PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Adalar


Fırtına_
02-19-2009, 10:30
Adalar, İstanbul iline bağlı bir ilçedir. Prens Adaları olarak bilinirler.

İstanbul Adalarının tarihine ait Bizans öncesinden pek az bilgi vardır. Bunlar Thimkus Artemiones gibi antik çağ yazarlarının eserlerinde bulunur Batı kaynaklarında Adalar, sayısız trajedilerin yaşandığı yerlerdir. Bizans tarihçileri bu manastırlardan ancak 8.yy dan itibaren söz etmeye başlarlar. Latinler İstanbul’a geldikleri zaman (1204), Venedik dükü Dandola, Latinleri Adaları yağma etmeye kışkırttı. Ancak, Latinler Adalara saldırmadılar. Adalar, 1302’de Eğriboz ve Girit korsanlarının saldırısına uğradı. Türkler’in Adalara gelişleri, Bizans İmparatoru Manuel Paleologos dönemine rastlar. 1412’de Musa Çelebi ile İmparator Manuel arasında Yassıada yakınlarında yapılan deniz savaşı, Adaları etkiledi. İstanbul’un fethinden yaklaşık bir buçuk ay önce, Fatih Sultan Mehmet’in kenti kuşatması sırasında, 17 Nisan 1453’de Baltaoğlu Süleyman Bey, Adaları ele geçirdi. Gustav Schlumberger, Adaların trajik tarihini, doğal güzelliği bakımından eş tuttuğu Capri’nin tarihine benzetir. Reşat Ekrem Koçu’nun Adaların trajik tarihini yorumlayışı ilginç ve çarpıcıdır. “Adalar, pitoresk bir tabiat yapısı ile zengin tarih haralarına sahiptir. Her adımda yirmi asırlık bir tarihin izine rastlanır.

Çam ormanlarıyla örtülmüş tepeleri, türlü kır çiçekleri bezenmiş vadileri, Marmara dalgalarının çırpındığı kıyıları, bir zamanlar buralarda taç ve tahtından mahrum edilmiş imparatorların işkenceler, mahrumiyetler altında ve korkunç bir sefalet içinde inleyip mahvolduklarına inandıramaz.” Adalar, Osmanlı İmparatorluğu döneminde 19. Yüzyıl ortalarına kadar kendi haline terk edilmiş, 1839 Tanzimat Fermanı ile yabancılara mülk edinme olanağı tanıyan yasal düzenleme sonunda hızla gelişme sürecine girmiştir. İlk kez Fransızlar Adaları sayfiye yeri olarak seçmişler, Türklerin yerleşmesi daha sonra gerçekleşmiştir. Adalar’ın giderek önem kazanmasına neden olan bir diğer gelişme, Adalar’la İstanbul ve Kadıköy arasında 1846’dan itibaren düzenli vapur seferlerinin başlatılması olmuştur. İstanbul’un zenginleri, azınlıklar ve yabancı uyruklular bu gelişme sürecinde Adaları bir sayfiye yeri haline getirmişlerdir. Bu gelişme sonunda İstanbul’da kurulan ilk üç belediye dairesinden biri, Yedinci Daire diye anılan Adalar Belediyesi olmuştur. ( 1861 ) Heybeliada’da bugün mevcut olan Özel Rum Erkek Lisesi ise; 1913 yılında çıkarılan ‘Tedrisatı iptidaiye’ kanununda, özel okulların durumu ile ilgilidir. 1915 te yayımlanan Mekatibi Hususiye Talimatnamesiyle özel okulların statüsü açıklığa kavuşturuldu. 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşmasının 40. Ve 41. Maddelerinde azınlıklara tanınan kültür ve eğitim hakları ile yabancı ve özel okullar çalışmalarını sürdürmektedirler.

