV. yüzyılın başlarında yapılmıştır.

Bu türbe ve yanındaki sebil Aksaray Çakır Ağa Mahallesi’nde bulunuyordu. Millet Caddesi açılırken dergâh yıkılmış, türbe ve sebil kısmı da Murat Paşa Camisi’nin avlusuna getirilmiştir.

Oğlanlar Şeyhi lakabı ile tanınan İbrahim Efendi İstanbul’da Hakikizade Osman Efendi’den Halveti hilafeti almış, daha sonra dönemin tanınmış mutasavvıflarından Aziz Mahmut Hüdai Efendi ve Abdülahad Nuri Efendi’den ders görmüş 1656 yılında İstanbul’da ölmüş ve dergâhının yanına gömülmüştür.

Türbe ve ona bitişik olan sebil tek bir mekân içerisindedir. Sebilin pencereleri aynı zamanda hacet (ziyaret) penceresi niteliğindedir. Türbe ve sebilin caddeye yönelik ikisi dar, ikisi geniş olmak üzere dört penceresi vardır. Bu pencerelerin aralarına yuvarlak madalyonlar içerisinde Kadiri sembolü olan Kadiri gülleri ve beş kollu yıldızlar yerleştirilmiştir.

Türbe içerisinde Şeyh İbrahim Efendi, Yakub Ağa ve kim oldukları bilinmeyen dört kişiye ait altı adet sanduka bulunmaktadır.


Ramazan Efendi Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Kocamustafapaşa Arabacı Beyazıt Mahallesi, Ramazan Efendi Sokağı’nda, Ramazan Efendi Camisi içerisinde bulunan türbe, cami ile birlikte, Bezirgân Hacı Hüsrev Çelebi tarafından Mimar Sinan’a 1506’da yaptırılmıştır.

Ramazan Mahfi Efendi, Halveti Tarikatının kollarından Ramazaniye şubesinin kurucusudur. Ramazan-uddin Mahfi ismi ile tanınmış, 1542 yılında Afyon’da dünyaya gelmiştir. Şeriat ve tarikat alanında devrinin ünlü ilim adamlarından ders almış ve sonra da onlara katılmıştır. Şeyh Muhiddin Mehmed Çelebi Karahisari’nin hizmetinde bulunmuş ve Onun tarafından tarikat hırkası giydirilmiştir. 1585 yılında İstanbul’a gelerek Kocamustafapaşa semtinde Bezestani Hoca Hüsrev Çelebi tarafından kendisi için yaptırılan cami ile dergâhta ders vermiştir. Birçok öğrenci yetiştirmiş, kerametleri ile tanınmıştır. Özellikle rüya tabirlerinde bilgisi bulunuyordu. 1616 yılında ölmüş ve dergâhının türbesine gömülmüştür.

Türbe 9.00x8.50 m. ölçüsünde yamuk dikdörtgen planlı olup, yarım altıgen bir çıkma ile genişletilmiştir. Moloz taş ve tuğla duvarlı türbenin üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür. Güneybatı ve kuzeydoğu köşesinde iki giriş kapısı, diğer yönlerinde de birer penceresi bulunmaktadır. Ramazan Efendi’nin sandukasının bulunduğu çıkmanın yüzlerine de yuvarlak pencereler açılmıştır. Sandukanın bulunduğu bölüm kubbe altına rastlamaktadır. Sandukanın etrafı demir parmaklıklarla çevrilmiştir. Türbe içerisinde herhangi bir bezeme bulunmamaktadır.

Türbede Ramazan Efendi ile birlikte kim oldukları bilinmeyen biri kadın yedi erkek gömülüdür. Türbe, İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetimindedir.


Şeyh Velayet Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Karagümrük, Haydar Mahallesi, Şair Balcı Sokağı’nda bulunan bu türbenin yapım tarihi bilinmemektedir. Yapı üslubundan XVI. yüzyılın sonlarına doğru yapıldığı sanılmaktadır. Yanında Âşık Paşazade Türbesi bulunmaktadır.

