PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : üsküdar


Fırtına_
02-19-2009, 10:28
Coğrafi Konum
Üsküdar, Marmara Denizi ile İstanbul Boğazı sularının birleştiği yerde Kocaeli Yarımadası'nın ucunda Kadıköy, Beykoz ve Ümraniye ile sınır iki yakası tepelerden oluşan derin ve denize açık bir vadi içinde kurulmuştur. İlçenin yüzölçümü 36 km²'dir. Üsküdar toprakları doğudan batıya doğru geniş sırtlar ve tepeler halinde hafif eğimlerle kıyıya yaklaşarak İstanbul Boğazı'na iner. Ülke turizminin önemli merkezlerinden birini teşkil eden tepelerinden Büyük Çamlıca Tepesi (Sefa) denizden 268 metre, Küçük Çamlıca Tepesi ise 229 m. yüksekliktedir. Kırsal yerleşmesi olmayan Üsküdar İlçesi, 52 mahalleden oluşur.1918 ve 1924’de ayrı vilayet yapılan Üsküdar, 1926’daki yönetsel düzenlemeler sırasında ilçe yapılarak İstanbul Vilayeti’ne bağlanmıştır.

Kıyı şeridi genellikle dardır. İskelelerin bulunduğu kamuya açık alan dışındaki kıyı şeridi ya denize dik ya da özel yapılarla kapatılmış şekildedir.

İklim yönünden Marmara Bölgesinin karakteristik özelliğini gösterir. Bir yandan Marmaranın ılıman havası öte yandan Balkanlardan gelen soğuk hava,ilçemizi etkisi altında bulundurur. Yazları sıcak ve kurak,ilkbahar,sonbahar ve kış ayları ise genelde yağmurlu geçer. Yıllık ortalama sıcaklık 15 derecedir.Yıllık ortalama yağış miktarı m² başına 650-700 kg dır. Nem oranı yüksektir. Ortalama nispi nem % 75 tir.

[değiştir]
Tarihi
M.Ö. 7. yüzyılda bir Grek kolonisi olarak kurulan Halkedon’un (Kadıköy) iskelesi ve tersaneleri, bugünkü Üsküdar’ın yerleştiği alanda bulunur ve buraya Hrisopolis (Altın Şehir) denirdi. Yörenin bu adla anılması çeşitli biçimlerde yorumlanmaktadır. Pers işgali sırasında Anadolu Yarımadası’ndaki kavimlerden ve halktan vergi olarak toplanan altınlar buradaki hazinelerde saklandığı için yöreye bu adın yakıştırıldığı söylenmektedir. Bir başka yoruma göre, Agamemnon’un oğlu Krizes kaçarak Anadolu’ya gelmiş ve Üsküdar’da öldüğü için şehir onun adıyla anılmıştır. Kimileri de, günbatımında evleri karşı yakadan yaldızlı gibi göründüğü için Üsküdar’a Altın Şehir adının verildiğini söylemektedir.

Üsküdar adıysa, kimi kaynaklara öre Farsça “ulak” anlamına gelen “Eskudari”ten türemiştir. 1471’de Vezir Rum Mehmed Paşa tarafından yaptırılan ve Paşa’nın adını taşıyan Tabhaneli Cami ve Türbe ile, günümüze ulaşamamış olan medrese ve hamamın yanı sıra başta Kızkulesi, olmak üzere Üsküdar’da birçok tarihi eser bulunmaktadır.

