PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kur'an-ı Kerimin yazılması,toplanması ve kitap haline getirilmesi


Hasret
11-01-2008, 01:31
Kuranı Kerimin yazılması, toplanması ve kitap haline getirilmesi

Soru
İslamın en büyük dayanağı ve iddiası Kuranın değişmezliği , ana gönderiliş sebebi de daha önce gönderilen kutsal kitapların aslından uzaklaşması olduğuna inanıyoruz, ama İslam tarihi okunduğunda Kuranın Hz Ebubekir zamanında Hz Ömer in ısrarı üzerine toplandığı, ve daha sonra Hz Osman zamanında da çoğaltılıp diğer nüshaların yakıldığını öğreniyoruz, Kuranın neden Efendimiz zamanında değil de ölümünden sonra toplandığı ve bir kitap haline getirildiği sorusuna verilen cevap genelde vahyin Efendimizin son zamanlarına dek devam etmesi ve Efendimizin vahyin gelişinin ne zaman biteceğini bilememesi olarak gosterilir , Benim Kuranı toplayan sahabelerin doğruluğu hakkında en ufak bir şüphem yok, Sorum şu ki, İslamın en önemli özelliği kutsal kitabinin değişmezliği olduğuna göre, ve İslamın bu iddiasına ateist ve misyonerlerin kuranın peygamberimiz zamanında kitap haline getirilmemesini öne sürerek itiraz etmelerini düşünürsek, Efendimizin toplama işini hayatında yapamasa bile bunu neden vasiyet etmediğini , yada sağlığında bu konuda hiç konuşmadığını, Allahın neden peygamberini bu konuda uyarmadığını anlayamıyorum. Çünkü biliyoruz ki, Hz Ömer, Hz Ebubekir e fikrini soylediğinde Hz Ebubekir "peygamberin bile yapmadığı bir isi ben nasıl yaparım\" diyor, bu da gösteriyor ki Efendimizin bu konuda sahabelere herhangi bir talimatı yada tesviği yok, sözün kısası, Allahın peygamberinin (haşa) bu basireti göstermesi gerekmez miydi, yada Allah in bunun ileride sorun olacağını resulüne bildirip bu konuda harekete geçmesini istemesi gerekmez miydi? Ayrıca, iddia edildiği gibi, gerçekten su an elimizde bulunan en eski Kuran hangisidir, nerededir? Hz Osmanın dağıttığı nüshalar nerededir, ve Hz Osmana ait olduğu söylenen Topkapı sarayındaki Kuran gerçekten Hz Osman’a mi aittir?
15-Şubat-2007 - 12:11:19
Cevabımız

Değerli Kardeşimiz;

Sorunuza kısa bir cevap verdikten sonra detaylı bir açıklamayı da ekleyeceğiz.

Peygamber Efendimiz bir çok Hadislerinde kendinden sonra özellikle dört halifeye ve genel olarak da sahabelerine uymayı emreder. Eğer Peygamber Efendimiz her konuda vasiyet etseydi, o zaman yeni olaylar karşısında "vasiyet olmadığı için yapamayız" gibi düşüncelerle çözümler üretilemezdi. Bu nedenle Halifelik ve Kuranın toplanması gibi önemli konularda bile vasiyet edilmemiştir. Böyle çok önemli konularda bile ashabın çözüm yollarına uyulması, diğer konularda onların örnek alınacağına ayrıca bir delil olabilmiştir. Diğer taraftan bu ve buna benzer konularda ashabın çözüm yolu bulması, bundan sonra meydana gelecek olaylarda nasıl bir yöntem izlenmesi gerektiği de gösterilmiş olmaktadır.

O (S.A.V.), insanlığı kurtuluşa çağıran, karanlık dünyada yolları aydınlatan bir ziya ve nur mesabesinde idi. Bu görev için seçilerek ilahi bir terbiyeden geçmiş ve nihayet, kemal döneminde görevlerin en yücesi ile vazifelendirilmişti. Resulullah, görevinde son derece titizdi. Vahyi telakki ederken ve de sonraki davranışları bunu ortaya koyar. Mesela O (S.A.V.), vahiy hali vuku bulduğunda, bildirileni çabuk ezberleyip kalbine yerleştirmek için dilini hareket ettiriyor. (Kıyamet, 16) Gelen vahiyleri özel katiplerine kaydettiriyor, buna mukabil Kur'an ile karışmasın diye kendi sözlerinin kaydedilmemesini ashabından istiyordu.