Şeyh Velayet Peygamber’in soyundan gelmiş olup, gerçek ismi Seyyid Velayet bin Seyyid İshak’dır. Bursa’da dünyaya gelmiş devrin ünlü âlimlerinden aklî ve nakli ilimler öğrenmiş, Molla Gürani’den de hadis dersleri almıştır. Şeyh Ahmed’den feyz almış ve tasavvuf yolunda ilerledikten sonra birçok öğrenci yetiştirmiş ve 1522 yılında İstanbul’da ölmüştür.

Türbe Klasik Osmanlı mimarisi üslubunda, köfeki taşından kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Türbe altlı ve üstlü iki sıra pencere ile aydınlatılmıştır. İç kısmında bezemeye rastlanmamaktadır.

Türbe içerisinde Seyyid Velayet Efendi’den başka eşi, oğlu, halefi Derviş Muhammed ve dergâh şeyhleri olan on bir kişi gömülüdür.


Sümbül Efendi Türbesi (Fatih)

İstanbul Fatih ilçesi, Kocamustafapaşa’da Kocamustafapaşa Camisi’nin avlusunda bulunan bu türbe 1529 yılında yaptırılmıştır.

Sümbül Sinan Efendi Halveti tarikatının Cemali koluna bağlı Sümbüliye şubesinin kurucusudur. Gerçek ismi Yusuf olup, Zeynüddin unvanı ile tanınmaktadır. Halk Ona Sümbül Efendi ismini yakıştırmıştır. Sümbül Efendi Merzifon’da 1451 yılında doğmuş, İstanbul’a gelerek medrese eğitimi almıştır. Daha sonra Halveti Tarikatına girmiş, Mısır’a gitmiştir. Dergâh şeyhi Mehmed Cemaleddin Efendi’nin ölümü üzerine ve Onun vasiyeti ile İstanbul’a gelerek 1494 yılında tekkenin başına geçmiştir. Birçok mürit yetiştirmiştir. Merkez Efendi de Onun yetiştirdiği halifelerden birisidir.

Sümbül Efendi birçok camide vaaz vermiş, Yavuz Sultan Selim’in yaptırdığı Yavuz Sultan Selim Camisi’nde 1523’te ilk vaazı vermiştir. Sümbül Efendi 78 yaşında, 1529 yılında ölmüş ve dergâhının haziresine gömülüp, üzerine türbesi yapılmıştır.

Türbe bugünkü görünümünü Sultan II. Mahmud (1808–1839) zamanında yapılan onarım ve Serasker Mehmed Rıza Paşa’nın 1920 yılından önce yaptırdığı restorasyon ile almıştır. İlk yapıldığı zaman sekizgen planlı olan türbe, bugün yuvarlak planlı ve üzeri kubbelidir. Türbenin güneyine yamuk planlı bir giriş bölümü eklenmiş, bu bölüme Sümbül Efendi ile Serasker Rıza Paşa’nın mezarlarının bulunduğu bölümün kapıları açılmıştır. Ayrıca burada Hattat Ömer Efendi’nin mezarı ile bir de kuyu bulunmaktadır.

Sümbül Efendi Türbesi’nin dört kenarında şadırvan avlusuna açılan demir şebekeli birer penceresi bulunmaktadır. Bunların üzerine de oval tepe pencereleri yerleştirilmiştir. Tepe pencereleri alçıdan sümbül demetleri ile çevrelenmiştir. Türbenin üzeri ahşap bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbe eteğindeki kurşun kaplı saçak türbenin giriş bölümüne dalgalanarak hareket kazandırmıştır. Türbenin içerisi oldukça sadedir. Sümbül Efendi Türbesinin girişindeki Serasker Rıza Paşa’nın türbesini torunları yaptırmıştır.

Sümbül Efendi Türbesi İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır.


