PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Ailedeki Stres Etkenleri ve Çocuk


Kalpsiz_
12-27-2007, 15:08
Ailedeki Stres Etkenleri ve Çocuk
Çocuklarda dahil olmak üzere yaşayan her canlıyı psikososyal stres etkenleri etkiler. Zaten stres etkeninin bir insanı etkilememesi durumunda da normal bir psikolojik yapıdan bahsetmek zor olur. Bu etkilenme her bireyde az veya çok değişik şekillerde görülür. Çocuğun yetişmesinde ve hayata adım atmasında birincil , en önemli ve vazgeçilmez basamak olan aile ortamı da çocukların psikososyal gelişimini direk olarak etkiler. Aileyi etkileyen her türlü olayın çocukta büyük veya küçük bir etkisini görmek mümkündür. Aile ortamını yaşayan bir organizma olarak kabul edebiliriz.
Nasıl ki kişinin bir organı hasta olduğunda bütün vücüdu etkilenir ve işlev kaybına uğrar , aynı şekilde aile üyelerinden birinde ki bedensel veya ruhsal sorun veya onu etkileyen stres etkeni de ailenin ve aile üyelerinin işleyişini , psikolojisini ve yapısını etkileyecektir. Bu etkilenme sonucunda aile ile birlikte aile içindeki her bireyde yakın veya uzak gelecekte bazı etkilenme belirtilerinin görülmesi kaçınılmazdır.
Şunun altını çizmek gerekir ki aileyi oluşturan temel unsurlar olan Anne ve babanın çocukluk dönemindeki durumları ,hayatları boyunca karşılaştıkları olaylar ,şu an ki kişilik yapıları , eğitim durumları , çevre şartlarından etkilenmeleri , toplumsal statüleri gibi bir çok konu ailenin bu gününü ve geleceğini her konuda etkileyecektir. Yani bir anne babanın küçükken başından geçen bir hadise veya anne babasından devamlı olarak gördüğü davranış tarzı onun stres etkenine karşı cevap durumunu aynı zamanda çocuğuna karşı uyguladığı eğitimi veya gösterdiği tepkiyi etkiler. Bununla birlikte bir ailenin şu anki durumunu ve stres etkenine karşı gösterdiği cevabı tam olarak değerlendirmek için onun geçmişindeki etkenleri hesaba katmak yerinde olur. Basit bir örnek verelim anne babanın çocukken karşılaştığı örnek olarak bir ölüm olayında ,kendi anne babalarının tepkisi onun şu an aynı olay karşısındaki tepkisini belirler veya etkide bulunur. Bu örnekleri sonsuza kadar artırabiliriz. Anne babanın hayatında karşılaştığı her olay onların şu anki durumuna gelmesine ve kişiliğinin şekillenmesine negatif veya pozitif bir katkı sağlamıştır. Aynı zamanda aynı aile içerisindeki her bir çocuğun şu anki hemen her konudaki iyi veya körü yönde etkilenmeleride onların ileriki dönemde durumlarını belli edecektir.
Sonuç olarak stres etkenlerinin , strese anne babanın verdiği cevabın , stres etkeninin süresinin , destek faktörlerinin , stres sonucunda ailenin aldığı konumun çocuğun gelişiminde kesin bir etkisi vardır. Bu çocuk isterse anne karnında bir çocuk olsun veya 6 aylık çocuk olsun hiç fark etmez. Bu stres etkenlerinin kısa ve uzun vadede bir çok etkisi olacaktır , anne babaya düşen görev bu etkilenmenin negatif etkenlerini en aza indirmesi , hatta bu stres ortamında bile çocuğu adına kazanımlar sağlamasıdır.
Stres etkenlerini sıralayacak olursak ( herhangi bir aile üyesini veya bütün aileyi etkileyen ) : Bir yakın yada arkadaş ölümü , taşınma , ayrılık , boşanma , göç , ekonomik zorluklar , bedensel hastalıklar , tabii afetler ,sosyokültürel sorunlar , cinsel yada fiziksel istismar , ebeveynlerde ki madde bağımlılığı , çocuğa yeterli ilgi sevginin verilememesi , çocuğun sağlık bakımının yapılamaması ,çocuktaki zeka sorunlarına paralel olmayan ondan aşırı beklenti içinde olma , işsizlik , yeni bir iş , ebeveynlerin işyerinde terfi olması ( iş yoğunluğunu ve başarı kaygısını artırarak çocuğa olan ilgiyi azaltabilir) , yeni bir kardeş doğumu , toplumu etkileyen stres faktörleri , suça bulaşma ve sabıkalı olma , ikincil evlilik , anne babanın aşırı koruması ,çocuğu çok aşırı kontrol , okur yazar olmama , okuldaki şiddet olayları , okul sorunları , eğitim sistemi ile ilgili sorunlar , vb.
