PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Genç Kahramanlara Hitâbe


ALONE53
08-03-2008, 17:14
Eğer gecenin derinliklerinde, şehrin sessizliklerinde, ruhlarınızın kulaklarıyla Derbent yamaçlarında şehit yatan kırk sahabenin haykırışlarını dinlerseniz, sizlere şöyle nida ettiklerini duyarsınız:

"Sizleri çok bekledik! Sizleri, semanın her gün sabah akşam gelip giden meleklerinden sorup durduk; nerede bu kahramanlar? Onlar ne zaman gelecekler? Sizlere olan özlem ve kavuşma arzusu, bizde takat bırakmadı. Sizlerle buluşma iştiyakı bizlere ızdırap verdi. İşte sizler bugün buradasınız, artık ruhlarımız bahtiyar olabilir, yalnızlığımız dinebilir. Çünkü samimi dostlardan yoksun, ıssız, çorak ve kurak bu diyarlar, yalnızlık ve gurbetimiz sizlerle son bulabilir."

Genç Kahramanlar! Tarik bin Ziyad'ın yaptığı gibi geriye dönmemeniz için her şeyi yakın demiyoruz. Fakat biz sizlere bütün vücudunuzu yakınız, eritiniz ve ruhlarınızdaki hizmet ateşini tutuşturun diyoruz. Yanan bedenlerinizin zerrelerini bir tohum gibi bu diyarlara saçınız, bu diyarları sakın terk etmeyiniz. Şayet ayrılmak zorunda kalırsanız, ancak dönmek için ayrılınız. Zira artık buralar sizin vücudunuzdan ve varlığınızdan kıymetli bir parça olmuştur. Ta uzaklardan bu diyarlara sizleri çeken aşk ateşinin ne olduğunu sorarsanız, O ateş, büyük bir nurdan parçadır. Biz onu bu diyarlara kalplerimizle taşıdık. Fakat o büyük nur bugün neredeyse tamamen sönmeye yüz tutmuş, cılız ve titreyen bir fitil haline gelmiştir. Sizler Allah aşkına sakın bu fitilin kısalmasına ve sönmesine asla müsaade etmeyiniz. Ona ruhunuzdan üfleyiniz. Hidayet ışığının bu milleti yeniden aydınlatması için kalp ve kafa ilminizle besleyiniz.

Sizler buraya mukavemeti mümkün olmayan bir kader kuvveti ile sevk edildiniz. Sizler bu diyarlar için kaderin elçileri ve mebuslarısınız. Sizler Asya süvarilerine yollar açtınız...

Asya'ya dair müjdeler nerede ise tahakkuk etmek üzeredir. Siz Asya'nın bağrında yankılanacak olan büyük sedasınız. Sesinizi duyuyoruz. Cihanı sedanızla çınlatınız ki, yüzünüze kapanan kapılar açılsın. Çünkü kim kapıları çalmaya devam ederse, bugün olmasa bile yarın o kapılar açılacaktır.

Sakın! Biz kim oluyoruz da, bu diyarlarda birlik sancağını yeniden dalgalandıracağız demeyiniz. Yetmiş beş yıldır tarumar olmuş bu yerleri canlandırıp kıraç ve kupkuru olan bu topraklarda tohumları, sabanımız ve toprağı eşecek aletimiz olmadan nasıl sürüp ekeceğiz diye aklınızdan bile geçirmeyiniz.

Biz diyoruz ki, toprağı sürmek için sabanınız yoksa tırnaklarınızı saban, toprağı kazıp işleyecek aletiniz bulunmazsa dişlerinizi kazma yapınız. Zira içinizdeki inancın sedası güç ve takat verecektir. Bu soluğa, taşın ve toprağın zerreleri, hatta yer ve gök kulak verecek ve bütün kâinat size isteyerek ve boyun bükerek, imdadınıza koşup "lebbeyk" diyeceklerdir.

Ey hayırlı evlatlarımız! İşte bu size harikalar meydana getirebilmek için bir fırsattır. Sakın! Siz, size engel olmak isteyen gevezelerin, "Bunlar hangi sisli hayallere bağlanıyor, hangi tatlı rüyalara dalıyorlar, hangi ulaşılması uzak emellerin peşinde koşuyorlar?" sözlerine, fısıltılarına kulak vermeyiniz.

Evet, hayal etmekten korkmayınız. Zira büyük hamlelerin, başarıların temelinde o yatar. Biz, sizlerin hayal etmemesinden korkarız. Hayal, fikri kuvvetlendirir ve pek çok hakikatin de temelinde vardır. Bugün gerçekleşen keşif ve buluş, varlığını hayale borçludur. Sizlerin bugün buralarda bulunmanız bile hayaldi. Şimdi gerçekleşti. Bugün hülyasıyla yaşadığımız pek çok şey, yarın hakikat olabilir. Hayali ve ideali olmayan milletlerin geleceğinin parlak olmasından bahsetmek imkânsızdır.

Dağıstan'ı bütün kalbinizle sevin, O'na olan teveccühünüz bütün ilgi ve alâkaların üstünde, sevginiz de bütün sevgilerden yüce olsun. Eğer bir beldeyi severseniz bu yolda karşılaştığınız sıkıntılar, meşakkatler sizlere haz veren tatlı bir yorgunluk olacaktır. Denilir ki, bülbül güle âşık olup bu aşkını ona ilan etmek istediği zaman, gülün dikeni ile göğsünü deler, en güzel ve en tatlı nağmelerini ona söylemeye başlar.

Ey aziz evlatlarımız! Sizler de bülbül gibisiniz. Onun dikenleri sizin göğsünüze batsa da bırakınız içinizdeki bülbüller Dağıstan'a en güzel ve tatlı nağmelerini terennüm etsin. Çünkü O, sizin ve Orta Asya'nın en güzel ve en kıymetli gülüdür.

Evet, Dağıstan Kafkas tacının en parlak elmasıdır. Bu aziz belde, ancak kendini bütün şefkatiyle seven ve kıymet verenlerin sevgisini kabul eder. Sizin ona takdim ettiğiniz sevgiden, daha kıymetli hediye var mıdır?