PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : İstanbul Türbeleri


Fırtına_
02-19-2009, 10:37
Ayasofya Türbeleri (Eminönü)

Ayasofya Müzesi’nin avlusunda beş Osmanlı padişahının türbesi bulunmaktadır. Bunlar Sultan II. Selim (1524–1574), Sultan III. Murat (1546–1695), Sultan III. Mehmet (1566–1603), Sultan İbrahim (1615–1648) ve Sultan I.Mustafa’nın (1591–1639) türbeleridir. Beş Osmanlı padişahının aynı yerde gömüldüğü tek yapı da Ayasofya’dır. Bu türbeler Mimar Sinan, Mimar Davut ve Mimar Dalgıç Mehmet Ağa’ya aittir. Bu türbelerde Osmanlı sanatının en güzel örnekleri bir araya getirilmiştir.


Sultan II. Selim Türbesi

Sultan II. Selim’in ölümünden üç yıl sonra 1577’de yapılan türbesi Mimar Sinan’ın eseridir. Dışarıdan mermer kaplı, kare planlı, çifte kubbeli bir yapıdır. Yüksek ve iki bölümlü kubbe kemerlerin yardımıyla içeriden sekiz sütun üzerine oturtulmuştur.

Türbenin basık kemerli kapısı üzerinde, çini üzerine kartuşlar içerisine alınmış iki beyitli bir kitabe bulunmaktadır:

“Rıhlet etti Hazret-i Sultan Selim
Ana rahmet ide Rabbü’l-Âlemin

Geçti evlâd-ı kiramıyla o Şah
Rahmetü’İlahi aleyhim cemain

Yaptılar bir türbe-i cennet misal
Dense lâyık kasr-ı Firdevs-i berin

Hatif-i Kutsi dedi tarihini
Türbe-i Sultan Selim pâk-i din 984.”

Bu türbe iç düzenlemesi itibarı ile Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’ne benzeyen Mimar Sinan’ın ilginç yapılarından bir örnektir. Türbe köşeleri genişçe pahlanmış bir gövde üzerinde yükselen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. İçten kare planlı olan türbenin duvarlarında sekizgen bir plan şekli uygulanmış ve bunlar birbirlerine sivri kemerlerle bağlanarak pandantifli kubbeyi taşımaktadırlar. Böylece Kanuni Sultan Süleyman türbesinde olduğu gibi, üst yapı itibarı ile sekizgen bir orta mekân elde edilmiş ve iç kısmında sandukaların çevresini dolaşan bir galeri elde edilmiştir.

Geniş saçaklı, üç kemerli revakın ardından girişteki iki büyük çini pano dikkati çekmektedir. Buradaki firuze, mavi renkli çiniler XVI. yüzyılın en güzel örneklerini yansıtmaktadır. XIX. yüzyılın sonlarında İstanbul’da dişçilik yapan S.Doringy isimli bir Fransız, zamanının bir Evkaf Nezareti’ne başvurarak türbenin eksik çinilerini tamamlamak istediğini belirtmiş ve kendisine izin verilmiştir. S.Doringy bu çinilerin hakikileri yerine Yeni Cami Hünkâr Kasrı’nda olduğu gibi panolardan birini sökerek götürmüş ve yerine bir taklidini yağlı boya ile yapmıştır. Günümüzde bu çini pano Louvr Müzesi’nde sergilenmektedir.

Türbenin içerisi zeminden 4.50 m. ye kadar yükseklikte çinilerle kaplıdır. Pencere ve dolapların arasındaki yüzeyler, alt pencerelerin kenarına kadar beyaz zemin üzerine mavi, yeşil, kırmızı, lacivert renkte çiçek ve yapraklarla süslüdür. Firuze zemine beyaz Çin bulutları ile işlenmiş bordürler pencere ve dolap kapaklarını çevrelemektedir. Pencerelerin üzerinde lacivert zemine beyaz celi-sülüs yazı ile yazılmış ayetlerden oluşan geniş bir yazı kuşağı çepeçevre dolaşmaktadır. Pandantiflerin ortasına da İsm-i Celâl ve Cihar yar-ı Güzi’nin isimlerini oluşturan yuvarlak madalyonlar yerleştirilmiştir.

Türbe içerisinde 41 sanduka bulunmaktadır. Bunlar Sultan II. Selim’in büyük ve yüksek sandukasının yanı sıra, III. Murat’ın annesi Nurbanu Sultan, Sultan II. Selim’in kızları Gevherhan Sultan, İsmihan Sultan ve Sultan III. Murat’ın cülüsünde (tahta çıkışı sırasında) boğdurulan Sultan II. Selim’in şehzadelerinden Şehzade Süleyman, Osman, Cihangir, Mustafa, Abdullah ile Sultan III. Mehmet’in boğdurduğu 21 erkek kardeşi ile Sultan III. Murat’ın oğulları ile kızlarına aittir.


Sultan III. Murat Türbesi

Ayasofya haziresindeki Sultan III. Murat’ın (1546–1695)Türbesi, ölümünden sonra Mimar Davut Ağa tarafından yaptırılmıştır. Türbe Sultan II. Selim ile Şehzadeler Türbesi’nin arasındadır. Türbenin yapımına 1595 yılında başlanmış, Mimar Davut Ağa’nın yanı sıra Dalgıç Ahmet Ağa da kendisine yardımcı olmuştur. Davut Ağa’nın 1598’de ölümü üzerine türbeyi Mimar Dalgıç Ahmet Ağa 1599–1560 yılında tamamlamıştır.

Türbenin dışı mermer kaplı, altıgen planlı olup, üzeri iç ve dış olmak üzere iki kubbe ile örtülmüştür. Bu kubbeler doğrudan doğruya duvarların üzerine oturtulmuştur. Burada Mimar Sinan’ın Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan II. Selim türbelerinde uyguladığı sistem tekrar edilmiştir. İç mekânda altı sütun ortadaki sandukalar ile dış duvarlar arasındaki koridoru meydana getirmiştir.

Türbenin içerisindeki duvarlar sekilerden itibaren 4.20 m. yüksekliğe kadar XVI. yüzyılın mercan kırmızısı rengindeki çinilerle kaplıdır. Pencere ve dolapların etrafı çiçekli bir bordür ile çevrelenmiş, aralarda kalan duvar yüzeylerine kırmızı palmet, yeşil kıvrık yaprak, mavi şakayık ve Çin bulutlarından oluşan çiniler yerleştirilmiştir. Bunlar renk, kalite ve kompozisyon yönünden yapıldığı dönemin en güzel örnekleri arasındadır. Pencerelerin üzerinde lacivert zeminli, beyaz ve celi-sülüs ile yazılmış Besmele ve ayetleri kapsayan bir yazı kuşağı çepeçevre dolaşmaktadır. İç mekândaki büyük sivri kemerler kalem işleri ile boyanmıştır. Pandantiflerin ortasına birer dairevi madalyon yerleştirilmiş ve buraya Esma-i Hüsna yazılmıştır. Kubbe yazı ve çeşitli motiflerle bezelidir. Ortada Besmele ile birlikte Fatiha suresinin bulunduğu bir madalyon yer almaktadır. Ayrıca İsmi Celâl ve İsmi Nebi’nin tekrarlandığı kufi bir yazı şeridi de dikkati çekmektedir.

Türbenin abanoz ağacından yapılmış kapısı Türk ağaç işçiliğinin güzel örnekleri arasındadır. Kapının sağ ve sol kanatlarındaki “Küllü nefsin Zâikatü’l- mevt sümme ileyna terceün” ayetinin yazılı olduğu sedef kakmalı kareler Dalgıç Ahmet Ağa’ya aittir.

Türbede çeşitli ölçülerde 50 sanduka bulunmaktadır. Sultan III. Murat başta olmak üzere, hasekisi ve Sultan III. Mehmet’in annesi Safiye Sultan, III. Murat’ın kızları Fahri, Mihriban ve Fatma sultanlar ve ayrıca 20 kızı, Sultan I.Ahmet’in şehzadesi Kasım, Sultan III. Mehmet’in tahta çıktığı sırada öldürülen 20 şehzadesi, 20 kızı, Sultan İbrahim’in bir şehzadesi ve iki kız gömülüdür.

Türbenin yanında Sultan III. Murat’ın oğullarının gömülü bulunduğu dıştan sekizgen, içten dört köşeli Şehzadeler Türbesinde Padişahın dört oğlu ile kızı gömülüdür.


III. Mehmet Türbesi

Ayasofya haziresinde bulunan Sultan III. Mehmet’in türbesini Mimar Dalgıç Ahmet Ağa yaptırmıştır. Bu türbe de Kanuni Sultan Süleyman, Sultan II. Selim ve Sultan III. Murat türbelerinde uygulanan mimari sistem küçük değişikliklerle tekrar edilmiştir. Dalgıç Ahmet Ağa’nın eseri olan bu türbe dıştan mermer kaplı, içten de sekiz köşeli plana sahiptir. Türbenin üzerini örten iç ve dış olmak üzere iki bölümden meydana gelen kubbe, doğrudan doğruya duvarların üzerine oturtulmuştur. Sonraki dönemlerde Sultan III. Mehmet’in ölen kızları için giriş kapısının iki yanına yeni bölümler eklenmiştir.

Türbenin önünde üç kemerli bir revak bulunmaktadır. Bu revakın zamanla bazı değişikliğe uğradığı, sütun başlıkları ve duvarlar üzerindeki resimlerden anlaşılmaktadır. Giriş kapısı XVIII.-XIX. yüzyılın barok özelliklerini yansıtmaktadır. Bu da bu bölümün yenilendiğine işaret etmektedir.

Türbenin içerisi muntazam sekizgen bir plan göstermekte olup, sekiz mermer sütun, sekiz büyük kemerle birbirine bağlanarak pandantifli iç kubbeye dayanak sağlamaktadır. Böylece Kanuni türbesindeki iç mekânın düzeni burada bir kez daha tekrarlanmıştır. Baklavalı başlıklara oturtulan kemerler duvarlarla ve çok yüksekteki bağlantı kemeri ile birleştirilmiştir. Türbenin içerisi İznik işi çinilerle kaplanmıştır. Alt sıralardaki pencere ve dolapların arasında kalan duvarlar tamamen çinilerle kaplıdır. Ancak bu türbe çinilerinde sonraki dönemlerde yapılan eklemeler de görülmektedir. Türbe içerisinde kalem işleri görülmemekte olup, onların yerini yaprak-çiçek kompozisyonları almıştır. Pandantiflerin ortasında yeşil zeminli yuvarlak madalyonlara altın yaldızla Lafsa-i Celâl, İsm-i Nebi, Cihar yar-ı Güzin, Hasan ve Hüseyin isimleri yazılmıştır. Madalyonların çevresi de lotuslar ve rumi kıvrımlarla doldurulmuştur. Kubbe göbeğinde madalyon içerisinde bir ayet bulunmaktadır.

Türbenin içerisinde ve dışında çeşitli yerlere yerleştirilmiş kitabe ve yazılar bulunmaktadır. Bunlardan kapının basık kemeri üzerinde iki satır halinde altı kartuş içerisine yazılmış kitabesi okunmaktadır:

“Ruh-ı pak-i Hazreti Sultan Mehmed Han içun-farz-ı ayn oldu şam u seher her salihe daima firdevs-i a’ladâ meşam canına
İrişe Gülizar-ı kutsiden muattar rayiha-azm-i Firdevs ettiğine hükmüya tarihtir. Okuyun Sultan Mehmed can-i çün Fatiha.”

Bunun yaı sıra türbenin dışta batı cephesine, alt pencere ile orta sıradaki pencerelerin arasındaki yüzeye üç satır halinde, her mısraı ayrı bir kartuş içerisine alınmış uzun bir kitabe yerleştirilmiştir. Bu kitabeden türbenin Sultan I. Ahmet tarafından babasının ölümü üzerine yaptırıldığı ve binanın 1608–1609 yıllarında tamamlandığı yazılıdır. Buna dayanılarak türbenin Sultan III. Mehmet’in ölümünden beş yıl sonra tamamlandığı anlaşılmaktadır.

Türbede Sultan III. Mehmet’in yanı sıra Sultan I. Ahmet’in annesi Handan Sultan, Sultan I. Ahmet’in üç oğlu ve on dört kızı ile Sultan III. Murat’ın kızı Ayşe Sultan gömülüdür. Giriş revakının iki yanındaki mekânlarda da Sultan III. Murat’ın kızları gömülüdür.


Sultan İbrahim ve Sultan I. Mustafa Türbesi

Ayasofya’nın Bizans Çağı’na tarihlenen vaftizhanesi fetihten sonra bir süre camiye dönüştürülen yapının kandillerinin yanmasını sağlayan yağhane olarak kullanılmıştır. Sultan I. Mustafa’nın 1623 yılında ölümü üzerine gömülmesi için yer bulunamamış, naşı bir süre bekletildikten sonra vaftizhane türbeye dönüştürülmüş ve oraya gömülmüştür.

Sultan İbrahim’in 1648 yılında ölümünden sonra O da Sultan I. Mustafa’nın yanına gömülmüştür. Bu türbenin kubbedeki kalem işi dışında bezemesi bulunmamaktadır. Duvarlardan bir parçası üzerinde Bizans döneminden kaldığı sanılan bir fresko izi bulunmaktadır.

Vaftizhane ile Ayasofya arasında küçük bir iç avlu bulunmaktadır. Bu avlu içerisinde Bizans döneminden kalma bir vaftiz teknesi ile Osmanlı döneminden kalan yağ küpleri görülmektedir.

Bu vaftizhane ve sonra türbeye dönüştürülen bölüm, ana yapının güneybatı köşesinde, kare planlı ve anıtsal bir yapıdır. Üzeri dıştan kasnaksız kurşun kaplı, basık bir kubbe ile örtülüdür. İçeride köşelerde, kare dış duvarların içlerine dört eksetra oyulmuş ve böylece binanın üzeri sekizgene dönüştürülmüştür. Duvarlarda sekiz niş bulunmakta olup, iç kısımdaki sekizgen planı daha da belirginleştirmektedir. Bu nişlerden doğudaki hafifçe dışa taşkın olup, bir apsis oluşturmaktadır.

Vaftizhanenin batısında kalan narteks bölümü üzeri çapraz tonozlu üç bölüm halindedir. Vaftizhanenin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bazı iddialara göre I.Iustinianus, bazı iddialara göre de II. Theodosius zamanından kalmadır. Mimari işçiliği ve kullanılan elemanlar bugünkü Ayasofya’dan farklıdır.

Türbede Sultan I. Mustafa ve Sultan İbrahim’den başka Sultan IV. Murat’ın kızı ve Melek Ahmet Paşa’nın eşi Esmahan Kaya Sultan, I. Ahmet’in kızı, Bayram Paşa’nın eşi Hanzade Sultan, I. Ahmet’in kızı ve Kenan Paşa’nın eşi Atike Sultan, Sultan İbrahim’in kızı ve İbşir Paşa’nın eşi Buy-unus Ayşe Sultan, Sultan İbrahim’in oğlu Şehzade Selim, Sultan IV. Mehmet’in oğlu Şehzade İbrahim ve Sultan II. Ahmet’in oğlu Şehzade İbrahim gömülü bulunmaktadır. Türbe içerisinde toplam on sekiz sanduka bulunmakta olup, bunların dışındakilerin kime ait olduğu bilinmemektedir.