Aileyi etkileyen stres etkenleri sonucunda anne babanın etkilenmesi ve bazı psikolojik sorunların oluşması olağandır. Aslında her bir stres etkenine karşı farklı bazı belirtiler oluşmasına karşın genel olarak anne babada oluşabilecek belirtiler şu şekilde sıralanabilir :Anne babada depresyon , hayata karşı isteksizlik , kendi bakımında azalma , iş motivasyonunda azalma , ailesine olan ilgide azalma , uyku ve iştah değişiklikleri , konsantrasyon düşüklüğü , çabuk sinirlenme , tahammülsüzlük , çocuklarının sevgi ve duygusal ihtiyacını karşılayamama , yalnızlığa eğilim , sosyal çevrelerinde uyumsuzluklar , halsizlik , yorgunluk , madde bağımlılığına eğilim ,ailesine ayrılan vakitte azalma vb gibi bir çok belirtiyi anne baba gösterebilir. Anne babadaki bu değişikliklerin muhakkak olarak işleyen aile yapısına , o ailede yaşayan bireylere ve elbetteki çocuklara çok önemli etkileri olacaktır. Bu etkileri kısa vadede ve uzun vadede etkiler olarak ikiye ayırabiliriz. Bu konu çok ayrıntılı olduğundan başka bir zaman bu konuyu ayrı bir başlık altında incelemek istiyorum.
Çocuklarda görülen belirtileri ise şöyle sıralayabiliriz: Okul başarısında düşme , arkadaş ilişkilerinde sorunlar , sosyal aktivitelere karşı ilgisizlik , kendi özgüveninde azalma , tahammülsüzlük , çabuk sinirlenme , çok fazla uyuma veya uykusuzluk , iştahda artma veya azalma , olayları olumsuz değerlendirme , yalnızlığa eğilim , alınganlık ta artış , karşı gelme , riskli davranışlar , madde kullanımına eğilim , herşeyden çabuk sıkılma , sevdiklerinin başına bir şey gelecek korkusu , içe çekilme ve sessiz sakin olmayı tercih etme ,okula gitmek istememe , konuşmaya ve etkileşime isteksizlik , sese ve olaylara karşı aşırı uyarılma , öfke patlamaları , aşırı hareketlilik görülebilir
Çocuklarda olabilecek psikiyatrik durumları ise , Depresyon , travma sonrası stres bozukluğu , altını ıslatma (tuvalet kontrolünü sağlayan çocukta tekrar kontrol kaybı olabilir veya yaşına uygun tuvalet kontrolünü sağlayamama ) ve kirletme ( büyük tuvaletini gece veya gündüz kaçırma ) , tik bozuklukları , kekeleme , konuşma bozuklukları , davranış değişiklikleri ( parmak emmeye başlama , çocuksu davranışlar vb. ) , reaktif bağlanma bozukluğu , dissosiyatif bozukluklar , kaygı bozuklukları ,uyku bozuklukları vb.
Yapılması gerekenler ( her yaş için farklı olmak üzere genel yaklaşım olarak )
1- Stres etkeninden çocukları mümkün olduğunca korumaya çalışmak
2- Anne babanın bu durumdan etkilenmeleri durumunda vakit geçirmeden psikiyatrik yardım almaları 3- Çocuğa yönelik sevgi ve destek mesajlarının artırılması
4- Okul ve öğretmen ile işbirliğinin sağlanarak onların çocuğa yönelik ilgi ve desteğinin artırılması
5- Bu dönemde gelişebilecek madde bağımlılığı , riskli davranışlar olarak çocukların durumlarının takip edilmesi
6- Anne babanın mümkün olduğunca çocuğu ile yakınlık sağlayarak onun kendini ve duygularını ifade etmesine zemin hazırlamaları
7- Çocukta görülebilecek davranış değişiklikleri ve yukarıda sayılan belirtilerin fazlalığı durumunda gerekli psikiyatrik müdahalenin vakit geçirmeden yapılması
8- Çocukların bu dönem için mümkün olduğunca sosyal aktivite yönünden desteklenmeye çalışılması 9- Dinlenmeye ve stres ortamınının etkisini azaltan faaliyetlere ailenin tamamının katılması
10- Çocuğun motivasyonunu ve moral durumunu artıracak kişilerle sık sık görüştürülmesi
11- Uzun dönemde stres etkeninin etkileri açısından uyanık olmak
12- Çocuğa gösterilen hoşgörü sınırlarını bu dönem için (stres etkeni geçene kadar) artırmak (bu arada uygunsuz olarak görülen davranış problemleri konusunda dikkatli olmak )
13- Çocuğun olaylar karşısındaki duygusal ifadelerine değer vermek ve onları bazı konularda doğrular çerçevesinde rahatlatmaya çalışmak
14- Çocuğa ayırılan vaktin artırılarak ona olan desteğin her iki ebeveyn tarafından olmasını sağlamak 15- Daha önceden tahmin edilebilen stres etkenleri için önceden bazı tedbirleri almak ve çocukları bu olaylara hazırlamaya çalışmak
BAŞARILI ANNE-BABA ÇOCUK İLİŞKİSİ

