PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Niye Güngören? (Katliamın iki mesajı)


ALONE53
07-31-2008, 08:52
Yine yoksul insanları öldürdüler; yıldırmak ve susturmak için. Resmî açıklamalarda mutlaka bir örgüt adı geçecek. PKK ya da El Kaide. Ama şu Ergenekon Terör Örgütü’nden ortaya saçılanlardan sonra sormayacak mısınız, hangi PKK ya da neredeki El Kaide diye. İddianamenin kabul edilmesinden sonra kapatma davası ile uyanacağımız bir sabahın öncesindeki gece ya da sonrası böyle bir şeyin olacağı belli idi. Önümüzdeki günler Türkiye’nin 21. yüzyıldaki yol haritasını belirleyecek kadar önemli. Yalnız Türkiye’nin mi; tabii ki değil. Siyasi gerilimlerle dolu önümüzdeki günler Ortadoğu’nun hatta AB’nin yakın geleceğini belirleyecek kadar önemli. Bu süreçten Türkiye’nin demokratikleşerek ve AB ile bütünleşerek çıkmasını istemeyen güçler Güngören katliamının sorumlularıdır. Güngören katliamı, Türkiye’nin yoksul insanlarının iradesine karşı yapılan, onları cezalandırma ve sindirme eylemidir. Yani bir Ergenekon sanığının dediği gibi, şu yüzde beş dışında kalan “güruh” saldırıya uğramıştır.



Peki, niye Güngören; bunu çözmek için Güngören İstanbul’un nasıl bir ilçesi ona bir bakalım isterseniz.



Güngören İstanbul’un en hızlı büyüyen ve göç alan bölgesi. Adeta İstanbul sanayii için bir işgücü fabrikası.



İstanbul kentsel alanından daha hızlı büyüyen bu ilçenin nüfusu, İstanbul’un kırdan göç almaya başladığı 1960’lı yıllardan sonra hızla artmıştır. Bölgede hem yerli hem de uluslararası sermaye bu yıllardan sonra hızla konumlanmıştır. Örneğin dünyaca ünlü gıda devi Unilever burada fabrika ve depolar oluşturmuştur. Yine bölgede tekstil, ****l, matbaa-kâğıt sanayileri özellikle seksenli yılların başından itibaren hızla gelişmişlerdir.



Güngören’in nüfusu 1970’te 20 bin iken 1985’te 115 bin olmuştur. İlçe 1966’ya kadar Mahmutbey Bucağı’na bağlı bir köy olarak varlığını sürdürmüştür. 1950’lerden sonra İstanbul’a göçün başlaması ile birlikte “Güngören Köyü”, önce büyüyen İstanbul’un tarlaları, bahçesi ve ardından da varoşu olmuştur. Bakırköy’ün bir mahallesi olarak hızla gelişen Güngören, 1992’de Bakırköy’ün bölünmesiyle birlikte kendisine 23 mahalle bağlayarak bağımsız bir ilçe haline gelmiştir. Gündüzleri İstanbul’un sanayi ve hizmet bölgelerine işgücü ihraç etmekte, akşamları ise bu nüfus evlerine dönmek için Güngören’e gelmektedir.



İşte saldırıda ölen vatandaşlarımızın çoğu, belki de yorucu bir pazar mesaisinin ardından, Güngören’in çarşısında nefes almaya çalışıyorlardı. Saat 22 sularıydı; yani onlar için tam eve dönüş saati; evet bir mesai dönüşü katledildiler.



Bu saldırı onların bağımsız iradesine, siyasi tercihlerine yapıldı aslında. Bugün Güngören ilçesinin nüfusu 318 bin; ama Güngören’in kardeşleri de var.



Güngören, Esenler, Bağcılar… Bu ilçeler İstanbul’un işgücü depoları; yine bu ilçeler hem son yerel seçimlerde hem de genel seçimde AKP’ye oy verdi. Güngören’de AKP’nin oy oranı Türkiye ortalamasının üstünde. Belediye seçimlerinde AKP yüzde 50’nin üzerinde oy almış.



Bu insanlara şu denmek istendi: Siz seçemezsiniz, biz belirleriz; sandıkta olmazsa canınıza okuyacak bombalarla. Siz yalnızca günde 12 saat çalışın; size benzeyenleri de bir daha iktidara getirmeye çalışmayın…



Katliamın birinci mesajı buydu. İkinci mesaj da Türkiye’nin Ortadoğu ve AB ilişkilerine gönderme idi: “Türkiye, Irak, Pakistan gibi bir Ortadoğu ülkesi; oradan kan, barut kokusu eksik olmaz; dolayısıyla demokrasi de olmaz. Türkiye’nin kaderinde darbeler, katliamlar, çeteler vardır. Bunlar belirler yetmiş milyonun geleceğini, halk bizim istediğimizi seçmezse biz de bu ülkeyi kan gölüne çeviririz.”



Bunu demek istediler bir pazar akşamı yoksul insanları öldürerek.



Peki, şimdi sıra kimlerde? Bu katliamı kimler tamamlayacak. Kimler bu yoksul halkın özgür iradesini elinden almak istiyor. Haydi, bu katliamdan sonra yasal hakkımızı kullanalım; hem yoksul halka uzanan bu kirli elleri kırmak için hem de halkın işbaşına getirdiği bir partiyi kapattırmamak için. İspanya halkı her terör eyleminden sonra meydanları milyonlarca doldurarak geleceğine sahip çıktı. Türkiye de yapabilir.