PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kur’an’da “Sevgi” kelimesi 83 yerde geçer..


..::duyguseli::..
11-02-2008, 19:55
Fahri Güven

De ki: “Eğer siz ALLAH’ı seviyorsanız bana uyun; ALLAH da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. ALLAH çok affedici, çok merhametlidir.” (Kur’an: 3/ 31).

İslâm medeniyeti, barış medeniyeti, sevgi medeniyeti, gül medeniyetidir. Çünkü İslâm “Silm” ve “Selam” kökünden gelmiştir. Tarihi süreçte de bunu uygun olarak İslâm inancı, evrensel bir düzlemde insanlığı “barış, huzur, kurtuluş” kaynağı olarak aydınlatmış, muştulamıştır. Bu noktada İslâm diniyle “barış, huzur” kelimelerini özdeşleştirmemiz boşuna bir gayret değil, tam tersi gerçeğin bir ifadesi, bir tezahürüdür. Çünkü Kur’an’da çeşitli kullanılış biçimleriyle “Silm” yani “barış” kelimesinin 145 defa geçmesi bunun göstergesidir.

Diğer taraftan İslâm dininin ana dinamiklerinden biri de “sevgi”dir. Nitekim İslâm dinine “Sevgi Dini” şeklinde telakki edilmesi de “barış” tavsifiyle özdeş biçimde haklı bir tesbit ve nitelemedir. Bunun nedeni de “sevgi” kelimesinin Arapça karşılığı olan “Hubb” kelimesinin Kur’an’da 83 kez zikredilmiş olmasıdır. Ayrıca, bir de bunun dışında “meveddet” kelimesi de vardır. “Hubb” kelimesinin 80 küsurdan fazla zikredilmiş olması da İslâm diniyle sevgi arasındaki ahengi ortaya koymaktadır.

Kısacası, İslâm akîdesi “sevgi” üzerine temellendirilmiştir. Hani daha küçükken çocuklarımıza öğrettiğimiz; en çok kimi seversin sorusu, buna anlamlı bir örnektir. Verilecek cevap malum… Önce ALLAH’ı, sonra Peygamberi, sonra anne- babayı sevmek… Çünkü inanmak bağlanmayı, sevmeyi, kanıksamayı gerektirir, hem de içten bir şekilde…

İslâm inancında ALLAH’a iman; ALLAH’ı sevmek, O’na sığınmak, O’na bağlanmaktır. İkinci olarak ALLAH için Peygamberi sevmektir. Hz. Peygamber bu sevginin nasıl olması gerektiğini şöyle ifade etmiştir. “Sizler beni annenizden- babanızdan ve kardeşlerinizden, sevdiklerinizden daha fazla sevmedikçe iman etmiş olamazsınız.” Yani imanın koşullarından biri de Peygambere inanmak, bağlanmak ve onu sevdiklerimizden daha fazla sevmektir.

Sevgi olmayan bir inanç, kuru ve çorak bir inançtır. Çünkü inancın kalblerde yeşermesi gerekir. Fidan olup, dal budak sarıp yüreği ve gönlü tutması gerekir.

Öte yandan tasavvufi imgelemler ışığında konuyu mülahaza edersek: Önce insanların sevilmesi, yani müminleri sevilmesi gerekir. İnsan sevgisi kalbe hâkim olunca ikinci aşama başlar: Peygamber sevgisi. Peygamber sevgisiyle kalb harmanlanınca üçüncü aşamaya geçilir: ALLAH sevgisi… ALLAH sevgisi içinde peygamber sevgisi, onun için de insan sevgisi vardır. ALLAH sevgisi tamamıyla kalbe hâkim olunca “İnsan-ı Kâmil” denilen mertebeye ulaşmak, “gizli hazinenin” sırrına ermek vardır. Tabiî giderek iyice pozitivizmin güdümüne giren bizlerin bunu kavraması çok zordur.

Tekrar konuya dönersek, İslâm dini sevgiye büyük önem verir. Bu sebeple “vahiysel bütünlüğünü” inanç ve o inançtan kaynaklanan sevgi üzerine inşa etmiştir. Bir tarlada tohumun yeşermesi, filizlenmesi, çiçeğe durması, çiçek açması gibi… Her Müslüman’ın yüreği ALLAH, Peygamber ve Kur’an inancından kaynaklanan muhabbetin verdiği sıcaklıkla berrak bir şekilde aydınlanır, çiçeklenir. O yüzden ayette geçen ifadesiyle “Müslümanı öldürmeye gelen onda dirilir”. İslâm’ın diriliş ve kurtuluş çağrısı bu yüzden barış ve sevgi inancınadır. Müslüman ise aşk ve sevgiyi tadan, bir kurşun ve çiçek gibi gönlünde sevgiyi harmanlayan kişidir.

Bu noktada Kur’an’da “Hubb/ sevgi” kelimesinin zikredildiği ayetlerden bazı örnekler aktaralım:

— “Gerçek şu ki, sen, sevdiğini hidayete erdiremezsin, ancak ALLAH, dilediğini hidayete erdirir; O, hidayete erecek olanları daha iyi bilendir.” (Kur’an: 28/ 56).

— “… Şımararak sevinme, çünkü ALLAH şımararak sevince kapılanları sevmez. (Kur’an: 28/ 76).

— “ Onlar şöyle demişti: “Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir; oysa ki biz, birbirini pekiştire (tutan) bir topluluğuz…” (Kur’an: 12/ 8).

— “Şehirde (birtakım) kadınlar: Aziz(Vezir)’in, karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş. Öyle bir sevgi onun bağrına sinmiş. Doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz” dedi.” (Kur’an: 12/ 30).

— “Yusuf dedi ki: “RABBİM, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir…” (Kur’an: 12/ 33).

— “İnsanlar içinde, ALLAH’tan başkasını “eş ve ortak tutanlar” vardır ki, onlar (bunları), ALLAH’ı sever gibi severler. İman edenlerin ise, ALLAH’a olan sevgileri daha güçlüdür…” (Kur’an: 2/ 165).

— “ALLAH yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz ALLAH, iyilik edenleri sever…” (Kur’an: 2/ 195).

— “… Şüphesiz ALLAH, tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever.” (Kur’an: 2/ 222).

Şimdilik bu kadarla yetinelim…

HÂMİŞ: İslâm’ın barış ve sevgi dini olduğuna dair daha geniş bilgi almak isteyen okuyuculara değerli ilahiyatçı Fahrettin Yıldız Bey’in İşaret Yayınlarınca neşredilen “Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak” adlı eserini tavsiye ediyorum. (Fahri Güven)