PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : İnanılmaz gerçekler!


ALONE53
07-18-2008, 17:53
İnanılmaz gerçekler!
Yalnız resim çektirdiğimizi sandığımızda böylesine bir sürprizle karşılaşabilirmiyiz?

HAYALETLER ARAMIZDA
İnsanlık tarihinin en eski dönemlerinden bu güne kadar hayalet olaylarının insan bilincinde uyandırdığı merak tüm çekiciliyle halen sürmekte.
Dünyanın hemen her köşesinde hayalet deneyimleri yaşandığına dair bir çok bilgi büyük bir titizlikle toplanıp arşivlenmektedir.Günümüz para psikologlarının ve ruhçu araştırmacılarının cevap aradıkları bir çok konu var.Örneğin hayaletler nasıl ortaya çıkıyor?bu tür olaylar ruhların geri dönüşü şeklinde açıklanabilirmi?Yoksa telepatimi söz konusu?Kısacası hayalet olgusu kitlesel bir yanılgımı.Bütün bu çalışmaları araştırarak bu soruların cevabını bulmaya çalışacağımız bu yazı dizisi beynimizdeki acabaların da cevabı olabilir.

OTOSTOPCU HAYALETLER
Bunların içinde en bilineni otostopçu hayaletlerdir.Bilinen hikaye sürücü ıssız bir yolda giderken bir gelinle karşılaşmıştır yada yağmurlu bir günde ıssız yolda yürüyen yaşlı amca veya teyzeyle karşılaşıp arabasına alarak evlerine bırakılmıştır. hemen hepsi aynı senaryodur değişmeyen tek şey ertesi gün bırakılan yolcunun evine gidilerek emanet verilen eşya istendiğinde garip yolcunun seneler önce öldüğünün öğrenilmesidir.

TELEVİZYON YOLU İLE HAYALET ARAŞTIRMASI

Bu otostopçu hayalet hikayelerinin ötesinde büyük bir ciddiyetle yapılan hayalet araştırmaları da vardır. Bunlardan en akılda kalanı ise televizyon yolu ile yapılan hayalet araştırmasıdır.1976 yılında İngiliz Anglia televizyonu bir belgesel hazırladı.Filim 16.yüzyıldan kalma bir malikane ile ilgili idi.Bu malikanenin perili olduğu iddiaları vardı.Hayaletin görüldüğü söylendiği odada araştırmacı ile bir görüşme yapıldı.Araştırmacı söz konusu odada hayaletlerin izine rastladığını ama elinde çok az bir kanıt olduğunu röportajda anlattı.Görüşmenin yayınlanmasından çok kısa bir süre sonra yayını izleyen yüzlerce kişi kanalı arayarak Röportaj esnasında arka planda bir görüntü oluştuğunu ifade ettiler.Anlatılanların hemen hepsi örtüler içine sarılmış bir keşişten bahsediyorlardı.Farklı şehirlerden gelen telefonlar aynı şekli tarif ediyorlardı.Bunun üzerine televizyon yetkilileri aynı filimi tekrar yayınlayacaklarını söyleyerek izleyicilerden gördükleri cismi en küçük detaylarıyla kendilerine iletmelerini rica ettiler.

Sonuç örtülere sarılı bir varlığın binlerce kişi tarafından görülüp tarif edilmesi ile neticelendi.Bu görüntüyü neden her kes göremezken bazıları görüp ve birbirlerinden bağımsız olarak aynı detayları aynı ortak noktaları verebilmişlerdi.Televizyon yetkilileri bunun cevabının verilebilmesi için araştırılmak üzere filmi İngiliz psişik araştırmacılarına teslim ettiler.

UÇAKLARINI TERK ETMEYEN PİLOTLAR
Eastern uçak şirketine ait 404 sefer sayılı Tri-Star uçağı düşerek Florida’da bataklığa gömüldü.Kazada 101 kişi öldü ölenler arasında pilot Bob Loft ve uçuş mühendisi Don repo da vardı.Enkaz halindeki uçaktan kullanılabilinir durumda olan parçalar başka bir Tri-sıtarların yapımında kullanıldı.Bu uçaklar seferlerine başladıklarında,mürettebat ve yolcular Loft ve Reponun hayaletlerinin uçakta dolaştıklarına şahit oldular. Bu olay birçok kez yaşandı.Pilot ve uçuş mühendisi parçalanmış uçaklarına adeta saygı ziyaretinde bulunuyorlardı.

TANIKLAR HEMEN TANIDILAR

Tanıklara hayaletler tarif ettirildi.Aralarında loft ve Repo yu hayatlarında tanımamış olan kişilerde vardı.Tanıyanlar hayaletlerin aynen hayattaki görünümlerine uyduklarını söylediler.Tanımayanlara ise bir çok resim gösterildi onlar bile Loft ve Repo’nun resimlerinden kolayca ayırt edebildiler.Bu olaya 1974 yılında Amerikan uçuş güvenliği kurumu yayınladıkları bültende yer verdiler.

Hayalet olayının nedenini bulmak oldukça sabır ve anlayış gerektiren bir iştir.Bu tür olayların tanımlanması ve sınıflandırılması için yapılacak çalışmalar tıbbi ve psikolojik bilgilere dayandırılmalıdır.Bunun da ne zor yürütebilineceği herkesçe tahmin edilebilinir.Çünkü sahici olanla sahte olan her zaman iç içedir.üstelik her kültürde karşımıza çıkmaktadır.


TÜRKİYE DE VE YURT DIŞINDA YAŞANMIŞ HAYALET ÖRNEKLERİ


TİYATRODA HAYALET
Çok tanıklı bir hayalet olayı da İngiltere de yaşandı.Geçtiğimiz yüzyılda kendini gösteren bu hayalet 1980 li yılların sonunda bir daha gözükmemek üzere kayboldu.Görüldüğü yer Londra da ki İngiliz kraliyet tiyatrosu.Bu örneğin ilginç olan yanı tiyatro gibi kalabalık bir ortamda ortaya çıkması ve yüzlerce kişinin bu olaya şahit olması.Görüntü orta boyun üzerinde güçlü ve yakışıklı bir adama aitti .Üzerinde gri bir pelerin belinde ise uzun bir kılıç vardı.Locaların bulunduğu duvarın içinden çıkıyor yavaşça seyircilerin arasından geçerek karşıki duvarda kayboluyordu.Önüne çıkan kişiler olunca aniden yok oluyor sonra tekrar görünüyordu.Yüzyılın başlarında İngiliz tiyatro eleştirmeni ve tarihçisi W.J.Mc Queen POPE birçok kez grili hayaleti gördüğünü söyledi ve kendisi gibi hayaleti gören seyircilerden de imza topladı.Bu olayların hızlı bir şekilde devam etmesi sürerken tiyatroda yapılan bir tadilatta duvarın içinde bir iskelet bulundu. Çevresi tuğla ile örülmüş bir oyuğun içinde göğüs kafesine bir hançer saplanmış olarak bulunan bu ceset kimsesizler için düzenlenen törenle civardaki mezarlığa gömüldü. Tüm bunlara rağmen grili adam görülmeye devam etti.Kimliğini tespit etmek için yapılan tüm araştırmalarda sonuçsuz kaldı.Hayaletin son görüldüğü tarih 1987 yılı.Onu son gören tanık ise Michell Goby adlı Amerikalı.