Safiye Sultan (Rahime Hatun) Türbesi (Fatih)

İstanbul Fatih ilçesi, Kocamustafapaşa Semtinde, Sümbül Efendi Camisi’nin avlusunda bulunan türbenin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Türbenin kitbaesi de olmadığından kime ait olduğu da kesinlik kazanamamıştır. Bazılarına göre Koca Mustafa Paşa’nın kızı Safiye Sultan’ın, bazılarına göre de Sümbül Sinan’ın eşi Safiye Sultan’a aittir. Ayvansarayi Hafız Hüseyin Efendi’nin Hadikatü’l Cevâmi isimli eserinde türbenin Koca Mustafa Paşa’nın kızı Safiye Sultan’a ait olduğu yazılıdır. Halk arasındaki söylentiye göre de türbede Rahime Hatun isimli bir kişi gömülüdür.

Türbe Sümbül Efendi Camisi’nin yanında önünde revak bulunan sekizgen planlı kubbeli bir yapıdır. Klasik Osmanlı mimari üslubunda, kesme taştan yapılmıştır. Her cephesine altlı üstlü ikişer pencere açılmıştır. Alt sıra pencerelerin üzerlerinde Bursa kemeri şeklinde hafifletme kemerlerine yer verilmiştir. Türbe son derece sade olup, herhangi bir bezemesi bulunmamaktadır.


Şeyh Emir Ahmet Buhari Türbesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Hoca Üveys Mahallesi, Emir Buhari Sokak’ta, Emir Buhari Camisi’nin avlusunda bulunan bu türbe, yanındaki tekke ile birlikte Sultan II. Bayazıd (1481–1512) tarafından yaptırılmıştır. Türbenin yapım tarihi kesin değildir. Darüssaade Ağası Cevher Ağa 1779’da türbeyi onartmıştır. Bunu belirten kitabe de türbe kapısı üzerine konulmuştur.

Şeyh Emir Ahmed Buhari, Buhara’da dünyaya gelmiş, Fatih Sultan Mehmet (1444–1446/1451–1481) devrindeki ilk Nakşibendî şeyhi Simavlı Molla Abdullah İlahi’den ders almıştır. Fatih Külliyesi yakınında bir mescit ve dergâh yaptırmış ve burada ders vermiştir. Ayvansaray ve Edirnekapı’da Nakşibendî dergâhları açmıştır. Sultan II. Bayazıd ile zaman zaman dini sohbetler yapmıştır. Onunla ilgili birçok menkıbe bulunmaktadır.

Türbe kare planlı, kesme taştan yapılmıştır. Üzeri tek kubbe ile örtülüdür. Türbe içerisinde hiçbir bezeme unsuru bulunmamaktadır.

Türbede Şeyh Ahmed Buhari’nin sandukası bulunmakta olup, avlusunda Nakşibendî şeyhlerine ait mezar taşları vardır.


Ebu Eyyub El Ensari Türbesi (Eyüp)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/10/09/00096727.jpgİstanbul Eyüp ilçesinde Eyüp Camisi’nin avlusunda bulunan bu türbe Fatih Sultan Mehmet (1441–1446/1451–1481) döneminde Eyüp Sultan Külliyesi ile birlikte yaptırılmıştır. Eyüp Sultan Türbesi kuruluşundan günümüze kadar Müslümanların en çok rağbet ettiği, doğum, sünnet, evlenme, ölüm nedeni ile ziyaret ettikleri, çeşitli adaklar adadıkları bir ziyaretgâh konumundadır. Osmanlı hükümdarları da taklid-i seyf (kılıç kuşanma) törenlerini Eyüp Sultan Türbesinde yapmışlardır. Bundan ötürü de türbe Osmanlı döneminde bir bakıma devlet protokolü içerisinde yer almıştır. Bu nedenle de padişahların, hanedan ve saray mensuplarının, devlet ricalinin, ulemanın, tarikat mensuplarının ilgi odağı haline gelmiş, çevresinde Ona yakın olmak arzusu ile diğer türbeler ile mezarlıklar gelişmiştir.

Eyüp Sultan Külliyesi ile birlikte türbe de çeşitli dönemlerde onarılmış ve onunla ilgili ek binalar ile vakıflar yapılmıştır.