Ana-baba, çocuklarını eğitirken öncelikle gelişim evrelerini bilmeli ve çocuklarının içinde bulunduğu gelişim dönemini tanımalıdır. Başka bir deyişle,çocuklarını tanıyarak işe başlamalıdır.
Ana-baba,çocuklarının kendi modelleri olmadığı gibi,kardeşlerinden ve arkadaşlarından farklı,bağımsız,kendine özgü zeka ve kişilik özellikleri olan bir birey olduğu gerçeğinden hareket etmelidirler.
Anne ve babanın çocuklarına , “uygun olan davranışı” ya da neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğretebilmeleri için,gerek kendi aralarında gerekse çocuklarına yönelttikleri davranışlarında dengeli,tutarlı ve kararlı olmaları gerekir.
Anne-babanın güvenli bir çocuğa sahip olabilmeleri için,önce kendilerine,sonra birbirlerine,ardından da çocuklarına güvenmeleri gerekir.
Anne-baba çocuğundan yaşı ve yeteneklerine uygun isteklerde bulunmalı,çocuğu hayal kırıklığına uğratacak,yaşının üstünde beklentiler içine girmemelidirler. Çocuğun ilgi ve yeteneği onun yönlendirilmesinde esas alınmalı,ana-babanın tutkuları dikkate alınmalıdır.
Anne-baba öncelikle çocuğunu bağımsız bir birey olarak kabul eden,ona sevgi ile yaklaşan ve olumlu ilişki kurmaya çalışan kişiler olmalıdırlar. Bilinmelidir ki,sevgi temeline dayanan eğitim,sağlam ve başarılı eğitimdir.
Anne-baba,soyut düzeyde uyarı yerine,somut düzeyde eylemi temel almalıdır.
Anne-baba öyle bir ortam hazırlamalıdır ki,çocuk sanki her zaman anne ve babası yanındaymış gibi kendini güvenli ve hiç yanında değilmiş gibi özgür hissetsin.böyle bir aile ortamı çocuğun kendine özgü anlayış ve düşüncesini ifade etme olanağı sağlar. Buna karşın sağlıksız bir aile,çocuğun nasıl algılaması,düşünmesi ve davranması gerektiğiyle ilgilenir. Çünkü bu ana-baba için,çocukları belirli bir kalıba sokmak,onu bağımsız olarak gelişmesinden daha önemlidir.
Anne- baba,çocuğunun kişiliğine saygı duyan,benlik saygısı üstün kişiler olmalıdır ki,çocuklarının benlik saygısı da üstün olabilsin.anne-babalar kendi kendini yönetebilen bireyler yetiştirmek için gerekli psiko-sosyal ortamı hazırlamalıdırlar. Bunun için de aşırı koruyucu yaklaşımdan kaçınarak çocuğun kendi kendini yöneten bir birey olmasına fırsat verilmelidirler.
Kısacası,anne-baba,çocuğa sevgi veren,girişim yeteneğini ve özgüvenini kazanabilmesi için onu destekleyen kişiler olmalıdırlar. Çocuğa yeterli düzeyde desteğin sağlandığı bu ortamda anne-babanın sağladığı disiplin ve eğitimin nitelikleri olumludur.Çocuğun istemi hiçbir zaman engellenmez. Aşırı davranışları anlayışla karşılanır ve yumuşak bir biçimde düzeltilir. Böyle bir esnek ortamda çocuk ,cesaretli ve topluma uyumlu bir insan olarak yetişir. Yaşamını yapıcı çabalar üstüne kurmayı öğrenir.
İdeal anne-babayı tanıtmak zor olmakla beraber başarılı anne-babalar ,çocuğun ihtiyaçlarını sezen,onlara uygun yanıtlar veren,aşırı hoşgörülü veya katı olmayıp ,çocuğa karşı esnek bir yaklaşım içinde olan ,davranışlarında belirli bir kararlılık ve devamlılık sağlayan,karşı çıkmadan önce her zaman çocuğunun isteklerini dinleyen anne-babalardır.
Yine başarılı anne-babalar,çocuğunun kendi kendisini denetlemesini ya da iç denetim demek olan ahlak gelişimine ortam hazırlayan,çocuktaki sorumluluk duygusunu geliştiren,olayların sonuçlarıyla onları başbaşa bırakan,onlara hak ve özgürlüklerinin sınırını öğreten,çocuklarına korku silahını çevirmeksizin,kendi kendilerini disipline eden ve düşüncelerini özgürce anlatabilen birer birey olarak yetişmelerine imkan hazırlayan kimselerdir.


