PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Derdini söylemeyen derman bulamaz


ALONE53
01-30-2009, 13:14
Derdini söylemeyen derman bulamaz

Halk arasında çok yaygın olarak kullanılan bu sözün bir ma'nada mahmili başkadır, başkalarına Allah'ı şikâyet ediyor gibi derdini destanlaştırmak tamamen başkadır. İnsan, bir yeri ağrıdığında hâzık bir hekime başvurup tedavi yoluna tasaddi edebilir.



Bunun yanında derdini bir ehlullaha söyleyip kendisine dua da ettirebilir. Bunun için derdi söylemek lazımdır ki, derman bulunabilsin. Bir de derman arama mülahazasıyla kendilerine başvurduğumuz kimselere düşen vazife vardır. O da dert ve illetin teşhisi, sonra da tedaviye başvurulması. Ziya Paşa bu hususa işaret sadedinde,

"Bil illeti, kıl sonra müdâvâta tasaddî,

Her merhemi her yâreye derman mı sanırsın.

En ummadığın keşfeder esrar-ı derûnun,

Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın." der ki bu ikinci hususla alakalıdır. Evet, hekim evvela illeti bilip teşhis etmeli sonra da tedaviye gitmelidir. Bu husus dertli için de söz konusudur. İşte bu açıdan derdin söylenmesinde bir mahzur yoktur. Bir insanın rahatsızlığını hâzık bir hekime söylemesi onun için zaruridir. Mesela bir kimsenin vücudunun herhangi bir tarafından çıkmış bir ur vaktinde hâzık bir hekime söylenirse hekim evvela teşhise gider sonra da tedavi yoluna. Böyle bir kimse Allah'ın izniyle şifâyâb olur. Cenab-ı Hak, insanı sebepler dünyası içinde yaratmıştır. İnsan, sebeplere mübaşeret eder. Sonra da neticeyi Müsebbibu'l-esbabtan beklemeye durur ki bu, meselenin bir yönüdür.

Meselenin diğer yönüne gelince, mesela Allah bir insana baş veya bel ağrısı vermiştir. Bu insan da tedavi yollarına tasaddi etmiştir. Ancak şifa bulamamıştır. Hekimler, "Biz bu noktada aciz kaldık" demişlerdir. Şimdi bu kişinin rahatsızlığını şikâyet babında sağa sola ah u vah ile söylemesi, Allah'ı insanlara şikâyet etmesi demektir. Bu durumda olan bir kişi böyle şikâyetvari bir üsluptan ise "Dağınıklığımı, perişaniyetimi, tasamı ve kederimi sadece Allah'a şikâyet ediyorum." (Yusuf Sûresi, 12/86) demeli ve rahatsızlığından dolayı inlememelidir. Zira İmam Malik'in nokta-i nazarına göre inleme dahi deftere yazılır. Çünkü inlemek de zımni bir şikâyettir. İmam Ahmed bin Hanbel ölüm helecanları içinde inlerken bu haberi kendisine duyuran birinin ikazı karşısında her inleme karşısında dilini ısırmış ve ruhunu Allah'a böylece teslim etmiştir.

Hâsılı, insan bu tür sıkıntılarını ketmetmeli ve bunlar hep Mevlası ile onun arasında kalmalıdır. Böylece bu insan, menfi ibadet yönünden yığın yığın sevabı kazanabilir. Öyle ki bazen farkına varmadan kişinin başı evc-i kemalâta yükselir ve o, büyük bir insan hüviyetinde ötelere yürür.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=809639&title=derdini-soylemeyen-derman-bulamaz