Ebu Eyyub El Ensari Osmanlı döneminde Hazreti Halid, günümüzde de Eyyup Sultan olarak tanınan sahabeden Halid bin Zeyd Ebu Eyüp El Ensari Hazreti Muhammedi Mekke’den Medine’ye hicret ettiği sırada evinde ağırlamış, bunun için de Mihmandar-ı Resulullah sıfatı ona verilmişti. Emevilerin 668’de İstanbul’u kuşatması sırasında surların yakınında ölmüştür. Mezarının İstanbul’un fethinden sonra Bayrami tarikatının şeyhi Akşemseddin tarafından bulunduğu rivayet edilmektedir. Bunun üzerine de Fatih Sultan Mehmed mezarın üzerine türbesini yaptırmıştır.

Osmanlı mimarisinde özgün tasarımını günümüze kadar koruyan bu türbe şehrin en eski tarihli Osmanlı mezar anıtıdır. Kesme köfeki taş duvarlı türbe, sekizgen planlı olup üzeri kubbe ile örtülmüştür. İlk yapıldığı dönemde Kıble yönüne açılan kapısının önünde kubbeli küçük bir revak olduğu sanılmaktadır. Türbenin güney, güneybatı ve güneydoğu kenarları Sultan I.Ahmed’in (1603–1617) yaptırmış olduğu ziyaret bölümünün içerisinde kalmıştır. Bu bölümle ilgili arka taraftaki hazireye yönelik diğer beş cephesinde ilk yapıya ait özgün tasarımlar görülmektedir. Bu cephelerde birbirleri ile ahenkli mimari oranlar ve sadelikler dikkati çekmektedir. Silmelerle çerçevelenmiş olan cephelerin düşey eksenlerine ikişer pencere yerleştirilmiştir. Tuğla örgülü, dışarıdan kurşun kaplı olan türbe kasnaksız, doğrudan doğruya duvarlar üzerine oturtulmuştur. Türbenin girişi basık kemerli mihrap biçiminde girintilerin bulunduğu sivri kemerli bir niş içerisine alınmıştır. Fatih dönemine ait olan ahşap kapı kanatları sonradan, I. Ahmed tarafından yaptırılmış olan çıkış koridorunun girişindeki kapıya yerleştirilmiştir. Türbenin emniyetini sağlamak için de onların yerine madeni kapı kanatları takılmıştır. Bunların önünde de Sultan II. Abdülhamid’in (1876–1909) kendi eliyle yaptığı ve türbeye hediye ettiği sedef kaplamalı bir parmaklık bulunmaktadır.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/10/09/00096732.jpgTürbe girişinin solunda Sultan I. Ahmed tarafından yaptırılmış sebile kadar devam eden ve iki levhadan meydana gelen sülüs bir kitabeye yer verilmiştir. Bu kitabe Şeyhülislâm Hoca Sadeddinzade Mehmed Esad Efendi tarafından yazılmıştır. Kitabe Arapça olup, Halid bin Zeyd için kaleme alınmış bir mersiyedir. Türbenin hacet penceresi yanındaki giriş kapısı üzerinde Sultan I. Ahmed zamanında konulmuş mermer bir kitabe bulunmaktadır.

Kitabe:
“Müyesser eyledi bu meşed-i envar-ı pûr feyz ü vefa
Resullulah-ı mihman iden yâr-ı vefâkarı
Türab-ı merkad-pâk-ı mücellâ eyler ensari
Mücahid fi sebilillah Ebu Eyyub El-Ensâri.”

