PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Mü'min hayalinde bile imanın tadını duyar


ALONE53
11-28-2008, 11:34
Mü'min hayalinde bile imanın tadını duyar
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=762467&title=mumin-hayalinde-bile-imanin-tadini-duyar

Cenab-ı Hak, kullarından istediklerini müphem, kapalı ve mücmel bırakmamış; neyi nasıl istiyor, nasıl ifa edilmesini murad buyuruyorsa onları kullarına götürebilecekleri şekilde tahmil etmiş, sonra da anlayabilecekleri bir dille onlardan bunu istemiştir.






Bundan dolayıdır ki, bizim buudlarımızın dışına çıkan evliya, asfiya, mukarrabin.. gibi ehlullah, bizim anladığımız mananın yanında Kur'an'ın bâtınî manasında daha bir derinleşiyor, ondan farklı işârî manalar çıkarıyorlar. Kâşâni ve İbn Arabi'nin tefsirlerine bakıldığında bizim tefsir ölçülerimizden farklı pek çok malumat görmek mümkündür.

Bu böyledir ama Kur'an-ı Kerim, çocuktan en yaşlı insana; bir cahilden en derin ilim adamına kadar bütün insanlığa objektif olarak onların anlayabileceği bir dilden sehl-i mümteni olarak hitap eder. Onun ifadesine bakan bir insan kendisinin de bu ifadeyi kullanabileceğini zanneder. Hâlbuki bütün seviyeleri gözetme keyfiyetiyle Kur'an ifadesi, beşer takatinin, idrakinin çok çok üzerindedir ve onun ifade tarzına denk ikinci bir ifade tarzı da yoktur. Okuma bilmeyen bir çoban bile onu duysa, İlahi kelam olduğunu anlayacak ve onu kendi seviyesinde en üstün ifade olarak kabul edecektir. Bunun yanında, vicdanı tefessüh etmemiş, kalbi ve kafası fünun-u müsbete ile dolu olan bir kişi Kur'an-ı Kerim'i okusa, "Bu, Allah kelamıdır." diyecek ve bel kırıp secdeye kapanacaktır. Hâsılı, İlahi kelama hangi seviyede müracaat edilirse edilsin herkes, kendisine bakar bir giriş noktası bulacak ve rahatlıkla alacağı şeyi ondan alacaktır.

Kur'an bize aslında neyi anlatır?

Herkesin kendi seviyesine göre istifade ettiği Kur'an, salih amel ile ne istediğini de açıkça anlatmıştır. Kur'an, Tin ve Asr sûrelerinde olduğu gibi bazı yerlerde salih ameli icmali (ayrıntısız) olarak anlatır. Allah, "Biz, insanı ahsen-i takvime mazhar olarak yarattık. (Su-i ihtiyarı ve iradesini kötüye kullanmasıyla da) onu baş aşağı esfel-i safiline ittik." dedikten sonra bazı insanları bunun dışında tutar ve, "Ancak gönülden iman edip salih amelleri yapanlar müstesna." buyurur. (Tin Suresi, 95/4-6) Asr Sûresi'nde ise: "Zamana yemin olsun ki, insan hüsrandadır. Ancak, iman edip makbul ve güzel işler yapanlar, bir de birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna." (Asr, 103/1-3) Görüldüğü gibi salih amel, bu ayetlerde icmal edilmiştir.

Bakara sûre-i celilesinin başında da "salihat (salih ameller)" yukarıdaki beyanlara göre bir derece daha tafsilatıyla anlatılır: "Kur'an-ı Kerim, müttâkiler için hidayet kaynağıdır. Muttakiler gayba iman eder, namazı dosdoğru yerine getirirler. Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (nafaka seviyesinde, israf etmeden ve başa kakmadan) infak ederler." (Bakara, 2/1-4) demek suretiyle salihatın ruhunda mündemiç olan hakikatleri kısmen de olsa tafsil eder. Onun için şekil olarak Kur'an-ı Mucizü'l-Beyan'da, namaza, oruca, zekâta müteallik ne kadar ibadet varsa bütünü "salihat" sözcüğüyle ifade edilir.

Aynı şekilde salihatın menfi yönü, haram yememe, haram giymeme, harama bakmama, haram konuşmama.. gibi ne kadar yasaklanan şey varsa bunlar da terk edilmeleri zaviyesinde ibadet sayılırlar. Biz de müspet amelleri yaptığımız ve menfilerini de terk ettiğimiz zaman salihler güruhuna girmiş oluruz. Hatta nikâh, talak, alışverişe kadar bütün muamelatta dine uygun hareket ettiğimiz nispette salihat işlemiş sayılırız. Bu da şekil olarak tafsilidir ve baştan aşağıya kadar Kur'an-ı Kerim hep bunları anlatır.

İnsanın, imanını iz'an haline getirmesi, iman ettiği şeyleri aksine ihtimal vermeyecek şekilde kalbinde güçlendirmesi hatta bunların aksini rüyasında dahi hatırına getirmemesi, imanda matlup olan keyfiyettir. Evet, mü'min, inandığı şeylerin aksi mevzuunda yanlış kanaat verecek ne kadar şüphe ve tereddüt hâsıl edici şey varsa, bütün bunların kökünü kazımaya çalışmalı, hatta hayallerinde bile imanın tadını duyacak, salihatı da bu iman havası içinde eda edecek kıvam peşinde olmalıdır.

ÖZETLE

1- Cenab-ı Hak, kullarının neyi, nasıl ifa etmelerini murad buyuruyorsa, kullarına götürebilecekleri şekilde tahmil etmiş ve onlardan bunu istemiştir.

2- Kur'an-ı Kerim, çocuktan büyüğe, alimden cahile, bütün insanlığa objektif olarak onların anlayabileceği bir dilden sehl-i mümteni olarak hitap eder.

3- İnsanın, iman ettiği şeyleri kalbinde güçlendirmesi hatta bunların aksini rüyasında dahi hatırına getirmemesi, imanda matlup olan keyfiyettir.