Kur’an-ı Kerim 42 vahiy katibi tarafından yazılmıştır. En meşhurları Mekke'de Abdullah b. Sa'd Medine'de ise Übey ibni Kab'dır. Kur’an ayetleri kağıt, bez, deri parçaları, taş, tuğla, kürek kemikleri üzerine yazılmıştır. Her Ramazan ayında nazil olan vahiy pasajlarını (Kur'an'ı Kerim'i) baştan sona Cebrail'e arz ediyordu. Karışıklığı önlemek için de gelen vahyin nereye konulacağını belirtiyordu. Peygamber Efendimiz hayatta olduğu sürece vahiy devam ettiğinden, Kur’an metni, iki kap arasında mushaf haline getirilemezdi. Böyle yapılmış olsaydı sık sık değişiklik yapmak, araya girecek birkaç ayeti yerleştirmek için, ikide bir çok sayıda yazılmış metni imha etmek mecburiyeti hasıl olacaktı. Diğer taraftan Kur’an metni birçok hafız tarafından ezberlenip devamlı surette okunuyor ve ashabın bir kısmının nezdinde yazılı nüshalar da bulunuyordu. Üstelik Hz. Peygamber gibi bir teminat mercii vardı. Bu yüzden metnin muhafazası konusunda endişeye sebep yoktu.

Ayrıca El-Hakim (Ö 405-1014) Müstedrek’inde “Kur’an metninin biraraya getirilmesi 3 defa yapılıp, birincisi Resulullah’ın huzurunda olmuştur” dedikten sonra, bu hükmüne esas teşkil eden şu hadisi, Zeyd İbn Sabit’den (Buhari ve Müslim’in rivayet şartlarını taşıyan bir senedle) nakleder. Zeyd diyor ki: “Biz, Hz. Peygamber’in huzurunda Kur’an’ı birtakım parçalardan telif ediyorduk (topluyorduk).” Beyhaki bu hadis hakkında: “Kanaatimce bundan maksad, birkaç ayrı defada indirilen ayet gruplarını, Hz.Peygamber’in Nezaretinde sureler halinde derlemektir” demektedir.

Şu halde vahyi tamamlanan sureleri peygamberimiz, mevcut en uygun malzemeye, birtakım sahifeler halinde temize çektirip muhafaza ediyordu. Peygamberimizin hayatında birçok sahabi Kur’an’ı hem hafızalarında hem de sahifelerinde toplamış bulunuyorlardı. O’nun ahirete irtihali üzerine Hz.Ali derhal evine kapanmış, “Kur’an’ı cemetmedikçe Cuma namazına çıkmak hariç, ridamı giymemeye yemin ettim” diyerek, sözünü yerine getirmiş, Kur’an’ı cemetmedikçe Hz.Ebu Bekir’e biat etmemişti.

KUR’AN’IN MUSHAF HALİNE GETİRİLMESİ:

Hz.Peygamber’in vefatından sonra ilahi rehber Kur’an metninin, ümmetin icmaından geçmek suretiyle, tek kelimesinden şüphe edilmeyecek tarzda; kıyamete kadar hiç kimsenin itiraz edemeyeceği tarzda toplanması gerekmişti. Zeyd İbn Sabit diyor ki: “Yemame Savaşında ashabın öldürülmesini müteakib, Hz. Ebu Bekir beni çağırttı. Yanına vardım. Hz.Ömer de orada idi. Ebu Bekir bana dedi ki: Ömer bana gelip dedi ki: “Yemame ‘de Kur’an hafızları çok zayiat verdi. Bu gibi vakalarda hafızların ölmeleriyle Kur’an’ın birçoğunun zayi olmasından endişe ederim. Bana kalırsa Kur’an’ın cem edilmesi için bir emir çıkarman gerekir.” Ben de Ömer’e şöyle cevap verdim: “Resulullah’ın yapmadığı bir işi nasıl yapabilirsin?”, Ömer: “Vallahi bu hayırlı bir teşebbüstür, dedi.” Sonra bu iş üzerinde o kadar durdu ki, bana söyleye söyleye neticede Allah kalbime bu işi yatırdı, ben de onun görüşünü benimsedim.” Zeyd devamla diyor ki: “Ebu Bekir bana dönüp şöyle dedi: “Sen genç, dinç, zeki bir adamsın. Kimse ittiham edemez. Zaten Resulullah’ın da vahiy katibi idin. Kur’an metnini topla.” Vallahi bir dağı yerinden nakletmemi isteselerdi, Kur’an’ı toplama mes’uliyeti kadar bana ağır gelmezdi.” Neticede Kur’an’ı hurma dallarından, yassı taşlardan ve insanların hafızalarından derlemeye başladım.” (Buhari)