1906 yılında kurulmuş olan İngiliz “Prinkipo Yacht Clup”, Cumhuriyet’ten sonra “Büyükada Yat Kulübü TAŞ.” Ne geçmiştir. 1937 yılında ise “Anadolu Kulübü” ne devredilerek Atatürk’ün direktifi üzerine 1926’da kurulan ve önce Ankara’da faaliyete başlayan Anadolu Kulübü’nün şubesiBüyükada olarak faaliyete başlamıştır. Adaları,İstanbul’un diğer ilçelerinden ayıran temel özelliği, bunların tümü ile kara bağlantısı olmaması, yazlık bir sayfiye yerleşimi oluşudur. Zengin doğal güzelliğiyle Marmara’nın incisi ve İstanbul’un doğal akciğerleri olan ADALAR’ın, İstanbul’un bir sayfiye, dinlence ve eğlence yeri oluşu, 20. Yy’ın başından sonradır. Prens Adaları adı ile de bilinen İstanbul Adaları Marmara denizinde, şehre bir saat kadar yakınlıkta 9 adadır. Haliç girişi ve Kabataş iskelelerinden kalkan vapur veya deniz otobüsleri dört adaya muntazam seferler yaparlar. Bizans devrinde manastırların kurulduğu Adalar saray mensuplarına yazlık veya sürgün yeri olmuş; Heybelideki bakır madenleri de kullanılmıştı. Yine bu adada Bizansın son yapısı, Meryem’e ithaf edilmiş küçük kilise, Deniz Lisesi üst binası avlusunda bulunur.!9 yy Başlarında servis giren buharlı vapurlar ile Adlara ulaşım kolaylaşmış, okullar ve oteller de inşa edilince nüfus artışı başlamıştı. Büyükçe olan, yan, yana sıralı dört ada yazlık evler, villalar,çamlık korularla kaplı olup plaj ve piknik yöreleri ile ünlüdürler. Mayıs ayından Eylül sonuna kadar kalabalıklaşan adalar diğer zamanlarda tenhadır.

Yerleşim bölgelerinin iskelelere yakın çevrelerde, şehre bakan yönde geliştiği, tepeleri çamlıklarla örtülü ada yollarının tek vasıtası faytonlardır. Mevsim boyu, bilhassa tatil günlerinde koylar ve plajlar özel yat ve motorların, yelkenli teknelerin çekici duraklarıdır. Şehirden gelen deniz vasıtalarından ilk görülen konik siluetli Hayırsız Ada ve İkinci Yassı Ada da yerleşim yoktur. İlk durak Kınalı Adanın etrafı açık plaj olup arkasındaki koy ile meşhurdur. Burada yük arabaları dışında faytonlar çalışmazlar. Sahildeki modern küçük camii, eski, güzel konakları dikkat çeken yerlerdir. Kınalıdan sonra kayalık sahilleri ile Burgaz adası yer alır. Her adada bulunan Yelken ve Su Sporları kulüplerinin ilki ve meşhuru buradadır. Roman yazarı Sait Faik Abasıyanık adada yaşarken yaşadığı ev müzeye çevrilmiş ve uğrağı, gün batımı ile şöhretli Kalpazan Kaya mahalli meşhur bir kafe olmuştur.Heybeli yönünde, şeklinden dolayı adlandırılmış, özel Kaşık Adası yer alır. Heybeli Ada ikiz tepeleri arasında Deniz lisesi üst binası bulunurken öndeki diğer tepe üzerinde, çamlık içerisinde halen öğrenim yapılmayan Rum Ruhban Okulu ilk görülen büyük yapılardır. Ada iskelesi yanında Deniz Lisesi sahil boyu uzanır. Lokanta ve çayhaneler diğer yöndedir. Yerleşim alanlarının arka cephesinde çok güzel bir koy ile, Kaşık Adasına bakan tarafta halk plajı ve Deniz kulübü tesisleri ile arkasında meşhur Değirmen Burnu piknik alanı bulunur. Tepeleri çevreleyen yollarda, çamların içerisinde güzel ve manzaralı yürüyüş güzergahları adayı dolanır. Ada okullar ve sanatoryum tesislerinden dolayı kış aylarında da nispeten hareketlidir. Yıl boyu açık Halki Palas Oteli 19 yy. ortalarında beri servis vermektedir. 1995 yılında yenilenmiş ve tüm modern imkanlara kavuşturulmuştur.

Takım Adaların en büyüğü ve meşhuru Büyük Adadır. Fayton turu ile etrafı iki saate yakın bir sürede dolaşılabilir. Ancak bir saate dolaşılan yarım tur daha enteresandır. Halk plajlarından Heybeli Ada yönündeki Yörük Ali Plajı şahane bir koyda bulunmaktadır. Yanı başındaki Dil burnu mesire alanı ile tercih edilen güzel bir yerdir. İskele civarı kalabalık yerleşim bölgesinin aksine adanın güney tarafı ıssızdır. Buralardaki koylar teknelerin ziyaret yerleridir. Adanın üst sırtlarında harap halde bulunan 19 yy. eski oteli, belki dünyadaki en büyük ahşap yapı, ihya edileceği zamanın özlemi ile ayakta durmaya çabalamaktadır. Büyük Ada iskele civarı lokantaları, çayhaneleri ve dükkanları ile renkli ve hareketlidir. Yaz aylarında servis veren 4 oteli vardır. Güzel evler, bakımlı bahçeler eşsiz manzaralar Adaları gezenlerde unutulmaz anılar bırakır. Sonraki Sedef adası, sakinlerinin dışında gelenlere, plajı ile açıktır.

