PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Yönetim Felsefesi


Fırtına_
02-08-2009, 12:34
Patron olmak, iş sahibi olmak, işveren olmak, yönetmek, yönetici olmak, ve ülkemiz koşullarında nasıl uluslararası iyi bir yönetici olunur ya da olmak için nelere dikkat etmek gerekir? Bu yazı dizimizde üzerinde durulacak konular arasında yer almaktadır. http://www.asabiyim.com/images/stories/1.png

Bu kavramların farklılıkları, birleştikleri noktalar ve üstlendikleri görev veya kendilerine atfedilen görev ve sorumluluklar açısından, sahip olmaları gereken vasıflardan bahsedilecektir. Amaç; sonuçta aslında yönetici olan herkesin bildiği ama farklı yönlerden algıladığı ve bazen de kişisel ihtiras ve duygusal disiplinsizlikten dolayı göz ardı ettiği bazı hususlara dikkat çekip, daha huzurlu ve bu sayede daha verimli, daha katılımcı iş ortamları yaratabilmek için farklı bir bakış açısı sunmaktır. Sonuçta hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Sabahları işimize giderken otobüs bekleyenlerden, arabasında işe gidenlerden, dolmuş minibüs bekleyenlerden kaç tanesinin yüzünde bir tebessüm gördüğünüzü düşünmenizi isterim. Şüphesiz ki; bunun tek sebebi “iyi veya kalifiye bir yöneticiyle çalışmadıkları içindir” demiyorum. Sadece bunun sebeplerden birisi olduğunu düşündüğümü ifade etmek istiyorum. Hiç olmazsa değiştirme şansına sahip olduğumuz bir takım şeyleri değiştirerek elimizdeki imkanlar ile olumsuzlukları ne kadar bertaraf edebilirsek bizim için o kadar iyi olacağına inanıyorum. Toplumsal huzur ve mutluluğun temelinin bireysel huzur ve mutluluk olduğuna inanan birisi olarak; iş ortamlarında insanı makine veya sadece işlerinizi gören bir aracı gözüyle görmenin fayda ve yaralarının sizi hayaliniz deki o sırça köşke götüremeyeceğini ifade ediyorum. Kıymetli vakitlerini ayırıp bu satırları okuma lütfunda bulunan pek çok yöneticinin “hadi canım sende!! Kim zaten personeline böyle davranır ki? “ dediğini duyar gibiyim. Ancak unutmayalım ki; bizim için, davranışsal olarak doğru gibi görünen pek çok şey -ki hele birde alışkanlık kazanmış ise- özeleştirimizden asla nasibini almayacaktır. Ta ki o doğrularımızın günün birinde yanlış olduğunu birisi yüzümüze haykırana kadar.


Bu, günümüz adına, geleceğimiz adına, daha çalışkan daha mutlu daha huzurlu insanların yaşadığı bir cennet vatan Türkiye için bir nebze de olsa katkısı olacağını ümit ettiğim iyi niyetle yazılmış, farkındalık yaratmayı hedefleyen makaleler bütününün, siz değerli yönetici ve yönetici adaylarına faydalı olmasını dilerim.


PATRON DİYOR Kİ;