Kaynakların ittifakla bildirdiğine göre, Hz. Ebu Bekir, Zeyd’e asla hafızasına güvenmemesini, her ayet için 2 delil olmak üzere, 2 şahıstan yazılı nüsha aramasını emretti. Bu iş için Zeyd, Hz.Ömer’in yardımını şart koşmuş, O’da ciddi bir şekilde kendisine yardım etmiştir. Zeyd bizzat kendisi iyi bir hafız olduğu halde, kendisi gibi başka hafızlarla da yetinmeyip, her ayet hakkında mukabele görmüş 2 yazılı şahid aramak gibi son derece titiz ve ilmi bir usül takib etmiştir. Yalnız Tevbe Suresinin sonundaki 2 ayet hakkında, araştırmasına rağmen 2 yazılı şahidi bulamamış, Ebu Huzeyme’deki yazılı nüshaya istinad etmek durumunda kalmıştır. Bu şekilde Hz.Ebu Bekir devrinde biraraya getirilen sahifelere “el- Mushaf” denilmiştir.

HAFIZ SAYISI:

Burada yeri gelmişken o devirde ki mevcut hafız sayısının 4-7 arası olduğuna dair iddiaya da cevap verme ihtiyacı gördük. Hz. Peygamber (sav.)’in terbiyesinde yetişmiş sahabeler arasında 23 yıl içinde Kuran’ı sadece 4 veya 7 kişinin ezberlemiş olması aklen muhaldir. Buhari’nin Es-Sahih’inde rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav.) henüz hayatta iken meydana gelen ‘Bi’ru Maune’ olayında şehid olan ‘kurra’nın sayısı 70 kadardır. Hz. Peygamberin vefatını takip eden yıl içinde meydana gelen dinden dönme olayları üzerine yapılan savaşlarda, ‘Yemame’de şehid olan ‘kurra ve huffaz’ın sayısı da bazı alimlere göre 450-500 kadar bazılarına göre ise 700 kadardır. Bir başka önemli nokta da Hz. Peygamber hayatta iken vahyin henüz son bulmamış olmasıdır. En son nazil olan birkaç süre veya ayet, bazı kimseler tarafından bilinmeyebilir. Hamidullah’a göre Peygamberimiz (sav) vefat ettiğinde 3000 kişi Kuran’ı ezbere biliyordu. Zeyd B. Sabit’in yazmış olduğu Kuran ile Hz. Muhammed (sav) indirilen Kuran arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü: Kuran’ı herkes ezberliyor, ayrıca ezberlediklerini yazılı vesikalarla te’yid ediyorlardı. Her gün namazda okunan ve ona göre amel edilen şey nasıl unutulabilir? Kuran ayetleri öyle ahenkli iniyordu ki, herkesin kolayca ezberleyebileceği kadar azar azar iniyordu.

Sonuç olarak, Kur'an vahyinin inmesinden peygamber dahil hiç bir kimsenin müdahalesinin söz konusu olmadığını aşağıdaki ayet bize bildirmektedir: "Eğer o Peygamber bazı sözler uydurup bize isnat etmeğe kalkışsaydı muhakkak ki biz onu kuvvetle yakalar (ve ondan intikam alırdık). Sonra da muhakkak ki, onun kalb damarını keserdik. O zaman sizden hiç kimse O'nu koruyamaz" (*)

Kur'an-ı Kerim Nasıl Mushaflaştı? Son vahyin tarihi ile ilgili kapsamlı bir çalışma.

Son Vahyin Tarihi- İlgili Ayetler:

A’la 6:’Sana okuyacağız ve sen Allah’ın izni ile unutmayacaksın.’

Abese 11-14: "Hayır, şüphesiz o yüce kağıtlarda yazılı olan ve isteyenin üzerinde tezekkür edeceği bir öğüttür."

el-Kıyame 16-19: "Vahiy esnasında, hemen alabilmek için, onunla birlikte dilini hareket ettirme! Doğrusu vahyin kalbine yerleştirilmesi ve okuman bize aittir. Biz vahyi okurken, sen sadece okunmasını dinle! Sonra O'nun açıklanması bize aittir."

el-Furkan 32: "İnkar edenler, Kur'an O'na bir defada topluca indirilseydi ya, dediler. Biz, onunla Senin kalbini sağlamlaştırmak için böyle parça parça indirdik ve onu ağır ağır okuduk."

eş-Şuara 192-195: " Bu Kur'an alemlerin Rabbi'nin indirmesidir. Uyaranlardan olasın diye, onu, Cibril, Mübin Arap Lisanı ile indirdi."

el-İsra 106: " Kur'an’ı insanlara ağır ağır okuman için bölüm bölüm indirdik ve onu gerektirdikce biz indiririz."

et-Tur 1-3: "Tur'a, yayılmış ince deri üzerine satır satır yazılmış Kitab'a andolsun ki..."