PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Zengin olmak mı istiyorsunuz?


Fırtına_
02-08-2009, 12:45
Zengin olmak mı istiyorsunuz? O halde bir daha düşünün !

Öyle ya ! Her yıl bir sürü insan yılbaşlarında milli piyango bileti alır. Amaç kısa yoldan zengin olmak ve hayatının sonuna kadar istediklerini satın alabilmektir. Ya da sayısal loto, on numara vb. daha bir çok saçma sapan talih oyunlarına o kadar çok kafa patlatılır ki adeta o işin profesörü olurlar bazıları. Kimisi de at yarışı ve iddia oynar. Ve son zamanlarda internet üzerinden oynanan türlü bahisler, kumarlar. Hepsinde amaç kısa yoldan zengin olmaktır aslında.

Peki sizce insanı zengin olma özlemine iten sebep nedir ? Sprite reklamlarındaki sloganı gerçekleştirme isteği mi ? Hani şu daha fazlasını iste denilen? Yoksa dünyaları versen de kendisine, yine de başka bir dünya isteyebilecek olan tatminsizliği mi ? Hayata maddi olarak zengin gelenleri gözünüzün önüne getirmenizi istiyorum. Ne görüyorsunuz ? Daha çok hayır işleri yapıp, ülke kalkınmasını sağlayan, istihdamı sağlayan ve insanların insan gibi yaşamalarına büyük oranda destek olan bir görüntü mü geliyor aklınıza, yoksa bodrum sahillerinde güneşlenen, lüks araçlara binen, çalışanlarına verirken adeta cebindeki akrep bahanesiyle elini cebine sokamayan bir işadamı görüntüsü mü geliyor ? Soru ne kadar da zor değil mi ? Kimilerinizin bu soruya e biraz ondan biraz bundan dediğini duyar gibi oluyorum. Peki siz olsanız ne yapardınız ? Yani bir an olsun gözlerinizi kapatın ve büyük ikramiyeyi sizin kazandığınızı düşünün. Şimdi de o ikramiyeden kazandığınız bütün paraların banka hesabınıza yattığını düşünün veya askerdeki oda arkadaşlarımdan birisinin yaptığı gibi yatağınızın üzerine battaniye şeklinde dizdiğinizi düşünün. Ya da o paraları boş bir havuza atın ve o havuza atladığınızı düşünün. Aman ha ! sakın boğulmayın. Malum para havuzu öyle bildiğiniz havuzlara benzemeyebilir. Evet tüm bunları hayal edince yüzünüzde bir gülümseme oluştu değil mi ? Bir tebessüm ve mutlu olma hali var sanıyorum ki suratınızda. Hem zaten siz fakirlere yardım da yapacaktınız zaten. İyi de oldu bu kadar para kazandığınız. Hadi hayırlı olsun. Şimdi de gözlerinizi açın ve o para banka hesabınıza yattıktan sonra nasıl değerlendireceğinizi gerçekçi olarak düşünün. Yok yok öyle gerçekten havuz yaptırmanıza gerek yok. Samimi olarak o parayla ne yapacağınızı en ciddisinden düşünün. Hiç planınız var mı ? Yoksa aman çıksın da ben yapacağımı bilirim deyip gülüp geçiyor musunuz ? Şimdi kendinizi ne kadar da mutlu hissettiniz değil mi ? Az önce size büyük ikramiyeyi kazandırdım ve sonra da para dolu bir havuzda yüzmenizi beraberce izledik. Şimdi duyduğunuz heyecanı ve gülümsemeyi not edin. Şimdi ne kadar da mutlusunuz değil mi ? Hiç sahip olmadığınız bir para bile sizin gülümsemenize neden oldu. Oysa o para size çıksa daha ne yapacağınızı bile bilmiyorsunuz. Yani siz belki de zengin olacağınızı hiç düşünmediğiniz için bununla ilgili bir hayal bile kurmadınız sanırım.

