PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : demlenmiş cümleler


Hasret
12-15-2008, 14:06
Söylenmiş bunca söze rağmen niçin çatlamıyor merhametsiz yürekler?

Niçin kurumadı hâlâ azgın çenelerin salyası?

Söylenmiş bunca söze rağmen niçin gri vicdanlarda yeşil bir dal büyütemedik hâlâ?



***



Yelkovanlar pas tutarken, gıcırdayarak dönerken dünya, kahrından paramparça olurken paragraflar, cümleler unutulmuş kelimeleri beklerken ve kelimeler yolunu şaşırıp, biraradalığın özlemiyle kül olurken, kalın çizgiler çekmekten ince çizgileri unutan kalem, hayatın gittikçe daralan satır aralarına neyi, nasıl yazacak?...



Yaşamayan, yaşatmayan günlerin ve yatışmayan, yatıştıramayan gecelerin içinde, durmadan konuşarak susmayı unutan diller, neyi, nasıl söyleyecek ki günler ve geceler tekrar soluk almaya başlasın?...



Bıçak kemiğe yalanırken, kurşunlar tende yuvalanırken; gözyaşı, kan gibi bütün vicdanları dolanıp, el ayak çekildiğinde, asfaltların kara yüzlerine uzanırken, hayatın ellerini ölüme doğru uzattığını görmeyen, hayata sadece kendi karanlığıyla bakan ve perdelerin sadece ucunu kaldıran gözler neyi, nasıl görecek?



Şehirler kanserli bir hasta gibi günden güne kuruyup, inlerken, söz bir veremli gibi kan kusup, hırıldarken, kendisine seslenen aç ve çıplak çocukların feryatlarıyla çınlamayan kulaklar, şeytanın kahkahalarını duyamazken, sessizce yaklaşan ölümün sesini nasıl duyacak?



Taze yaralarda seğirirken damarlar ve eski yaralar karıncalanıp da hatır hatır kaşınırken, meydan meydan, vitrin vitrin dolanıp kendini ararken vicdanlar, insanlar ucunu kaçırdıkları ipin peşinde harcarlarken ömürlerini, yalanlar bir yılan gibi dolanırken boğazımıza, sözlerimiz ve gözlerimiz, yalnız kendi etrafımızda dönüp dururken, kara kalemler, kara delikleri maviye, yeşile boyarken, sancılanmayan, tutuşmayan yürekler neyi, nasıl yaşayacak?...



***



Konuşunca çatlatabilmeliydik merhametsiz yürekleri.

Bakınca eritebilmeliydik asfaltların kara yüzlerini.

Sınırlarımızı ateşe verenlere inat, menfaatlerimizin sınırlarından öteye atılmış adımlarımız olmalıydı.

Kıdemli değil, demli sözler söylemeliydik.

Kıdemli değil, demli sözler duymalıydık.

Ve’sselâm!