PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Atatürk ve Çağdaşlaşma


*fanii*
12-07-2007, 03:05
Atatürk ve Çağdaşlaşma

Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs 1919'da Milli Mücadele'yi başlatırken aklından geçenleri, "Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvveti vardı. İşte ben bu milli kuvvetle ve bu Türk milletine güvenerek işe başladım" şeklinde ifade etmiş; bu tarihi mücadelenin daha başında hedefi belirlemişti. Büyük Önder'in aldığı karar, tam bağımsızlığa ulaşıncaya kadar mücadeleye devam etmekti.

Şüphesiz, Atatürk'ün tam bağımsızlık nitelemesindeki gerçek amacını anlayabilmek için yine ona kulak vermemiz gerekir:
"Tam bağımsızlık demek, kuşkusuz siyasal, maliye, ekonomi, adalet, askerlik, kültür… gibi her alanda tam bağımsızlık ve tam özgürlük demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulusun ve ülkenin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksunluğu demektir." (Atatürk, Söylev, Cilt II, s. 458)

Atatürk, başka bir söylevinde de medeniyet yolunda başarılı olamayan toplumların bağımsızlıklarını koruyamayacaklarını, tarih sahnesinden yıkılmaya mahkum olduklarını şöyle dile getirir:

"Milletimizin hedefi, milletimizin ülküsü bütün cihanda tam manasıyla medeni bir toplum olmaktır. Bilirsiniz ki, dünyada her kavmin varlığı, kıymeti, hakkı, hürriyet ve istiklali, malik olduğu ve yapacağı medeni eserlerle orantılıdır. Medeni eser vücuda getirmek kabiliyetinden mahrum olan kavimler hürriyet ve bağımsızlıklarından ayrılmaya mahkumdurlar. İnsanlık tarihi baştan başa bu dediğimi doğrulamaktadır. Medeniyet yolunda yürümek ve muvaffak olmak hayat şartıdır. Bu yol üzerinde duranlar veyahut bu yol üzerinde ileri değil geriye bakmak cehil ve gafletinde bulunanlar, umumi medeniyetin çağlayan seli altında boğulmaya mahkumdurlar." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s. 181)

İşte bu nedenledir ki Atatürk 1922'deki zaferden sonra durmamış, canlı ve taze bir azimle reform hareketlerini başlatmıştır. Onun reformları yüzeysel değildir, toplumun tüm kurumlarını kapsayan köklü devrimlerdir. Atatürkçü kalkınma modeli herhangi bir yerden kopyalanmış da değildir; Türk toplumunun yapısı ve kendine özgü değerlerine göre geliştirilmiştir.

Atatürk'ün liderliğinde, çağdaş ve gelişmiş devletlerin siyasal kurumları örnek alınarak cumhuriyet ve demokrasi başarıyla tesis edilmiş; güçlü bir devlet kurulmuş; sanayi toplumuna giden yolun taşları döşenmiş; bireylere en doğal hakları olan eşitlik ve özgürlükleri geri verilmiştir. İlerleme hareketleri akıl ve ilmin rehberliğinde, aynı zamanda da milli ve manevi değerlerimizin ışığında gerçekleştirilmiştir. Göz önünde tutulması gereken önemli bir nokta daha bulunmaktadır: Tarihe mal olmuş bu inkılaplar, bir toplum için çok kısa sayılacak bir zaman içerisinde hayata geçirilmiştir.
"Hasta adam" damgası vurulmuş, tükenmiş bir devletin mirasından kurulan medeniyet Mustafa Kemal Atatürk'ün eseridir. Onun çağdaşlaşma modeli tarihte yeni bir çığır açmış, dünya toplumları için bir örnek teşkil etmiştir. Bizlere de aydın, çağdaş ve uygar bir ülkenin toprakları üzerinde yaşama imkanı sağlamıştır.

Atatürk Türk devleti ve toplumu için çizdiği ilerleme yolunu şöyle tarif eder:

"İnkılap mevcut müesseseleri zorla değiştirmektir. Türk milletini son asırlarda geri bırakmış olan müesseseleri yıkarak, yerlerine milletin en yüksek medeni icaplara göre ilerlemesini sağlayacak yeni müesseseleri koymuş olmaktır." (Prof. Dr. Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, s. 259)
Atatürk'ün işaret ettiği bir gerçek de 20. yüzyılın hızla ilerleyen dünyasında, medeni ülkeler arasında yer alabilmenin yolunun yeniliğe bağlı olduğudur:

"Medeniyet yolunda başarı yeniliğe bağlıdır. Sosyal hayatta, iktisadi hayatta, ilim ve fen sahasında muvaffak olmak için yegane tekamül ve terakki yolu budur. Hayat ve yaşayışa hakim olan kanunların zaman ile değişmesi, gelişmesi ve yenilenmesi zaruridir. Medeniyetin buluşları, tekniğin harikaları, cihanı değişmeden değişmeye uğrattığı bir devirde, asırlık köhne zihniyetlerle, geçmişe bağlılıkla varlığını korumak mümkün değildir." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s. 181)

Atatürk'ün önderliğinde uygulamaya konulan köklü reformlar gelişme yolunda engel teşkil eden ne varsa ortadan kaldırmıştır. Böylece çağdaşlaşma hamleleri kısa zamanda meyvelerini vermiştir. Mustafa Kemal siyasi ve sosyal inkılapların Türk milletine izafe edilmesi gerektiğini de özellikle vurgulamıştır:

"Bu münasebetle şunu da beyan edeyim ki Türk milletinin son senelerde gösterdiği harikaların, yaptığı siyasi ve sosyal inkılapların hakiki sahibi kendisidir. Sizsiniz. Milletimizde bu istidat ve tekamül mevcut olmasaydı, onu yaratmaya hiçbir kuvvet ve kudret yetemezdi." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s. 214)

Kısacası, topraklarımızı işgal eden güçlere karşı verilen Kurtuluş Savaşı ve sonucunda elde edilen bağımsızlık ne kadar önemli ise, ülkemizi çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak için yapılan reformlar da en az o kadar önemlidir. Atatürk'ün liderliğinde, onun ilke ve inkılaplarının ışığında hızla kalkınan ve gelişen Türkiye'nin geçirdiği evrelerin iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Ayrıca, Atatürk'ün çağdaşlaşma hamlesinin büyüklüğünü ve başarısını hakkıyla değerlendirebilmek için Cumhuriyet öncesindeki Türkiye'nin sosyal, siyasal ve ekonomik özellikleri de dikkate alınmalıdır.