OLAYI YAŞAYAN:HASAN AY
TARİH=18-NİSAN –1989
YER=ERZURUM

Yüzlerce kişinin hayalet gördüklerine ilişkin açıklamalarını görmezden gelmeyi akıl dışı bulan ben sizlerle yaşadığım bir olayı paylaşacağım. Yaşamış olduğum bu olayın üzerinden çok seneler geçmesine rağmen aklıma geldikçe hala çıldıracak gibi oluyorum. Henüz bilimin çözemediği bir çok ruhsal olayların ve deneyimlerin varlığını ret etsek de yaşanmasına engel olamıyoruz yaşadığım bu tecrübenin cevabını ebetteki hiç bir zaman alamayacağım.Böyle bir deneyim yaşamayanlara da Şunları söylemek istiyorum. İstediğimiz kadar bilimsellikten bahsedelim madde ve mana dünyaları iç içe yaşamın içinde yerini almaya devam ediyor.
Erzurum da toptan gıda işleri yaptığım o yıllarda bir Pazar sabahı erkenden Hasankale de bulunan bir arkadaşı ziyarete gidiyordum Erzurum’un Taş mağazalar denen caddesinde ki iş yerimin önünden geçerken yanımda dükkanı bulunan toptancı arkadaşımı mağazasının kapısında Pazar olmasına rağmen sanki normal iş günü gibi malları hızlı bir şekilde dışarıya taşıyıp dizdiğini gördüm.Yolun ters istikametinde gittiğim için yanına dönemedim ama karşı caddede arabamı durdurarak seslendim. Bu gün Pazar ne yapıyorsun temizlik mi dedim.Bana kafasını sanki ağır çekim de gibi çevirerek baktı ,uzun,uzun bir bakıştı bu bir şey söyleyeceğini sanarak bekledim ama kafasını çevirerek yavaş hatta süzülür bir şekilde mağazanın içine girdi dışarı çıkmasını bekledim.Çıktığında tekrar seslendim.Bırak temizliği çıraklar yapsın gel seninle hasankaleye gidelim dedim yine cevap vermedi..Benden yaşça oldukça büyük olan dükkan komşumun ileri derecede şeker hastalığı olduğunu bildiğim için yorulmasını istemiyordum.Benimle konuşmamamsını garipseyerek daha fazla ısrar etmedim ama sıkıntılı bir halde yoluma devam ettim.Yolda neden bana karşı böyle davrandığını bir türlü anlayamamıştım.Akşam geç saatte eve döndüğümde iş yerindeki dükkan komşularımın çoğunu çok üzgün bir şekilde beni bekler buldum.Eşim hazırlanmış beni bekliyordu ne olduğunu öğrendiğimde kesinlikle şok geçirdim.Saatlerce kendime gelemedim ve konuşamadım.Yanda ki dükkan komşum bu sabah yedi buçukta girdiği şeker komasından kurtulamayıp ölmüştü.Gece üç de Erzurum devlet hastanesine kaldırılmıştı.İnanamadım .Ertesi gün yurt dışında bulunan oğlunun gelmesi ile cenazeyi almak için hastaneye gidildi.Ben dayanamayıp kayıt kısmına geçerek yatırılış günü ve saatini öğrenmek istedim.Doğru idi Pazar günü sabaha karşı yatmıştı hastaneye ve kendine gelemeden de sabah vefat etmişti..Ben kimi görmüş ve kiminle konuşmuştum..Rüya gördüysem arabayı nasıl durdurmuş ve bütün gün neden benimle konuşmadı diye üzülmüştüm. Hayır benim yaşadıklarım rüya değil gerçek di..Gerçek olmayan ise ölüm ve ölüm sonrası için bildiğimizi sandığımız gerçeklerdi…

OLAYI YAŞAYAN GAZİ ÖZDALGA
TARİH=4-MART-2000
YER=EDİRNE
Yaşamış olduğum bu deneğimden sonra ilahi düzenin işleyişine hayran kaldım.Bu deneyimimi ve hayata dair bakış açımı tamamen değiştiren duygularımı Posta gazetemle okurlarınıza duyurmak istedim.

