PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Sizin de Yüreğiniz İşgal Altında mı?..


Hasret
01-23-2009, 02:59
Genelin inandığı bir tez vardır; Aşk yürekte derinleştikçe kişiyi ALLAH'a götürür, diye. Yani kişi önce yaratılana aşık olur ve bu onun canını çok yakar, imkansızlıkları, hesreti, ulaşamaması ve kavuşamaması öyle sararki benliğini sonunda kişinin bu aşkı değişim geçirerek ALLAH aşkına dönüşür. Bunun doğruluğunada Yunus önce bir kadına aşık olmuş ama bu aşk onu deli divane edip yollara düşürüp ALLAH aşkıyla yanan bir derviş yapmış, mecnun leylayı öyle bir aşkla sevmişki, sonunda leylanın aşkı ALLAH'ın aşkında eriyip yok olmuş örnekleri anlatılır. Bu inanış bana hep yanlış gelmiştir. Aşık olmakdaki bu sıralama sizcede yanlış değilmi? Neden önce yaratılan sonra yaratan aşka layık oluyor. Neden yaratılanın aşkındaki imkansızlık yaratana aşık olmaya sebep oluyor? Demekki yaratılana aşık olduğumuzda aşkımızın önünde bir engel yoksa, herşey yolunda gidiyorsa biz yaratanın aşkına talip olmayacağımız anlamı doğuyor.Demekki herşey yolunda ise yaratılanın aşkı bize kafi geliyor.

Başımı kaldırıpda sevenlere, sevilenlere, kendi yüreğime ve yaşanan aşklara baktığımda, hiçbir aşkın kişiyi ALLAH aşkına götürmediğini görüyorum. Hatta ALLAH'tan uzaklaştırdığını yüreklerin sürekli sevdiğiyle meşgul oldugundan ALLAHa yeterince vakit ayrılmadığını görüyorum. Zira işgal altındaki bir yürekten nasıl Rabbe yol bulunurki. Aşk gözleri kör kulakları sağır, beyni algılayamaz bir hale getirmişken. Yüreği yangın tarlasına dönen kendi evinin yolunu bulamazken, nasıl bu karmaşada Rabbe giden yolu bulan ALLAH'ın verdiği bilir ki? Eğer kula olan aşk kişiyi ALLAH'a götürdüğü dogruysa; o halde neden aşk acısıyla pekçok kişi meyhanlerin yolunu tutuyor, kadehlerde boğuluyor, neden öz canını ipe çekip intihar edebiliyor, neden aşk yüzünden silahlar konuşabiliyor canlara kıyılabiliyor. Ya bu insanlar aşkı bilmiyor, yada
AŞK ;
GERÇEKTEN SAHİBİNİ KÖR SAĞIR DİLSİZ EDİP, AKLINI ALIYOR.

Aşk ALLAH'ın insanlara verdiği niğmetlerin belkide insana en lezzetli gelenidir. Fakat yaratılan önce ALLAH aşkını tadarsa, bunun ardından gelen kula aşk daha mantıklı olur. Kul aşkınında bir ölçüsü tartısı olmalıdır. Bedenlerimizde ALLAH'ın bize verdiği bir emanettir. Eğer bunu böyle bilirsek imkansız aşklarda ısrar edip, üzüntü ve kederden bizi mecnun edecek hale gelmeyiz. Eğer aşkımızın sonu hüsranla bitiyorsa buda ALLAH'ın dilemesidir deyip kaderi kabullenmeliyiz. ALLAH kullarına zulmeden değildir, demekki bizim için hayırlı olan bu demeliyiz.

Önce ALLAH aşkını tadan bir kul, yaratılanı yüreğinin neresine ve ne kadar koyacağını bilir. Mademki ALLAH aşkı yaratmış ve bundan kaçış yoksa, "Rabbim bize aşkında hayırlısını ver diye dua edelim." Çünkü yazılan kitaplara okunan türkülere baktığımızda insanoğlunun yüreğini AŞK kadar başka hiçbirşeyin yakmadığını görüyoruz