Ziyaret penceresinin üzerinde de sülüs yazı ile Halid bin Zeyd’e ithaf edilmiş bir dörtlüğe yer verilmiştir. Pencerenin içerisinde de Sultan I. Ahmed’in yazdığı 1612 tarihli bir başka manzum kitabe daha bulunmaktadır. Ziyaret penceresinin madeni parmaklıkları önünde Kelime-i Tevhid içeren pirinç şebekelerdeki Mühr-ü Süleyman motifleri de bulunmaktadır. Ne yazık ki bu motifler 1970’li yıllarda İsrail’le bağlantılı görülmüş ve kesilerek yok edilmiştir. Ziyaret penceresinin iç tarafında Halid bin Zeyd ile ilgili bir hadis kitabesi bulunmaktadır. Bu bölümler Sultan III. Selim tarafından ziyaretçileri yağmurdan korumak amacıyla volütlü başlıkları olan mermer sütunların taşıdığı, ahşap saçaklı bir sundurma altına alınmıştır.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/10/09/00096734.jpgZiyaret bölümünde ziyaret penceresinin bulunduğu duvarın iç yüzüne Hazreti Muhammed’in ayak izinin korunduğu bir dolap dikkat çekmektedir. Bu dolabın üzerindeki talik yazılı manzum kitabede de Hazreti Muhammed’in ayak izinin buraya Sultan I. Mahmud tarafından konulduğu yazılıdır. Bazı kaynaklarda da bu ayak izinin Sultan III. Osman tarafından buraya konulduğu belirtilmektedir. Ayak izinin bulunduğu dolabın üzerinde Sultan I. Ahmed’in, Sultan III. Osman’ın ve Sultan III. Selim’in kitabelerine yer verilmiştir. Bu bölümlerin üzeri bağdadi tekne tonoz bir tavanla örtülüdür.

Türbenin ziyaret bölümünü iç avludan ayıran duvarlar XVI.-XVII. yüzyıl İznik, Kütahya ve Tekfur Sarayı çinileri ile bezenmiştir. Ayrıca Yıldız ve Avrupa çinileri de onları tamamlamıştır. Bu çiniler ziyaret bölümünün basık kemerli girişi ile ziyaret penceresini (hacet penceresi) çevresini kaplamaktadır.

Türbe duvarları iç yüzeylerde pencere sıralarının altına kadar beyaz zeminli XVIII. yüzyıl Kütahya çinileri ile kaplanmıştır. Bu çinilerin bitiminde çiniden lacivert zeminli, beyaz renkli bir ayet kuşağına yer verilmiştir. İstifli sülüs ile yazılan bu yazı kuşağından sonra duvarların tüm yüzeyleri kubbe içlerine kadar büyük olasılıkla Sultan III. Selim (1774–1789) zamanında yapılmış olan barok üslupta kalem işleri ile bezenmiştir. Kubbe merkezindeki yuvarlak madalyon içerisinde istifli celi-sülüs yazı ile Fatih döneminden kalma bir ayet yazılıdır.

Eyüp Sultan’ın sandukasını örten Sultan II. Mahmud’un (1808–1839) hediyesi olan siyah puşidenin üzerine simle sülüs yazılar işlenmiştir. Bu yazıların büyük kısmını devrin ünlü hattatı Mustafa Rakım Efendi, bir kısmını da Sultan II. Mahmud yazmıştır.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/10/09/00096737.jpgTürbenin etrafı Sultan III. Selim’in yaptırdığı som gümüşten bir şebeke ile çevrilidir. Bu şebeke Osmanlı maden sanatının barok üslupta yapılmış en güzel madeni eserlerinden birisidir. Şebekenin uzun kenarları üçer, kısa kenarları da ikişer tane olmak üzere toplam on parçadan meydana gelmiştir. Şebeke beyzi madalyonlar ve ‘C’ şeklindeki kıvrımlar ile tüm yüzeyi kaplamış ve dikmelerle de birbirine bağlanmıştır. Bütün bu parçalar ‘S’ kıvrımlarından oluşan dalgalı bir alınlıkla sona ermiştir. Dikmeler ve alınlıkların üzerinde istiridye biçiminde tepelikler bulunmaktadır. Şebekenin uzun kenarının ortasında iç içe iki yuvarlak madalyon bulunmaktadır. Bu madalyonlar sülüs yazılı Besmele ve Fatiha suresini içermektedir. Şebekenin baş tarafına da kordonlu perde motifleri içerisinde kalan dikdörtgen çerçevelere aynalı bir yazı ile “Ya Hazret-i Halid” yazılmıştır. Ayrıca bunun yanına da Halid Bin Zeyd’in sancaktar olduğunu simgeleyen sancak kabartmalarına da yer verilmiştir. Şebekenin alınlıklarına da Bakara ve Al-i İmran suresinin bazı ayetleri yazılmıştır. Şebekenin ayakucuna da dikdörtgen çerçeveler içerisinde Sultan III. Selim’in Şair Münip Efendi’ye 1792 yılında yazdırdığı talik yazılı bir dörtlüğe yer verilmiştir.