Beş yıl önce fabrikadan çıkıp evime gelirken günün yorgunluğunu düşünüyordum.Biran önce eve ulaşabilmek için en ıssız ama en kestirme yolu seçerek ilerlerken eski ve tali yolun kenarındaki ağacın altında bir karaltı görmeme rağmen hızımı azaltmayarak yoluma devam ettim.Beş yüz metre ilerlemiştim ki beynimin içinde uğultulu sesler eşliğinde geri dön cümlesi yankılandı.
Elimde olmadan ani bir refleksle hızımı azaltarak durdum.Görmüş olduğum karaltıyı saniyeler içinde yorumlayarak düşündüm.Ormanlık arazideydim.Yaralı bir hayvan olabilir ve bana zarar verebilirdi.Ya yardıma ihtiyacı olan bir insansa diye düşündüğümde kararımı vermiş ve arabayı geri vitese takmıştım.İyice yaklaştığımda yerde yatanın orta yaşlarda bir erkek olduğunu gördüm.Çok tedbirli bir insan olmama rağmen saldırıya uğrayabileceğimi o an için hiç düşünmeden arabadan inerek yerde ki adamı sarsmadan taşımaya başladım.Omzuma yasladığı başını kaldırarak gözlerimin içine minnetle baktı.Arka koltuğa yatırdığım adamı hızla hastaneye yetiştirmekten başka hiçbir şey düşünmeden gaza bastım.Çorlu Devlet hastanesine ulaştığımda hala nefes aldığını görmek beni çok mutlu etti.Doktorlar ağır bir kalp krizi geçiren hastaya yapılması gereken tüm tedaviyi uygulamalarına rağmen yarım saat daha yaşayabildi.Üzerindeki bilgilerden ailesine haber götüren polislerin dönmesini beklemeden çok üzgün bir şekilde eve geldim.Tanımadığım bu kişiye gerçekten çok büyük bir şefkat duymuştum.Bana bakan o minnet dolu gözleri uzun bir süre unutamadım.Aradan tam üç yıl geçti.Yine çok yorgun olduğum bir gece ağır bir trafik kazası geçirdim.Eski bir hangarın demir kapısına virajı alamayarak çarpmıştım.Ayaklarımın çarpma sonucu sıkışması ve kırılması sonucu çok acı çekiyordum.Şuurum yerinde idi yardıma gelinmesi için cep telefonuma ulaşmak için uğraşırken başımı dik tutmam için iki elin ensemden kavradığını hissettim başımı çeviremiyordum ama ayaklarımdan akan kanların sıcaklığı ve acısı ile baygınlık geçirmek üzere idim.Başımın iki tarafını sıkıca tutan iki el benim hareket etmemi engelliyordu.Kısa bir süre sonra yoldan geçenlerin çağırdığı ambulansın ışıkları ile dik tutulan başımın yavaşça koltuğa yaslatıldığını hissettim. sağlıkçılar boynuma önce boyunluk taktılar.Aralarında konuşurlarken gözlerim arabanın tavanında ki iki gözle karşılaştı bu gözlerin sahibi üç yıl önce yol kenarından arabama aldığım adamın minnet dolu bakışlarıyla aynıydı.Ambulansa alınırken konuşulanlara cevap veremiyordum ama duyabiliyordum .Ambulanstaki doktor yanındakilere şaşkın bir halde şunları söylüyordu. Bu acı içinde kafasını oynatmaması bir mucize eğer oynatsaydı aldığı darbeden dolayı kesin felç kalabilir ya da ölebilirdi.Yıllar önce yaptığım iyiliğin dönüşü mutlak bir ölümden kurtarmıştı beni..Öte tarafa intikal eden tanımadığım dostun yardımı ile yaşamaya devam ediyor olmam ve yaşamın gerçek yüzüyle tanışmama neden olan bu deneyim beni öylesine değiştirdi ki.Maddenin ötesindeki manayı kaybetmemek adına bütün bencil duygulardan arındığımı sanıyorum..

HAYALET
OLAYI YAŞAYAN =HİLMİ TÜZGEN
TARİH=19-EYLÜL-1995
YER=KARS
Yaşamımın çok önemli bir kesitini içeren bu deneyimi daha doğrusu acı dönemini sizlerle paylaşırken eski günlere dönüyor ve çok rahatsız oluyorum.Bu nedenle soyadımı değiştirmek zorunda kaldım.Ama her şeye rağmen ibret alınması geren tecrübemizi anlatmak beklide anneme geç kaldığım görevimi yapmak için bir vesile olacak..
Erkek kardeşimle ben çok zahmetli bir hayat yaşadık.Babam ölümünden kısa bir süre öncesine kadar zalim bir kişilik sergiledi.
Hepimize karşı acımasız olan babam en büyük acıları anneme yaşattı.Bu satırlarda anlatamayacağım kadar büyük işkencelere bizim yanımızda maruz kalan annem uzun yıllar dayandı.Bütün korkusu içkili eve gelen babamın bize zarar vermesi idi.Bu nedenle babamın her seferinde önüne çıkarak bizleri korudu.Çok dayanılmaz işkenceler yaşadığında gözlerini duvara diker ve bir robot gibi şunları söylerdi.Ah ölürsem bende senden intikamımı alacağım.Sen her zaman en kuvvetli olmayacaksın.Ne söylediğini anlayamasak da bu sözler üzüntümüzü büsbütün artırıyordu.Sanki annemin içine doğmuştu erken öleceği..Önce bize göre başına aldığı darbelerden doktorlara göre ise hastalığının beynine ilerlemesi sonucu gözlerini kaybetti.Babam sanki iyice kendini kaybetmişti.Annemin sakatlığı ile alay ediyor her kezin yanında annemi aşağılıyordu.Annem ise son nefesine kadar dilinden şu cümleyi düşürmedi.Hakkımı helal etmiyor ve seni Allaha havale ediyorum.Sonunda tükendi ve1995’in kadir gecesine rastlayan gece hayata acılarla dolu hayata gözlerini kapadı..


Daha acımızı yaşayamadan evde garip çığlıklarla uyanmaya başladık.Hemen her gece babam anneme yalvaran sesiyle çığlık atarak uyanıyor ve saatlerce kendine gelemiyordu.Bir keresinde bizleri yanına çağırarak yardım istedi.Duvarı işaret ederek Annene söyleyin her gece yanıma gelip bana öyle bakmasın.Baktığımız yerde annemi göremiyor korku içinde titreşiyorduk.Yine öyle gecelerden birinde korku içinde babamın yanından ayrılıp odamıza dönerken annemin ölmeden önceki ayağını sürüyerek yürüme şekline benzer bir sesin ayak sesinin babamın odasından çıktığını duyduk.Önceleri inanmadıysak ta ayak sürtme sesine defalarca şahit olduk. Beş ay sonra babamın aynı ıstıraplı hastalığa yakalanışını duyduğumuzda içimizi büyük bir korku sardı.Yakın çevremiz babamın hastalığına ve gözlerini kaybedişine İlahi adalet diye yorumluyordu..Aynı ıstırapları çeken babam ölümünden bir ay önce sanki kişilik değiştirdi.Sürekli dua okuyor Allaha kendisini affetmesi için yalvarıyordu.Ölümünün beşinci günü yani eşyalarımızı toplayıp Anneannemlere gideceğimiz sabah çok erken bir saatte sabaha karşı beş di sanıyorum yatağımın sallanması ile gözlerimi açtığımda annemi inanılmaz güzellikler içinde karşımda buldum ışık saçan bedenine bakarken arkasında duran babamın yüzündeki ifade hayatımda göremeyeceğim ve anlatamayacağım kadar kötü idi..
Annem bana yanımda yatan kardeşimi göstererek zafer işareti yaptı o anda pijamalı olan kardeşimin üzerinde çok istediği ve imtihanlarına girdiği polis üniforması oluştu.İçim sevinçle doldu.Tekrar kafamı çevirdiğimde ikisi de yok olmuştu. Şimdi polis olan kardeşimin haberini üç ay önce veren annemin hayalini veya hayaletini bir daha hiç görmedim..Biliyorum ki İlahi adaletin eli zalimlerin yakasında…Her kul yaptıklarının karşılığını muhakkak alıyor.Ama burada ama öteki alemde…Ne ekersen onu biçersin