Sultan I. Ahmet Türbesi (Eminönü)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/09/29/00090009.jpgSultan I.Ahmed’in (1603–1617) Türbesi, Sultanahmet Külliyesi’nin kuzeydoğu köşesinde bulunmaktadır. Duvar ile çevrili olan türbenin arkasında bir darülkurra, revakların önündeki köşede daha önce sebil olan ve XIX. yüzyılda muvakkithaneye dönüştürülen, günümüzde Türbeler Müzesi Müdürlüğü olarak kullanılan bir yapı bulunmaktadır.

Sultan I.Ahmed’in 1617’de ölümünden sonra Sultan I.Mustafa (1617–1618/1622–1623) döneminde 1617–1618 yıllarında türbenin yapımına başlanmış, Sultan II. Osman (1618–1622) döneminde 1619’da tamamlanmıştır.

Türbe XVI. yüzyıl türbelerinden ayrı bir mimari üslup göstermektedir. Bu yapıda iç koridorlu mekân düzeninden ve çift cidarlı kubbeden vazgeçilmiştir. Girişin karşısına bir çıkıntı yapılmıştır. Kare planlı olan yapının cepheleri mermerle kaplanmış olup, köşeler pahlanarak yumuşatılmıştır. Bu pahlanan kısımlar üstte mukarnas dolgular ile son bulmaktadır. Türbe cephelerdeki üç sıra pencere ile aydınlatılmıştır. Alt sıra pencereler ahşap kapaklı dikdörtgen söveli, üst sıra pencerelerse sivri kemerli ve şebekelidir. Türbenin yan cephelerine açılan farklı boyuttaki bu pencereler asimetrik bir görünüme sahiptir. Sultan I. Ahmed’in sandukasının hizasına rastlayan pencereler diğerlerinden daha büyük tutulmuş ve böylece farklı bir görünüm elde edilmiştir.

Türbenin üzeri çokgen bir kasnak üzerine oturan kubbe ile örtülmüştür. Türbe girişi üç bölümlü bir revak görünümündedir. Bu revakın üst örtüsü önde dört, arkasında duvarlara gömülü iki sütun üzerine oturmaktadır. Buradaki mukarnas başlıklı mermer sütunlar iki ayrı renkli taştan örülmüş ve bunlar birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmıştır. Bu kemerlerin ortasında ayna tonoz, iki yanında da birer kubbe bulunmaktadır. Üst örtünün içerisi bitkisel kalem işleri ile bezenmiştir. Türbe giriş revakı daha geniş tutulmuş ve iki yanına da mermer korkuluklu sekiler yerleştirilmiştir. Türbe girişi basık kemerli bir kapı olup, bunun üzerinde üç satırlık on iki kartuşlu bir kitabeye yer verilmiştir:

“Hüsrev-i Cennet-mekân hakan-ı Firdevs-i aşiyan
Daver-i Cemşid ferdray-ı hurşid i’tila
Yani Sultan Ahmed ol Şah-ı Süleyman kadr kim
Şahlar olurlar idi dergehine çehresa
Gördü kim bu alem-i fani değil Cay-i karar
Can atıp firdevse kıldı azm-i aklim-i beka
Şahbaz ruh-ı paki arşa pervaz eyledi
Oldu cism-i pakine bu merkad-i ca dilguşa
Habgahın adın kıl ya Rab o şah-ı adilin
Cennet-i a’lada lutfunla müyesser kıl lika
Türbe-i ulyasının ihtimamına tarihdir
Türbe-i Sultan Ahmed evc-i ı’lliyyin ola
1028 (1619).”

Türbenin ahşap kapı kanatları üç bölüm halindedir. Bu kapıda kündekari teknik uygulanmış, geçmelerin içerisi sedef, fildişi ve bağa ile kaplanmıştır. Türbenin girişi üzerine bir mahfil yerleştirilmiş, buraya çıkışı sağlayan merdiven giriş kapısı ile dolap nişi arasına yerleştirilmiştir. Türbenin üzerini örten kubbeye geçiş duvarlardan dışarı taşan sekiz sivri kemer ve bu kemerlerin mukarnaslı üçgenleri üzerine oturtulmuştur.

Sultan I. Ahmet Türbesi çini, kalem işi ve ahşap işçiliğinin güzel örneklerini bir araya getirmiştir. Alt sıra pencerelerin üzerlerine kadar zeminden çiniler ile kaplıdır. XVII. yüzyıl sıratlı tekniğindeki bu çinilerde bitkisel kompozisyonlara ağırlık verilmiştir. Çini panoların üzerini lacivert zemine beyaz sülüs hat ile yazılmış Mülk suresine yer verilmiştir. Bu ayet kuşağı bütün türbeyi çepeçevre dolaşmaktadır. Çinilerin üzerinde kalan bölüm ise zengin kalem işleri ile bezenmiştir. Kubbenin ortasına madalyon içerisine Fâtır suresinin 41. ayeti; pandantiflerdeki madalyonlar içerisine de Esma-ül Hüsna yazılmıştır.

Türbede Sultan I. Ahmet, oğulları Sultan II. Osman, Sultan IV. Murad, Kösem Valide Sultan (Mahpeyker Sultan), I. Ahmed’in, II. Osman’ın, IV. Murad’ın ve Sultan İbrahim’in kızları ile oğulları gömülüdür.

Türbe İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, müze olarak düzenlenmiş ve ziyarete açılmıştır.


Sultan II. Mahmud Türbesi (Eminönü)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/09/29/00090012.jpgİstanbul Eminönü ilçesi, Çemberlitaş’ta Divanyolu Caddesi üzerinde bulunan Sultan II. Mahmut Türbesi çevresinde büyük bir alanı kaplayan, adeta bir Osmanlı anıtsal mezarlığı görünümündedir.

Türbe sebil, muvakkithane ve hazireden meydana gelmiş olup, bunun bir kenarında bulunan Sultan II. Mahmut Türbesi, Sultan II. Mahmud’un (1808–1839) 1 Temmuz 1839’da ölümünden sonra yapılan görevlendirmelerle 1839’da yapılmış ve 11 Kasım 1840’ta açılmıştır. Türbenin mimarları Ebniye-i Hümayun kalfalarından Ohannes Dadyan ve Bogos Dadyan’dır. Türbenin mali ve idari işlerinden de bina emini Bekir Abdülhalim Efendi sorumlu olmuştur. Türbedeki kitabeleri de Hattat Mehmet Haşim Efendi yazmıştır. Türbenin dış avlu kapısı üzerindeki kitabe de Yesarizade Mustafa İzzet Efendi’ye aittir.

Sultan II. Mahmut Türbesi ve hazireye açılan kapıların üzerinde Şair Ziver’in söyleyip, Yesarizade Mustafa İzzet Efendi’nin yazdığı kitabelerden birinci kapı üzerindeki kitabede;

“Fevz ve şevketle muammer eylesin
Şehriyar-ı asrî Hay Müsteân
Zâtı eslâf-ı selâtine onun
Hayrla hayru’l-halefdir bî-gümân
Vâlidî Mahmûd Han’ın kabrine
Türbe inşa kıldı ol Şah-cihan
Öyle âlî türbe kim Cennet gibi
Dâima olmuş makam-ı kudsiyan
Fatiha İhlâs okundukça Hudâ
Rûh-ı Han-ı Mahmud’u kılsın şadümân
Ziver’â tarihim oldu cevherîn
Türbe-i Mahmud Han kasr-ı Cinan / 1255”

İkinci kapı üzerindeki kitabede ise;

Menba‘-ı mâ’i’l-hayât ma‘dele’t-şâh-ı cihân
Hazret-i Abdülmecid Hân sâye-i Rabb-i Celîl
Hayr-ı cârîsi o şâhın meşreb-i pâkîzesi olmuş
Su gibi olmuş revân bulsa seza ecr-i cezîl
Vâlid-i zî-şânın rûh-ı şerîfi içün o Şeh
Eyledi ihyâ bu mevkî‘den sebîl-i bî-adîl
Rûh-ı Mahmûd Hân garîk-i rahmet olsa var yeri
Türbesi firdevs olup oldu sebîli selsebîl
Ya ilâhî teşne-gan etdikce bunda nûş-ı âb
Rûh-ı Hân-ı Mahmûd’u kıl seyrâb-ı in‘âm-ı cemîl
Cevher-i târihime su verdi Ziver-i feyz-i cûd
Buldu kevser ruh-ı Han-ı Mahmud içün zîbâ-sebil / 1256.” Yazılıdır.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/09/29/00090013.jpgDivanyolu Caddesi üzerinde, cephede, Çemberlitaş yönündeki köşede bulunan türbe sekizgen planlı olup, ön bölümü cadde üzerine taşmış ve buraya birkaç basamak merdiven yerleştirilmiştir. Türbenin Sultanahmet yönündeki köşesine de bir çeşme yerleştirilmiş, böylece yuvarlak pencereli mezarlığın duvarlarında bir kenarda türbe, diğer kenarda da çeşme ve her ikisi arasındaki sebil ve giriş kapısı ile bir bütünlük sağlanmıştır.

Mezarlık alanına giriş anıtsal bir kapı görünümündedir. Türbe, kapılar ve sebil araları birbirlerine eşit uzunlukta dörder yuvarlak şebekeli pencerelidir. Sebilin her iki yanındaki pencereler arkadaki başka bir mekâna da bağlı olduklarından madeni şebekelerin arkasına ayrıca ahşap aksam yerleştirilmiştir. Bunların arkasında Muvakkithane ile Hünkâr Dairesi’ne yer verilmiştir. Türbeye giriş bu yapının içerisindendir.

Sekizgen planlı olan türbenin yan yüzeyleri kenarlarından biraz içeriye çekilmiş, plasterlerle hareketlendirilmiştir. Saçak altına kadar uzanan bu plasterler antik çağın korint üslubuna benzemektedir. Plasterler arasındaki yüzeylere yarım daire kemerli pencereler ve bunların üzerine içleri boş kartuşlar yerleştirilmiştir. Pencere kemerlerinin üzengi hizasında bir silme türbeyi çepeçevre kuşatmakta, sonra da uzun cephenin pencereli duvarlarının üst bitimine bağlanmaktadır. Bu silmelerin türbe plasterleri üzerlerine rastlayan bölümlerine de palmetli bir friz yerleştirilmiştir. Ayrıca saçak altındaki yüzeylere çifter kılıçlı birer kalkan kabartmasına da yer verilmiştir. Bu kalkanların bitiminde meşale şekilleri görülmektedir.

Bütünüyle mermer kaplı olan cephenin tasarım ve uygulama düzeni madeni parmaklıklarda ve sebilim alemlerinde de görülmektedir. Türbe 17 m. çapında bir kubbe ile örtülüdür. İçerisi kalem işleri ile bezenmiş, çiçek sepeti kabartmaları, armalarla süslenmiştir.

Türbe içerisinde on sekiz sanduka bulunmaktadır. Burada Sultan II. Mahmud, Sultan Abdülaziz ve Sultan II. Abdülhamid gömülü bulunmaktadır. Sultanların sandukaları madeni ve sedef şebekeler içerisine alınmıştır. Yalnızca Sultan II. Mahmud’un madeni sanduka şebekesi özenli biçimde yapılmıştır.

Türbe’ye girişteki uzun koridorun iki yanında bulunan odalardan sol taraftaki Nevfidan Türbesi olarak isimlendirilir. Ayna tonozla örtülü olan bu odanın tavanı alçı kabartmalarla bezenmiştir. Bu bezemelerde, saksı içerisinden çıkan çiçek demetleri ve etrafında çelenklerden gelişen süslemeler dikkat çekicidir. Burada asıl türbe içerisinde gömülü bulunan üç Osmanlı padişahının eşleri ve çocuklarına ait sandukalar bulunmaktadır. Girişin sağındaki oda ise kendi içinde ikiye bölünmüş olup, burasının türbe ziyaretine gelen sultanların dinlenme yeri olduğu sanılmaktadır.

Türbenin içerisinde beyaz renk egemen olup, yalnızca bezeme olarak kubbe içerisinde alçı kasetli dekorasyon dikkati çekmektedir. Diğer Osmanlı türbelerinde görülen ayet kuşağına burada da yer verilmiştir. Siyah zemin üzerine altın yaldızlı Hud Suresinden ayetler yazılmıştır. Bunun yanı sıra kapı üzerindeki kitabede Rahman Suresi’nden ayetler, kubbe kasnağı çevresinde Lafz-ı Celâl, İsm-i Nebi, Cihar-ı Yar-ı Güzin, Hasan ve Hüseyin isimleri madalyonlar içinde yazılmıştır.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/09/29/00090014.jpgTürbenin içerisi rahleler, Kuran-ı Kerim, Şifa-i Şerifler, Ecza-i Şerifler, çeşitli levhalar, beratlar, Sultan II. Mahmud’un tuğralı Kâbe örtüsü, ipek seccadeler, halılar, İran şalları, şamdanlar, avizeler ile bezenmiştir. Bunlardan kubbeye asılı kristal avize İngiltere Kraliçesi Viktorya tarafından gönderilmiştir. Kapının iki yanındaki altın yaldızlı duvar saatleri de Fransa İmparatoru III. Napolyon’un hediyesidir.

Türbe, Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, içerisindeki eşyaların büyük bir kısmı envanterlenerek Türbeler Müdürlüğü deposuna kaldırılmıştır.

Sultan II. Mahmud Türbesi’nin yanındaki avlu 1861 yılından sonra hazireye dönüştürülmüş ve büyük çoğunluğunu 1840–1920 tarihleri arasında görev yapmış önemli devlet adamları ve yazarların, şairlerin mezarları oluşturmaktadır. Burada 150’ye yakın son dönem Osmanlı taş işçiliğini yansıtan, hat ve tarih yönünden önemli mermer lahit ve mezar taşı bulunmaktadır. Burası açık hava mezar müzesi görünümündedir. Burada gömülü olanların başında; Ahmed Fethi Paşa, Müşir Ahmed Eyüb Paşa, Süreyya Paşa, Damat Hasan Hüsnü Paşa, Sadullah Paşa, Mehmed Tevfik Paşa, Said Halim Paşa, Şevknihal Kadın, Revnak Kadın, Ferahnuma Kadın, Talha Ağa, Ahmed Raşid Zeynel Efendi; Hasan Fehmi Bey, Ahmed Samim; Muallim Naci, Ziya Gökalp gelmektedir.

Türbe kompleksinin önünde bulunan Sebil caddeye taşmış olup, avlunun iki ana giriş kapısının ortasında bulunmaktadır. Beyaz mermer kaplı sebil dört sütun üzerine oturan kubbe ile örtülmüştür. Kubbenin içerisi dilimlere bölünmüş ve her bir dilimin içerisine çiçek demetlerinden oluşan alçı kompozisyonlar işlenmiştir.