“Meşhed-i pâk Alemdar Resul
Zahir-i bâtın gülzâr-ı Naim
Sarf-ı himmetle ana sabıkta
Kıldı Han Ahmed-i Evvel tazim
Şimdi Sultan Selim-i sâlis
Yapdı ol gevhere halka-i sim
Yazdı itmamına târih Münib
Pâk-i vâlâ eser-i Şah Selim.”

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/10/09/00096736.jpgEyüp Sultan Türbesinde sandukanın ayakucunda Kısmet Kuyusu denilen bir kuyu bulunmaktadır. Bu kuyunun daha önce burada var olan bir Bizans manastırının ayazmasının devamı olduğu sanılmaktadır. Bu kuyu ile ilgili İstanbul folklorunda bir takım efsaneler bulunmaktadır. Kuyu sivri kemerli bir nişin içerisindedir. Bu nişin üzerine de sülüs yazı ile manzum bir kitabe yazılmış ve Sultan I. Ahmed tarafından yaptırıldığı belirtilmiştir.

Kitabe:
“Bu kuyu kim ol nezir suyu âlem içre zemzemân
Alemdâr-ı Resul-ün ayağına yüz sürer zühreyân
Çün defn iddiler ashabın guzâtı bunda bu şâh
Bu cahi ayağı ucuna kazup eylediler inşâi
Şu dem kim türbenin içini dışını kıldı Ahmed Hân
Yapub mermerleri ile eyledi ihya ol şükur-güftâr
N’ola ol pâdişâh-ı Hâfız’a cümle umurunda
İlâhi emre eyle yâver ola bu Server-i Ensâr
1016 (1607).”

Türbenin altında zemin suyunun türbeye zarar vermemesi için Sultan II. Mahmud tarafından bazı dehlizlerin yapıldığı da söylenmektedir. Türbede çeşitli dönemlerde buraya vakfedilmiş olan zengin eşyalar bulunmaktadır. Bunların başında sandukanın üzerinde yuvarlak bir kandil gelmektedir. Sultan III. Ahmed (1703–1730) buraya altın ve gümüşten buhurdanlar, zemzem kapları hediye etmiştir. Türbenin duvarlarında Sultan I. Ahmed, Sultan III. Mustafa, Sultan III. Selim, Sultan II. Mahmud ve Sultan Abdülaziz’in yazmış oldukları levhalar bulunmaktadır. Buradaki Sancağı Şerif 1703 yılına kadar burada korunmuş, daha sonra Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi’ne götürülmüştür.

Türbe içerisindeki Kuran, şamdan, el yazması gibi eserlerin bazıları Topkapı Sarayı Müzesi’nde, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde korunmaktadır.

Türbe günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup ziyarete açıktır.


Sultan Mehmed Reşat Türbesi (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesinde, Boyacı Sokağı ile Haliç arasında, bahçe içerisinde bulunan Sultan V. Mehmed Reşat (1909–1918) Türbesi Mimar Kemalettin tarafından 1913–1914 yılında Neo-Klasik üslupta yapılmıştır.

Sultan Mehmet Reşat 35. Osmanlı padişahı olup, Sultan Abdülmecid’in oğlu, Sultan II. Abdülhamid’in kardeşidir. İyi bir eğitim görmüş, Sultan II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi üzerine 1909 yılında padişah olmuştur. Döneminde II. Meşrutiyet ilan edilmiş ve 1912 yılında Balkan Savaşı, ardından da 1914 yılında I. Dünya Savaşı başlamıştır. Savaş sırasında 74 yaşında ölmüş ve Eyüp’teki türbesine gömülmüştür.