OLAYI YAŞAYAN=SAADET GÜLDEN
TARİH=22-ARALIK-1998
YER=ROMA-İTALYA
Sayfanızı tatil için geldiğim vatanımın en güzel köşelerinden biri olan çeşmede okudum.Ne tesadüftür ki yaşamış olduğum sıra dışı gerçeğimi de yine yıllar önce burada yaşamıştım.O yılarda İtalya ya yeni gitmiştim.Vatanımda yani geride bıraktığım kişi olan teyzem benim hayatımın şekillenmesinde ve başarılarımın tamamında arkamda olan tek kişiydi.
Ailemi ben daha bebekken trafik kazasında kaybetmiştim.Teyzem bu acıdan sonra hiç evlenmemiş ve hayatını bana ve ağbime adamıştı.Karşılığında ise yaşamın gerçeği olan yalnızlığını almıştı.Önceleri çok sık aramamıza rağmen ağbiğim ve ben hayatımızın koşuşturmasına dalınca istemeyerek de olsa onu ihmal etmeye başlamıştık.. Telefondaki sesi kırgın da olsa bizi sevmekten ve yardımcı olmaktan hiç vaz geçmeyeceğini tekrarlayan teyzemin çok hasta olduğunu duyduğumuzda her şeyi bırakarak İzmir’e döndük .Bir yıldan fazla bir zamandır kendi imkanlarıyla hastalığıyla uğraşmış. Bizim düzenimizi bozmamak adına hayatını elinin tersiyle kenara iten teyzemi çeşmedeki yazlığımıza götürdüm.Doktorlar çok az bir zamanın kaldığını söylediklerinde onun için elimizden gelen her şeyi yapmaya karar verdik ama çok geç kalmıştık iki hafta içinde onu kaybettik.
Onun yokluğu bizi çok güçsüz bırakmıştı.Onun ölümünden sonra ona yapmamız gereken tüm görevlerimizi yapmış bir daha buralara dönmeme kararı almıştık.Bu nedenle Ağbim emlakçıya giderek yazlığın satışını çabuklaştırmak istedi.Teyzemin birkaç parça özel eşyasını yani manevi değeri olan eşyaları paketleyerek yattık.O gece sabaha karşı
Yaşamış olduğum olay benim şimdiye kadar öğrendiğim ya da tecrübe ettiğim hiçbir bilgiye uymuyordu. Olayı yaşadığım sabah neden ve nasıl olduğunu anlamadan birden sanki birisi tarafından uyandırılmışım gibi aniden uyandım. Sabahın çok erken saati olmasına rağmen böylesi bir heyecanla yataktan kalmamın bir anlamı yoktu.içimden bir ses sanki bir şeylere hazır olmam için beni uyarıyordu.Balkona çıkarak güneşin doğuşunu seyrederken birden
Etrafım gri bir bulutla sarılmıştı ne hareket edebiliyor nede bağırabiliyordum. Adeta donmuştum teyzem karşımda duruyordu yüzündeki ifade hem kırgın hem de kızgın gibiydi .İçimden teyzem artık yok diye düşündüğümde beynimin içinde şu sözcükler yankılandı.Ben yok olmadım yalnızca öldüm.Bütün izlerimi silmek için bu kadar acele etmeniz neden dedi.Hemen akabinde ağbinin yardıma ihtiyacı var diyerek elini ağbimin yattığı odaya doğru uzattı ve duman gibi dağılarak yok oldu.Kendime geldiğimde olanları anlamak için mantığımı zorluyordum.Birkaç saniye uyumuş böyle bir kabus mu görmüştüm..Balkondan ağbimin odasına yaklaştığımda odadan boğuk sesler geldiğini duyarak koşarak kapıyı açtım.Yatağın köşesine sıkışan ağbim nefes almakta zorlanıyordu gözleri yuvalarından dışarı çıkarcasına açılmıştı.Çığlıklarıma koşan komşuların yardımı ile hastaneye yetiştirdiğimiz ağbim ağır bir astım krizi geçiriyordu mutlak bir ölümden kurtulan ağbime olanları anlattım ve evin satışından vaz geçtik.Yedi yıldır işlerimiz ne kadar yoğun olursa olsun çeşmedeki yazlıkta bir ay kalarak bir yerlerde yaşadığına inandığımız teyzemize izlerini yaşatmak için elimizden geleni yaptığımızı anlatmaya çalışıyoruz.. Yaşamımızın en büyük gizemini yaşatan teyzemiz neden ve nasıl bana ulaşmış bu acı olayı önceden görmemi sağlamıştı.Bunların cevabını ebetteki hiç bir zaman alamayacağım.İstediğimiz kadar bilimsellikten bahsedelim madde ve mana dünyaları iç içe yaşamın içinde yerini almaya devam ediyor.Canım teyzeme ise sizin sayfanızın aracılığıyla şunu iletmek istiyorum.Zaman nerede olursa olsun sen hep varsın…