Patron olmak: Hasbelkader imkanlarınız oluşmuştur, işinizi kurmak ve iş verebilmek için gerekli şartları sağlamışsınızdır. Neden ve nasıl olduğu önemli değil diyemeyeceğim. Çünkü yönetim şeklini ve firma çalışanlarını doğrudan etkileyen bir konu olduğundan bu ufak(!) detay ciddi bir öneme sahip. Patron olanlar ( işveren demiyorum farkındaysanız!) genellikle işlerini kurmak için gerekli sermayeyi miras ve benzeri yollarla elde etmiş kişilerdir. Ama bunun dışında da az da olsa farklı örnekleri göstermke de mümkündür. Genellikle “biz” anlayışları “bizinıss (business : biznis)” diye bilinen İngilizce “(ticari) iş” anlamına gelen kelimedeki “biz” ile sınırlı kişilerdir. Ve aslında her “biz” diye başlayan, eksiklik veya hata ya da yapılan bir yanlışlık sonucunda karşılaşılan bir zarar durumunu ihtiva etmeyen cümlelerin de, ben demek istiyorlardır. Kısacası; olumsuzluklardan bahsetmek için kurulan ve “biz…” diye başlayan cümlelerde ki anlamı her zaman “siz” e, olumlu anlamlar içeren cümlelerdeki “ biz “ ise “ben” e eşdeğerdir.
Onlar için şirket adına yapılan bireysel fedakarlıkların aslında bir önemi yoktur. Çünkü onlar size zaten maaşlarınızı veriyorlardır. Fazladan 3 - 5 saat mesai yapmanız sizin menfaatiniz icabıdır. Patronun en azından gözüne girmek ve atılmama garantisine giden yolda atılmış tamamıyla çalışanın kendini sağlama almak için, tabiri caizse patrona yalakalık için seve seve katlanılmış birkaç saatlik bir fazlalıktır sadece mesai denilen şey. Hem isterseniz yapmayın dışarıda bir sürü işsiz var.
“Ben söyledim oldu.”, “Ben bilirim” gibi örnekleri istemediğiniz kadar çoğaltmak mümkündür. Katılımcı olduğunu söylese de kendisinin söylev ve demeçlerini herkesin görüşünü ve duygularını dile getiren yegane unsur olarak kabul eden, daha da kötüsü kendisi de buna inanan ve bu nedenle de katılımcı ekip ruhundan bir haber, dayatmacı, dar görüşlü, akıllıca hazırlanmış yenilikçi yaklaşımlardan, yeniliklerden ve olumlu değişimlerden korkan kişilerdir bu patronlar. Sadece kendileri merkezdedir. Personeli onun her zaman aleyhine çalışan kaşık düşmanlarıdır. Personel hakkında her zaman kuşku duymak zorundadır.

Personel başını işinden kaldırmamalı ve sadece söyleneni yapmalıdır. Personelin firma çıkar ve karlılığına katkısı, denilen saatlerde işe gelmesi ve söyleneni – ki her zaman söylenenden daha fazlası beklenir- yapmasından ibarettir. Eğer düşünebilseydi o da yani personelde kendi işini kurardı dimi ama? Her şeye rağmen bu patronla çalışmaktan zevk alan ve onur duyan personel de vardır. Bunların da asli işleri işten anlamamak sadece kraldan daha kralcı bir anlayışla mesai arkadaşları üzerinde baskı kurmak, her türlü iyi ve doğru kararları çaktırmadan sahiplenmek ve o mevkide kalmasını garantileyecek en önemli unsur olan yalakalık müessesesini her zaman patronunun hizmetine sunmak, bu profildeki personelin asli işlerinden sayılabilir. Bir de gerçekten koşulları gereği patronunun kişisel kaprislerine eyvallah demek, evine günün koşulları gereği ekmeğini götürmek zorunda olan kişiler vardır ki onları zaten yukarıdaki profile dahil etmiyorum. Onlar doğru bildiklerini söyler ve yapmaya gayret ederler. İşlerini yaparlar hem de diğerlerinden daha özverili çalışırlar çünkü kendilerine ve yaptıkları işe saygıları vardır. Onlar patronları tarafından; iş yaptıkları, ürettikleri için kendilerinden daha iyisi bulunana kadar el altında tutulan kaprisli personel statüsünde iş hayatlarını sürdürürler.
Kısaca bu patron’a tek tavsiyemiz İŞ’ den uzak dursun ve profesyonel bir yöneticiyle anlaşsın. Hatta mümkünse personeliyle hiç görüşmesin… Hey Charlie!
Böyle bir yöneticiyle çalışmak zorunda olan, sorumluluklarının ve yetkilerinin farkında olan etik anlayışa sahip sadece çalışan olarak değil insani değerleri de bünyesinde barındıran tüm çalışanlara da sabır dilerim.
Kısaca Patron tanımını ve alanını açıkladıktan sonra Yönetici, ki asli konumuz bu ve sahip olması gereken vasıflar, kısmına yavaş yavaş girebiliriz.