PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : İslÂmliktan Öncekİ TÜrk Dİlİ Ve Edebİyati


MetinCeylan
01-12-2009, 23:00
İSLÂMLIKTAN ÖNCEKİ TÜRK DİLİ VE
EDEBİYATINDA NELER VAR?

İslâmlık öncesi Türk dilinden, en eski sözlü Türkçe’nin ardından gelen yazılı Türkçe’yi Göktürk dilini ve özellikle Uygur Türkçe sini kastediyoruz.
İslâmlıktan önce Türkler Şaman, Buda, Mani Brahma dinlerine girmişler ve Çin, Sanskrit ve Tibet dillerinin etkisinde kalmışlardır.
Bununla birlikte Türklerin bilinen ilk yazılarında (Orkun Yazıtları) pırıl pırıl katıksız bir Türkçe ve güzel bir dilin bütün özelliklerin vardır.
Ancak, İslâmlık öncesi Türk dil ve edebiyatın deyince akla Uygurca gelmektedir.
Uygur Türkçe’si ve edebiyatı Türk dilinin gelişmesinde çok önemli bir aşamadır.
Çünkü Uygurca bugünkü Türk lehçelerinin kaynağıdır. Türkçe’nin gelişmesi şive farklılıklarını Uygurca’dan sonra kazanmıştır. Uygurca sağlam bir Türk dili olarak sağlam esaslar üzerinde gelişmiş ve yabancı tesirlerine mukavemet etmiştir. Uygur Türkçe’si şiir hazinesi bakımından Türk edebiyatının çok güzel eserleri ile doludur.

İslâmlığa Geçiş Döneminde Türk Dili ve Edebiyatı Nasıldı?

X. ve XII. yüzyıllarda Türklerin İslâmlığı kabulünden sonra meydana gelen ilk Türk-İslâm eserleri geçiş devrenin damgasını taşır.
Türklerin İslâmlığı kabul ettikten sonra kurdukları ilk Türk-İslâm devletlerinde Samanoğulları, Gazneliler ve özellikle Karahanlılarda Uygur yazı dili devam etmiş, bilinçli bir Türk dili hareketi görülmüştür.
Bu çağın en önemli eserleri arasında bulunan Kutadgu Bilig (Yusuf Has Hacib) ve Divan-ı Lügat-it Türk (Kaşgarlı Mahmut) Uygurca ve Arapça nüshaları olan değerli dil ve düşünce ürünleridir. Kutadgu Bilig (Kutlu Bilgiler) bir siyasetname ve felsefe kitabı niteliğindedir. Divan-ı Lügat-it Türk ise, Türk dili lehçelerini toplayan ciddi bir araştırmadır.

İslâmlık Etkisindeki Türk Dili ve Edebiyatı Hangi Aşamalardan Geçmiştir?

XIII. yüzyıldan başlayarak Türklerin, dünya coğrafyasındaki yayılışları Türk dilinin üç kol üzerinde gelişmesine sebep olmuştur:

1-Orta Asya Dil ve Edebiyatı (Cengiz’den Sonra Çağatay Edebiyatı Adını Aldı)
2-İdil-Ural Bölgesi Kıpçak Dil ve Edebiyatı
3-Anadolu (Oğuz) Türkçe’si ve Edebiyatı

Bu üç kolda gelişen Türk dili ve edebiyatı, Türklerin İslâmlığı kuvvetle benimsemesi İslâm’ın kutsal kitabının Arapça olması, Türklerin önce İslâmlığı benimsemiş olup, Türklerle yasın ilişkiler kuran Farsların işlenmiş güzel bir edebiyata sahip bulunması yüzünden Arap ve Fars dillerinin etkisi altında kalmıştır.
Orta Asya ve Anadolu Türkçe’sinin, Fars ve Arap dilleriyle karışmasından bilhassa Anadolu’da Osmanlı İmparatorluğu döneminde (Osmanlıca) diye anılan bir karma dil meydana geldi.
Türk aydınlarının ve yönetici kadronun Fars ve Arap dillerini bilim, kültür ve politika dili olarak benimsemesi, bu dillerin Anadolu Selçuklu Devletinin saray ve okul dili haline gelmesine sebep olmuştur.
1277’de Karamanoğlu Mehmet Bey’in bir ferman ile Fars, Moğol dillerine karşı savaş açılmış ve Türkçe devlet dili olarak ilân edilmiş diğer diller yasaklanmıştır.
Osmanlıların ilk dönemde sarayda kullandıkları, (eski Osmanlıca) eski Türk yazı dilinden pek fazla uzaklaşmamış saf bir Türkçe’dir. Fakat sonradan yine ağırlaşarak bastıran Arapça’nın etkisi Osmanlı Sarayında, politika, kültür ve edebiyat kadrolarında İstanbul aydınları arasında ağdalı bir (Osmanlıca)nın konuşulup yazılmasında rol oynamıştır.
Bu Osmanlıca’ya benzeyen bir tür aydın dilinin Orta Asya Türkçe’sini de bozmaya başladığı bir gerçektir.
Ancak her iki Türk dünyasında da halk yığınları olarak milyonlarca Türk, pırıl pırıl Türkçe’yi konuşmaya, Türk dilini en saf biçimde geliştirmeye devam etmiştir. Gittikçe halktan kopuk hale gelen Osmanlı aydınlarının dili Osmanlıca, (Divan Edebiyatı) adını alan özel bir edebiyat akımını doğurmuştur.
Türk edebiyatında orijinal akımları incelerken üzerinde duracağımız Divan Edebiyatı, (bir başka dil) niteliğiyle Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasal örgütünün yozlaşmasını hazırlayan nedenler arasında rol oynamıştır.
Bu durumu fark eden milliyetçi aydınlar XIX. yüzyıldan başlayarak “Osmanlıca”nın sadeleşmesin hareketine giriştiler. O tarihlerde Orta Asya ve Kırım Türklüğünde de aynı paralelde çalışmalar başladı.
Bunları, dilde sadeleşme ve dil devrimi konularını incelerken yeniden ve ayrıntılı olarak ele alacağız.

Batı Etkisi Türk Dil ve Edebiyatında Ne Rol Oynayacaktır?

1839 Tanzimat hareketleri ile başlayan ilk batılılaşma çabaları dilde sadeleşme, Türkçe’ye dönüş, halk dilini ve İstanbul ağzını amaç edinen bir milli edebiyat hareketini temsil gibi sonuçlar meydana getirmiştir. Batı düşüncesinin ve bilimsel yöntemlerin ilginç karşılandığı bu dönemde batının milliyetçilik hareketleri dikkat çekici olmuş, Türkiye Türklerinden ve dış Türklerden “dil ve kültür birliği” hedefine dönük bir dil milliyetçiliği ideali benimsenmiştir.

Bağımsız Türk Dili ve Edebiyatı Dönemi İle Anlatılmak İstenen Nedir?

Bu, dil devriminin son aşamasıdır. Modern Türk edebiyatının ileri hamleleri, bu son aşamada başarılı bir düzeye kavuşmak ümidini ortaya çıkarmış ise de dilde bağımsızlık hareketini saptırmak, ya da yozlaştırmak isteyen ve de karşı koyan davranışlar yüzünden, halen içinde bulunduğumuz problemli bir “dil bunalımı” durumuna düşülmüştür.
Bundan sonra ele alacağımız “Türk Edebiyatında Akımlar” konusunun ileride inceleyeceğimiz dil devrimi ile dilimizin ve edebiyatımızın sorunları bahsi için de bir hazırlık olacağını zannediyoruz.
Türk Edebiyatında Akımları incelerken Türk dilinin sadeleştirilmesi çalışmalarını da genel olarak izlemiş olacağız