OLAYI YAŞAYAN=HAYRİYE MERCAN/font>
TARİH=11-HAZİRAN-1993
YER=İSPARTA
Yaşadığım olayı sizlerle paylaşırken nasıl bir mantıkla bunu açıklayacağımı düşünüyorum. Olması mümkün gibi gözükmeyen ama bizzat yaşadığım bu olay bana ruhsal güçlerin varlığın hissettirdi…
O yaz her zaman olduğu gibi yaz tatilimizi geçirmek üzere köye gitmiştik. Kuzenlerim ve çiftlikte çalışan yardımcıların çocuklarıyla en çok eğlendiğimiz bölüm olan saman yığınlarının üzerinde bahçelerden kopardığımız elmaları güle oynaya yiyorduk. Akşamın alaca karanlığında gökyüzünde parlamaya başlayan yıldızları seyrederken birden kendimi farklı bir boyutta buldum.Başında tertemiz yazması ve boynunun hemen altından akan kanlarıyla hayal gibi bir kadının havada süzülür gibi zikzaklar çizerek çiftlik çobanının oğlunun üzerinde duran bu kadın beni inanılmaz korkutmuş çığlık atmak istediğim halde bağıramamıştım.Birkaç saniye çocuğun üzerinde duran bu kadın yine geldiği gibi aniden yok olmuştu.On üç yaşında olmama rağmen yaşadığım şeyin önemini fark etmiş hızla yerimden kalkıp koşarak eve gidip babaanneme sarılmıştım.Uzun bir süre gördüğüm şeyi anlatamamış delicesine ağlamıştım.Evdekiler birbirlerine kaş göz,işareti yaparak kısa süre içinde üzerinde dualar yazan bir tas getirdiler ve içindeki suyu bana içirdiler.Saatler sonra rahatlayıp uyuyakaldım.Babaannemin koynunda uyuduğum o gece ara, ara uyandığımda başımda hiç yatmadan dua okuyan babaannemi gördüm.Sabah her şey yoluna girmiş olarak uyandım.Açıkçası bana gösterilen bunca ihtimamda hoşuma gitmişti.Bir gün önce yaşadıklarımı uzun ,uzun anlatarak olayı iyice detaylandırdım.Nedenini anlayamasam da evde her kes bana azize gibi davranıyordu.Köyün kadınları bizim çiftlikte toplanıyor gizli,gizli konuşarak beni gösteriyorlardı..Aradan bir hafta geçmişti ki çobanın oğlu olan arkadaşımın eğirdir gölünden cesedini çıkardılar.Daha on bir yaşında olan bu çocuğun ölmesi beni çok etkilemişti. Cenazesi kaldırılırken köy halkı ağıtlar yaktılar. Mezarlıkta ellerini havaya kaldıran köylülerin söyledikleri beni çok korkutmuş gördüğüm görüntünün ölen çocuğun annesi olduğunu öğrenmiştim.Üç yıl önce elma toplayan bu kadın ağaçtan düşmüş ve boynuna saplanan kütük yüzünden ölmüş.Benim gördüğüm o görüntü de ise oğlunun üzerinde havada asılı duruyordu..

İşte hayatımdaki bütün değer ve bilgileri kökünden değiştiren ve hayata farklı bir gözle bakmamı sağlayan deneğimim.

Yaşadığım ve sizlerle paylaştığım bu deneğimden sonra

Öbür dünyaya göç eden yakınlarımız,
Nerede olurlarsa olsunlar bizlerle iletişim kurabiliyor ve bizi çok etkileyecek acı olaylara bir şekilde bizi önceden hazırlıyorlar.

OLAYI YAŞAYAN:HAYRULLAH DARICI
TARİH:12-MART -1986
YER:KAHRAMAN MARAŞ
Günlük yaşamımızın görünmez konuklarıyla tanışmam beni yaşam ve sonrasında ki gizemi kabule götürdü.
O yıllarda da şimdi de ruh sağlığımın yerinde olduğunu söyleyerek olayı sizlerle paylaşıyorum.
Yaşamış olduğum bu olayın üzerinden çok seneler geçmesine rağmen aklıma geldikçe hala çıldıracak gibi oluyorum. . Henüz hiçbir bilimin çözemediği bir çok ruhsal olayların ve deneyimlerin varlığını ret etsek de yaşanmasına engel olamıyoruz ve bu olaylar yaşamın içindeki yerini almaya farklı ,farklı mekanlarda yaşanarak devam ediyor..

Askerliğimi yapmak için geldiğim bu bölgede hiç kimseyi tanımıyordum.Bu nedenle izin günlerimi çarşı izni olarak kullandığımda bölgenin her tarafını karış, karış gezerek değerlendiriyordum.O yıllarda cep telefonu yada hemen bağlantı kurulacak telefon gibi bir lüksümüz yoktu genelde postaneye bağlatarak sıra bekler ve konuşmamızı yapardık.İki haftadır ailemle konuşamıyordum.Bu düşüncelerle çarşıda ilerlerken şehir otobüslerinden birinin içinde pencereye başını dayamış babamı gördüm çok dalgındı.Sevinçten deliye döndüm. Kaldığım askeri bölük şehrin çok dışında idi bu nedenle hemen bir taksi bularak otobüsün arkasından gitmek istedim.Taksi ararken oldukça vakit kaybetmiştim.Biran önce birliğe gitmek için nerede ise şoförle kavga edecektim.Hızlı gidebilmesi için baskı yaptığım şoför sabırlar çekerek beni birliğime getirdi. Koşarak nizamiyenin kapısına gittim. ve ailemin geldiğini haber vererek beklemeye başladım. Saatlerce beklememe rağmen babamın gelmemesi beni çok telaşlandırdı yanlış birliğe giderek yorulacağını düşünüp üzülmeye başladım.Kapıdan ayrılamıyordum .Aradan beş saat geçmiş çarşı iznimin vakti bitmişti.Koğuşa nerdeyse ağlayarak girdim.Babam burada idi ve ayrı yerlerde birbirimizi bulamadan bekliyorduk.Arkadaşlarıma olayı anlattım onlarda çok üzüldüler.Gece geç saatlerde komutanın odasına çağırıldım.Nihayet babam bir yolunu bulmuştu ve beni çıkaracaktı .sevinçle komutanın odasına girdim.
Komutan üzüntü içinde telefonu bana uzattı hattın öbür ucunda ablam vardı ağlayarak babamızı bu gün öğleden sonra dörtte kaybettiğimizi söyledi.İki haftadır beyin kanamasından hastanede yatıyormuş.Çıldıracak gibi oldum bugün aynı saatlerde babam otobüste idi bunu gözlerimle görmüştüm.Aradan yirmi dört yıl geçti.Ben babamın son veda için bana gözüktüğüne hala bütün kalbimle inanıyorum.Çünkü bunu ben yaşadım…..

OLAYI YAŞAYAN=HULİSİ ERGÜL
TARİH=2-HAZİRAN-2002
YER=UŞAK

Sayfanızdaki tüm örnekleri büyük bir dikkatle okuyorum. Dört yıl önce tüm yakınlarımı da içine alan garip ama gerçek bir sıra dışı olay yaşadık.Bunun nedenini bilmesek de bunu yaşamış olmamız bizi çok sıkıntılı günlere itti.Posta gazetesi dolayısıyla sizin sayfanız bizi çok rahatlattı.Artık biliyoruz ki başımızdan geçen bu olay dünyanın her yerinde yaşanıyor.

O yıllarda şehrin dışındaki beldede yaşıyorduk. Bir çok koyunumuz vardı ve geçim kaynağımız bunlardı.Bir gece okul tatil olduğu için evde idim.Koyunlarımızı ben ahıra götürdüm.Her zaman olduğu gibi kapıyı açtığım an hepsi hızla içeri girdiler.Birden garip bir şekilde içeri giren koyunların tamamının dışarı çıkmak için birbirlerini ezercesine harekete geçtiler.Çok uğraşmama rağmen koyunları içeri sokamıyordum.Aklıma içeride yabani bir hayvan olabileceği geldi. dikkatlice kafamı ahırın kapısından uzattım.