Şimdi gelelim sizi mutlu eden bu silsileye. Gülümsemenize neden olan mal, mülk, para, zenginlik özellikleri veya duygusu insanı neden mutlu eder sizce ? Başkalarından zengin olmak ve onları geçmek içgüdüsü müdür buna sebep ? Yoksa herkese hükmetme ve istediğini yaptırabilecek güce ve otoriteye erişmek mi ? Yoksa harcama güdünüzü tatmin edebilecek olmanın verdiği sevinç ve mutluluk mu bu ? Size zenginsiniz dediğimde yüzünüzdeki gülümsemenin nedenini hiç düşündünüz mü ? Sizi en çok mutlu eden neydi ?

Ülkemizdeki, hatta dünyadaki zenginlerin yaşamlarına baktığımda inançları veya dünya görüşleri ne olursa olsun üzerlerinde daima paranın egemen güç olduğunu gözlemledim. Her zaman birinci sırada para ve sonrasında iş. Belki de onların da zengin olmadan önce bir sürü hayalleri vardı. Belki fakirler için yardım yapacaklardı. Açları doyurup, fakir öğrencileri okutacaklardı. Evi olmayana ev, yemeği olmayana yemek götüreceklerdi. Ya da Allah için hayırlar işleyeceklerdi. Belki bütün bunları gerçekten düşündüler de. Belki bunları gerçekten yapabilen yiğitler de çıktı. Ama şuna inanıyorum ki sadece ülkemizde değil, hemen hemen bütün dünyadaki zengin yaşantılar aslında sadece toplumlar arasındaki sınıfın daha da açılmasına yardımcı olmuşlardır. Bugün dünyada yaşanan iklim değişikliklerinden tutun da , küresel ısınmanın temelinde bile zenginlerin daha az yatırımla daha fazla kazanma hareketleri yatar. Kendilerini biz istihdam oluşturuyoruz diye kandıran bu kişiler kendi fabrikalarındaki üretimleri çevreye ve doğaya bir saygı göstermeden, adeta çevreyi kirleterek yaparlar. Amaç ne kadar az yatırımla, ne kadar çok kazanılabileceği gerçeğidir. Sonra da karşımıza geçip utanmadan bir ülkedeki istihdamı sağlıyoruz. Aş ve iş veriyoruz derler ahkam keserek. Sırtlarındaki yük ve aldıkları vebal ne kadar da ağır aslında. Hiç birimizin hesabı belki de kolay olmayacak ama inanın sevgili dostlar zengin olanların elbette ki vebali ve hesabı daha çetin ve zor olacak. Çünkü nereden ve ne şekilde bile kazandıklarını bilmeden öyle haksız para kazananları ve öyle müsrif ve savurgan olanları var ki. Eğer bir gün zengin olursanız şunları kendinize sormalısınız. Ben sağlam iradeli biri miyim ? Kazandığım para ile istihdama yönelik olarak neler yapacağım ? Kazandığımı Allah yolunda harcayabilecek miyim ? Yoksa emekliliğimi ilan edip parayı son kuruşuna kadar yiyip, içip bitireceğim mi diyeceksiniz ?

Sevgili okuyucularım ! ben hiç zengin olmadım ve olmak ta istemiyorum. Evet belki birgün olmak istemiştim ama belki de 2 yıldır bunu istemiyorum. Zira bir dünya hayatına teslim olup onun şartlarını kabul edip ruhumu bir şeylerden uzaklaştırmak bana son derece korkutucu gelmekte. Kendi kısıtlı maaşımın bile hesabını nasıl vereceğimi düşünürken varsın uzak dursun mal, mülk, para. İnanın hepsi bunları isteyenlerin olsun ama ben istemiyorum. Zira hayatta bir gün varız ve bir gün yokuz. Rabbim hepimize hayırlı ve uzun bir ömür versin ama gerçekten paralı olmanın hesabı zor. Bugün paranın nereden ne şekilde kazanıldığını tespit etmek te zor üstelik. Ya bir yetimin hakkını yediysek farkında olmadan. Ne kadar zor değil mi ? Allah hiç kimseye taşıyamayacağı yük vermesin ? Evet yaşamamız için para kazanmamız gerekiyor ama hala zengin değilim diye sakın üzülmeyin. Zira zenginlik ancak yüzüklerin efendisindeki o minik hobbite’in taşıdığı yüzük gibi bir şey anlayana. Taşıması son derece güç. Son derece göz alıcı ama bir o kadar da iradeyi yoldan çıkarıcı. Ayrıca insanların gözlerini kamaştırıcı ve bir o kadar da insanın aklını başından alıcı.