Hrisopolis M.Ö.508'de Pers Kralı Darius'un egemenliği altına girmiş, M.Ö.410'da Atinalı Alkibiades'in zaferiyle sonuçlanan deniz savaşından sonra bu komutan kent çevresine sur yaptırmış ve Boğaz'dan geçen gemilerden taşıdıkları malların değeri oranında geçiş parası almıştır.Yazar Ksenophon, M.Ö.404 yıllarında On Binler'in hayatta kalanlarının, Asya seferi dönüşünde Karadeniz kıyısı yoluyla Hrisopolis'e geldiğini ve burada kaldıkları bir hafta boyunca ellerindeki ganimetleri bölge halkına sattıklarını anlatır. Büyük İskender ve ardıllarının zamanında Anadolu'nun kuzeybatısıyla birlikte Halkedon ve Hrisopolis de Küçük Frigya'nın sınırları içindedir. Arapların birçok kez kuşatma girişiminde bulunduğu Konstantinopolis'te karadan ve denizden gelen Müslüman askerlerin ilk hedefi ve karargahı Üsküdar olmuştur. Harunü'r-Reşid 782'de henüz halife olmadan Üsküdar önüne gelmiş ve her yıl burada kalmıştır. 783'de İmparatoriçe Eirene'nin ordusuna yenilince, 70.000 altın vermeye zorlandığı bilinmektedir. Öte yandan kaynaklar, Anadolu'nun Türklerce fethinden sonra Danişmendlilerden Turasan Bey'in Üsküdar'a kadar geldiğini, Alemdağı'nda bir kale yaptırdığını ve Bizanslılarla çarpışırken kalesinin önünde şehit düştüğünü yazmaktadır. Ne var ki, sözü edilen kaleye ait hiçbir ize rastlanmadığından, bu bilgi doğrulanamamaktadır. Bizans döneminde küçük bir kasaba olarak varlığını sürdüren Üsküdar, pek çok ihtilal girişiminde başlangıç noktası olmuş. Örneğin 963'de Nikeforos Fokas kendini burada Üsküdarimparator ilan ettirmiş ve iktidarı ele geçirmiştir. Öte yandan 1097'de Haçlı ordusu, ordugahını Üsküdar tepelerinde kurmuş, izleyen Haçlı Seferleri'nde de bölge, hep üs olarak kullanılmıştır.

Sultan Orhan da (hd 1324-1361) Bizans'ın Bitinya bölgesini aldıktan sonra, bu imparatorluğun kapısı sayılan Hrisopolis önlerine kadar gelmiş, bunun üzerine III. Andronikos, topladığı askerleri buraya göndermiş ancak yenilmiştir. Bir süre sonra Bizans Prensesi Teodora ile evlenen Sultan Orhan'ın 1348'de kayınpederi İmparator VI. İoannes Kantakuzenos'u ziyaret etmek için Üsküdar'a geldiği ve beraberinde bulunan ailesiyle saray halkının konaklaması için Marmara'ya ve Üsküdar'ın bugün de en vazgeçilmez simgelerinden sayılan Kız kulesi'ne egemen bir noktaya büyük bir otağ kurulduğu bilinmektedir. Sultan Orhan 1352'de Venediklilere yenildiği için, kendisinden yardım isteyen Ceneviz donanmasına destek amacıyla Kadıköy ve Üsküdar'a süvari kuvveti göndermiş, böylece Boğaz'ın bu kilit noktalarına yerleşerek bir anlamda İstanbul'un fethinden 101 yıl önce Kadıköy ve Üsküdar'ı ele geçirmiştir. I.Bayezid (Yıldırım) döneminde (1389-1402), İstanbul'da bulunan Müslümanların davalarına bir Müslüman kadı'nın bakması karara bağlanmış, böylece Türklerin egemenliği altında bulunan Üsküdar'da da bir kadı görevlendirilmiştir. Yıldırım Bayezid'in ölümünden sonra yaşanan Fetret Devri'nde Bitinya'daki yerler kaybedilince Türkler Üsküdar'dan uzaklaştırılmışsa da, I. Mehmed (Çelebi) tahta geçtikten sonra bu yerleri Bizanslılardan geri almış, böylece Türkler bölgedeki eski ticaret serbestliğine yeniden kavuşmuşlardır. İstanbul'un fethinden sonra II. Mehmed (Fatih), Üsküdar'dan kaçan Rumların yerine Anadolu'dan gelen Türkleri yerleştirmiştir.