Ahırın sonunda beyazlar içinde ölü suratlı kucağında bebeği olan garip bir kadın öylece duruyordu.
Boş gözlerle hatta garip bakışlarla bebeğini kollarının arasında sallıyordu.O civarda her kezi tanıdığım için bu garip kadın beni çok korkuttu. Biraz daha yaklaşmak istedim bedeni şeffaftı ve bana çok ağır hareketlerle sus işareti yaptı.Bayılmışım.Kendime geldiğimde başımda hoca okuyordu.İki ay tek bir kelime edemedim.Tedavilerden sonra yavaş, yavaş konuşmaya başladım. Babama olanları anlattığımda hemen ahırı yıkacağını söyledi.O gece rüyamda aynı kadını gördüm . Kadın ahırı yıkmamamızı bir daha gözükmeyeceğini ve çok eskiden ahırın onun evi olduğunu söyledi.Sabah kalktığımda babam ahırın önünde bir koyun kesti adak olarak.Sebebini sorduğumda aldığım cevap kanımı dondurdu.

<>Yaşadığım bu olayın ailem tarafında da rüyada görülmesi beni daha da çok etkiledi ama kadınla bebeği o günden sonra hiç görmedik.Sözünde durmuştu..

OLAYI YAŞAYAN=HAKAN SÜRMELİ
TARİH=13-MART-2000
YER=İSTANBUL
Sayfanızda paylaşacağım olayın üzerinde sadece beş yıl geçmesine rağmen ne zaman hatırlarsam ilk anki kadar etkileniyor ama bu işi çözemeyeceğimi de biliyorum.

O yıl Yaz başında motosikletimle uzun bir Akdeniz seyahatine çıkmıştım.İstediğim yerde duruyor birkaç gün kalıp yoluma yine devam ediyordum.Sıra Alanya’ya geldiğinde yirmili yaşlarımda ailemle birlikte burada yaşadığım güzel günler aklıma geldi beş yaz bu güzel tatil yerinde çok güzel ve heyecanlı anılarım olmuştu.Hatta ilk gençlik aşkımı burada yaşamıştım.Bu duygularla kalacağım oteli ayarlayıp dinlenmek için odama çekildim.Kaldığım Otelin odaları Bungalov tarzında yan yanaydı.

Yattığım yatağın görüş seviyesi yolu görebilecek konumdaydı.Birden yüreğim ağzıma geldi ilk aşkım Jülide bütün güzelliğiyle ağaçların arasında son derece dalgın bir şekilde sanki kimseyi umursamazcasına dolaşıyordu bir süre aradan on yıl geçmesine rağmen hiç değişmeyip güzelliğini koruyabildiğinin şaşkınlığıyla onu seyrettim.Sonra onunla konuşmak için hızla giyinip bahçeye koştum.İnanılmaz bir şekilde yok olmuştu.Her tarafı aradıktan sonra resepsiyona koştum .Burada kalmayan bir müşteri içeride dolaşamazdı.İsmini ve soy adını verdim böyle bir müşteri yoktu.Aklıma evlenip soyadının değişebileceği geldi ve aramaktan vaz geçtim.İki gün sonra şehirde dolaşırken onu bir pasajdan içeri girerken gördüm.Yine çok mutsuz ve dalgın yürüyordu.Motosikletimi kenara çekerek arkasından koştum.Yine yok olmuştu hemen çıkışın olduğu bölmeye dönerek beklemeye başladım.Girdiği mağazanın giyinme kabininde olacağı için görememiş olabileceğimi düşündüm.Çıkış kapısı tekti ve zorunlu olarak buradan çıkacaktı. Saatle süren bekleyişimin sonucunu alamadım.Sanki her seferinde buhar olup kayboluyordu..Ertesi sabah ayrıldığım otelden yola çıkmak için yolun serbest olmasını beklerken içimde sınırsız bir acı yada özlem hissiyle Jülide’yi düşündüm.Kararımı vererek motoru ters istikamete yani Alanya ya doğru çevirdim.Evini hatırlayabileceğimi düşünerek yazlıklarının olduğu siteye gittim.Kapıdaki bekçiden Jülide’nin ailesinin hala burada yaşadıklarını öğrendim.Jülide’nin evlenip ,evlenmediğini utancımdan soramadım.Evin kapısını çaldığımda heyecandan bayılmak üzere idim.Annesiyle konuştuklarım ise beynimin kabul edemeyeceği türden di.
Jülide yedi yıl önce denizde geçirdiği kramp yüzünden denizde boğularak ölmüştü…
Henüz bilimin çözemediği bir çok ruhsal olayların ve deneyimlerin varlığını ret etsek de yaşanmasına engel olamıyoruz ve bu olaylar yaşamın içindeki yerini almaya farklı ,farklı mekanlarda yaşanarak devam ediyor..

OLAYI YAŞAYAN=AHMET TAŞKIN
TARİH=27-HAZİRAN-1992
YER=SİVAS


Yaşanmış bu gerçek ve acı olay aklıma geldikçe ilk günkü gibi etkileniyorum.Anlatacağım hayalet deneyimini beş kişinin benimle birlikte yaşamış olması da beni daha fazla korkutuyor.Zira bu deneğimin hayal olma şansını tamamen ortadan kaldıran bir gerçeği hep birlikte yaşamış oluyoruz.

Geçmiş ,gelecek ve şimdi yi aynı anda yaşamak endişesinin ne olduğunu bile bilmediğim o günlerde yaşadığımız topluca deneğim beni ruhsal dünya ile maddesel dünya arasındaki garip dengenin nasıl kurulabilineceği karmaşasının içine attı.

Hayatımın tüm dengelerini altüst yapan bu deneyimi Posta okurlarıyla paylaşmak istememin tek nedeni Hayatın gerçek anlamını bilmediğimiz için yaşamın bir tek bu dünya da olduğunu sanmamız.Bu düşünce de bizi bazı insani değerlerden uzak tutuyor.