Sebilin iki yanındaki odalara avludan girilmektedir. Sebile geçişi sağlayan avlunun sağında kalan bölüm Muvakkithane olup, burada Ahmed Eflâki Mevlevi Dedesi ilk muvakkit olarak görev yapmıştır. Bu bölüm uzun yıllar Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün restoratörü Y.Mimar Sedat Çetintaş’ın çalışma ofisi olarak kullanılmıştır.


Sultan II.Beyazıt Türbesi (Eminönü)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/09/30/00090312.jpgİstanbul ili Eminönü ilçesi, Beyazıt Meydanı’nda Sultan II. Bayazıt yapı topluluğunun bir bölümünü oluşturan türbe, Bayazıt Camisi’nin güneyinde, dış avlusunda bulunmaktadır. Türbeyi II. Bayazıt’ın (1481–1512) oğlu Yavuz Sultan Selim (1512–1520) caminin Kıble yönündeki boş alana yaptırmıştır. Türbenin mimarı kesinlik kazanamamakla birlikte Mimar Hayreddin olduğu sanılmaktadır. Sultan II. Bayazıt saltanatı oğlu Yavuz Sultan Selim’e bıraktıktan sonra Dimetoka’ya gönderilmiş, ancak çorlu yakınlarında ölmüştür. Bundan sonra İstanbul’a getirilerek kendi adına yaptırdığı camisine gömülmüştür. Sultan II. Bayazıt’ın 26 Mayıs 1512’de ölümü dikkate alındığında türbenin de 1513 yılının sonlarında veya 1514 yılının başında tamamlandığı sanılmaktadır.

Türbe Klasik Osmanlı türbe mimarisi formunda, köfeki taşından sekizgen planlı olup, her kenarı 5.35 m. ölçüsündedir. Üzeri sağır sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Bu türbe Mimar Sinan öncesi Osmanlı devri mimarisi ile Klasik Osmanlı mimarisi arasında bir geçit teşkil etmektedir. Türbenin her kenarında altlı üstlü ikişer penceresi vardır. Türbeyi son derece güzel aydınlatan bu pencerelerin alt sıradakiler dövme demir parmaklıklı, dikdörtgen şekildedir. Bunların üzerinde tahfif kemerlerine yer verilmiştir. Üst sıra pencereler Klasik Osmanlı mimarisinde yaygın biçimde kullanılan basık sivri kemerlidir.

Giriş kısmındaki geniş saçaklı holün orijinali günümüze gelememiş, burası XVIII. yüzyılın sonlarına doğru yenilenmiştir. İki renkli taşlardan yapılmış kapı kemerinin üzerinde Besmele yazılıdır. Kapı kanatları kündekâri tekniğindedir. Ayrıca altın yaldızlı madeni kabaralarla süslenmişse de bunların hemen hemen hepsi yerlerinden sökülerek çalınmıştır. Kapı kanatlarının üst kısmındaki kitabelerde “Dünya ahiretin tarlasıdır” anlamında bir hadisi şerife yer verilmiştir.

Türbenin dış cephesinde yeşil ve somakilere de yer verilmiş ve böylece Osmanlı türbe mimarisindeki sadelikten kısmen uzaklaşılmıştır.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/09/30/00090313.jpgTürbe içerisindeki kalem işleri barok üslupta XVIII.-XIX. yüzyılda yapılmıştır. Bu kalem işlerinin Tanzimat döneminde yapıldığı ve 1940’lı yıllardan sonra caminin onarımı sırasında yenilendiği bilinmektedir. Ayrıca alt pencerelerin üzerlerine madalyonlar içerisinde manzara resimleri yapılmış, yine madalyonlar içerisinde Esma-ül Hüsna’ya yer verilmiştir.

Sultan II. Bayazıt’ın sandukası türbenin ortasına tek olarak yerleştirilmiştir. Sanduka sedef kaplamalı bir şebeke ile çevrilmiştir. Bu sandukanın üzerinde sarı simlerle Maraş işi tekniğinde Sultan II. Bayazıt’ın doğum, cülüc, saltanat süresi ve ölüm tarihini içeren bir kitabe işlenmiş, bunun üzerine de celi-sülüs yazı ile Kelime-i Şahadet ve Kuran’dan alınma diğer bölümler işlenmiştir.

Türbe İstanbul Türbeler Müzesi Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, içerisindeki Kuran-ı Kerim, Lihye-i Saadet, şamdanlar, rahleler, levhalar ve kandiller müze deposuna kaldırılmıştır.

Sultan II. Bayazıt Türbesi’nin sol tarafında kızı Selçuk Sultan’ın, sağında ise Tanzimat döneminin önde gelenlerinden Mustafa Reşit Paşa’nın türbeleri bulunmaktadır.


Kanuni Sultan Süleyman Türbesi (Eminönü)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/09/30/00090314.jpgİstanbul Eminönü ilçesinde, Süleymaniye Camisi’nin avlusunda bulunan Kanuni Sultan Süleyman Türbesi, ölümünden sonra yapılmıştır. Kanuni’nin Zigetvar Savaşı’nda, kalenin düşmesinden birkaç saat önce 6–7 Eylül 1566 yılında ölmüştür. Sokullu Mehmet Paşa Kanuni’nin ölümünü orduda karışıklık çıkmaması amacı ile gizlemiş, iç organları sultanın öldüğü yere gömülmüş, cesedi İstanbul’a getirilmiştir. Padişahın ölümü Belgrat’a yaklaşırken açıklanmış ve tabut 400 kişilik Vezir Ahmet Paşa’nın komutasında İstanbul’a götürülmüştür. Süleymaniye Camisi önünde üçüncü defa namazı kılınmış ve caminin mihrabı önüne gömülmüştür.

Kanuni Sultan Süleyman’ın (1520–1566) öldüğü Zigetvar’da bir makam türbesi yapılmıştır. Sultan II. Selim’in (1566–1574) emri ile Budin Valisi Sokullu Mustafa Paşa aynı yerde bir türbe yaptırmıştır. Sonraki yıllarda Sultan IV. Mehmet (1648–1687) bu türbeyi onarmıştır. Osmanlıların Macaristan’dan çekilmesinden sonra bu türbe yıktırılmıştır.

Kanuni Sultan Süleyman’ın İstanbul’daki türbesini oğlu Sultan II. Selim yaptırmıştır. Mimar Sinan’ın eseri olan bu türbe sekizgen planlı olup, köşeleri hafifçe pahlanmıştır. Sekizgen gövdenin alt kısmını geniş bir saçak altında dolaşan sivri kemerli bir revak çepeçevre sarmıştır. Bu revak iki mermer kemerlerin üzerine oturduğu baklava başlıklı 29 sütun tarafından taşınmaktadır. Sütunların aralarına Bursa kemerli korkuluklar yerleştirilmiştir. Bu revakların arkasında dikdörtgen çerçeveli, mermer söveli pencereler bulunmaktadır. Pencerelerin iki renkli sivri kemerli alınlıkları mermer ile kaplanmıştır.

Türbenin sekizgen gövdesinin üzerinde iki renkli mermerlerle örülmüş geniş bir sivri kemer içerisinde üçlü pencere gurupları bulunmaktadır. Bunlardan ortadaki pencereler yanlardakinden daha geniş ve daha yüksektir. Pencere kemerleri sivri formlu ve iki renk mermer örgülüdür. Türbenin cephesi mukarnaslı bir friz ve palmetli bir tepelikle sonlandırılmıştır. Üst örtü iç içe iki kubbe şeklinde olup, kasnaksızdır.

Türbenin giriş revakı üç kemerlidir. Bunun sağ ve soluna birer kemer daha eklenmiştir. Bunun sonucu olarak da giriş revakı beş kemerli görünüm kazanmıştır. Ortadaki revak dizisinin kemerleri yandakilere göre daha sivri ve daha yüksektir. Giriş revakının kemerleri mukarnas başlıklı sütunlar üzerine oturtulmuştur. Ayrıca revaklar mermer şebekelerle çevrilmiş, revakın tavanı mermer plakalarla kaplanmıştır. Bu bölüm dıştan geniş bir çatı ile örtülmüştür.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/09/30/00090315.jpgTürbenin içerisi de sekizgen planlı olup, üzerini örten kubbe geniş pandantifler üzerine oturtulmuştur. Bu pandantifler mukarnas başlıklı kırkızı porfir ve beyaz mermer sekiz sütun tarafından taşınmaktadır. Türbenin içerisi XVI. yüzyılın çinileri, kalem işleri ve ağaç işçiliğinin örnekleri ile bezenmiştir. Giriş kapısının iki yanına bitkisel kompozisyonların egemen olduğu çini panolar yerleştirilmiştir. Abanoz kapı kanatları sedef ve fildişi kakmalarla bezenmiş, bunların üzerine Kelime-i Tevhit yazılmış ve geometrik süslerle de bezenmiştir. İç mekân duvarları yarıya kadar çini ile kaplanmıştır. Burada beyaz zemin üzerine lacivert, firuze ve kırmızı renklerin ağırlıklı olduğu bitkisel kompozisyonlu çiniler boş yer bırakmamacasına bütün yüzeyi kaplamıştır. Ayrıca çinilerin üzerinde tüm mekânı çepeçevre dolaşan bir ayet frizi bulunmaktadır. Pandantiflerin yüzeylerine de Allah, Muhammed ve dört halifenin isimleri yazılıdır.

Kubbe kalem işleri ile bezenmiş, altın yaldızlı madalyonlar da dikkati çekmektedir. Burada rumi ve hatayilerin yanı sıra bezemeleri birleştiren düğümlerin ortalarına parlak cisimler yerleştirilmiştir.

Türbede Kanuni’den başka II. Süleyman, II. Ahmed ve hasekisi Rabia Sultan, Kanuni’nin kızı Mihrimah Sultan, II. Süleyman’ın annesi Saliha Dilaşub Sultan ve II. Ahmed’in kızı Asiye Sultan gömülüdür.


Sultan III. Mustafa ve Sultan III. Selim Türbesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Laleli’de Ordu Caddesi üzerinde bulunan bu türbe Sultan III. Mustafa’nın 1763 yılında yaptırmış olduğu Laleli Camisi ismi ile tanınan imaret, sebil, muvakkithane, han, hamam ve dükkânlardan oluşan külliyenin bir bölümüdür. Yapı topluluğunun mimarı Tahir Ağa’dır.

Sultan III. Mustafa (1757–1774) Laleli’de yaptırdığı bu külliyenin yanına daha önce kendisi için bir de türbe eklemişti. Bu nedenle 1774 yılında öldüğü zaman kendi yaptırdığı türbesine gömülmüştür. Sultan III. Selim de (1761–1808) 1808’de öldüğü zaman babası olan Sultan III. Mustafa’nın bu türbesine gömülmüştür.

Mermer kaplı ongen planlı tek kubbeli, barok üsluptaki türbenin üç cephesi önündeki Ordu Caddesi’ne yöneliktir. Türbe girişinde üç gözlü revak bulunmaktadır. Türbenin avlu giriş kapısı üzerinde celi-sülüs yazı ile Mehmet Vasfi Efendi’nin Fecr suresinin 27–30. ayetleri yazılıdır. Giriş kapısı üzerinde celi-sülüs yazı ile Mehmet Vasfi’nin Ankebut suresinin 57. ayeti yazılıdır. Giriş kapısının iç kısmında Mehmet Vasfi’nin koyu yeşil zeminli kabartma harfler ve altın varakla Haşr suresinin 2. ayeti yazılmıştır. Caddeye bakan türbenin güneydeki üç penceresi basık kemerli olup, bunların köşelikleri mermerden kabartma yaprak ve çiçek motifleri ile bezenmiştir. Süsleme yönünden son derece zengin olan türbenin içerisindeki birinci kat pencereleri yayvan kemerlerle çevrilmiş pencere aralarına XVI. yüzyıla tarihlenen, piyasadan toplanmış mercan kırmızısı, mavi ve beyaz renklerin egemen olduğu çiniler yerleştirilmiştir. Bu pencereler üzerine yine Mehmet Vasfi Efendi’nin Zümer suresinin 49–53; 73–73 ve Saffad suresinin 180–182. ayetleri yazılmış ve bunlar bir kuşak halinde iç mekânı çepeçevre dolanmıştır.

Türbede Sultan III. Selim ve Sultan III. Mustafa’nın sandukaları bulunmaktadır. Bu sandukalar sedef kakmalı, ahşap korkuluklarla çevrilmiştir. Onların yanı sıra, Sultan III. Mustafa, Sultan III. Selim’in şehzadeleri ve kızlarına ait sekiz sanduka daha bulunmaktadır. Bunlar Sultan III. Mustafa’nın kızları Hibetullah, Mihrimah, Mihrişah sultanlar ile torunu Şerife Havva Sultan’a aittir. Türbe haziresinde ayrı bir türbede ise Sultan III. Mustafa’nın eşi Adilşah Kadın gömülüdür.


Sultan I.Abdülhamid Türbesi (Eminönü)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/10/04/00093334.jpgİstanbul ili Eminönü ilçesi, Hobyar Mahallesi’nde, 4.Vakıf Han’ın karşısında bulunan Sultan I.Abdülhamid Türbesi, Sultan I.Abdülhamid (1774–1789) tarafından 1776–1777 yılında yaptırdığı imaretin bir bölümünü oluşturmaktadır. Sultan I. Abdülhamid burada bir cami yaptırmak istemiş ancak, Yeni Cami gibi şehrin en kalabalık semtinde bulunan bu büyük mabedin yanına bir imaret yapılmasının daha hayırlı olacağını düşünmüş ve bu imareti yaptırmıştır. Bu imaretin yanına medrese, sebil, çeşme, kütüphane eklemiştir. İmaretin Bina eminliğini Mustafa Ağa, mimarlığını da Beylerbeyi Camisi’ni yapan Mehmet Tahir Ağa yapmıştır. Meşrutiyetin ilk yıllarında bu imaret Evkaf Nazırı Hayri Efendi tarafından yıkılarak ortadan kaldırılmış, yerinde yalnızca türbesi kalmıştır. İmaretin sebili bugün Gülhane Parkı karşısında bulunmaktadır.

İmaretin bir bölümünü oluşturan Sultan I.Abdülhamid’in Türbesi’nin bulunduğu yerde bir manastırın bulunduğu kaynaklardan öğrenilmektedir. Abdülhamit döneminde arsa halindeki yere bu yapı topluluğu yapılmıştır. Türbe mermer işçiliği yönünden son derece muntazam ve barok üsluptadır. XIX. yüzyılda J.P.Von Hammer; “bu türbe güzel ve asil bir stilde inşa edilmiştir. Her ne kadar Kanuni Sultan Süleyman’ın güzel türbesini geçemese de binanın tazeliği ve yeniliği görülmeye değer” diye anılarında bu türbeden söz etmiştir.

