PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : O evde neler bulunmuştu (Ertuğrul ÖZKÖK)


kelebek35
08-16-2008, 10:30
Türkiye’de herkesi, her siyasetçiyi, her işadamını, her vatandaşı çok yakından ilgilendiren bir ipucuna ulaştık.

Bunun peşini bırakmamalıyız.

Ergenekon Savcısı’nın dava dosyasına koyduğu hayali telefon konuşmaları nerede ele geçirildi?

Ahmet Kuy isimli bir şahsın evinde.

Peki o şahsın evinde başka neler ele geçirildi?

Buyurun tutanaklardaki çeteleyi birlikte inceleyelim.

Sahte tapu belgesi

Sahte diploma

Sahte polis kimliği

Sahte avukat kimliği

Sahte ehliyet.

Evindeki "malzemeye" el konulan kişinin şeceresi bu.

Bir de her şeyi, her unsuru hayali olan telefon konuşmaları kayıtları.

İsimler sahte.

Telefon numaraları sahte.

Türkiye’de aklı başında kimse inanmıyor, ama hortumculuk yüzünden bankasına el konulanlar inanıyor.

Oysa eminim o düzmece belgeyi hazırlayanların kim olduğunu kendileri çok, ama çok iyi biliyorlar.

İftirada altına inemeyecekleri bir çizgi olmadığını her gün ispatlıyorlar.

* * *

Hayatım boyunca PKK’sıyla, mafyasıyla, terör örgütüyle mücadele ettim.

Aldığım ölüm tehdidinin sayısını bile unuttum.

Sedat Simavi’nin mezarı başında anma yapacağımız yerde bomba patladı.

Arabamın lastiği kaydığı ve 2 dakika geciktiğimiz için, başta başyazarımız Oktay Ekşi olmak üzere kılpayı kurtulduk.

Ama mücadele edemeyeceğim bir şey varsa, o da iftiradır.

İftiraya iftira ile cevap veremeyeceğimize göre, yargıdan başka sığınabileceğimiz bir yer yok.

Hukuk ağır işlese de, sabırla bekleyeceğiz.

İşte bu nedenle, sahte belgeleri üreten çetelerin üzerine gitmemiz gerektiğine inanıyorum.

Artık anlaşılıyor ki, önümüzdeki dönemde iftira için kullanılacak en etkili araçlardan biri, sahte belgeler, sahte telefon konuşması zabıtları olacak.

Ergenekon davası bu bakımdan çok önemli bir görevi yerine getirebilir.

İddianameyi ve eklerini okuduğum zaman kendi payıma iki çok tehlikeli çeteleşmenin varolduğu sonucuna varıyorum.

Biri, içinde bazı asker emeklilerinin de bulunduğu, kendilerine "misyon" yüklemiş kişilerin oluşturduğu bir çete.

Bunların darbe falan yapabileceklerine inanmıyorum.

Ama daha önce yazdığım gibi, bu kişiler, topluma nifak sokacak cinayetleri işleyebilecek tıynette insanlar.

Dikkatimi çeken ikinci nokta ise bu kişilerin kurdukları çetelerin zaman içinde mafyalaşması ve menfaat çeteleri haline dönüşmesi.

Hiç şüphesiz bu da çok tehlikeli bir şey.

Belli ki, bir zamanların "ülkücü-çek senet mafyası" tarzındaki örgütlenmeler gibi, şimdi de kendine "Kuvvacı", "ulusalcı" misyon yüklemiş, bu maske altında resmen mafyavari para toplama işlerine girişmiş çeteler oluşmuş.

Devlet Bahçeli, ülkücü çek senet mafyalarını partisinden söküp attı.

Türkiye şimdi bu ikinci çete türünü de ortadan kaldırmalıdır.

* * *

Baştaki çeteleye dönüyorum.

Evlerde bulunan çok sayıda sahte belge, MİT raporu, fişleme bu çetelerin en etkili silahıdır.

Bu sahtecilik, Türkiye’de sadece kişilerin değil, kurumların itibarını sarsacak bir dezenformasyon şebekesinin varlığını ortaya koyuyor.

Hepimiz bununla mücadele etmezsek, sonunda birimizin başına gelen, yarın başkalarının başına gelecektir.

Unutmayalım.

Türkiye’de herkesin bir düşmanı vardır ve ne yazık ki, bazı düşmanların tıyneti, sandığımızdan da felakettir.

Popülizm

dersi

HİÇ hazzetmediğim bir şeydir ama şunu itiraf edeyim.

Popülizm de zeká ister.

Ve İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad da bu zeká var.

Liderlik, zekásını "kriz yönetimi" sırasında gösterir.

Türkiye’yi ziyaret eden Ahmedinejad da dün Türk gazetelerinin birinci sayfalarını görünce her halde kendi kendine şunu söylemiştir:

"Bu tam bir kriz."

Düşünebiliyor musunuz 12 milyonluk bir şehirde yollarda tıkanıp kalan en az 2-3 milyon insan sizden nefret ediyor.

Böyle bir durumda kendinizi kurtarmak için ne yaparsınız?

Ahmedinejad mükemmel bir popülist.

İktidara böyle bir popülizmle gelmiş.

Böyle bir insan. İmajını kurtarmak için ne yapılması gerekiyorsa onu yapar.

Yolları kapayanları satmak.

Ne dedi Ahmedinejad:

"Ben Tahran’da buna izin vermezdim."

Böyle bir lafın altından nasıl kalkılır.

Bu benim meselem değil. İzin verenler düşünsün.

Ertuğrul ÖZKÖK
hürriyet