Sultan V. Mehmed Reşat sağlığında türbesi Mimar Kemalettin’e yaptırmıştır. Bu türbe Neo-Klasik üslupta, İstanbul surları dışında yapılmış olan ve aynı zamanda da en son Osmanlı padişah türbesidir. Türbe, sekizgen planlı olup, kesme köfeki taşından ve mermerden yapılmış üzeri tek kubbe ile örtülmüştür. Zeminden oldukça yüksek bir kaide üzerindeki türbeye on basamaklı mermer bir merdivenle çıkılmaktadır. Türbenin giriş kapısı Haliç’e yöneliktir. Rıhtımda olmasından ötürü de büyük sandalların yanaşabilmesi için küçük demir iskele babaları ile rıhtım desteklenmiştir. Ancak 1986 yılında önünden kazıklı bir yol geçirilince türbenin bu bölümleri toprak altında kalmıştır. Günümüzde demir parmaklıklı, içerisinde iki küçük havuz bulunan bir bahçe içerisindedir.

Türbenin her yüzünde üstte iki, altta da bir olmak üzere on dört penceresi vardır. Sivri kemerli alt sıra pencereler birer atkı ile ikiye bölünmüştür. Bu pencerelerin üzerine gösterişli birer başlıklar yerleştirilmiştir. Köşelerdeki yarım silindir duvar payeleri ile cepheler hareketlendirilmiştir. Ayrıca kubbe eteğinde mermer bir silme türbeyi çepeçevre dolaşmaktadır. Türbenin kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerine yarım kubbeli birer hücre eklenmiştir. Giriş kapısının bulunduğu nişin içerisine Sad suresinin 50. ayeti yazılmıştır. Bu nişin üzerine de Ömer Vasfi Efendi’nin yazmış olduğu Besmele’ye yer verilmiştir. Bunun altına da türbenin yapım tarihi olan 1913–1914 yazılıdır.

Türbenin içerisi klasik Osmanlı mimarisi üslubunda bezenmiştir. Zeminden üst sıra pencerelerin altına kadar çinilerle kaplanmıştır. Bu çiniler XVI. yüzyıl çinilerinin kopyaları olup, XX. yüzyılın başlarında Kütahya’da Hafız Emin Efendi tarafından yapılmıştır. Çini panoların üzerine de Besmele ve Fecr suresini içeren lacivert zeminli, beyaz yazılı bir kuşak çepeçevre içerisini dolaşmaktadır. Ayrıca türbe içerisinde altın zeminli, kırmızı, mavi parlak renklerin çok zengin biçimde kullanıldığı kalem işleri bulunmaktadır. Pencereler de vazodan çıkan lalelere benzer vitraylarla süslenmiştir.

Sultan Mehmed Reşad’ın sandukasının etrafı pirinç bir şebeke ile çevrilmiştir. Buraya pirinç üzerine Esma-ül Hüsna yazılıdır. Şebekenin baş tarafında Yal Latif ve Ya Hafız yazıları bulunmaktadır. Baş tarafındaki 1919 tarihli levhada da:

“Cennet mekân El-Gâzi Sultan Mehmed Reşad Han
İbn-i Sultan El-Gazi Abdül-mecid Han Hazretleri” yazılıdır.

Türbe içerisinde Sultan Mehmed Reşad’ın ahşap sandukasının yanı sıra baş kadını Kâm-res Kadın Sultan (1921) ile Sultan Mehmed Reşad’ın Dürriaden Kadın’dan doğan oğlu Necmeddin Efendi (1913) gömülüdür.

Türbenin haziresinde Sultan Mehmed Reşad’ın torunu, Şehzade Mehmed Ziyaeddin’in oğlu Şehzade Mehmed, Nazım Efendi, Şehzade Mehmed Ziyaeddin’in oğlu Şehzade Ömer Fevzi Efendi ve padişaha hizmet edenlerin mezarları bulunmaktadır.

Türbe İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete kapalıdır.