[değiştir]
NÜFUS
19. yüzyıl ortalarından beri artış göstermiştir. 1840 yılında Adalar nüfusu 1816 iken 1865 yılında 6000’e ulaşmıştır. Adalardaki nüfus, değişik zamanlarda yapılan sayımlara göre şöyledir:

1927 - 11691
1950 - 15405,
1960 - 19834,
1970 - 17600,
1980 - 18232
Adalar, özellikle yazları yoğun bir iç turizm hareketine sahne olmakta ,bu nedenle de nüfus yaz mevsiminde önemli artış göstermektedir. Nüfus yazın, kış mevsimine göre 10 katına yakın artmakta , hafta sonlarındaki artış, bunu da geçmektedir. Evler, daha çok yazlık (ikinci ev) olarak kullanılmaktadır.Yerleşik nüfusun bir bölümü İstanbul’da çalışmakta ve vapurla günübirliğine kente gidip gelmektedir.

2000 Sayımına göre 18232 olan nüfus, yaz aylarında Nisan ve Mayıs’tan itibaren artarak, Temmuz-Ağustos aylarında Büyükada 65.000 (Sedefadası dahil), Heybeliada 45.000, Burgazada 15.000 ve Kınalıada 25.000 olmak üzere, toplam 150.000 civarına ulaşmakta, bu nüfusa hafta içi günlerde 20-30 bin, hafta sonları ve tatil günlerinde ise 70-100 bin civarında günübirlik ziyaretçi eklenmektedir.

[değiştir]
MİMARİ
Adalar’da yerleşmeler genellikle doğu, kuzey, batı yelpazesi içindeki yamaçlardadır. Dönemin sivil mimari örneği olan ev, konak ve köşklerin çoğu, xıx. yy’ın ikinci yarısından başlayarak Adalar’a yerleşenlerce yaptırılmıştır.

Lale Devri’nde güzel sanatlarda görülen batı eğilimi xıx. yy’da batılılaşma sürecinin hızlanmasıyla mimariyi de yoğun biçimde etkilemiştir. Bu etkilenme sivil mimariyi de kapsayarak ahşap ev, köşk ve konaklara da yansımıştır.

Batı eğilimli üslupların kimisi yalın, kimileri de birbiriyle karışmış olarak Ada evlerinde de görülmektedir. Adalar’da o dönemde tüm dünyaya egemen olan seçmeci (eklektik), Neo-Barok, Neo-Gotik, Neo-Grek, Ampir ve Neo-Klasik üsluplar yanında Anglo- Sakson karakteri yansıtan ahşap, sütunlu (koloniyal) konak ve köşkler de yapılmıştır.

Osmanlı’nın son döneminde, İstanbul’da olduğu gibi Adalar’da da çoğunluğu yabancı (özellikle İtalyan kökenli) mimarlar ile, Rum ve Ermeni kökenli mimar ve kalfalar çalışmıştır. Ada evleri de, o dönem İstanbul evlerinin bu genel ve ortak üslup özelliklerini yansıtır. Kimi köşkler de yaptıranın özel beğenilerine göre biçimlenmiştir. Böylece, o dönemin yaygın üsluplarına, İngiliz,mimarisinden esinlenmiş, Büyükada Çankaya Caddesinde ki kırmızı tuğlalı ve kuleli Mizzi Evi ile Nizam Köprüsü mevkiindeki kırmızı tuğlalı İngiliz Johns’un evi (şimdi sıvanmıştır) gibi konak ve köşkler de katılmıştır.

Köşkler genellikle bahçe içinde 2-3, bazıları 3-4 katlıdır. Üst katlarda açık ya da kapalı çıkmalar, zengin balkonlar bulunur. Yerleşimin yoğun olduğu kesimlerde ise tek ya da iki katlı, bitişik nizam, kimi çıkmalı, kimi yalın, küçük, gösterişsiz, geleneksel Türk evi planında yapılara da rastlanmaktadır.

Ada evleri, konakları ve köşkleri, ahşap, kagir, ya da ikisinin karışımı yapılardır. Bunlar, geleneksel iç sofalı (karnıyarık tipi) ve orta sofalı Türk evi planında ya da bunların bozulmuş biçimlenmeleridir. Dış yüzeyler mimar ya da kalfanın beğenisine göre, dönemin etkin üsluplarında çok yoğun ve zengin süslemelidir. O dönemde tüm İstanbul’da olduğu gibi Ada evlerinde de ahşap gereç olarak Romanya kerestesi, kagir bölümlerde ise Sedefadası ve Büyükada taş ocaklarından çıkarılan taş ile harman tuğlası kullanılmıştır. Ayrıca bahçe kapı ve parmaklıkları dökme demirden dantela gibi işlenmiştir.