Yapılan kaynak taramaları sonucunda bu araştırmada şu sonuçlara ulaşılmıştır.

 Anne-baba arasındaki ahenkli ilişki cocuktaki kararlı ve iyi gelişmiş bir kişiliğin gelişmesinde önemli rol oynar. Ebeveynler arasındaki karşılıklı çatışmalar çocuğun kişiliğinde kötü bir şekilde yerleşir.

 Çocuğun anne ve baba tarafından sevildiğini hissetmesi normal bir kişiliğin gelişmesi için gereklidir. Ailede çocuğa uygulanan disiplin şahsiyet gelişmesinde etkilidir.

 Genellikle kardeşler arasındaki ilişki, aile üyeleri tarafından rekabete doğru yöneltilirse çocuğun şahsiyetinde bazı düzensizliklere sebep olur.

 İnsanın doğuştan ve sonradan kazanılan statüleri ile bunlara bağlı olan aktif halin, fonksiyonlara yönelik olan sosyal rolleri, vaziyet alışları üzerinde yükselen davranışları şahsiyetin temellerini oluşturur.

 Fert, sosyal davranışa uygun olarak insani davranış kazandığı zaman, şahsiyetini elde eder. Yani toplum içinde bir şahıs olur.

 Bireyin yaşamında sosyal statüsünün gereği yaptığı roller bireyin şahsiyet kazanmasında etkilidir. Şahsiyet kısmen rollere göre yapılanır.

 Sosyal rollerin niteliklerini ve rol bozukluklarını ve çatışmaları dikkate alınca, rollerin şahsiyet bozukluklarını hem etkeni hem de sonucu olmaktadır. Rol çatışmalarında ya uyum göstererek şahsiyetinin geliştirir yada kaçarak kendini yok edecek davranışları sergiler.