Tarih dersi alanlarınız bilir. Ortaçağ avrupasında bir zenginler ve bir de halk sınıfı vardı. Bunlara soylular ve köylüler de denirdi. Soylular ülke yönetiminde her tür hakka sahipken köylüler adeta onların köleleri durumunda idi. Aynı olayı Hindistan’daki kast sisteminde ve islamiyet öncesi Araplarında da kölelik sistemi olarak görmek mümkündü. Aslında insanoğlunun dünyada yerleşik hayata geçip belirli medeniyetler kurmasından itibaren birileri hep yönetmiş. Kral olmuş, idareci, komutan ve asil olmuş. Birileri de onun boyunduruğu altına girmiş. Günümüzde ise modern anlamda süregelen bir kölelik yaşanmakta. Belki farkında olarak, belki de farkında olmadan insanlar çalıştıkları işyerlerinde, patronlarının veya çalıştıkları kurumun ekonomik olarak ayakta kalması ve daha çok para kazanması için bunların legal veya illegal tüm isteklerini yapmak zorunda hissetmişler kendilerini. Hatta çalışma saatleri açısından da öyle noktalara ulaşılmış ki ailelelere ayrılması gereken zaman işyerlerinde geçirilmeye başlanmış ve bu ailelerden yetişen çocukların da önemli bir bölümünde duygusuz, maddeci, sevgi bağından yoksun ana babaya itaat etmeyen, okul başarısı düşük kişilik formları ortaya çıkmıştır. Amaç işletmenin ayakta kalması ve çalışanların maaşlarının ödenmesi ve üretime katkıda bulunmak gibi gözükse de bütün ticari işletmeler için asıl amaç zengin diye tabir edilen işverenlerin hep daha fazlasını kazanmalarına yardımcı olmaktan başka bir şey değildir. Yani karşılıklı olarak al gülüm ver gülüm. Vermiyorsan çek git, yerine başkası bulunur mantığından hareketle insanın maddeye olan bağımlılığı artırılmıştır. Oysa bugün sanayileşmiş ülkelerdeki en büyük sorunların başında gençliğin içine düştüğü karmaşa yer almaktadır.

Bugün birçok gelişmiş ülkede gençler uyuşturucu, alkol, cinsellik batağına saplanmış ve maalesef bizim ülkemizde bu yolda hızla ilerlemektedir.

