PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Yürek Mektupları


kelebek35
08-05-2008, 10:12
Neslihan Yücel/ İstanbul;
“Boğaziçi üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı öğrencisiyim. Bölümüm ve ilgi duymam sebebiyle her alandan kitap okumaya çalışıyorum.
“Ancak insanın, başka kültürleri öğrenmeden önce, kendi edebiyatını ve tarihini çok iyi bilmesi gerekiyor. Ortaokul yıllarımda ‘Buhara Yanıyor’ isimli kitabınızla tanımıştım sizi. üniversiteye başladığımda da ‘Zindanda Şahlanış’ ve ‘Barla'da Diriliş’ isimli eserlerinizi okudum. Aldığım hazzı anlatamam.
“Benim size sorum, tarihi romanlarınızda yazdığınız hikayeler birebir gerçek midir? Cevap verirseniz çok memnun olacağım. Teşekkürler.”
* Ben tarihi roman yazmıyorum sevgili Neslihan, tarihi romanlaştırıyorum. İkisinin arasındaki fark gerçeklik farkıdır. “Tarihi roman” yazan adam tarihi gerçeklere bağlı kalmak zorunda değildir, ama “tarihin romanı”nı yazan yazar tarihi gerçeklere sadık kalmak zorundadır.
Elbette bunu söylerken hayalimi tatile gönderdiğimi söylemek istemiyorum, başka türlüsü zaten “roman” olmaz, ne var ki, tarihi gerçekçiliğin özüne sadık kalarak yazıyorum. Romancı muhayyilem temel konularda değil, ancak ayrıntılarda devreye giriyor.
Böylece ortaya çok beğendiğinizi söylediğiniz “tarihin romanı” çıkıyor.
Aslına bakarsan, bir edebiyat ürünü olarak romanda “gerçek hayat” aramak çok da doğru değildir. Daha da ileri giderek söyleyeyim ki, bu satışı kamçılamak için uydurulan bir kandırmacadır.
Bir hayat, sadece onu yaşayan açısından “gerçek hayat”tır. Okuyanlar, o hayatın hayalini okuyorlar. çünkü onu yaşamamışlar, yaşandığına dahi şahit olmamışlardır. Okuyucuya düşen romanın ne kadar “gerçek hayat” olduğunu araştırmak değil, yazılanların ne kadar “roman” olduğunu araştırmaktır.
Bir eser “gerçek” olduğu için “roman” olmaz, “roman” olduğu için “gerçek” olur.
İşte bu “sanat”ın kendi “gerçeği”dir. Derdimi umarım anlatabildim.
-
Lara Nil Yıldız;
“Ben yeni okuyucunuzum (tüm gazete olarak). Bugün ilk defa okudum değerli gazete Vakit'i ve çok geç kaldığımı düşünüyorum. İnsanın gerçekten bilmediği bir konu hakkında atıp tutma gibi bir imtiyazı olamazmış. çok önyargılıydım gazetenize karşı ama okuduğumda ne kadar büyük bir hata ettiğimin farkına vardım.
“öncellikle bu konuda hakkınızı helal edin. Bu mailimi isterseniz yalakalık olarak algılayın, ama ben tüm samimiyetimle söylüyorum ki, Vakit gerçekten de çok farklı bir gazete.
“Bu sabah masamda altı tane gazete vardı. Abartılan boyalı basını siz benden daha iyi bilirsiniz, resimlerden okuyacak yer kalmıyor. En son olarak Vakit'i okudum. Oku oku bitmiyor. Doğruyu söylemek gerekirse, diğer beş gazetenin her birini ayırdığımdan fazla zaman ayırdım. çünkü Vakit hakkediyor. Teşekkürlerimi ve tebriklerimi sunarım hepinize.
“Yazınızı gerçekten çok beğendim. Bu siyasi kargaşa içinde yetişen bir genç olarak, bulandırılan beyinlerimizin içindeki soru işaretlerine ne kadar da bize ait cevaplar buluyorsunuz. ‘Onlar’ yerine koyduğumuz, meğer ‘bizler’mişiz. ‘Biz’e ne kadar muhtaç olduğumuzu anladım.
“Size ve tüm Vakit Gazetesi yazarlarına teşekkür ederim.”
* Farkı fark edenler çoğalıyor. Allah sayılarını arttırsın.


Yavuz BAHADIROĞLU
Vakit