Sultan I. Abdülhamid’in türbesi köşeleri yuvarlatılmış kare planlı olup, tümü ile mermerden yapılmıştır. Önünde avlusu bulunan türbenin dış avlu kapısı üzerine sülüs yazı ile Ankebut suresinin 57. ayeti yazılmıştır. Bu avludan üç gözlü bir revak ile türbeye girilmektedir. Türbenin giriş kapısı üzerinde celi-sülüs yazı ile Hattat Mehmet Emin’in yazmış olduğu Fecr suresinin 27.-30. ayetleri bulunmaktadır. Dıştan iki katlı görünümdeki bu türbenin katları birbirinden düz kornişli bir silme ile ayrılmıştır. Üzeri kubbeli olan türbe, 26 pencere ile aydınlatılmıştır. Türbenin içerisi kalem işleri ile süslenmiştir. Kuzey duvarının ortasına Peygamberin ayak izini kapsayan mermer bir pano yerleştirilmiştir. Pencere ve dolapların üzeri ile türbeyi çepeçevre kuşatan bir yazı kuşağı görülmektedir. Mermer üzerine sülüs yazı ile yazılmış olan bu kuşakta Mülk suresine yer verilmiştir. Kubbeyi taşıyan pandantiflerin içerisine de madalyonlar halinde İsm-i Celâl, İsm-i Nebî, Çehar yâr-i Güzin ile Hasan ve Hüseyin’in isimleri yazılıdır. Ayrıca kubbe içerisindeki yuvarlak madalyona da “Yâ âlimen bi-hâli aleyke ittikâli” yazısı dört kez yazılmıştır.

Türbe içerisinde Sultan I. Abdülhamid’den başka oğlu Sultan IV. Mustafa (1807–1808), Şehzade Ahmet (1778), Şehzade Süleyman (1786), Şehzade Mehmet (1784), Şehzade Murat (1785), Şehzade Mehmet Rüştü (1851), Şehzade Abdülmecit, Şehzade II. Murat, Şehzade Beyazıt, Ayn-ı Şah Sultan (1780), Rabia Sultan (1780), Melik Şah Sultan (1781), Mevhibe Sultan (1851), Fatma Sultan (1785), Alem Şah Sultan (1785), Emine Sultan (1790), Saliha Sultan (1786), Rabia Sultan (1781), Emine Sultan (1809) gömülü bulunmaktadır.


Şehzade Mehmet Türbesi (Eminönü)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/09/30/00090615.jpgİstanbul Eminönü ilçesi, Şehzadebaşı’nda Şehzade Külliyesi’nin Kıble avlusunda bulunan Şehzade Mehmet Türbesi, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1543 yılında ölen oğlu için yaptırılmıştır.

Şehzade Mehmet Manisa’da Vali iken Çiçek Hastalığı’ndan 23 yaşında ölmüştür. Şehzadenin cenaze namazı Bayazıt Camisi’nde kılınmış ve daha sonra burada yapılacak türbesinin olduğu yere gömülmüştür. Bundan sonra Kanuni Sultan Süleyman Mimar Sinan’a Şehzade Mehmet için görkemli bir türbe, türbenin yanına da bir cami yaptırmasını istemiştir. Mimar Sinan’ın yaptırmış olduğu ilk selâtin külliyesi olan bu yapı topluluğu cami, medrese, tabhane, sıbyan mektebi, imaretten meydana gelmiş olup, 1544 yılında yapımına başlanmış 1548’de de tamamlanmıştır.

Türbe Klasik Osmanlı türbe mimarisi üslubunda olup, yapı topluluğunun en erken bitirilen bölümüdür. Osmanlı mimarisinin en güzel türbelerinden birisi olup, sekizgen planlıdır. Üzeri yivli bir kubbe ile örtülmüştür. Türbenin dış cepheleri zeminden saçak kornişine kadar yarım sütunlarla birbirlerinden ayrılmış, üzerine kırmızı taştan bir silme yerleştirilmiştir. Buradaki silmelerden sonra palmet motiflerinden bir friz yapıyı çepeçevre dolanmıştır. Kubbe ile tambur arasında kalan bölüme de küçük ölçüde palmetlerden meydana gelmiş bir akrotel frizi yerleştirilmiştir.

Türbenin her cephesinde altlı üstlü ikişer penceresi vardır. Toplam 30 pencere ile türbe aydınlatılmıştır. Alt sıra pencereler dikdörtgen söveli, sivri kemerli ve pembe porfir alınlıklıdır. Üst sıra pencereler yine dikdörtgen çerçeveler içerisine alınmış olup, sivri kemerlidir. Buradaki kemerler alternatifli olarak kırmızı ve beyaz taşlardan örülmüştür. Alt ve üst pencereler arasında celi-sülüs yazı ile Fatiha, Tekasür, İhlâs ve Zümer surelerinin ayetlerini içeren bir friz dolaşmaktadır.

Türbenin doğusunda üç gözlü bir revaktan giriş kapısına ulaşılmaktadır. Renkli mermerden geçme olarak yapılmış bu kapı silmelerle yumuşatılmış ve Bursa kemerli bir niş içerisine alınmıştır. Kapı kemerinin üzerinde de dikdörtgen kitabesi yer almaktadır. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Sonunda, kulhuvellahü ehad hakkı için bu âlem sarayında havas ve avamdan hiçbir kimse baki kalmayacaktır. Bu âlemden, temiz inancı olan Şehzade de geçmiştir. Hay ve Samed olan Cenâb-ı Hak ebedi âlemde Ona rahmet etsin ki, ahrette Allah’ın izniyle asude olsun, rahat uyusun. Padişahın ömrü uzun olsun. Ezeli olan Allah’ın ilhamı ile onun vefat tarihi şu oldu: Sultan Mehmed’in merkadi firdevs-i ebed olsun. Sene 950 (1543).”

Türbe son derece zengin bir bezemeye sahiptir. Giriş kapısının iki yanında, dış duvarlar üzerinde birbirine benzeyen iki çini panoya yer verilmiştir. XVI. yüzyılın bitkisel motifli bu çinilerinin üzerine lacivert zemine sülüs yazı ile “Allah’tan başka İlah yoktur” ve “Doğru konuşan Emin olan Muhammed O’nun peygamberidir” ibaresi yazılıdır. Giriş kapısının sağ ve solundaki mermer zeminli panolar üzerine celi-sülüs yazı ile Rad suresi ile Zümer suresi yazılmıştır. Ayrıca alt sıra pencerelerin üzerine bir kuşak halinde Esma-ül Hüsna yazılmıştır. Türbe içerisindeki çiniler gri, kırmızı, kirli beyaz renklerde olup, çeşitli çiçeklere, kıvrık dallara, lotus ve palmetlere yer verilmiştir.

Şehzade Mehmet’in sandukası üzerinde dört ayaklı, fildişi kakmalı bir taht bulunmaktadır. Bu taht Kanuni Sultan Süleyman tarafından konulmuş ve ölümünden sonra Şehzade Mehmet’in padişah olmasını istediği simgelenmiştir.

Türbede Şehzade Mehmet’ten başka kardeşi Şehzade Cihangir (1553), Şehzade Mehmet’in kızı Hümaşah Sultan ve kim olduğu bilinmeyen bir başka sanduka daha bulunmaktadır.


Şehzade Mahmut Türbesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Şehzadebaşı’nda, Şehzadebaşı Camisi’nin avlusunda Şehzade Mehmet Türbesi’nin kuzeybatısında bulunan bu türbe, Sultan III. Mehmed’in (1595–1603) oğlu Mahmut ile annesine aittir. Şehzade Mahmut ve annesi 1603 yılında öldürülmüş, bundan ötürü de türbenin bu yılda yapıldığı sanılmaktadır.

Türbe altıgen planlı olup, ilk yapımında birbirlerine bağlı altı sütunun taşıdığı kubbeli açık bir türbe şeklinde idi. Sonraki dönemlerde kapalı türbe haline getirilmiştir. Doğu yönündeki basık kemerli kapısı önünde revak için yapıldığı sanılan çokgen gövdeli iki sütun görülmektedir. Türbenin köşelerinde çokgen gövdeli sütunlar ve bunların taşıdığı sivri kemerlere yer verilmiştir.

Türbenin iç kısmındaki bezemesi bozulmuş ve orijinalliğini yitirmiştir.


Hürrem Sultan Türbesi (Eminönü)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/09/30/00090616.jpgİstanbul ili Eminönü ilçesindeki Süleymaniye Külliyesi’nin içerisinde Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’nin yanında bulunan bu türbe 1558 yılında Hürrem Sultan için Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1558 yılında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.

Türbe kesme köfeki taşından, dıştan sekizgen, içten onaltıgen planlıdır. Türbenin giriş cephesi dışında her cephede altlı üstlü ikişer penceresi vardır. Bunlardan alt sıra pencereler dikdörtgen söveli olup, üzerlerinde hafif sivri sağır kemerlere yer verilmiştir. Mermer pencere alınlıklarının etrafını pembe mermerden bir bordür çevirmektedir. Sivri kemerli üst sıra pencerelerin yuvarlak kemerli açıklıkları bulunmaktadır. Türbenin tüm pencereleri silmeler içerisine alınmış ve böylece cepheye hareketlilik verilmiştir.

Türbenin önündeki giriş revaklı olup, önde dört, arkada iki sütunun taşıdığı bu revak düz çatı ile örtülmüştür. Buradaki mukarnas başlıklı sütunlar birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmış ve kilit taşları üzerine de rozetler yerleştirilmiştir. Basık kemerli giriş kapısı üzerinde Kelime-i Tevhid yazılı bir kitabe bulunmaktadır. Türbenin üzeri yuvarlak kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Bu kasnağın üzerine de kabartma olarak ayetler yazılmıştır.

Türbenin içerisi sıratlı ve renkli sır tekniğinde çinilerle bezenmiştir. Bitkisel motifli bu çiniler mercan kırmızısı, lacivert ve firuze renklerde olup, aralarında Türk çini sanatında çok rastlanmayan siyah renge de yer verilmiştir. Dış cephede, kapının iki yanındaki çini panolar altta lacivert, firuze ve beyaz renklerin kullanıldığı mermer taklidi şeklindedir. Bunların üzerindeki sivri kemerli panoda bahar dalı, altında lale, karanfil gibi çiçeklerden meydana gelmiş kompozisyonlara yer verilmiştir. Köşe dolgularında mavi zemin üzerine beyaz konturlu Çin bulutları görülmektedir. Bunların üzerine de lacivert zemine beyaz sülüs yazı ile ayetler yazılmıştır. Türbenin içerisi üst sıra pencerelerin altına kadar çinilerle kaplıdır. Pencere alınlıkları çinilerle kaplı olup, burada beyaz zemin üzerine kırmızı, siyah, firuze ve lacivert renklere yer verilmiş, hatayi ve hançer yaprakları tüm yüzeyi doldurmuştur. Pencerelerin üzerine de beyaz sülüs yazı ile yazılı ayetler yerleştirilmiştir. Burada kapının iki yanındaki çinilerden farklı olarak renkli sır tekniğinin kullanıldığı da görülmektedir.

Türbede çini süslemeler dışında ağaç işlerine ve kalem işlerine de geniş yer verilmiştir. Kubbe içerisinde kalem işinden bitkisel kompozisyonlar yapılmıştır. Kapı kanatlarında, pencere kanatlarında, sanduka şebekelerinde ağaç işçiliği kullanılmış, özellikle kündekâri tekniği hemen hemen tüm ağaç işlerinde kullanılmıştır.

Türbe içerisinde Hürrem Sultan’dan başka Sultan II. Selim’in şehzadesi Mehmet ile Kanuni Sultan Süleyman’ın kız kardeşi Hatice Sultan’ın kızı Hanım Sultan gömülüdür.


Hatice Turhan Sultan Türbesi (Eminönü)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/09/30/00090656.jpgİstanbul Eminönü ilçesinde, Safiye Sultan’ın 1598’de yapımını başlattığı, Kösem Sultan’ın girişimlerine karşılık yarım kalan ve sonra, Hatice Turhan Sultan tarafından 1665’te tamamlanan Yeni Cami Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan Hatice Turhan Sultan Türbesi 1663 yılında yapılmıştır. Mimarı Yeni Cami’nin de mimarı olan Mustafa Ağa’dır. Yeni Cami’nin güneyinde yer alan türbe ile cami arasında bir yol geçmektedir. Türbe Valide Sultan adına yapılmışsa da, daha sonra buraya Sultan IV. Mehmet ve padişah ailesinden bazı kişiler gömülmüştür. Hatice Turhan Sultan, Sultan İbrahim’in eşi, Sultan IV. Mehmed’in de annesidir.

Mimari yönden Sultanahmet Türbesi’ne benzeyen bu türbe kare planlı bir mekân ile türbenin ön cephesinde 15.00x15.00 m. ölçüsünde bir revaktan meydana gelmiştir. Bu revak kırmızı ve beyaz taşların alternatifli olarak örülmesinden meydana gelen sivri kemerler ve duvara bitişik payelere dayanmaktadır. Revakın orta bölümü pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür. Revak çini süslemeli ve kalem işi süslemeler ile bezelidir. Buradaki beyaz zeminli dikdörtgen panoların ortalarına kırmızı ve soluk yeşil renkte şemseler yapılmış ve içleri çiçek demetleri ile doldurulmuştur. Panoların köşelerinde ise kırmızı renkte dolgu motifleri bulunmaktadır.

Türbe kapısının sağ tarafında mealen “Ey kapılar açan Allahım, bize hayırlı kapılar aç” yazısı yer almaktadır.

Türbe kesme taşlardan yapılmış revakın yer aldığı cephe dışında iki sıra pencere ile aydınlatılmıştır. Bunlardan alt sıra pencereler dikdörtgen mermer söveli olup, demir lokmalı parmaklıkları vardır. Üst sıra pencereler sivri kemerli alçı şebekelidir.

Türbenin içerisi çini ve kalem işleri ile bezenmiştir. Burada İznik işi çinilere yer verilmiştir. Pencerelerin üzerindeki yazı kuşağı ile sonuçlanan bölümün üzerindeki duvarlara ve yapıyı örten kubbe klasik malakâri süslemelerle bezelidir. Buradaki orijinal bezemeler 1959 yılında yapılan restorasyon sırasında ortaya çıkarılmıştır. Klasik madalyon ve rozetlerden oluşan bu bölümdeki kalem işleri orijinal kalem işlerinin tekrarı olarak XIX.-XX. yüzyıl arasında yapılmıştır. İç mekânı çepeçevre kuşatan çini kuşakta Mülk suresinin 1.30. ayeti yazılıdır. Türbenin batı duvarı içerisine iki satırlık talik yazılı bir kitabe bulunmakta olup, bu kitabe Sultan IV. Mehmet’in türbeye gömülmesi sırasında buraya konulmuştur.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/09/30/00090657.jpgKitabe:

“Mehemmed Han-ı Rabi ibn-i İbrahim-Ferruh-dem
Onunla bulmuştu izz ü şevket tahtı Osmanî
Hitab’ı ircil ahir erince canib-i Hak’tan
Müşerref eyledi ruhu revanı bağ-ı rıdvanı
Kemal üzre bulup kadr-ü ayarın ehl-i İrfanın
Müsahip eylemişti Fenn-i abd-i senahanı
O yerde yattığınca Hazret-i Hak eyleye daim
Serir-i ma’delette Gazi Sultan Mustafa Hanı”

Türbenin önündeki revakın sağ tarafına Sultan III. Ahmet zamanında bir kütüphane yaptırılmıştır. Ayrıca türbenin yanına sonradan Havatin ve Cedid Havatin denilen iki türbe daha yapılmıştır.