Neden bunlardan bahsettim. Çünkü zengin olmak isterken insani değerlerimizi yitirmekteyiz. Farkında olarak ya da olmadan insan olmanın verdiği bütün değerlerimiz gitgide yok olmakta ve adeta iyiye gitmemiz gerekirken kötüye doğru gitmekteyiz. Rabbim bizleri korusun ama gerçekten durum bundan ibaret. Zengin olmak, istediğini alabilmek, birilerini yönetmek bu anlamda herkesin özlemini duyduğu bir şey gibi gözüküyor ama zengin olmak zor ve ağır bir yük. Ben zengin olunca ona da razıyım diyenleriniz için söylüyorum. Her imkana sahip olmak parlak bir yıldız gibi gözükse de kişisel ve toplumsal kurtuluşunuz için yetmemekte. Farkında olarak ya da olmadan para kazanma sürecinizi ne kadar hızlandırırsanız hızlandırın bir o kadar da insani bazı basitliklerden uzaklaştığınızı göreceksiniz. Bundan böyle sokağa çıkarken daha dikkatli olmanız gerektiğini anlayacaksınız. Sokakta sıradan bir insan gibi yürürken güvenlik endişesine düşeceksiniz. Okula gönderdiğiniz çocuklarınız için endişe duyacaksınız. Onların daha iyi okullarda eğitim görmesini sağlayacaksınız belki ama onları cam bir faunus içinde büyümekten kurtaramayacaksınız. Yaşama hazır hale gelmesi için toplum içine bırakacaksınız ama tıpkı sütün yoğurda dönüşmesi gibi halkın içinde doğru ve samimi bir şekilde kaynaşmalarını belki de sağlayamayacaksınız. Tek sorumluluğunuz aileniz ve siz iken zengin olduktan sonra başka başka ailelerin de sorumluluğunu üzerinizde taşıyacaksınız. Kendinizi ancak varlıklı kimselerle rahat hissederken, halkın içinde korku ve endişeye kapılacaksınız. Gezdiğiniz mekanlardan, yediğiniz içtiğinize kadar bütün alışkanlıklarınızda bir değişme yaşayacak adeta basitliği ve sıradanlığı belli bir süre sonra arar hale geleceksiniz. Bu ancak belli bir doyumdan sonra belki de hissedeceğiniz bir olgu olacak. Topluma yukardan bakmaya başlayacaksınız ve bu hareketlerinizden , konuşmalarınızdan, davranışlarınıza kadar yansıyacak. Ayrıca manevi anlamda Allah’a olan inancınızı bile daha az hatırlayacağınızı düşünmekteyim. Zira madde tıpkı bir sünger gibi tüm manevi duyguları kendi içine çeker ve insanı manen uzaklaştırır kanaatindeyim. Çünkü egemen olan güç olan madde, güç ve egemen olma içgüdüsü öyle bir şeydir ki insanı bir süre sonra kendisine esir alır ve bundan kurtulmak içinde yani o sürece girdikten sonrada kolay kolay hiçbirşey yapamazsınız. Güç sahibi olmak çok ağırdır ve sorumlulukları çok fazladır. Önce Allah’a ve sonra içinde yaşadığınız topluluğa veya insanlara karşı olan sorumluluk ömrünüzün sonuna kadar siz farkında olsanız da olmasanız da sizi yıpratacaktır. Gerek fiziksel olarak gerekse de manen yıprandığınızı ve artık bir şeylerle baş edemediğinizi de göreceksiniz. Zira madde ve maneviyat arasında seçim yaparken öyle zorlanacaksınız ki bir süre sonra bunlardan bir tanesini daha ağırlıklı seçmek zorunda kalacaksınız. Ve insandaki para, mal, mülk isteği ise maalesef çoğunlukla maddeyi seçmesine neden olmakta ve bu da sizi bundan sonraki yaşamınızda oldukça zorlayacaktır. Belki maddi olarak rahat edeceksiniz ama hangi konuda olursa olsun yapacağınız her seçim de manen de uygun olup olmayacağını bir süre sonra analiz edemeyecek ve bütün seçimlerinizi belki de bir süre sonra ağırlıklı olarak maddeden yana kullanacaksınız. Bu da sizin manen yıpranmanıza neden olacak. Rabbim hepimizi böyle bir tehlikeden korusun.

Siz zengin olunca her şeyin değişeceğini ve mutlu olacağınızı sanıyorsunuz ama ben bu görüşte değilim. Bence eğer bir gün zengin olursanız artık sizin için hiç birşey eskisi gibi olmayacak.

Psik. Dan. Selçuk Arıcı
İnsan Kaynakları Uzmanı



KAYNAK (http://www.motivasyoncu.com/article_view.php?aid=1721)