PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Modernleşen Hayat Ve Çocuklar


Hasret
12-02-2008, 13:56
http://3.bp.blogspot.com/_T6-jNOUpF2g/SRs1qQGgarI/AAAAAAAAAHU/F0Z4sxK3i2M/s400/untitled.bmp


Modernleşen Hayat Ve Çocuklar

Bizim çocukluğumuz köyde geçmişti,
onlar çok güzel günlerdi, çocukluk aslında her zaman güzeldir.
Çok eskiden demeyeceğim, bizim çocukluğumuzda, daha köylere
siyah-beyaz televizyonlar gelmemişken köy evlerinde toplanırdık.
Komşular akrabalar gelir onlar sohbetler eder bizde o tatlı sohbetleri
dinlerdik bazen de çeşitli oyunlar oynardık. Kimi zaman da
annelerimiz, ninelerimiz, dedelerimiz bize gece yarılarına
dek süren destanlar, efsaneler ve hikâyeler anlatırlardı.
Biz onları zevkle dinlerdik. Namaz
kılmayı ve dualar öğretmeyi de ihmal etmezlerdi.
Ama her şeye rağmen çocukluk çok güzeldi yoksulluğa, fakirliğe rağmen
yavan ekmek yemek bile insana lezzet verirdi. Eski çocuklar,
belki bizden öncekiler daha da kanaatkârlardı ama bizde birçok
konuda küçük şeylerle mutlu olan, bir lastik ayakkabı alındığında
sevinen, bir kazağımız olduğunda onunla yatan bir nesildik.
Hele birde oyuncak arabamız olduğunda bizden mutlu olan biri yoktu.
Bu günler belki yokluktu gariplikti ama her şeyiyle güzeldi
o günleri özlemiyorum desem yalan olur.
Yazın köyde işler çok fazla olduğundan çocuklar ya tarlada
çalışmak ya da birkaç hayvanın ardında çobanlık yapmak zorundadır.
Yazın tarlalarda, kırlarda ve bayırlarda geçerdi günlerimiz.
Kuş yuvaların yerlerini öğrenmek bizim için
çok gurur verici bir şeydi, yuvaya zarar gelmemesine
çok özen gösterirdik. Hatta arkadaşlarımıza yuvayı anlatırken
yuvada yumurta varsa taşlar var eğer yavru varsa
pamuk var derdik, bu aramızda bir şifre idi nedeni de
karıncalar böcekler duyup yuvaya zarar vermesinden korkardık.
Yuvanın yıkılmaması çocuklar için o kadar önemliydi.
Geçenlerde gazetelerde okuduğum bir haber beni
derinden etkiledi. Haberde ülkemizde boşanmaların
inanılmaz derecede yükseldiğinden bu boşanmaların
yüzde yüzlere çıktığından bahsediyordu. Aklıma yuvası
yıkılan çocuklar geldi. Bir kuşun yuvasının yıkılamaması için
onca özen gösteren çocuk psikolojisi kendi yuvasının dağılmasını
nasıl kaldırabilir, açılan derin yaraların tamiri mümkün mü?
Acaba nedir bizi bu duruma sürükleyen?
Gel zaman, git zaman. İnsanlar yavaş yavaş modern yaşama geçtiler.
Önceleri radyo girmeye başladı köylere ve güzelim masalların
anlatıldığı evlere. Radyo yine belirli saatlerde kapanmayı
bildi ve evimizin en güzide köşesindeki yerinde durdu hep.
Ama radyo gerektiğinde susmasını bilen ağırbaşlı bir insan
edasıyla yaşamını sürdürdü bizimle. O da gece yarılarına kadar
süren sohbetlere, eğlencelere ve masal toplantılarımıza bizim
gibi sessizce katıldı. Onu hep sevip saydık.
Radyonun bu saltanatı kuşaklar boyu sürmedi. Köylere çok yavaş
da olsa televizyon girmeye başladı. Televizyonlar bildiğiniz gibi
renkli yayın yapmıyordu. Ekran koruyucu camının durumuna göre
renk veriyordu ama koruyucu camı kaldırdığımızda da gözleri
kamaştıran siyah ve beyaz renklerinden başka bir şey kalmazdı.
Ama bu da bizim o güzelim sohbet, oyun masalarımızı çalmaya
yetti de arttı bile. Evlerde masal sohbetleri için yapılan
toplantılar
yerini ekran karşısındaki sessiz bekleyişe bıraktı.
Modernleşme daha da hızlanarak renkli
yayın verilmeye başlandı ve bir zamanların
satın alınamayan siyah-beyaz ekranları da nostalji olup hızla
kayboldular piyasadan. Ama gelin görün ki televizyon, radyo
gibi uslu durmadı köşesinde. Mıknatıs gibi insanları kendine çekti.
İşten güçten, çiftten-çubuktan etti. Sözü, sohbeti ve
masallarımızı bitirdi. Hatta yuvamızı, benliğimizi ve
insanlığımızı da bitirdi.
Bu zamanda çocuklar, televizyonun karşısından kalkıp
oyun bile oynayamıyorlar, oyunlar sanal, sevgiler sanal,
lezzetler sanal, maalesef çocukların sosyal hayatı ve arkadaşlık
ortamı bile sanal, inşallah gençlerimiz geçmişini unutmadan
özünü kaybetmeden teknoloji ile barışık bilimin ve teknolojinin
zirvelerine ulaşırlar.



Hüseyin BAYHAN