Yeni bir hayat ve yeni bir iş imkanı yakalayabilmek için çok yoğun çalıştığım o günlerde iş yerimde ki zekalarına çok güvendiğim çalışan arkadaşlarımı da yeni kuracağım işe dahil etmek üzere evime yemeğe çağırmıştım.Konuya nereden başlayacağımı düşünürken kız arkadaşım daha cesur çıkarak konuyu bir çırpıda özetleyiverdi.
Yaptığınız bu işin sahibi olmak istermisiniz.yeni bir şirket kurup bütün enerjinizi kendi şirketiniz için harcayın.Olayı tartışmaya başladık iki arkadaş fikri çok cazip bulmalarına rağmen Bizim işi birlikte bırakmamızdan ötürü şimdi çalıştığımız şirketin batabileceğini söylediler.Bu arkadaşları ikna etmek zorundaydım.Konuyu baştan alarak anlatmaya başlamıştım ki birden odanın içerisinde gariplikler olmaya başladı.Soğuk bir hava akımı ve garip bir koku her yanımızı sarmıştı.Ve aniden bulutumsu bir sis tabakasının ardından çıkan beyazın mat halini almış yüzüyle yaşlı bir adam masanın üzerine uçarcasına geldi ve yüzünü çok net görebildiğimiz bu kişi yine geldiği gibi eriyerek yok oldu…Anlatamayacağım bir duygu ve korku fırtınasıyla oturduğumuz sandalyelere yapıştık.Kıpırdayamıyor ve şaşkın bir şekilde birbirimizin konuşmasını bekliyorduk.

Sonunda Bu olaya itiraz eden arkadaşlardan biri yüksek sesle dualar okuyarak masadan kalktı ve evi terk etti.Kalan arkadaşlarla sabaha kadar yaşadığımız korkunç durumun tartışmasını yapsak ta sonuçta mantıklı bir cevap bulamamıştık.

Ertesi sabah iş yerine gittiğimizde patronumuzun babasının öldüğünü öğrendik.Çalışanlardan birinin elinde ise cenazede yakalara takılması için bastırılan resimler vardı.

Evet Berrin hanım resimdeki bey akşam bizi ziyaret ederek oğluna yapılacak zararı önleyen kişiyle aynıydı.O saatlerde ölen bir babanın son yolculuğunda oğluna zarar verecek kişileri uyarması bize yaşamımız boyunca unutamayacağımız bir ders oldu..

HAYALET

OLAYI YAŞAYAN:MELEK KUYUCAK
TARİH:8-ARALIK-2000
YER:EDİRNE
Sayfanızı okurken beş yıl önce ailece yaşadığımız garip olayın hala tesirinde olduğumuzu anlıyorum.Biz kızımızın bilinmeyene yaptığı yolculuğu birlikte yaşadık.Kızımız ağır bir alerji komasına girdiğinde sekiz yaşında idi.İki gün yoğun bakımda ölüm kalım savaşı verdikten sonra tekrar hayata dönebilmişti.İşte her şey ondan sonra başladı .Geçirdiği ağır sarsıntıdan sonra adeta kimlik değiştirmişti.Çok hareketli adeta ip cambazı gibi olan kızımız birden uysal ve olgun oluvermişti.Psikologlar kızımın böylesine içine kapanmasını geçirdiği hastalığa yoruyorlardı.O günlerde bir sabah kızım gayet olgun bir tavırla boşuna doktorlara götürmeyin benim doktorum zaten yanımda benimle yaşıyor diyiverdi.Söylediklerinin bir anlamı olmadığını söylediğimde ise gülümseyerek hepimizin koruyucu melekleri olduğunu bilmiyor musunuz diye cevap verdi.Söyledikleri anlaşılır gibi değildi ama daha fazla mantığımızı zorlamamak için sustuk.Daha sonraki günlerde kızımızın ağır astım krizleri başladı yanından ayrılmadan çok dikkatli bir şekilde tedavisini kontrol ettiğimiz bir gece birden odada garip şeyler oldu kızımız gülümseyerek uzanıp sanki bir şey aldı ve boş olduğunu gördüğümüz elini ağzına götürdü hemen sonrasında ise adayı keskin bir eter yada viks gibi bir koku sardı kızım çok rahatlamış olarak gözlerini kaparken hava da asılı bir bulutumsu bir varlığın hızla kapalı olan pencereden çıktığını gördük.Sonrasında kızım kendine gelerek koruyucu meleğinin yada hayaletinin sonsuza kadar gelemeyeceğini göz yaşları içinde anlattı.Bunun etkisinden kurtulamayan kızımın eski haline gelmesi iki yılımızı aldı.Şimdi evimizde olması gereken normal hayat yaşanıyorsa da yaşamış olduğumuz doğa üstü olayı hiç unutamayacağımızı biliyorum.

OLAYI YAŞAYAN=NURETTİN GÜL
TARİH=11-EKİM-1989
YER=İSTANBUL
Sayfanız bir çok bilinmeyenin kapısını aralarken bende yaşamış olduğum deneyimle ilgili ip uçları aradım okuyucularınızın deneyimlerinde.Yaşamış olduğum bu gerçek deneyimimde çözemediğim bir çok garipliğin içinde en çok merak ettiğim şey benim hayatımı kurtaran hayalet mi idi yoksa herkesin var olduğu söylen koruyucu meleklerimiydi bunun cevabını sanıyorum hiç öğrenemeyeceğim.Deneyimimi Gazetemiz Posta ile paylaşmadan önce şunları söylemek istiyorum.

İnsanoğlunun fizik boyutta yaşıyor olması,fizik ötesine ait bazı olayların yaşanmayacağı anlamına gelmiyormuş.Bunları yaşadığımı sıra dışı olaylarla kendime ispat ettim.Bana inanmanızı beklemiyorum.Çünkü anlattıklarım fizik kanunlarına uymuyor olsa da bu benim gerçeğim. Henüz bilimin çözemediği bir çok ruhsal olayların ve deneyimlerin varlığını ret etsek de yaşanmasına engel olamıyoruz ve bu olaylar yaşamın içindeki yerini almaya farklı ,farklı mekanlarda yaşanarak devam ediyor..

İstanbul’a okumaya geldiğimde bulduğum ev maddi imkanıma çok uygundu.Kadıköy Hasan paşadaki bu ev okuduğum okul olan Marmara Üniversitesine yakın olması da tercih sebebim olmuştu.Oturduğum ev eski bir yapı idi.Yattığım odanın duvarı yandaki evin mutfağı ile ortaktı.Bu nedenle fabrikada çalışan ailenin gece vardiyası için kalkmaları ile hemen her gece uykum bölünüyor tekrar uyumakta zorlanıyordum.