Ancak Üsküdar'ın fetih sırasında 100 yıldan beri Türklerin elinde olması ve karşılaştırma yapmaya olanak verecek belgelerin bulunmaması nedeniyle, fetihten sonra nüfusunun ne kadar arttığını saptamak mümkün olamamaktadır. II. Mehmed döneminde İstanbul'un iskan bölgelerinin yönetsel açıdan 4 kadılığa ayrılmasıyla Üsküdar da bir kadılık olmuş ve Galata ile Haslar kadılıklarıyla birlikte Bilad-ı Selase adı verilen üçlüyü oluşturmuştur. 1471'de Vezir Rum Üsküdar Mehmed Paşa tarafından yaptırılan ve Paşa'nın adını taşıyan Tabhaneli Cami ve Türbe ile, günümüze ulaşamamış olan medrese ve hamam, Üsküdar'daki en eski Osmanlı yapılarındandır. Üsküdar'ın Osmanlı dönemindeki önemli bir özelliği de, her yıl Mekke ve Medine'ye gidecek hacı adaylarının oluşturduğu Surre-i Hümayun'un törenlerle buradan uğurlanmasıdır. Hacı adaylarını ve sultanın Mekke Şerifine gönderdiği armağanları taşıyan develerin oluşturduğu uzun konvoyun yola çıkması öncesinde düzenlenen törenler, Üsküdar'a büyük bir canlılık getirmiştir. Bir yandan da Üsküdar, yaşam yolculuğunun sona ermesiyle ilgili izlerle yüklüdür. Gerçekten de, daha 14. yüzyılda oluşmaya başlayan ve fetih sonrasında tümüyle Müslüman kabristanı haline gelen Karacaahmed Mezarlığı buradadır. Mezarlığa adını veren Bektaşi büyüğü Karaca Ahmed'in yanısıra, pek çok tarikat şeyhi, Üsküdar'da tekke kurmuştur.

[değiştir]
Nüfus
İlçenin nüfusu, 2000 genel nüfus sayımında yaklaşık 495.000.00 kişi olarak tespit edilmiştir.

[değiştir]
Tarihi Güzellikler
İç ve dış turizm açısından çok ilgi gören tarihi ve doğal kültür varlığı ilçede mevcuttur. İstanbul Boğazı, Çamlıca Tepesi doğal kaynaklardan bazıları olup ayrıca Beylerbeyi sarayı, her birisi Osmanlı İmparatorluk devirlerinin güzel sanat örneği 132 camii ve külliyesi ziyarete konu turizm merkezleridir.

Beylerbeyi Sarayı

Saray, Boğaziçi Köprüsü Anadolu Yakası Ayağı’nın yanında, Gümüş Yolu, Abdullah Ağa Caddesi’nin birleşiminde yer almaktadır.

Adile Sultan Kasrı

Bu kasır, Koşuyolu ve Altunizade arasındaki 354.000 metrekarelik Validebağ Korusu'nun ortasına kurulmuştur. Sultan Abdülaziz'in kız kardeşi Adile Sultan adına 1853 yılında yaptırılmıştır. Kasır bodrumu ile beraber 3 kattır ve bugün öğretmenevi olarak kullanılmaktadır.

Abdülaziz Av Köşkü

Bu köşk, Koşuyolu ve Altunizade arasında 354.000 metrekarelik Validebağ korusunun içindedir. Sultan Abdülaziz adına 1856 yılında yaptırılmıştır. Günümüzde izci müzesi olarak kullanılmaktadır.

III. Ahmet Çeşmesi

Üsküdar İskele Meydanı'nda bulunan, 1728 - 1729 yılları arasında tamamen mermerden yapılmış olan meşhur çeşme, günümüzde yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgisini çeken önemli eserlerdendir.

Çamlca Kasrı
Fethi Paşa Korusu
Büyük Çamlıca Korusu
Cemil Bey Korusu (Nakkaştepe)
Kandilli Korusu
Kız Kulesi
Mihrimah Sultan Camii

Kanuni'nin kızı Mihrimah Sultan tarafından, iskele karşısında 1547 tarihinde inşa edilmiştir. Son cemaat yerinin önünde, iki yüzlü ve 20 musluklu som mermerden yapılmış şadırvan, kesme taşlardan yapılmış tek şerefeli iki minare ilgi çekicidir.