Türbede, Sultan IV. Mehmed, Hatice Turhan Sultan’ın yanı sıra Sultan II. Mustafa, Sultan III. Ahmet ve Sultan I. Mahmut gömülüdür. Bunların yanı sıra III. Ahmet’in kızları Sabiha, Rukiye ve Naile Sultan, III. Ahmet’in oğulları Mehmet, Abdülmelik, Mustafa, Murat; Sultan II. Mustafa’nın oğulları Şehzade Süleyman, Şehzade Ali, Şehzade Mehmet, Şehzade Hasan, kızları Emetullah ve Fatma sultanlar; III. Ahmed’in kadınlarından Zeynep Kadın olmak üzere 44 mezar bulunmaktadır.


Havatin Türbesi (Eminönü)

İstanbul ili Eminönü ilçesinde, Hatice Turhan Sultan Türbesi’nin batı yönündeki çıkıntılı kısmına eklenmiş olan bu türbenin ne zaman yapıldığı konusunda bir belgeye rastlanmamıştır. Türbe içerisinde bulunan sandukalardan en eskisi 1845 tarihlidir. Ancak, türbenin mimari yapısı bu tarihten daha önceki bir devre işaret etmektedir.

Türbe kesme taştan 7.55x7.67 m. ölçüsünde olup, dışarıya çıkıntı yapan bir blok görünümündedir. Güney kenarının ortasındaki dikdörtgen çerçeve içerisine alınmış, önünde de iki sekiz köşeli bir sütun bulunan girişi vardır. Türbenin içerisi mimari ve sanat tarihi yönünden herhangi bir özellik göstermemektedir. Hatice Turhan Sultan Türbesine dayandığı doğu kenarında iki pencere bulunmaktadır. Bu pencerelerin iki yanına birer dolap nişi yerleştirilmiştir. Ancak bu durum yapı ile bir uyumsuzluk göstermektedir. Bunun dışındaki kenarlarında yine dikdörtgen söveli ikişer pencere daha bulunmaktadır. Bu pencerelerin arasına da birer dolap yerleştirilmiştir.

Türbe içerisinde 17 sanduka bulunmakta olup, bu sandukalardan dördü sedef kakmalı parmaklıklar içerisine alınmıştır. Sandukalardan 12’si Sultan Abdülmecit’in kızları ve şehzadelerine aittir. Diğer beş sanduka ise Sultan Abdülaziz’in kızı Esma Sultan’ın oğlu Hasan Bedreddin Efendi ile İkbal ve Kadın Efendilere aittir.


Cedid Havatin Türbesi (Eminönü)

İstanbul ili Eminönü ilçesinde, Hatice Turhan Sultan Türbesi’nin batı yönündeki çıkıntılı kısmına eklenmiş olan bu türbenin ne zaman yapıldığı konusunda bir belgeye rastlanmamıştır. Bu türbe Havtin Türbesinden sonra yapılmış ikinci bir ilavedir. Bu nedenle de yapının bütünüyle bağdaşmayacak bir görünümdedir.

Türbeye batı yönündeki bir kapıdan ve Havatin Türbesinin kuzeyindeki bir pencereden içerisine girilmektedir. Bu bölüm 8.61x11.39 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. Kuzeybatı bölümü pandantifli bir kubbe ile örtülmüş, kubbeyi oturtmak için de doğu ve güney yönüne kemerler atılmıştır. Türbenin içerisi doğu ve batı kenarındaki yuvarlak kemerli iki sıra halindeki pencerelerle aydınlatılmıştır. Türbenin pandantifleri, kasnağı ve kubbesi kalem işleri ile bezenmiştir. Ayrıca doğudaki pencerelerin üzerindeki frizde de bir şehir manzarası, karşısındaki yere de Mekke ile Medine’nin temsili resimleri yapılmıştır.

Türbe içerisinde Sultan V. Murad’ın ve ayrıca 21 sanduka bulunmaktadır. Sultan V. Murad’ın sandukası türbenin güneydoğu köşesine yerleştirilmiş, etrafı mermer ve madeni bir şebeke ile çevrelenmiştir. Bunun dışında türbede Sultan Abdülmecid’in, Sultan Abdülaziz’in ve Sultan II. Abdülhamid’in kadınları, kızları ve şehzadeleri gömülüdür.


Hatice Sultan Türbesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Şehzadebaşı’nda, Şehzade Camisi’nin Kıble yönündeki avlu içerisinde Hatice Sultan’ın Türbesi bulunmaktadır. Hatice Sultan’ın kim olduğu konusunda kaynaklarda bir bilgiye rastlanmamıştır. Türbenin kitabesi de olmadığından bu konuda ileri sürülen iddiaların ne derece doğru olduğu da bilinmemektedir. Sicil-i Osmanî’de bu türbenin Yavuz Sultan Selim’in (1512–1520) kızına ait olduğu yazılıdır. Haluk Şehzuvaroğlu’da Sultan III. Murad’ın (1574–1595) kızı olduğunu belirtmiştir. M. Çağatay Uluçay Sultan III. Murad’ın bu isimde bir kızı olmadığını yazmıştır. Hatice Sultan Şehzadeler Türbesinde gömülüdür. Bazı araştırmacılar da burada Yavuz Sultan Selim’in kızı Hatice Sultan’ın çocuklarının gömülü olduklarını ileri sürmüşlerdir.

Türbe sekizgen planlı, kesme köfeki taşından tek kubbeli bir yapıdır. Kubbe doğrudan doğruya sekizgen gövdenin üzerine oturtulmuş, saçak hizasında da iki sıralı kirpi saçak dizisine yer verilmiştir. Dış cepheler birbirinden köşeli sütunlarla ayrılmıştır. Duvarların alt tarafı köfeki taşından, üst tarafı da tuğladan örülmüştür. Cephelerde altlı üstlü pencereler bulunmaktadır. Bu pencerelerden alt sıradakiler demir parmaklıklı ve dikdörtgen söveli, üst sıradakiler de sivri kemerlidir. Yalnızca giriş kapısının bulunduğu yüzde pencereye yer verilmemiştir. Türbenin içerisinde herhangi bir bezeme unsuruna rastlanmamaktadır.

Türbe içerisinde dört sanduka bulunmaktadır.


Mustafa Reşit Paşa Türbesi (Eminönü)

İstanbul ili Eminönü ilçesi, Beyazıt Camisi’nin haziresinin güney köşesinde, Yeniceriler Caddesi üzerindedir. Türbe Sadrazam Mustafa Reşit Paşa’nın 1858’de ölümünden hemen sonra G.Fossati’nin planına göre yapılmıştır.

Mustafa Reşit Paşa beş defa sadrazamlık yapmış, Tanzimat Fermanını ilan etmiştir. Sultan II. Mahmud’un yanında önemli görevler almıştır. Londra elçisi, Hariciye Nazırı olmuştur.

Osmanlı türbe mimarisinden farklı bir planda olan türbe, 6.00x6.00 m. ölçüsünde kare planlı bir yapı olup, üzeri prizma şeklinde pandantiflere oturan bir kubbe ile örtülmüştür. Kesme taştan yapılmış olan türbe, hazire duvarlarının dışında, 2 m. lik bir podyum üzerine oturtulmuştur. Türbenin her cephesinde birbirinden farklı bir uygulama görülmektedir. Batı cephesinde tek penceresi vardır. Doğu yönünde saçaklı bir girişi iki sütun üzerine oturtulmuştur. Böylece bu cepheye küçük bir portal görünümü verilmiştir. Kuzey cephesinde büyük bir pencere açıklığı vardır. Türbenin asıl cephesi güneyde olup, burası diğerlerine göre daha farklı bir özenle yapılmıştır. Yapı köfeki taşından olmasına karşılık burası mermer kaplanmıştır. Üç büyük pencere de bu cepheyi diğerlerinden ayıran bir başka özelliktir.

Türbenin içerisi son derece sade olup, yalnızca pandantiflerde alçı kabartma süsler ve akantus yaprakları bulunmaktadır. Kubbe içerisine de kalem işleri yapılmıştır. Türbenin pencereleri birbirinden ayıran kemerleri taşıyan ayaklarına bitkisel bezemeler, akantus yaprakları, rozetler yapılmıştır.

Türbede Sadrazam Mustafa Reşit Paşa, oğulları Mehmet Cemil Paşa, Ali Galip Paşa ve Salih Bey gömülüdür. Türbenin kuzey cephesine bitişik olan demir şebekeli açık mezar da Reşit Paşa’nın kızı Adile Sultan’a aittir.


Mahmud Nedim Paşa Türbesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Cağaloğlu Babı Âli Caddesi üzerinde bulunan Mahmud Nedim Paşa Türbesi, Mahmud Nedim Paşa’nın ölümünden sonra 1883’te yapılmıştır. Mahmut Nedim Paşa (1818–1883) Osmanlı Sadaret Mektubî Kaleminden yetişmiş, Nezaret Müsteşarlığı valilikler ve nazırlıklar yapmış, 1871–1872 ve 1875–1876 yıllarında iki kez sadrazamlık yapmıştır.

Türbe XIX. yüzyılda yapılmış benzeri türbeler gibi kare planlı olup, üç cephesi birbirinin eşidir. Bu cephelerde birbirinin eşi yarım daire kemerli birer büyük pencere, iki yanında da derinliği az olan birer niş bulunmaktadır. Cephelerin kenarlarında kompozit başlıklı plasterlere yer verilmiştir. Giriş cephesi köfeki taşından, oldukça düzgün ve sade bir işçilik göstermektedir. Giriş kapısı üzerinde kitabe bulunmamaktadır. Türbenin kitabeleri güneydoğu cephesinde olup, kasnakta Kuran’dan Al-i İmran, Embiya ve Fecr surelerinin ayetleri; yarım daire biçimindeki pencere kemeri alınlığında da “Necib Paşa-zade Sadr-ı Esbak Mahmud Nedim Paşa merhumun ruhiçün Li’ilahi l-Fatiha. Sene 1300 fi Recep” yazısı bulunmaktadır. Türbeyi örten kubbenin pandantifleri üzerine eklektik üslupta kalem işleri yapılmıştır.

Türbe içerisinde Mahmut Nedim Paşa ve kimliği bilinmeyen bir kişiye ait, iki ahşap sanduka bulunmaktadır.


Mahmud Paşa Türbesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Mahmutpaşa’da Mahmut Paşa Camisi’nin avlusunda bulunan bu türbe 1474 yılında yapılmıştır. İstanbul türbelerinin en erken örneklerinden birisidir.

Mahmut Paşa, Fatih Sultan Mehmet devri sadrazamlarından olup, Sultan II. Murad (1446–1451) zamanında saraya alınmış ve Şehzade Mehmed’in yanına verilmiştir. Fatih Sultan Mehmed padişah olunca da önce Ocak Ağası, daha sonra Rumeli Valisi olmuş, İstanbul’un fethedildiği 1453 yılında da sadrazamlığa getirilmiştir. İstanbul’un fethi sırasında önemli rol oynamış, 16 yıl sadrazamlıkta bulunmuş, zamanında Sırbistan’ın büyük bir kısmı, Bosna ve Midilli ele geçirilmiştir. 1469 yılında sadrazamlıktan azledilmiş, 1472’de yeniden sadrazamlığa getirilmiş, 1474 yılında da öldürülmüştür. İstanbul’da kendi ismini taşıyan semtte cami, medrese, hamam, kütüphane yaptırmıştır. Sofya’da da birçok vakıf eseri bulunmaktadır.

Mahmut Paşa Türbesi köfeki taşından, sekizgen planlı, tek kubbeli bir yapıdır. Türbenin üzeri 7.37 m. çapında bir kubbe ile örtülüdür. Her kenarında dikdörtgen söveli iki sıra halinde 15 pencere bulunmaktadır. Alt sıra pencereler dikdörtgen söveli, üst sıra pencereler de sivri kemerli, alçı şebekelidir. Türbenin dış cephesi sırlı mozaik çiniler ile kaplıdır. Bu çiniler firuze ve lacivert renklerde yıldız ve poligonal biçimdedir. Bu çiniler alt pencerelerin üzerinden başlayarak ikinci kat pencereleri de kapsayarak tüm türbeyi çepeçevre kuşatmaktadır.

Türbenin içerisine mermer merdivenli eyvan şeklinde bir portalden girilmektedir. Bu cephe 1827 yılında sundurma şekline sokulmuş ve orijinalliği bozulmuştur. Türbenin giriş kapısı üzerindeki orijinal kitabesi 1827 yılında yapılan onarım sırasında sökülmüş ve yerine iki satırlık bir kitabe konulmuştur.

Türbenin orijinal sökülen kitabesi:

“Sahip’ül-hayrat Mahmud’ül-hisal
Menba’ül-eltaf-i memduh’ül-kemal
Sadık’üs-Sultan Mahmud el-Kerim
Rahe mazlumen ila dar’el-na’im
Fate merhumen ve tarihu beda
Mate Mahmudü şehiden zâhida.”

Türkçe onarım kitabesi:

“Mücevher söyledim tarih-i tamiri üdüb icab
Münevver Türbe-i Mahmud Paşa oldu Zinetyab.”

Mahmut Paşa Türbesi Sultan I. Abdülhamid tarafından 1785, Sultan II. Mahmud zamanında 1827 ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından da 1960 yılında onarılmıştır. Türbenin içerisinde Mahmut Paşa ile oğlunun sandukası bulunmaktadır.


Mimar Sinan Türbesi (Eminönü)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/10/03/00092403.jpgİstanbul ili Eminönü ilçesinde, Süleymaniye yapı topluluğunun yanı başında Salis ve Rabi Medreselerinin köşesinde, Fetva Yokuşu ile Mimar Sinan Caddesi’nin kesiştiği köşede bulunmaktadır.

Mimar Sinan 1556 yılında Süleymaniye Külliyesini tamamladıktan sonra bu türbeyi yaptırmıştır. Türbenin yanında bulunan Mimar Sinan’ın evi ile sıbyan mektebi günümüze gelememiştir. Mimar Sinan türbesini kendi mülkü olan arsasının en uç noktasına yapmıştır. Yaptığı her eserde yeni değişiklikler deneyen Mimar Sinan bunu kendi türbesinde de uygulamıştır.

Süleymaniye Külliyesi içerisinde bulunan Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan türbeleri ile kendi türbesi karşılaştırıldığında bu türbenin oldukça basit ve mütevazı bir görünümdedir. Büyük olasılıkla Mimar Sinan, Kanuni Sultan Süleyman gibi bir padişahın yanına gösterişli bir türbe yapmaktan kaçınmıştır. Bununla beraber türbesini mimari yönden son derece ahenkli ölçülerle, adeta bir yüzük taşı gibi bulunduğu üçgen alanın en uç noktasına oturtmuştur.

