PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Cumartesi çalışma psikolojisi


Fırtına_
02-08-2009, 12:34
Cumartesi günleri her zaman ki gibi saat 9.00 da mesaime başlıyorum.
Ben büroya geldiğimde herkes gelmiş işe başlamış oluyor. Bazen
kendimi patron gibi hisediyorum. Diğer günlerde de patrondan sonra
geliyorum ve herkesten önce de çıkıyorum. Sağolsun patronum hiç bir
şey demiyor. Bir gün bana "biraz daha erken gel" diyecek diye
bekliyorum ama henüz o cümleyi duymadım.
Cumartesi resmi dairelerin kapalı olmasından dolayı tam gün boş bir
mesai geçiriyoruz.

Bu sabah büroya geldim. Patron iş için şehir dışına çıkacağını
dünden biliyorum. Patron yoksa hiç iş yok demektir. Önce bir bardak
çay, yanına kahvaltılık bir şeyler aldım. Bilgisayarımı açtım.
Masamımı temizleyim diye düşündüm ama "bırak dağınık kalsın" diye
karar verdim. Msn'de konuşacak hiç kimse yok. Can sıkıntısı
başlıyor. Arkadaşlara çevrimdışı iletiler gönderiyorum. Sırf eğlence
olması için.
Sıkıntı giderek artıyor ve internette tavla oynamaya karar
veriyorum. Tavladan sıkılınca hemen blog sayfasına gelip blog
okuyorum. Sonra tekrar tavlaya geçiyorum. Yenilen pehlivan güreşe
doymaz misali kaybettikçe oynuyorum, kaybettikçe hırslanıyorum.
Kazanınca da kendi kendimie sevinç çığlıkları atıyorum. Ofis boyumuz
Ankara'daki mitingi tv'de izliyor ve her olayı gelip bana anlatıyor.
Gözüm bilgisayar'da kulağım ofis boyumuzda... Yan odadan iş
arkadaşımdan sesler geliyor. "offf offf akşam olsada uyusak"

"Yarın pazar öğleye kadar uyurum" diye düşünüyorum ama pazar günü,
bana oyun bozanlık yapıyor. Erkenden uyanıyorum.
Cumartesi günleri bir çok çalışanın aksine hiç mutlu olmuyorum.
Geçmek bilmeyen bir gün oluyor. Akşam eve gidince de ne hikmetse çok
yoruluyorum. Bütün gün vakit geçirmek için bilgisayardan gözümü
ayırmadığımdan ve yerimden bile kalkmadığım için sırt ve bel
ağrıları çekiyorum.
Akşam annem soracak
-Nasıl geçti günün
-Çok yoruldum anne, diyeceğim
Yalanda değil hani. Çok yoruldum.