Şemsi Paşa Camii

İskele yanında adını verdiği meydanın yanındadır. 1580 tarihinde, Kanuni'nin veziri Şemsi Paşa tarafından, Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Mimar Sinan'ın eseri olduğu için, ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir.

Ayazma Camii

Kız Kulesi karşısındaki hakim tepede, III. Mustafa tarafından, annesi ve kardeşi adlarına 1760 yılında yaptırılmıştır. Avlunun sol köşesindeki eşsiz güzellikteki çeşme, ziyaret edenlerin ilgisini çekmektedir.

Valide Sultan Camii

Üsküdar Doğancılar mevkiinde, III. Ahmet tarafından annesi adına 1710 yılında yaptırılmıştır. Mimar Sinan tarafından yapılmamasına rağmen mimarisindeki benzerlik yönünden dikkat çeken bir eserdir.

Çinili Camii

Cami 1640 - 1641 tarihinde Kösem Sultan tarafından yaptırılmıştır. Nuh Kuyusu'nda bulunan cami, nefis çinilerinden dolayı ziyaretçi akınına uğramaktadır.

Büyük Sinagog

Kuzguncuk'ta Kuzguncuk Caddesi üzerindedir. Museviler buraya "Yakub'ın evi" anlamında "Beth Yaakov" demektedirler. Musevi Cemaati tarafından yaptırılmıştır.

İlya Profiti Rum Ortodoks Kilisesi

Bu kilise, Üsküdar - Bağlarbaşı'nda Yenimahalle'dedir. 1831 yılında Sultan II. Mahmut'un müsaadesi ile yapılmıştır. Kilisenin vakıf mektebi ve düğün salonu vardır.

[değiştir]
Boğaz'dan Üsküdar
Boğaz'ın Üsküdar sahil başlangıcı olan Harem İskelesi'nden Salacak'a doğru yol almaya başladığınızda sol tarafınızda Kız Kulesi, sağ tarafınızda sahil yolu boyunca dizilmiş olan restoranları ve cafe - barları, Salacak sırtlarında otantik evleri ile Üsküdar, doyumsuz bir manzara oluşturur.Bu doyumsuz manzarayı seyretmek için Üsküdar İskelesi'nde bir mola verebilir, Mimar Sinan Çarşısı, Mihrimah Sultan Camii ve III. Ahmet Çeşmesi gibi tarihi eserleri görebilir, iskeleye yanaşmış olan teknelerde balık ekmek yiyebilirsiniz. Kuzguncuk İskelesi'ne doğru yola çıktığınızda, Fethi Paşa Korusu'nun denizi kucaklayan yeşilliği ile İskele Meydanı'nda tarihi İsmet Baba Restaurantı'nda deniz ürünlerini tadabilirsiniz. Boğaz Köprüsü'nün ayağına yaklaştıkça, Cemil Bey Korusu'nun büyüleyici manzarası ile baş başa kalırsınız.

Beylerbeyi İskelesi'ne yaklaşırken Beylerbeyi Sarayı'nın nefes kesen görüntüsü ile kendinizi bir anda tarihin derinliklerinde kaybolmuş bulursunuz. Gördüğünüz güzellikleri içinize sindirebilmeniz ve karşılaşacağınız yeni güzelliklere hazırlıklı olabilmeniz için Beylerbeyi İskelesi'ndeki deniz ürünleri restoranları iyi bir fırsat olacaktır. Daha sonra yolunuza devam ettiğinizde, tarihi Çengelköy İskelesi ve Kuleli Askeri Lisesi'nin büyüleyici manzarasının üzerinizdeki etkisi kaybolmadan Vaniköy İskelesi'ne ulaşırsınız. Değişik mimarisi ile dikkat çeken yalıların görüntüsü eşliğinde, Kandilli İskelesi'nde Üsküdar turunuz son bulur.