Türbe yontma köfeki taşı ile mermerden yapılmıştır. Mimar Sinan Caddesi’ndeki avlu duvarına on bir, Fetva Yokuşu’na da geometrik şebekeli beş mermer pencere açılmıştır. 1940 yılında yapılan onarım sırasında buradaki avlu duvarları yıkılmış, lotus ve palmetlerden meydana gelen bir frizle sonuçlanarak yeniden yapılmıştır. Bazı eski resimler avlu duvarının onarım öncesi durumu ile ilgili bazı fikirler vermektedir. Bunlara göre muntazam olmayan kaba yontma taş duvar üzerine yine taş bir friz geçirilmiş ve bunu pencere dizisi izlemiştir. Orijinal pencere dizisi ile bugünkü pencereler arasında bazı farklılıklar bulunmaktadır.

Mimar Sinan’ın mermer sandukasının önündeki hacet penceresinin üzerine yekpare mermerden bir kitabe yerleştirilmiştir. Bu kitabe sülüs yazılı on beş kartuşlu Nakkaş Sai’nin eseridir.

Kitabe:
“Ey iden bir iki gün dünya sarayında mekân
Cay-i asayiş değildir âdeme milk-i cihan
Han Süleyman’a olub mimar bu merdi Güzin
Yapdı bir cami verir Firdevsi âlâdan nişan
Emri şahile kılub su yollarına ihtimam
Hızr olub abıhayatı âleme kıldı revan,
Çekmece cisrine bir tâkı muallâ çekdi kim,
Aynıdır âyinei devranda şekli Kehkeşan
Kıldı dört yüzden ziyade mesçidi âli bina,
Yapdı seksen yerde cami bu aziz kârdan.
Yüzden artuk ömr sürdü akıbet kıldı vefat
Yatuğu yeri Hüda kılsın anın bagı cinan
Rıhletinin Sâi-i dâi tarihini
Geçdi bu demde cihandan pîri mimaran
Sinan 996.”

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/10/03/00092404.jpgMimar Sinan’ın mermer sandukasının üzeri birbirine sivri kemerlerle bağlanmış altı sütunun taşıdığı bir tonoz ile örtülmüştür. Kemer ayaklarının masif görünüşleri keskin hatlarla, köşelerde de sütuncuklarla gizlenmek istenmiştir. Türbenin üzerini örten tonozun ön kısmı da kubbemsi bir şekilde dışarıya taşırılmıştır.

Sandukanın baş ve ayak taşları yekpare mermerdendir. Baş taşının üzerindeki burma kavuğu da son derece sanatkârane biçimde yontulmuştur.

Türbe içerisinde üç mezar daha bulunmaktadır. Bunlardan ikisinin kime ait olduğu bilinmemektedir. İbrahim Hakkı Konyalı soldaki mezarın Mimar Sinan’ın ikinci karısı Gülruh Hatun’a, sağdakinin de torunu ve aynı zamanda vakfının mütevellisi Derviş Çelebi’ye ait olduğunu ileri sürmüştür. Türbe içerisindeki üçüncü mezar Neo-Klasik devrin öncülerinden Mimar Ali Talat Bey’e aittir. Ali Talat Bey 19 Ekim 1922’de öldüğünde arkadaşları onu hayran olduğu Mimar Sinan’ın yanına gömmüşlerdir. Bu mezarın üzerine kendi arzusu ile de ismini belirten bir kitabe konulmamıştır. Türbenin ucuna da Mimar Sinan tarafından yapıldığı sanılan bir sebil yerleştirilmiştir.

Mimar Sinan’ın Türbesi 1938 yılında İstanbul Vakıflar Başmimarı Vasfi Egeli tarafından onarılmıştır.


Keçecizade Fuad Paşa Türbesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Çemberlitaş, Binbirdirek Mahallesi, Peykhane Caddesi’nde bulunan bu türbenin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekte olup, tartışmalıdır. Fransa’da 1869’da ölen Keçecizade Fuad Paşa’nın ölmeden önce bu türbenin tasarımını yaptırdığı, ölümünden sonra da inşa edildiği ileri sürülmektedir.

Keçecizade Fuad Paşa Tanzimat dönemi Osmanlı sadrazamlarından olup, Şair Keçecizade Mehmet İzzet Efendi’nin oğludur. Mekteb-i Tıbbıye-i Şahane-i Askeriye’yi bitirmiş, Hekim Yüzbaşı olarak Trablusgarp’a gitmiş, 23 yaşında hekimliği bırakarak Bab-ı Âli Tercüme Odasına 1837 yılında girerek diplomatlığa başlamıştır. Büyük Reşit Paşa son derece mükemmel Fransızca bilen Fuad Paşa’yı himayesine alarak Mütercimievvel ve Londra elçiliği başkâtibi yapmıştır. Bundan sonra 1844’te Madrid muvakkat elçisi, Diva-ı Hümayun tercümanı, Bükreş ve Petersburg elçiliklerinde bulunmuştur. 1851ðe Hariciye Nazırı olmuş, 1853 yılında askeri kumandan unvanı ile Yanya’ya gönderilmiş ve burada asayişi bozan Yunan çetelerini ortadan kaldırmıştır. İstanbul’a dönüşünden sonra Meclis-i Tanzimat Reisi, ikinci kez Hariciye Nazırı olmuş, 1859’da Şam İhtilalini bastırmak üzere askeri kumandan olarak Suriye’ye gönderilmiştir. Şam’daki ihtilali bastırdıktan sonra 1861 yılında sadrazamlığa getirilmiştir. Bunun ardından Seraskerlik ve ikinci kez sadrazam olmuş, Sultan Abdülaziz’in Avrupa seyahatine katılmıştır. Fransa’nın Nice şehrinde 1868 yılında ölmüştür. Cenazesi İstanbul’a getirilmiş ve türbesine gömülmüştür.

Türbe sekizgen planlı olup, dış cephesindeki mermer süslemeleri Endülüs mimarisinden etkilenmiştir. At nalı şeklindeki kemerli pencereleri son derece özenli bir işçiliği yansıtmaktadır. Kademeli taş kaide üzerinde çokgen planlı türbenin üzeri kubbe ile örtülüdür. Türbenin kapı ve pencerelerinde Mağrip üslubu kemerleri gotik silmelerle beraberlik sağlamıştır. Köşe sütunları yine Mağrip mimarisinde karşılaşılan moresk başlıkları ile dikkati çekmektedir. Pencere şebekelerindeki bezemeler Endülüs Elhamra Sarayının bezemelerini andırmaktadır. Türbenin sağır cepheleri de boş yer kalmamacasına bezemelerle kaplıdır.

Bu türbe aynı zamanda batı etkili XIX. yüzyıl Osmanlı mimarisinin ilginç örneklerinden birisidir.

Türbe içerisinde Keçecizade Fuad Paşa ile kime ait olduğu bilinmeyen iki sanduka daha bulunmaktadır.


Aynü’l-Hayat Hanım Türbesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Laleli, Ordu Caddesi’nde bulunan bu türbe Sultan III. Mustafa Camisi’nin (Laleli Camisi) avlusunda 1764 yılında yaptırlmıştır. Aynü’l Hayat Hanım, Sultan III. Mustafa’nın eşi, Mihrimah Sultan’ın da annesidir.

Türbe barok üslupta yapılmıştır. Kesme köfeki taşından olan türbenin ön cephesi yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanan dört sütun ile üç bölüme ayrılmıştır. Ortadaki giriş kapısının iki yanına birer pencere yerleştirilmiştir. Cephe sütun başlıklarının üst noktasına kadar mermerden, kemerler ve üst kısmı tuğla ve taştan örülmüştür. Pencereleri dönemin vitrayları ile kaplıdır.

Son derece sade bir yapı olan türbe içerisinde Aynü’l Hayat Hanım’dan başka, Sultan III. Selim’in başkadını Şefizar Hanım’ın (1791) sandukası da bulunmaktadır.


Baba Cafer Türbesi (Eminönü)

İstanbul ili Eminönü ilçesi, Zindankapı’da Zindan Hanı içerisinde olan türbe, asıl ismi Seyyit Cafer olan ve halk arasında Baba Cafer olarak tanınan Seyyit Cafer’e aittir. Seyit Cafer’in yaşamı ile ilgili kesin bilgi bulunmamaktadır. Onunla ilgili Evliya Çelebi Seyahatnamesi ile Hafız Hüseyin’in Ayvansaray-i Mecmua-i Tevarih isimli eserinde bazı bilgiler bulunmaktadır. Bunlara dayanılarak Baba Cafer’in Bağdat doğumlu ve İmam Hüseyin soyundan olduğu, Sıddıkiye Tarikatına mensup olduğu öğrenilmektedir.

Abbasi halifelerinden Harunu Reşit (789–809) döneminde Baba Maksut ile birlikte İstanbul’a Müslümanlar ile Bizanslılar arasındaki gerginliği gidermek amacı ile gönderilmiştir. İstanbul’da o zamanlar Bizanslıların egemenliği altında olup, Kocamustafapaşa’da da bir Müslüman mahallesi bulunuyordu. Baba Cafer ile birlikte gelen heyet bu Müslümanlarla Bizanslılar arasındaki anlaşmazlığı gidermek amacı ile İstanbul’a gelmiştir. Baba Cafer Kocamustafapaşa’da birçok Müslüman’ın öldürüldüğünü, cesetlerinin gömülmesine izin verilmediğini görmüş ve bunun üzerine Bizans İmparatoru I. Nikeforos’un huzuruna çıkarak gördüklerini anlatmıştır. İmparator Baba Cafer’in söylediklerini dinlemiş, ancak “Allah’a inanan insanların böyle gaddarlık yapamayacağını” söylemesi üzerine imparator kızmış ve onu zindana attırmıştır. Baba Cafer ile birlikte gelen Baba Maksut İmparatoruz yola getirmiş ve bütün Müslüman şehitlerinin gömülmesini sağlamıştır.

Kaynaklara göre Baba Cafer zindanda bazı kerametler göstermiştir. Baba Cafer’in ölümü ile ilgili bir takım rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan birine göre; İmparator tarafından zehirletilmiş, diğeri; kendi eceliyle ölmüş, bir diğeri de Bizans askerleri tarafından öldürüldüğüdür. İmparator Baba Cafer’in cesedini zindana gömdürmüş, bu arada zindancının Müslüman olup, Ali ismini aldığını öğrenince de onu da öldürerek Baba Cafer’in yanına gömdürmüştür.

Baba Cafer’in kerametlerinin çokluğundan söz edilir. Bunlardan birine göre Bizans İmparatoru Nikeforos’un emriyle zincirlenmiş, bir süre sonra zindancı zincirin olmadığını görmüş ve onu tekrar zincire vurmuştur ancak, bu zincir de yok olmuştur.

Baba Cafer Türbesi, İstanbul şehir surlarının Haliç kulelerinin bitişiğinde bir zindan içerisindedir. Türbe dikdörtgen planlı, tahta zeminli olup, üzeri beşik tonozla örtülüdür. Türbenin içerisine Zindan Han’dan dar ve demir bir kapıdan girilmektedir. Bu kapı 1990 yılında Zindan Hanı’nın restorasyonu sırasında kapatılmıştır. Türbe içerisinde bir su kuyusu bulunmaktadır. Aydınlatılması beş küçük mazgal deliği ile sağlanmıştır. Sultan II. Mahmut zamanında bu türbe onarılmış ve bunu belirten bir kitabelerden biri demir kapının arkasına, diğeri de sokak kapısının üzerine konulmuştur.

Demir kapının arkasındaki kitabe:

“Şâh-ı kerrar şiyem Hazret-i Sultan Mahmud
Hüsn-i hulk ile odur fahr-i mülûk-i İslâm
Devr-i Fatih geçeli işbu makam-ı Rûşen
Olmamışken himem (tevsi’ine?) mazhar-i tâm
Kıldı tecdidine ferman o müceddid unvan
Câ’fer’in rühunu şâd eyledi ber vech-ı merâm
Öyle Câ’fer ki Hassan tenine kılınmış idi
Tâbiin ahdi şehidâ bu mahal içre niyâm
Gel de ihlâs ile ol cay-i icâbettir bu
Sübhagerdâni dua şâh-i Cihan’a müdâm
Âlem oldukça nazargâh-i velî agâh
Dâim itdün şeh-i devran-ı Hüda-yi Alâm
Bende-i sâdıkı Es’ad dedi zibâ tarihi
Merkad-i Câ’feri yapdı ne güzel şah-i enam.
1250 (1834–1835).”

Sokak Kapısı üzerindeki kitabe;

”Merkadi Hazreti Cafer radiyallahü anhü
1298 (1881)
Gel ziyaret kıl niyaz et Câferül-ensâriye
Müptelâyi derd olanlar biavnillah olur hoş
Gerek ekdar gerek emraz nedenlü hüznü endişe
Nâmurâdı bernürâd ider iden eyle gûş
Kıraat eyle üç ihlâs dahi surei Fâtiha
Bu âli Ali Babayı saksın eyleme ferâmûş
Eğer mü’min eğer gayri alub bir katre âbından
Hâsılı câhi necatden her kim eylerse nûş.”

Türbe içerisinde Baba Cafer ile Zindancı Ali’nin sandukaları bulunmaktadır. Günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır.


Bosnalı İbrahim Paşa Türbesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesinde, Şehzadebaşı Camisi’nin haziresinde bulunan bu türbe 1603 yılında Dalgıç Ahmet Ağa tarafından yaptırılmıştır.

Bosnalı İbrahim Paşa, Sultan III. Murad (1574–1595) devri sadrazamlarından olup, aslen Bosnalıdır. Enderun’da yetişmiş, Yeniçeri Ağalığı, Diyarbakır (1574), Şam (1581) ve Mısır (1583) valiliklerinde bulunmuş, 1584 yılında Sultan III. Murad’ın kızı Ayşe Sultan ile 1605’te evlenerek saraya damat olmuştur. Bundan sonra 1586’da Kaptan-ı Derya, 1587’de ikinci vezir ve Sadrazam olmuştur. İbrahim Paşa 1595–1596 ve 1598 yıllarında üç kez sadrazamlık yapmıştır. Son sadrazamlığı sırasında Serdar-ı Ekrem olmuş, Tiryaki Hasan Paşa’nın yardımı ile Kanice Kalesi’ni ele geçirmiş, 1601 yılında Belgrat seferinde ölmüştür. Cesedi İstanbul’a getirilmiş ve daha sonra türbesinin yapılacağı mezara gömülmüştür.

Türbe dıştan sekizgen, içten de on altıgen planlıdır. Üzeri duvarlar üzerine oturtulmuş kubbe ile örtülüdür. Kesme taştan yapılan türbenin kuzey cephesinde dördü serbest, ikisi de duvara gömülü mukarnaslı sütunların taşıdığı saçaklı bir revak bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerinde kitabesi vardır:

Kitabe:

“Eyledi Mimarbaşı Ahmed Ağa ihtimam
Rıhletine haşimi Dai dedi tarih anın
İde İbrahim Paşa adn-i alâ-yi makam
Hatıf-i Haybi dedi tarih-i itmamın anın
Oldu sahn-ı adrı İbrahim Paşa’ya mekân
1012 (1613).”

