PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : yaşam, zaman,ben...


Hasret
12-09-2008, 00:52
Gülüşünde gizlidir acıları, tebessümlerinde bile yanından ayrılmayan kederlerinde gizlidir en büyük umutları. Gözyaşında gizlidir yaşam. Yağmurları topraklarını ıslattıkça yeşertir umutlarını…

Hayat zamanda gizlidir, zaman bir kör kuyuya hapis. Bulup çıkarır çözersen zamanın sırrını şayet, dolaşırsın hayatın can damarlarında. Yaşam uslanmaz bir firari. Tutmak zordur kolundan geçip giden anıların. Giden bir kere gitmek için kalkmışsa eğer ayağa, oturtmak zordur yerine, masallarda gizlidir çözüm. Masal; yokluk içinde varlık aramaktır. Var mıdır nefes cansız bedenlerde?

Günler geçip gider, gelenler döner evlerine. Yaşanmışlıklar kalpte gizlidir. Kalp yaşayamadıklarına hasret, yaşayabildiklerine emanet…

Ikiye ayrılmış bir imparatorluğun nasıl yanarsa canı, nasıl hasret çekerse karanlıklar parlak ışıklara ve nasıl özlerse yürek bulutsuz havaları, öyle yaşanır yalnızlık, öyle cansızlaşır atan kalpler.

Yaşamak güçtür hayatı, geçebilmek zordur sınavlarından. Ödüller akıl çelicidir ama kazanmak zordur yarışmayı. Oysa herşey hayatta gizlidir hayat bir nefesin içinde. Fırtınalardan öğrenir insan direnebilmeyi, düşe düşe uçmayı, dibe vura vura yüzmeyi öğrenir. Felaket savaşta gizlidir, barış savaşın içinde bir yasaklı. Yasaklar yıkılmaya değerdir, barışlar yaşanabilmeye.

Anlamı yoktur dövülmeden dövmenin. Çamaşırlarını kurutmaya çalışan bir anneye bakar da anlarım bir rüzgarı beklediğini. Ve emeklemeler gereklidir koşmaya uzanan yolda. Emeklemekten dizleri acımış bir bebeğe bakar da düşünürüm onun yürümeyi nasıl da çok istediğini. En coşkulu heveslerin hayata geçirilmesi için önce o hevesleri yaşayamamak gerekir. Düş kurulmaz pembelikler içinde. Karanlıklar pembede gizlidir, pembe yalancı güneşlerin beşiğinde.

Ölümü tanımak gerekir ona alışabilmek için. Savunabilmek için kendini özgürce, önce yanlış yargılanmış olmak gerekir. Bilirim, hem de çok iyi bilirim, bir köpekten kaçarken onu korkuttuğum için peşimden geldiğini. Korku sevgiyle yitirilir.

Nedir mutluluk? Neyle ölçülür, hacmi var mıdır? Peki neresindedir insan vücudunun? Kalp mi yoksa beyin midir ona kucak açan? Belki yalnızların hiç bilmediği şehirlere surer hükmünü, belki de kapı komşusudur herbirimizin. Sualler yanıtsız kalır her seferinde. Bulunmaz cevap, çözüm bulunmaz sırrına tabiatın. Zira, mutluluk sırda gizlidir, en derin sırlar insanın içinde.

Yok boşuna bakınma etrafına! Bir sen daha yok. Senin kederinin bir eşi de yok hiçbir vücutta. Sen kederlerini ellerinle özene bezene örersin, kimseye benzemez giydiğin. Sen seni görmezden gelip başkalarını sokarsın tenine. Oysa sen, tende gizlisindir, başkaları neylesin senin teninde…

Gözler çözer sırrını nice gizemli kuyunun. Bakmak yetmez sevgilinin tenine. Fısıldamak lazımdır en yasaklı kelimeleri bir çift sevdalı gözle. Gözlerin anlattıkları inkar edilemez asla. Eğer nefret ise dile getiremediğin bir çift ateş parçası, aşk ise sesine değdiremediğin bir alev topu gözlerinin içinde alır yerini. Çünkü nefret sevgide gizlidir, sevdalı nefretin eşiğinde. Hayatın olmaz yinelenmeleri ama yenilebilir hergün ışığıyla. Sabahlar gebedir en güzel çocuklara. Hepsinin yüzleri ak pak, yüreklerinde yer almaz hiçbir kin, hiçbir öfke. Her biri insanoğlunun, bu çocuklarda gizlidir. Hepimiz hergün yeniden doğarız. Hem çok yaşamış hem de hiç yaşamamışız gibi açarız gözlerimizi her yeni sabaha. Umutlarımız yeni zamanlarımızı süsler, umutsuzluklarımız bizi yıllanmış acıların çürümüş kollarına atıverir. Umutlar yürekte gizlidir, yürek çöllerde kaybolan mecnun. Leylalar sonsuzluktadır. Sen iste yeter, sonsuzluk oluverir küçücük kalbin.

Neyle anlatayım bilmem sevmenin güzelliğini. Hiçbir şeyi eş tutamam küçük bir çocuğun şekerli öpücüğüyle. Yorganlar yetmez soğuktan korunmaya eğer yanım boşsa. Ziyafetler doyurmaz karnımı paylaşılmadıkça. Ve ben, ben olamam sevgi okuyup sevgi yazmadıkça.

Bilmem ki niyedir bu ölümsüz tedirginliği ruhumun. Korkarım bir gün kaybolmaktan. Çünkü bir kere kayboldu mu insan geri dönüş zordur. Yitik ülkeler şeytanın elinde, şeytan her birimizin nefsinde.

Ey hayat; bilirim üzdün beni. Çık kırdın kanadını yüreğimden uçurduğum martıların. Zordun, çıkmaz yollarından tanıdım seni. Bir uçurtmanın kuyruğu oldum, tutundum sıkıca, havalandım onunla. Sonra çarptım soğuk bedenlerine buz dağlarının. Dondurucu sularda boğdum heveslerimi. Ama bana seve seve sevilmeyi, düşe düşe kalkmayı, hayal kura kura gerçeği öğrettin. Rüzgarlarla kuruttun çamaşırlarını bir annenin, dizlerindeki morluklarla öğrendi bir bebek yürümeyi, köpeklerin başını okşayabilmeyi öğrendim. Artık sadece sevilmek için gelirler peşimden…

Yazık ki bazıları hiç anlayamadı senin güzelliğini. Onlar ağlaya ağlaya ağlatmayı, acı çeke çeke acıtmayı öğretirsin sandılar. Oysa sen değildin yollarını şaşırtan, anlamadılar.

Bense, hiç olamadım onlardan. Hep bildim senin karanlıklarının ardında efsunlu ışıkların gizlendiğini. Bildim ki geceyi takip eder sabahlar, hayali takip eder gerçekler, gözyaşları tebessümleri sürükler peşinden. Erkenden öğretti annem sofraya en son tatlının konulacağını. Öyle ya; acılar müjdeler tatlıyı, tatlı emegin emrinde…

Bende çokca vazgeçişler yaşadım elbet. Ama yitip gitmedim asla. Çünkü ben her yeni günle yeniden geliyorum dünyaya. Ey hayat; kızma bana. Ürkekliğim, mağrurluğum, şaşkın bir kuş gibi çırpınmam bundan. Çünkü ben minicik bir bebeğim, bir çığlıkla uyanıveren her yeni sabahına…..