PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Allah ile aldatanın önde gideni


kelebek35
08-08-2008, 10:15
Diyelim ki, bir Ku'ran Kursu'nda meydana gelen patlama faciaya mı neden olmuş, Allah ile aldatanın önde gideni, bu hali fırsat bilir:

"Kur'an kursları ana dilde ibadete karşı çıkan ve dili kutsallaştıran zihniyetin Arap harflerini ezberletmek suretiyle Arapçılık yaptığı yerlerdir…"

Üç aşağı beş yukarı bunlardır söylediği.

Allah ile aldatanın önde gideni, bina ile binadaki faaliyet arasında kurduğu kaçak illiyet bağını, "Kaçak Kur'an Kursu" diyerek gizlemek ister ama Kur'an Kursu'ndaki patlamayla, müfredat arasında "kaçak" bir bağlantı kurmaya çalıştığını gizleyemez.

Bu "kaçakçılıkta" belki bilinçli değildir; lakin bilinçaltı nedense hep böyle çalışır.

Demem o ki; Kur'an Kursu binasının patlama sonucu çökmesini betonarmeyle, mukavemet hesaplarıyla, üçkağıtçı müteahhidin malzemeden çalma huyuyla veya kimi Kur'an Kursu derneklerinin özensizliğiyle açıklamak yerine, Kur'an Kursu'nun müfredat veya faaliyet alanına vurgu yapar.

Allah ile aldatanın çağdaş bir yobaz olarak portresi, ham yobaz kaba softaya müthiş benzer.

Ham yobaz kaba softa, mesela bir depremde, "Hak Teâlâ Hazretleri'nin şu hikmetine bakın…" yollu ifadelerle, randevuevi veya pavyon gibi yerlerin yıkılmasını imanının alametlerinden sayar.

Cami, köprü, kervansaray gibi yerler yıkılınca da ne diyeceğini şaşırır.

Çünkü Allah'ın her şeyi bir hesap üzre halketmesindeki hikmet üzerinde hiç düşünmez.

Düşünmeyi, akletmeyi dilinden düşürmeyen çağdaş yobaz da, Kur'an yerine farzımuhal inkılap tarihi okutulsaydı gaz sızıntısı patlamayacakmış gibi, "Bakın, bakın: Arapçılık vazedilen Kur'an Kurslarının akıbetini görün!…" demeye getirir.

Hulasa, ham yobaz ile çağdaş yobaz birbirinin tersyüz edilmiş hali gibidir.

Diyelim ki, başörtülü öğrenciler üniversite kapılarından mı dışarı ediliyor, Allah ile aldatanın önde gideni hiç vakit kaybetmez: İslam'da başörtüsünün olmadığına aklınca Kur'an'dan delil getirerek, "ikna odalarına" destek verir.

Başörtüsüyle son sınıfına kadar geldiği üniversitesinden nevzuhur bir uygulamayla atılan öğrenciye yapılan haksızlığa tek söz söylemeden, başörtüsünün Kur'an'da yeri olup olmadığı mevzuuna dalar.

Diyelim ki, İmam Hatip'ler mi kapatılıyor, Allah ile aldatanın önde gideni anında harekete geçer ve bu okulların faydasızlığı, dahası zararı üzerine diller döker.

Diyelim ki, resmi ideolojinin ulus devlet adına "dil duyarlığı" mı arkalanacak, Allah ile aldatanın önde gideni en öne geçerek, ana dilde ibadete karşı çıkanlara demediğini bırakmaz.

İşin garip tarafı, bütün bunları Allah ile aldatmaya karşı durmak adına yapar.

Bir kez olsun din ve vicdan hürriyetine karşı uygulamalara sesini çıkardığı görülmemiştir.

Bilakis, sesini çıkaranların sesini boğmak için ayetleri "tevil" etmeye çalışır.

Allah ile aldatanın önde gideninin, Kur'an'ın anlaşılmasına ilişkin söylemleri, 70'li yılların ortalarında filizlenen, 80'li yılların ortalarına değin duvar diplerinde, kahvehanelerde, yayınevlerinde yoğun şekilde tartışılan bildik söylemlerdir.

Gelgelelim, vaktiyle bu mevzuları hararetle tartışan gençler resmi ideolojilerle hesaplaşmayı, ceberut devlete karşı çıkmayı, velhasıl-ı kelam, "egemenlere" isyan etmeyi hedefliyordu; Allah ile aldatanın önde gideni ise (sonuç itibariyle) "egemenlere" destek olmaktan öte bir iş yapmıyor.

O gençler böylelerine "Bel'am" diyor; ceberut şirk düzenini de "Firavun", "Karun" ve "Bel'am" üçlemesiyle açıklıyorlardı.

İhsan Eliaçık, "Haber10" adlı sitede, "Allah ile aldatanın önde gideni" başlığı altında kaleme aldığı makalede A'raf Suresi, 7/175-176'ncı ayetlerde anlatılan "Bel'am" karakterini şöyle tefsir ediyor:

"1- Ayetleri çok iyi bildiği halde ilmiyle amel etmeyen 2- Şeytana uyarak azan 3- Güç ve iktidar (dünya) hırsı gözünü kör etmiş 4- Heva ve hevesine kapılmış 5- Köpek tıynetli her "din alimi"dir…"


Salih TUNA
yeni şafak