Ayrıca giriş kapısı üzerinde Kelime-i Şahadet yazılıdır. Basık kemerli abanozdan sedef kakmalı kapının iki tarafındaki panolara bitkisel motifler yerleştirilmiştir. Bunlardan sağ taraftaki panonun üzerine celi-sülüs ile “Amentü bi’llâhi ve Melâiketihi ve kütübihi ve Resulihi ve’l-yevmi’l-âhiri” yazılıdır. Sol taraftaki pano üzerine de Kassas suresinin 84. ayeti yazılmıştır.

Türbenin giriş cephesi dışında her cephesinde altlı üstlü birer penceresi vardır. Bunlardan alt taraftaki pencereler düz, üsttekiler sivri kemerlidir. Bu pencereler arasına mermer üzerine Bakara suresinden Ayet’el Kürsi’nin 155 ve 156. ayetleri yazılmıştır.

Türbe içerisinde alt ve üst pencereler arasında İznik çinileri duvarları kaplamıştır. Alt pencereler üzerindeki çini ayet kuşağı mavi zeminli olup, üzerine beyaz yazı ile Mülk suresi yazılmıştır. Kubbe döneminin malakari süslemeleri ile bezenmiştir.

Türbede İbrahim Paşa ile küçük yaşta ölen oğlu ve kızına ait iki mermer lahit bulunmaktadır.


Destari Mustafa Paşa Türbesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Şehzadebaşı’nda, Şehzadebaşı Camisi’nin avlusunda bulunan bu türbe 1611 yılında Destari Mustafa Paşa’nın sağlığında kendisi tarafından yaptırılmıştır.

Destari Mustafa Paşa Sultan I. Ahmet (1603–1617) devri vezirlerinden olup, Enderun’da yetişmiş, Mirahorluk, Beylerbeyliği, Sadaret Kaymakamlığı, Kubbe Vezirliği ve Vezirlik yapmıştır. Saraya damat olmuş, 1614 yılında öldürülmüştür.

Türbe kesme taştan, dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Üzeri dışa taşkın sekizgen bir kasnak üzerine oturan kubbe ile örtülmüştür. Kubbenin yanında ayna tonozlara yer verilmiştir. Türbenin caddeye yönelik cephesine iki sıra pencere açılmıştır. Bunlardan alt sıradakiler dikdörtgen söveli, üsttekiler de kaş kemerlidir. Sonraki yıllarda türbeye üç sütunun taşıdığı, düz çatılı bir ziyaret mekânı eklenmiştir. Caddeye açılan pencerelerin üzerine 20 satırlık bir kitabe yerleştirilmiştir. Giriş kapısı üzerinde de 12 satırlık bir başka kitabe daha bulunmaktadır.

Türbenin içerisinde, girişin bulunduğu duvar dışındaki diğer üç duvara ve pencere aralarına çini panolar yerleştirilmiştir. Bunlar İznik işi çiniler olup, beyaz zemin üzerine mavi, yeşil, kırmızı ve firuze renklerde narçiçekleri, palmetler, kıvrık dallara yer verilmiştir. Kubbenin içerisi ile pandantif ve tonozların da kalem işleri bezendiği günümüze gelen izlerden anlaşılmaktadır.

Türbe içerisinde Destari Mustafa Paşa’dan başka Ayşe Sultan ve üç çocuk lahti bulunmaktadır. Bunlardan üzerinde hançer motifi olan lahit Paşanın oğluna aittir. Diğerleri de Paşanın kızlarına aittir. Günümüzde türbe İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır.


Ekmekçizade Ahmet Paşa Türbesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi Alemdar Mahallesi’nde Kovacılar Caddesi ile Taştekneler Sokağı’nın birleştiği köşede Molla Hüsrev Camisi karşısında bulunan bu türbe, yanındaki medrese ve sebil ile birlikte 1606–1618 yıllarında Ekmekçizade Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Mimarının Sedefkâr Mehmed Ağa olduğu sanılmaktadır.

Ekmekçizâde Ahmet Paşa Edirneli bir sipahinin oğludur. Sultan I. Ahmet (1603–1617) zamanında Rumeli Beylerbeyi (1607) olmuş, ardından Halep Valiliği görevinde bulunmuş, 1618 yılında ölmüş ve kendi yaptırdığı türbesine gömülmüştür. Ekmekçizâde Ahmet Paşa’nın Şehzadebaşı’ndaki külliyesinin yanı sıra Edirne’de de çeşitli eserleri bulunmaktadır.

Türbe, medrese ile sebil arasında bulunmaktadır. Kesme taştan kare planlı olan türbenin üzeri kubbe ile örtülüdür. Türbenin içerisinde yapıldığı dönemi yansıtan XVII. yüzyıl kalem işleri bulunmaktadır.

Türbede Ekmekçizâde Ahmet Paşa, eşi Hanım Sultan, kızı Fatma Sultan, yakınlarından Ahmet Vasıf Efendi, Vasıf Efendi’nin eşi, torunu Siret Bey, Siret Bey’in eşi ve Hafız Mehmet Efendi’ye ait sekiz sanduka bulunmaktadır.


Fatma Sultan Türbesi (Eminönü)

İstanbul ili Eminönü ilçesi, Şehzadebaşı Caddesi’nde, Şehzade Camisi avlusunda bulunan bu türbe 1588 yılında yaptırılmıştır. Fatma Sultan Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mehmed’in kızı, Hümaşah Sultan’ın Ferhat Paşa’dan olma kızıdır.

Türbe baldaken tarzında yapılmış olup, kare planlıdır. Etrafı açık, dört yuvarlak sütunun üzerine oturan kubbelidir. Aşağıdan yukarıya doğru daralan mermerden baklava başlıklı dört sütun sivri kemerlerle birbirlerine bağlanmıştır. Türbenin giriş kapısının ön yüzünde Kelime-i Şahadet yazılıdır. Türbeye batı cephesindeki basık kemerli yekpare mermerden yapılmış bir kapıdan girilmektedir.

Türbe içerisinde Fatma Sultan’ın sandukası bulunmaktadır. Ayrıca Fatma Sultan’ın kocası Şehrizor Beylerbeyi Mehmet Bey’in sandukası da bulunmaktadır.


Kesikbaş Hüseyin Ağa Türbesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, İshak Paşa Mahallesi’nde, Küçük Ayasofya Camisi’nin haziresi içerisinde bulunan bu türbe 1510 yılında yaptırılmıştır. Hüseyin Ağa Sultan II. Bayazıt (1481–1512) devri Darüssaade Ağalarından olup, kapıcılık görevinde bulunmuş, rivayete göre de 1510 yılında öldürülmüştür. Bunun da nedeni Hüseyin Ağa’yı çekemeyenler vergi kaçakçılığı yaptığını padişaha şikâyet etmişler. Padişah da bunun üzerine başının vurulmasını istemiştir. Küçük Ayasofya Camisi’nin bulunduğu yerde başı vurulmuş, rivayete göre ayağa kalkan Hüseyin Ağa kesik başını alarak bugünkü türbenin bulunduğu yere gelmiş ve orada ölmüştür.

Türbe sekizgen planlı, klasik üslupta, tuğla ve kesme taştan yapılmıştır. Duvarları iki sıra tuğla bir sıra da moloz taştan örülmüştür. Duvarlarında sivri hafifletme kemerleri içerisine her sırada birer tane olmak üzere iki sıra halinde pencereler açılmıştır. Ahşap çatının üzerine boynuz şeklinde bir alem yerleştirilmiştir.

Türbede Hüseyin Ağa’dan başka Mehmet Kamil Efendi (1911) sandukası ile kimliği bilinmeyen bir sanduka daha vardır.


Koca Ragıp Mehmet Paşa Türbesi (Eminönü)

İstanbul ili Eminönü ilçesi, Laleli Ordu Caddesi’nde bulunan bu türbe ismini taşıyan kütüphanenin bahçesinde 1761 yılında yapılmıştır.

Koca Ragıp Mehmet Paşa Sultan III. Osman (1754–1757) ve Sultan III. Mustafa (1757–1774) devri sadrazamlarından olup, Enderun’da yetişmiş Sadaret Mektupçuluğu, Reisül-Küttablık, Halep Beylerbeyi ve Sadrazamlık yapmıştır. Sultan III. Ahmed’in (1703–1730) kızı Saliha Dlâşup Sultan ile evlenerek saraya damat olmuştur. Sadrazamlık görevinde iken yaşlılığından ötürü kendisine Koca unvanı verilmiş ve 1762 yılında da ölmüştür. Hayatta iken 1761 yılında yaptırmış olduğu kütüphanesinin yanındaki türbeye gömülmüştür.

Koca Ragıp Mehmet Paşa Kütüphanesi’nin bahçesindeki türbe altıgen planlı, açık türbe şeklinde yapılmıştır. Barok üsluptaki türbe üç basamaklı bir podyum üzerinde altı mermer sütun ve bunların arasındaki altı yuvarlak kemerlidir. Sütunların arası dövme demir şebekeli olup, aynı zamanda üst örtüdeki kubbe yerine de demir bir başlık oturtulmuştur.

Türbenin içerisinde Koca Ragıp Mehmet Paşa’nın lahdi bulunmaktadır. Bu lahdin baş taşı üzerinde de kitabesi yazılıdır:

“Hüvel baki
Sahib’ül Hayrat ve’l hasenat
El merhum’ül Mağfurun leh el muhtaç
İlâ rahmet-i Rabbi gafur es Seyyid
Sadrazam Muhammed Ragıp Paşa
Tabe serahü birrevâih il-cenneti
Ruhu için Fatiha sene 1176 (1782).”

Türbede ayrıca Koca Ragıp Paşa’nın torunu Mehmet Emin Bey’in 1763 tarihli lahdi de bulunmaktadır.


Koca Sinan Paşa Türbesi (Eminönü)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/10/04/00092986.jpgİstanbul Eminönü ilçesi, Divanyolu üzerinde, Yeniçeriler Caddesi’nde bulunan Koca Sinan Paşa Türbesi kendi ismini taşıyan külliyesinin bir bölümündedir. Külliye ile birlikte türbeyi Mimar Davud Ağa 1593 yılında yapmıştır.

Koca Sinan Paşa Sultan II. Selim (1566–1574), Sultan III. Murad (1574–1595), Sultan III. Mehmed (1595–1603) dönemlerinde beş defa sadrazamlık yapmıştır. Enderun’dan yetişmiş sarayda Çeşnigirbaşı görevinde bulunmuş, bundan sonra Mirimiran olmuş ve ardından Erzurum, Halep, Mısır Beylerbeyliğine tayin edilmiştir. Sultan II. Selim zamanında Yemen seferine katılmış ve Yemen’i fethettiği için de kendisine Yemen Fatihi unvanı ile Vezirlik rütbesi verilmiştir. Ardından Tunus’u da fethetmiştir. İran seferinde Serdar ve Sadrazam olmuştur. Bu dönemde yaşlı olduğundan ötürü de kendisine Koca Sinan Paşa denilmiştir. Sinan Paşa 1596 yılında ölmüş ve kendi adına 1593 yılında yaptırdığı külliyesi yanındaki türbeye gömülmüştür.

Koca Sinan Paşa’nın türbesi dıştan on altıgen, içten sekizgen planlıdır. Kesme taştan yapılmış olan türbenin giriş kapısı önünde beş mermer sütunun taşıdığı üzeri meyilli bir revak bulunmaktadır. Buradaki sütunlar kaş kemere benzeyen dilimli kemerlerle birbirine bağlanmış, ayrıca köşelere de sütunlar yerleştirilmiştir. Türbenin cephesi oldukça hareketli bir görünümdedir. Cephenin alt kısmı dikdörtgen formda, demir parmaklıklı, sivri kemerli, geometrik motifli pencerelerle hareketlendirilmiştir. Pencerelerin üst kısımları iki renkli taşla örülmüş, alçı şebekeli pencereler arasında kalan yüzeylere de sağır pencereler yerleştirilmiştir. Bunların üzerinde tüm cepheyi çepeçevre dolanan mukarnaslı bir kuşak ile palmetli bir frize yer verilmiştir. Türbenin her cephesinde altlı üstlü ikişer pencere bulunmaktadır. Bunlardan alt kat pencereler dikdörtgen söveli, üst sıradakiler ise müzeyyen küçük pencerelerdir.

Türbenin üzeri on altıgen kasnaklı sivri bir kubbe ile örtülmüştür. Bezeme olarak dikkat çeken bir özelliği bulunmamaktadır.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/10/04/00092987.jpgYuvarlak kemerli mermer söveli bir kapıdan girilen türbenin kitabe yeri boş bırakılmıştır. Türbenin içerisinde de dikkati çeken bir bezeme bulunmamaktadır. Yalnızca kubbe içerisine sülüs yazı ile Zümer suresinin 53. ayeti yazılmıştır. Bunun dışında kalan yüzeyler kıvrık dal ve bitkilerle bezenmiştir. Bu bezeme kubbenin ortasından kubbe eteğine kadar devam etmektedir.

Türbe içerisinde Koca Sinan Paşa’nın sandukası dışında iki adet daha ahşap sanduka ile biri kitabeli iki mermer çocuk lahdi bulunmaktadır. Bu sandukalar üzerinde kitabe bulunmadığından kime ait oldukları bilinmemektedir. Türbenin çevresindeki hazirede dönemin önemli kişilerine ait mezar taşları bulunmaktadır.

Koca Sinan Paşa Türbesi İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır.


Köprülü Mehmed Paşa Türbesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Divanyolu Caddesi üzerinde bulunan bu türbe Köprülü Mehmet Paşa’nın sağlığında 1661 yılında yapılmıştır.

Köprülü Mehmet Paşa Sultan IV. Mehmed (1648–1687) devri sadrazamlarındandır. Köprülü Fzıl Ahmet Paşa ile Fazıl Mustafa Paşa’nın babasıdır. Enderun’da eğitim görmemesine rağmen devlet görevlerinde bulunmuştur. Hüsrev Paşa’nın hazinedarı olmuş, Şam, Kudüs, Trablusşam valiliği yapmış 1650 yılında da vezir olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun zor günlerinde, IV. Mehmed’in yaşının küçük oluşundan ötürü Devlet Hatice Turhan Valide Sultan tarafından yönetiliyordu. Bu dönemde Köprülü Mehmed Paşa sadrazam olmuş ve bu sadrazamlığı kabul etmek için de dört şart ileri sürmüştür. Bu şartların padişaha arz ettiklerinin kabul edilmesi, istediği kişileri kullanması, işlerinde bağımsız olması ve aleyhinde yapılacak dedikodulara önem verilmemesi idi. Mehmed Paşa’nın bu şartlarının kabul edilmesi üzerine 1656 yılında sadrazamlık görevine başladı. O dönemde İstanbul başta olmak üzere Osmanlı topraklarında asayişsizlik ve rüşvet çoğalmıştı. Ordu gücünü kaybetmeye başlamış, Venedikliler Çanakkale Boğazı’nı kontrol altına almaya başlamışlardı. Köprülü Mehmed Paşa bu zor günleri aşmış ve imparatorluğu canlandırarak itibarını güçlendirmiştir. Güçlü bir donanma kurarak Çanakkale Boğazı’na yeniden hâkim olmuş, Erdel beyinin isyanını bastırmış ve Anadolu’daki eşkıyaları sindirmiştir. 25 yıl sadrazamlık yaptıktan sonra 1661 yılında ölmüştür. Vasiyeti üzerine de oğlu Fazıl Ahmet Paşa Onun yerine getirilmiştir.