 Herkes kültürel faktörlerin ve tabii faktörlerin emirlerine itaat etmekle mükelleftir. Birey nasıl, ne zaman ve nerede öğrendiğinin farkına varmadan doğum yoluyla katıldığı kültür muhtevasının şahsiyetinden bir parça olarak görmeye başlar.

 Kişinin sosyal şahsiyetinin oluşturan şey, içinde bulunduğu kültürde oynadığı bütün rollerin tümünde şahsiyet bir kültür içinde ve o kültürden mutlaka bir şeyler alarak oluşmaktadır.

 Birey toplum ve kültürün çeşitli etkilerinin birbirinden ayırarak, değerlendirerek, koordine ederek, bütünleştirerek, kabul veya reddederek kendine göre bir şekil verir. Böylece bireyde kendine has bir şahsiyet gelişir. Şahsiyetini yani kendini tanıyan ve kendisi gibi olan insanlarla benzerliklerini farkeden bir kimse, yaratıcı olarak bir ferdiyet kazanır.

 Bireylerin şahsiyetleri dinamik, ama unsurları uyumlu bir bütün olmalıdır. İnsan şahsiyetinin çeşitli unsurları arasındaki uyumsuzluklarda şahsiyetin bütünlüğünü parçalar, onu iç huzursuzluğa, toplumsal hayattan sapmalara sürüklemektedir.

 Şahsiyette , kişinin özelliklerinden çok özel çevre şartları altında ne planlayıp ne yapabildiği önemlidir.
 Çocuk ilk resmi şahsiyet olarak öğretmenini görür. Öğretmen ilk model tiptir. Şahsiyetin gelişmesinde okul ve öğretmen önemli bir etkendir.

 Eğitimden sonra, meslek çevresi ve iş hayatıda sosyal hayata uyum sağlamada ve şahsiyeti pekiştirmede önemli rol oynamaktadır. Kişinin mesleği şahsiyetin en önemli boyutudur.

 Çocuğun aile muhiti içindeki ilk tecrübeleri şahsiyetin gelişimine şekil veren sosyal tesirlerin en başında gelenidir. Aile en etkili eğitim kurumu olarak çalışır. Kişilik aile ortamında gelişir. Aile, çocuğuna bir şahsiyet kazandırmak ister bunun için yegane yol anne ve babanın çocuğa iyi örnek davranışlarda bulunmalarıdır. Erkek babasını, kız ise annesini gözlemleyerek anne ve babalık üzerine bir şahsiyet geliştirir.

 Aile sosyal şahsiyet gelişmesinde toplum ile yakın çevre arasında bir ara değişken olarak etkide bulunur. Aile, şahsiyet oluşturmada temel sosyal kurumdur.

 Aile içindeki çocuk, adetlerin, geleneklerin, örflerin, tavırların, kıymet hükümlerinin cemiyetçe kabul edilmiş örneklerini öğrenir.

 Aile şahsiyetlerin ahenkleştirilmesine dayanmak suretiyle, çok daha yüksek ölçüde şahsi bir yapı haline gelmektedir.

 Günümüz ailesi, şahsiyeti geliştirici, şekillendirici, terbiye edici rolü ile önemli ölçüde güç kazanmaya yeniden başlamıştır. Çünkü, aile tekrar temel bir alt kurum olarak toplumun üst kurumlarının desteklemekte, beslemekte olan bir “güç merkezi” olmuştur.

 Çocuğa ideal toplum kurallarına göre değil, yaşadığı topluma uyumunu sağlayacak şekilde terbiye etmek gerekir. Terbiyede gaye topluma uyabilen aktif bir kişilik geliştirebilmektir.

 Aile hiç şüphesiz ferdin sosyal şahsiyetini geliştiren tek kurum değildir. Ailenin yanında, çocukların oyun grupları, komşular ve her şeyden önce okul ve meslek çevresi yer almaktadır.

 Aileler kültür unsurlarının taşıyıcıları olduklarına göre, şahısların şahsiyetlerinin geliştirecek ve kültüre katkıda bulunacak bir ortama sahiplerdir.