PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Alim Zatlardan Tebessüm Ettiren Çözümler


Hasret
01-09-2009, 02:33
Büyüklerden tebessüm ettiren birbirinden orjinal tespitler!.

--------------------------------------------------------------------------------

Erzurum'un hürmet edilen alimlerinden Mehmed Kırkıncı Hocaefendi’ye gelen bir karı-koca, anlaşmazlıklarına bir çare bulmasını isterler. Hocaefendi, anlaşmazlıklarını sorar.
Bey şöyle anlatır:
- Hanım kullandığımız diş macununun ağzından macun alınmasını mikroplu bulduğu için, tüpü ortasından ikiye bölüp kırarak macun alıyor. Ben de haliyle bu duruma itiraz etmek zorunda kalarak, macun tüpün ağzından alınmalıdır, diyorum. Bizim de tartışmamız her defasında sürüp gidiyor, ne yaptıysak bu tartışmamızı sona erdirecek bir çare bulamadık.
Hocaefendi merakla sorar:
-Sizin tek anlaşmazlığa düştüğünüz neden bu mu? Bunun için mi anlaşmazlığa düştünüz?
-Evet, derler başka hiçbir şey yok bunun için.
-Bundan kolay ne var? diyen Hocaefendi çareyi şöyle anlatır:
-İki tüp alırsınız biriniz ağzından kullanırsınız, biriniz de ortasınd an, böylece de mesele biter!..
Tartışarak gelen karı-koca meselelerinin halledilmesinin verdiği sevinçle gülüşerek çıkarlar Hocaefendi'nin huzurundan..
********************


Bir gün de bazı gençler gelerek Hocaefendi'ye yeni dil ile eski dil konusunu sorarlar:
-Risale-i Nurların dili biraz Osmanlıcadır. Okuyor okuyor; ama bir türlü anlayamıyoruz.
Hocaefendi'nin cevabı yine çok kısa olur:
-Okuya okuya anlayamıyorsanız geriye kalıyor okumaya okumaya anlamak, bir de onu mu denemek istiyorsunuz?.
********************


Yozgat'ın maneviyat büyüklerinden merhum Şeyhzade Ahmed Efendi'ye gelen biri, akıllılığı yüzünden çocuğuna göz değer düşüncesiyle kimsenin yanına çıkaramadığını anlatır.
Ahmed Efendi işi evhama götüren babaya şöyle cevap verir:
- Çocuğunu boş yere eve hapsedip günahını alma, dışarı çıkar. Korkma göz falan değmez, dedikten sonra gerekçesini de şöyle anlatır:
- Her şeye göz değer, akla göz değmez. Çünkü der, herkes kendi aklını beğenir!
********************


Adıyaman'a şifa bulmak için gidenlerden biri cami avlusunda Muhammed Raşit Efendi'nin önüne çıkar, şişmiş bacaklarını göstererek sızlanır:
-Efendi Hazretleri lütfen bir dua buyurun, balon gibi şişmiş bacaklarımı görüyorsunuz, der.
Raşit Efendi'nin cevabı kısa olur:
-Oğlum, der sana lazım olan hoca duası değil doktor duasıdır! Hemen bir doktora koş! Doktorun duasını al.
********************


Evde hanımıyla pek anlaşamayan Nişabur vaizine:
-Sen meşhur bir alimsin, sana kim olsa kızını verir, bu hanımı bırak! derler. Cevabı şöyle olur:
-Bu hanımı bırakırsam hem ben kaybederim hem de hanım.
Kaybetme sebeplerini de şöyle ifade eder:
-Hanım kaybeder; çünkü benim gibi sabırlı birini bulamaz. Ben kaybederim; çünkü onun gibi bana sabır sevabı kazandıran birini bulamam. Şunu da ekler sözüne:
-Siz aile içindeki sabrın taraflara cennet kazandırdığını bilmiyor musunuz yoksa?
********************


Sabır sevabı konusunda ibretli örnekler veren maneviyat büyüklerinden biri de Şark'ın büyük velisi Şakık-ı Belhi'dir.
-Efendi Hazretleri, derler, size gelen hastalara dua ediyorsunuz hep iyi olup gidiyorlar. Ama siz de bir türlü hastalıklardan kurtulamıyorsunuz. Bir defa da kendinize dua etseniz ya! Neden kendinizin iyi olmasına dua etmiyorsunuz?
Tebessüm ederek cevap verir:
-Ben der, o kadar sabırsız biri değilim. Bana devamlı sevap kazandıran bir şeyin gitmesine dua eder miyim hiç?
Bu durumda soru soranlar yeni bir soru ile meraklaranı gidermek için sorarlar.
-Peki neden diğer hastalara dua ederek onların iyileşmelerini sağlıyorsunuz?
Hak dostunun verdiği cevap, doktorun hastalarına verdiği son derece yararlı bir reçete gibidir. Şöyle der;
-Onlar sabırsızlık ederek sevap değil günah kazanıyorlar da ondan.. Günah kazanmasınlar diye dua ediyorum.

Evet Büyüklerin sözleri, sözlerin büyüklerindendir.


selam ve dua ile...

izmirli
01-09-2009, 02:35
süpperler tşkkr

Hasret
01-09-2009, 02:58
Rica ederim :)