Köprülü Mehmed Paşa’nın türbesi sekizgen planlı olup, sekiz stalaktitli yuvarlak mermer sütunun taşıdığı kafesli kubbeli açık türbe şeklindedir. Sütun araları bronz şebekelerle birbirlerine bağlanmıştır. Türbeye bronz şebekeli bir kapıdan girilmektedir. Bu kapının üzerinde sülüs yazı ile bir ayet bulunmakta olup, ayrıca sütun aralarına da kartuşlar içerisinde beş ayrı kitabe bulunmaktadır.

Kitabe:

“Mekâbiri Eshab’ül hayrat
Sadr-ı Azam-ı esbak Köprülüzade merhum
Fazıl Ahmed Paşa ruhu için Fatiha- 1087 (1676)
Sadr-ı Azam-ı esbak merhum ve magfurunleh
Köprülü Mehmed Paşa ruhu için Fatiha-1072 (1661)
Köprülü-zade Sadr-ı Şehit Mustafa Paşa validesi
Merhume Ayşe Hanım ruhu için Fatiha-1085 (1674)
Mekabiri Eshab-ül hayrat.”

Türbe içerisinde Köprülü Mehmed Paşa’nın yanı sıra oğlu Köprülü Fazıl Ahmed Paşa, Sultan II. Mustafa’nın kızı Ayşe Sultan’ın mezarları bulunmaktadır.


Kuyucu Murat Paşa Türbesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Beyazıt’ta Vezneciler Caddesi’nde bulunan bu türbe, Kuyucu Murat Paşa’nın 1601 yılında yaptırdığı medresenin yanında yer almaktadır.

Kuyucu Murat Paşa Sultan I. Ahmed (1603–1617) dönemi sadrazamlarındandır. Enderun’dan yetişmiş, 1557’de Mısır valisi Mahmud Paşa’ya Kethüda olmuş, Sinan Paşa ile 1571’de Yemen seferine katılmış ve Yemen Beylerbeyi olmuştur. Daha sonra Şarkîkaraağaç başta olmak üzere çeşitli sancaklarda görev yapmıştır. Üç defa Diyarbakır valisi olmuş, İran savaşı sırasında esir düşmüşse de kaçmayı başarmış ve İstanbul’a dönmüştür. Bundan sonra Kıbrıs, Diyarbakır ve Halep valiliklerinde bulunmuştur. Macaristan seferine 1606’da katılmış ve aynı yıl Derviş Paşa’nın yerine sadrazam olmuştur. Sadrazamlığı sırasında Anadolu’daki isyanları bastırmış, İranlılarla yapılan savaşları kazanmıştır. Kuyucu Murad Paşa 1611 yılında ölmüş ve sağlığında yaptırmış olduğu medresesinin yanındaki türbesine gömülmüştür.

Türbe kesme taş ve tuğladan örülmüş kare planlı bir yapıdır. Üzeri düz bir çatı ile örtülmüştür. Altlı üstlü iki sıra halindeki pencereler ile aydınlatılmıştır. Bu pencereler alt sırada dikdörtgen, mermer söveli ve sivri mermer alınlıklıdır. Üst sıradaki pencereler ise kaş kemerlidir.

Türbeye güney cephesindeki revaklı bir kapıdan girilmektedir. Buradaki revakın üzerine “Allah’ın selamı üzerinize olsun, iyi insanlar olduğunuz için Cennete girin ve orada kalın” anlamında bir yazı yazılmıştır. Ayrıca kapının üzerinde celi-sülüs yazı ile mermer zemine Zümer suresinin 73. ayeti yazılmıştır. Türbenin içerisi son derece sade olup, bezeme elemanına rastlanmamaktadır.

Türbede Kuyucu Murad Paşa’dan başka Cağaloğlu Sinan Paşazade Mahmud Paşa (1642) ve Abaza Mehmed Paşa’nın (1638) mezarlarının yanı sıra üç ahşap sanduka ile bir de çocuk lahdi bulunmaktadır.


Nuruosmaniye Türbesi (Şehsuvar Sultan Türbesi) (Eminönü)

İstanbul ili Eminönü ilçesi, Nuruosmaniye Camisi avlusunda olan Şehsuvar Sultan (Nuruosmaniye) Türbesi Mimar Mustafa Ağa ve yardımcısı Simon Kalfa tarafından 1755 yılında yapılmıştır.

Şehsuvar Sultan, Sultan II. Mustafa’nın (1686–1703) kadınlarından olup, Sultan III. Osman’ın (1754–1757) da annesidir. Şehsuvar Sultan 1756 yılında öldükten sonra Nuruosmaniye Camisi’nin avlusundaki türbesine gömülmüştür.

Türbe Sultan I. Mahmud’un (1730–1754) başlattığı ve Sultan III. Osman’ın tamamladığı külliyenin bir bölümüdür. Caminin doğusunda bulunan bu türbe aslında Sultan I. Mahmud için yaptırılmış, yapı çalışmaları tamamlanmadan ölünce de kardeşi Sultan III. Osman tarafından Hatice Turhan Valide Sultan Türbesi’ne gömülmüştür. Sultan III. Osman’ın ölümünden sonra tahta çıkan Sultan III. Mustafa (1757–1774) Nuruosmaniye Türbesi’ne Onu gömdürmemiştir. Türbeye Sultan III. Osman’ın annesi Şehsuvar Sultan gömülmüştür.

Türbe kesme köfeki taşı ve mermerden yapılmıştır. Barok üslubun tüm özelliklerini yansıtan türbe köşeleri yuvarlatılmış kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülmüştür. Sonradan bitişiğine dikdörtgen bir mekân eklenmiştir. Türbe altlı üstlü 22 pencere ile aydınlatılmıştır. Barok üslubun özelliklerini yansıtacak biçimde kubbe kasnağı geniş tutulmuş ve burası dıştan petek, içten de vitraylarla aydınlatılmıştır.

Türbe içerisine üzeri üç kubbeli bir revaktan girilmektedir. Bunlardan ortadaki kubbe diğerlerine göre daha yüksektir. Revak dört sütunludur. Türbe içerisinde alt pencerelerin üzerinde bir yazı frizi çepeçevre dolaşmaktadır. Burada mermer üzerine siyah zemine sülüs yazı ve altın varakla Ahkaf suresinin 15.-19. ayetleri ile Nuh suresinin 28. ayeti, Saffat suresinin 180.-182. ayetleri yazılıdır. Türbenin içerisi çiçek dalları, istiridye kabuğu motiflerinden oluşan kalem işleri ile bezenmiştir.

Türbe içerisinde Şehsuvar Sultan’la birlikte kim oldukları bilinmeyen 10 sanduka daha bulunmaktadır.


Rüstem Paşa Türbesi (Eminönü)

İstanbul ili Eminönü ilçesi Şehzadebaşı’nda, Şehzade Camisi’nin avlusunda, Şehzade Mehmet türbesinin yanında bulunan bu türbe, Kanuni Sultan Süleyman dönemi sadrazamlarından Rüstem Paşa’ya aittir. Mimar Sinan tarafından 1561 yılında yapılmıştır.

Rüstem Paşa Enderun’dan yetişmiş, Silahtar olarak göreve başlamış, sonra da İmrahor, Rikab Ağası ve Diyarbakır Valiliği yapmıştır. Bu arada Kanuni Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’dan olan kızı Mihrimah Sultan ile evlenerek saraya damat olmuştur. Bundan sonra Anadolu Beylerbeyi (1538), Vezir (1539) ve bir süre sonra da Kubbealtı II. Veziri olmuştur. Sadrazam Hadım Süleyman Paşa’nın yerine 1544’te Sadrazam olmuş 1553’te de azledilmiştir. Bunun ardından 1555’te yeniden Sadrazam olmuş ve öldüğü 1561 tarihine kadar da bu görevi sürdürmüştür. İstanbul’da Rüstem Paşa Camisi’ni yaptırmış, ayrıca Anadolu ve Rumeli’nin birçok yerlerinde de çeşitli hayır eserleri bulunmaktadır.

Rüstem Paşa Türbesi kesme köfeki taşından, sekizgen planlı, tek kubbeli bir yapıdır. Kubbe doğrudan doğruya duvarların üzerine oturtulmuştur. İçerisi altlı üstlü ikişer pencere ve toplam 17 pencere ile aydınlatılmıştır. Yalnızca giriş cephesinde üst pencereler bulunmaktadır. Pencerelerin tümü dikdörtgen silmelerle çerçevelenmiştir. Bu silmelerin üzerlerine sivri kemerli pencereler yerleştirilmiştir.

Türbenin giriş revakı altı adet baklava başlıklı, birbirlerine kemerlerle bağlı, beyaz mermer sütunlardan meydana gelmiştir. Bu revakın üzeri çatı ile örtülüdür. Giriş kapısı dikdörtgen niş şeklinde olup, kırmızı ve beyaz taşların alternatifli olarak sıralandığı yuvarlak kemer şeklindedir. Bu girişte kündekâri tekniğinde XVI. yüzyıl ahşap işçiliğini yansıtan iki kanatlı kapısı vardır. Girişin üzerindeki mermer zemine celi-sülüs yazılı kitabesi yerleştirilmiştir.

Kitabe:

“İlahi çünkü kıldın ehli takva
Kıl ona cennet-i Firdevs-i me’va
Bu dem hafiften ilham oldu tarih
O da olsun cennet-i adn mesva
967 (1559).”

Bu kitabenin her iki yanına Besmele yazılmıştır.

Türbe süsleme bakımından oldukça zengindir. İçerisi XVI. yüzyıl çinileri ile kaplıdır. Pencere üzerinde mavi zemin üzerine beyaz renkte celi-sülüs yazılı bir yazı frizi çepeçevre dolaşmaktadır. Burada Bakara suresinin 255. ayeti ile Zümer suresinin 53. ayeti yazılmıştır. Kubbenin içerisine de devrini yansıtan kalem işleri yapılmıştır.

Türbede Rüstem Paşa ile oğluna ait iki sanduka bulunmaktadır.


Selçuk Sultan Türbesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Beyazıt’ta, Beyazıt Camisi’nin avlusunda bulunan Selçuk Sultan Türbesi, Yavuz Sultan Selim tarafından 1512 yılında yaptırılmıştır. Mimarı Hayreddin’dir.

Selçuk Sultan, Sultan II.Bayazıd’ın (1481-1512) kızı, Yavuz Sultan Selim’in (1512-1520) de kardeşidir. Mustafa Paşa’nın oğlu Mehmet Bey ile evlenmiştir. 1512 yılında ölmüş ve bu türbeye gömülmüştür. Yaşamı süresince bazı hayratlar yapmıştır. Serez’de medrese, cami ve ribat yaptırmış, mallarını bu yapılara vakfetmiştir.

Klasik Osmanlı türbe mimarisi üslubunu yansıtan türbe, kesme taştan, sekizgen planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Giriş kısmı mermer sövelidir. İki sıra halinde 14 pencere ile aydınlatılmıştır. Türbenin içerisi kalem işleri ile bezenmiştir. Bunun dışında çinilere yer verilmemiştir. Günümüze gelebilen kalem işleri XIX. yüzyıla aittir. Bu bezemede kıvrık dal ve yapraklar, rumiler görülmektedir. Duvarların kubbe ile birleştiği yere madalyonlar içerisinde İsm-i Celâl ile İsm-i Nebî ve Cehar yâr-i Güzin yazılmıştır.

Türbe içerisinde Selçuk Sultan’a ait ahşap şebekeli sanduka bulunmaktadır. Günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup ziyarete açıktır.


Şeyh Vefa Türbesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Vefa Caddesi’nde, Vefa Camisi’nin avlusunda bulunan Şeyh Vefa Türbesi Sultan II. Bayazıd (1481–1512) döneminde, 1490–1491 yıllarında yaptırılmıştır.

Şeyh Vefa Konyalı olup, Zeyniye Tarikatının şeyhidir. Asıl ismi Mustafa bin Ahmet’tir. Edirne’de Debbeğlar İmamı Şeyh Muslihiddin Hanifi’den, Abdüllatif Kutsi Hazretlerinden ders almıştır. İstanbul’da Vefa semti civarında yaşamış, etrafa yaptığı iyilikler ve kerametleri ile tanınmıştır. Mısır ve hicaz’a gitmiş, hac dönüşü Rodos Şövalyeleri tarafından esir edilmiş, bunu duyan Karamanoğlu İbrahim Bey tarafından kurtarılmıştır. İstanbul’un fethinden sonra Konya’ya dönmek istemişse de Fatih Sultan Mehmet’in isteği üzerine İstanbul’da kalmış bugünkü Camisi’nin bulunduğu yere yerleşmiştir. Şeyh Vefa 1490 yılında ölmüş İstanbul’da Vefa semtinde ismini taşıyan külliyesi ile Konya’daki bir camisini Fatih Sultan Mehmet veya Sultan II. Bayazıd Onun adına yaptırmıştır. Makam-ı Sülük, Saz-ı İrfan, Evrad-ı Vefa, Ruzname-i Vefa isimli kitapları bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli şiirleri de vardır.

Şeyh Vefa Türbesi 1490–1491 yıllarında yapılmış, 1909 yılında yanmış, daha sonra 1979, 1988 ve 1996 yıllarında onarılmıştır. Yanan camisi de 1994 yılında yeniden yapılmıştır.

Türbe kesme taştan ve tuğladan 8.30x8.30 ölçüsünde kare planlıdır. Duvarları üç sıra tuğla, bir sıra kesme taştan örülmüş, üzeri de dört yöne doğru meyilli ahşap bir çatı ile örtülmüştür. Türbenin söve ve lentoları ile kemerleri mermerdendir. Pencereleri üzerine tuğladan hafif sivri kemerler yapılmış, alınlıkların içerisi tuğla ile doldurulmuştur. Türbenin yay kemerli giriş kapısı üzerinde iki satırlık Farsça kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

”Sırlar Kâbesi’nin harimini parlatan o çera küçük ve büyüğün geçtiği köprüden geçti”.

Ayrıca türbenin hacet penceresi üzerindeki bir levhada da; “Muslihüddin Ebü’l Vefa mana ehlinin evliyanın uyduğu kimsedir. Mezarının toprağı, âşıkların gözlerine sürmedir” yazılıdır. Şeyh Vefa Türbesi’nin çevresindeki hazirede başta Şair Nef-i olmak üzere Sultan II. Beyazıd dönemi âlimleri gömülüdür. Türbenin girişinde ise Sultan II. Bayazıd ve Yavuz Sultan Selim’in hocası Ataullah Efendi ile Emin Seydi Ahmet gömülü bulunmaktadır.

Türbe günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır.