PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : insanlık,utanç,zincir h.cemal milliyet


nehir
11-29-2007, 10:39
İnsanlık, utanç, zincir!

PKK tarafından kaçırılan sekiz erin sağ salim kurtuluşu... Ve Adalet Bakanlığı koltuğunda oturan Mehmet Ali Şahin'in, "Kurtulmuş olmalarına sevinemedim" diyebilmesi...
Utanç vericiydi.
Bu mu milliyetçilik, insanlık ölüyor mu diye düşündüm.
İçim burkuldu.
Karamsar duygulara kapıldım, insanlık, demokrasi ve hukuk adına bu ülkede...
Bu ne menem bir milliyetçiliktir ki, askerin tutsaklıktan kurtulmasına, sağ kalmasına sevinemiyor?
Bu nasıl bir insanlık anlayışıdır ki, rehin alınan askerin ille de ölmesini istiyor?
Ve böyle bir zihniyet dünyasına sahip bir politikacı nasıl oluyor da adı adalet olan bir bakanlığın koltuğunda daha hâlâ oturabiliyor?
Yazık!
Kurtulan sekiz askerden birinin annesi, Aynur Atakul, insaniyet nedir anlatmaya çalıştı, tabii anlamak isteyenlere.
Şöyle dedi:
"Oğlumun kurtulduğuna çok sevinmiştik. Ama, Mehmet Ali Şahin'in açıklamasıyla yıkıldık. Ben oğlumu büyük bir gururla askere gönderdim. Ölseydi daha iyi mi olacaktı? Aylardır oğlum ve diğer askerler için dua ediyorum. Oralarda asıl ölenler analar. Şehitler için bir iki gün gözyaşı dökülüyor, o kadar. Analar öyle mi?.."
Biraz düşünün bu konuyu.
Zaman ayırın.
Bu ülkede sürekli köpürtülen milliyetçilik oyunu ile nerelere gelindiğini, nasıl insanlığımızdan kaybetmeye, nasıl duyarsızlaşmaya başladığımızı düşünün.
Ben bu pazar günü bir fotoğrafın hikâyesini yazmak istiyorum.
Geçen hafta bir akşam vakti, Kuzey Irak'ın Süleymaniye kentinde Kürt meslektaşlarımla sohbet ediyorduk. Liderliğini Celal Talabani'nin yaptığı Kürdistan Yurtseverler Birliği partisinin medya bölümü başkanı Azad Jundiyani'den kendi aile tarihini dinledim:
"Bu fotoğraf babamın. 1947'de Musul'da bir zindanda zincire vurulmuş yatarken çekilmiş... İlginç olan, annemle babamı birleştiren hayat çizgisidir. Annemin ailesi Van'ın Bahçesaray ilçesinden, babamınki Musul'dan. 1946'da İran'da bağımsız Kürt devleti, Mahabad Cumhuriyeti ilan edilince, annemin ailesi Bahçesaray'dan, babamın ailesi de Musul'dan kalkıp Mahabad'a gitmişler, siyasal nedenlerle... Babam, cumhuriyeti kuran Molla Mustafa Barzani'nin beş komutanından biriymiş... Annemle orada tanışıp evlenmişler. Bir yılın sonunda Mahabad Cumhuriyeti yıkılınca, Barzani Moskova'ya sığınmış. Komutanlarından dördü idam edilmiş. Bir tek babam, zincire vurulup Musul'da zindana atılmış... Babam hapisten bir afla kurtulduktan hemen sonra yine dağa çıktı, Bağdat'taki Baasçı rejime karşı peşmerge olarak savaşmaya devam etti. Babam sonraki yıllarda bir kez daha hapse düştü, kurtuldu. Yine çıktığı dağda, 1970'lerin başında kaybettik babamı... Bugün hâlâ akrabalarımız var, Van'ın Bahçesaray ilçesinde yaşayan. Biri de Ak Parti'den Belediye Başkanı..."
Bu fotoğraf bana bir başka hikâyeyi hatırlattı.
1993 yılı baharıydı.
Beyrut'tan arabayla Bekaa Vadisi'ne gidiyordum, Apo'yla mülakat yapmak için. Beni götüren şoför de bana dedesinin hikâyesini anlatmıştı.
Diyarbakır taraflarındanmış.
1920'lerde Şeyh Said İsyanı'na katılmış, isyan bastırıldıktan sonra Suriye üzerinden Lübnan'a kaçmış.
Kendisi Beyrut'ta doğmuş, dedesinin isyan hatıralarıyla büyümüş. Sonra o da PKK saflarına katılmaya karar vermiş...
Kürt sorunu nedir, ne değildir ve kökler bu topraklarda nereden nereye gider sorularını düşünmek isteyenlere iyi pazarlar diliyorum.

H.CEMAL/MİLLİYET