PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Sevgi yalnızca ALLAH’a yöneltilir..


..::duyguseli::..
11-25-2008, 22:00
İman eden bir kişi, bütün kalbiyle sevmesi, yakınlaşması, bağlanması gereken varlığın ALLAH olduğunu bilir. Çünkü ALLAH onu yoktan var eden, bedenini, aklını, şuurunu, imanını ve sahip olduğu bütün herşeyi ona verendir. Dahası, Kendisi’ne iman ettiği ve itaat ettiği takdirde, onu, hem dünyada hem de ahirette çok büyük ve sonsuz bir nimetle, Katından bir sevgi ve hoşnutlukla müjdelemektedir. Bütün bunları da yalnızca Kendisi’nden bir rahmet ve lütuf olarak, karşılıksız bir şekilde vermektedir. O halde gerçek anlamda, herkesten çok sevilmeye, bağlanılmaya layık olan yalnızca ALLAH’tır.

Sevginin oluşmasındaki sebeplerden biri de sevilen kimsedeki üstün ve güzel özelliklere karşı duyulan ilgi ve hayranlıktır. Bu ilgi ve hayranlık karşı taraftan da karşılık gördüğünde aradaki ilişki kuvvetli bir sevgi bağına dönüşür. Ancak burada önemli olan nokta, üstünlük ve güzelliğin gerçek sahibini bulmak ve ilgi, sevgi ve hayranlık hislerini ona yöneltmektir. O da yine, bütün güzelliklerin, üstün ve yüce sıfatların kaynağı, sahibi olan ALLAH’tır. Yaratılmışların sahibiymiş gibi göründükleri üstün sıfatlar ise, yalnızca ALLAH’ın sonsuz sıfatlarının çok küçük birer yansımasıdırlar ve gerçekte ALLAH’a aittirler. ALLAH’ın kulları üzerinde tecelli etmekte, yani görünmektedirler. Bütün bunlardan dolayı sevgi ancak ALLAH’ın Zatına duyulur. İnsanın bir kimseyi veya bir eşyayı, ALLAH’tan bağımsız, müstakil bir varlık olarak görüp de ALLAH’ı sever gibi sevmesi ise, onun şirk koştuğunun en belirgin alametlerinden birisidir.

Elbette ki sevgi duymak yanlış değildir, yanlış olan ALLAH’ı tamamen unutup, adeta bir tutkuyla, ihtirasla karşı tarafa bağlanmaktır. Ya da o insan için ALLAH’ın rızasını ve hoşnut olacağı şeyleri terk etmektir. Oysa imani gözle bakıldığında insanların sahip oldukları tüm güzelliklerin asıl sahibinin ALLAH olduğu anlaşılır. Bunu fark eden insan doğal olarak ALLAH’a yönelir, karşısındaki insanı severken aslında ALLAH’ı sevdiğinin bilincindedir. Sadece ALLAH’ı ilah edinen bir kimsenin başka bir şeyi, başka bir kimseyi ALLAH kadar ya da O’ndan daha fazla sevmesi söz konusu olamaz. Bunun aksine bir tutum takınan müşrikler ise ayette şöyle tarif edilir:

İnsanlar içinde, ALLAH’tan başkasını ‘eş ve ortak’ tutanlar vardır ki, onlar (bunları), ALLAH’ı sever gibi severler. İman edenlerin ise ALLAH’a olan sevgileri daha güçlüdür... (Bakara Suresi, 165)

Müminin sevgisi berrak, nurlu, kalpte ferahlık oluşturan bir sevgidir. Çünkü sevgisinin gerçek muhatabı ALLAH’tır. Karşısındaki varlığı dünyada ALLAH’ın tecellilerini barındırdığı için sever. Bu yüzden de, sevdiği bir kimse veya varlık ölünce veya sevdiği bir eşya kaybolunca, kendisinden alınınca mümin üzülmez, bir mahrumiyet ya da ayrılık acısı çekmez. Çünkü sevdiği varlıktaki maddi ve manevi bütün güzelliklerin, tecellilerin gerçek sahibi ALLAH’tır. ALLAH ebedi ve ezelidir. Hepsinden önemlisi kendisine şah damarından daha yakındır. Yalnızca kendisini imtihan etmek için geçici olarak bazı tecellilerini geri almıştır. İmanını ve bu anlayışını sürdürdüğü sürece dilerse bu dünyada dilerse ahirette sonsuza dek kendisine çok daha yoğun olarak pek çok güzel sıfatıyla tecelli edecektir. İşte bu sırrı kavradığı ve katıksız gerçek imana kavuştuğu için mümine üzüntü ve acı verecek, onu duygusallığa düşürecek hiçbir durum söz konusu değildir. Bir ayette iman edenlerin bu ruh hali şöyle tarif edilir:

Şüphesiz: “Bizim RABBİMiz ALLAH’tır” deyip sonra doğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); artık onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Ahkaf Suresi, 13)