O gece yine yan komşumun seslerine uyanmıştım.Arkamı dönüp yorganı başıma çekerek uyumak isterken sırtıma birinin dokunmasıyla irkildim.Bir saniye içinde böyle bir şeyin olamayacağını düşündüysem de dayanamayıp sırtımı döndüm.O anda kalbimin nasıl durmadığına hala şaşarım.Karşımda yerden bir karış havada sallanan içi beyaz üstü uzun siyah bir entari denilen giysi içindeki yaşlı adam bana eliyle dışarıyı yani kapıyı işaret ediyordu.Delice çarpan kalbimi elimle tutarak bildiğim tüm duaları söylemeye başladım.Kısa bir süre sonra sımsıkı kapadığım gözleri açtığımda aynı şahsın bu sefer daha belirgin bir şekilde duvara yaslandığını ve daha sert bir ifade ile aynı işareti yaptığını gördüm.Sanki acele etmemi istiyordu bir şeylere geç kalındığını anlatan tavrı sonucu ağlayarak yataktan çıktım hızla giyiniyordum.Göz ucuyla baktığım görüntü ben kapıdan çıkıncaya kadar beni izliyordu.Çok soğuk gecenin ayazı yüzümü estiğinde hala kendime gelememiş koşarak sokağı terk ediyordum ki birden büyük bir patlama sesiyle kaldırımın üzerine yattım.

Bağırtılar ve koşuşan insanların sesiyle yerimden kalktığımda kısa bir süre baygınlık geçirdiğimi anladım.Oturduğum binadan çıkan alevlerle iyice şaşkına dönmüştüm.Patlama bizim binada ve odamın duvarının ortak olduğu binada meydana gelmişti.Mutfakta patlayan tüp binanın bir bölümünü harabeye çevirse de Allaha çok şükür ki ölen kimse olmamıştı.Daha sonra eve gelen polisler yıkılan duvarın altında kalan yatağımın olduğu yerde yattığımı duyunca neden o saatte evden çıktığımı sordu…Ne söyleyebilirdimki…

HAYALET
OLAYI YAŞAYAN=MUALLA GÖKER
TARİH=23-ARALIK-1999
YER=İSTANBUL
Sayfanızdaki hayalet olaylarına çok benzeyen bir deneyimi de eşimle birlikte yaşadık.Bu deneyimin halüsinasyon olabilme şansının olmayışı beni daha da çok etkiledi.Çünkü iki kişi aynı anda aynı halüsinasyonu göremeyeceğini olaydan sonra yaptığımız araştırmalardan öğrendik..
Eşimin arkadaşına ait İstanbul dışındaki bağ evine giderken eşim bana yolda gideceğimiz evin garip ruhlar tarafından etki altında kaldığını söylediğinde önce şaka yapıyor sandım.Daha sonra ise geri dönmek istediysem de Eşim bunun köylüler tarafından çıkarılmış bir söylenti olduğunu söyleyerek ikna etmesinden sonra yola devam ettik.
Evi uzaktan gördüğümde yolda ki konuşmaları hiç ciddiye almadım.Zira karşımdaki heybetli ev tam bir muhteşemlik abidesi gibi karşımda duruyordu.
Büyük bir korunun içindeki bu evde hafta sonu geçirmek bile benim için ayrıcalıktı…

Akşam yemeğinden sonra salondaki taş şöminenin önünde içkilerimizi içerken ev sahibine dönerek bu evin ruhsal bir gücü olduğunu duydum.Ne derece doğru diye sorduğumda on iki kişilik misafir gurubunun çok rahatsız bir duygu ile ev sahibine baktığını görünce söylediklerimden utanarak sustum.Derin bir sessizlikten sonra evin garip hikayesi çok uzun yıllar öncesinde anlatılan bir söylenti diye cevap veren ev sahibi olayı önemsiz bir şeymiş gibi anlatmaya başladı..
Çok uzun sene önce evin ilk sahiplerinden olan şahıs eve gelen misafirlerinden birini hırsız sanarak öldürmüş.Ölen kişinin yüzünü çevirdiğinde uzun boylu ve kalın bıyıklı misafirlerden biri olduğunu görünce derin bir üzüntüye kapılarak silahı beynine doğrultarak intihar etmiş.Aradan seksen yıl geçmesine rağmen bu hikaye evi alan her yeni sahibine anlatılırmış.Söylentiye göre bu iki şahıs zaman, zaman buralarda görülürmüş.40 bize ait bu evde ailemizden hiçbir şahıs böyle bir görüntüye rastlamadı.
Konuşmayı daha fazla uzatmadan daha neşeli yada daha ciddi konulardan bahsederek gecenin geç saatlerine kadar sohbete devam ettik.Odalarımıza çekilerek yatma hazırlığı yaparken ışıkları kapatan eşimin arkasında camdan vuran ay ışığının beraberinde birden bir görüntü oluşmaya başladı.Benim çarşafa sarılarak dehşet içinde eşime bakmamın neticesinde eşim de yavaşça başını arkaya çevirdi.Oldukça iri bir bedenden oluşan görüntü siyah kalın bıyıklarla tamamlanınca damarlarım patlarcasına bağırmaya başladım bayılır gibi olduğumda.Eşim çok ürkek bir sesle bulutumsu bedene hitaben şunları söylüyordu.Kim olursanız olunuz lütfen buradan gidiniz..İşte tam o anda görüntü duvara doğru çekilerek (sanki ışınlandı) yok oldu..


Yaptığımız uzun araştırmalar sonucu hayaletlerin var olabileceği düşüncesinin çok olduğu görüşüne bizde katıldık.Bazıları hayalet filmlerine ve hayalet hikayelerine bayılırlar.Bazıları ise hayalet lafından bile korkarlar.Bize gelince bu deneyim bize söylenen her şeyin bir nedeni olabileceğine ve inanmıyorum cümlesinin ne kadar anlamsız olduğunu anlattı..Gerçekte ne çok şeyi bilmediğimizi de öğretti..

HAYALET
OLAYI YAŞAYAN:FATMA AVCIOĞLU
TARİH:18-YLÜL–2003
YER:MARAŞ
Sayfanızı sekiz aydır okuyorum.Yaşanmış tecrübelerin hikaye yada anlatılmış efsaneler olmadığını biliyorum.Yaşım ve kariyerimden dolayı böyle senaryo yada asılsız olaylara tepki verebilecek akıl gücüne de sahibim.

Ama yaşanan bazı gerçekleri göz ardı edecek kadar da peşin hükümlü değilim.
Ani ölümler yada cinayete kurban gidenlerin hayaletleriyle sıklıkla karşılaşmamız bende ölen kişilerin bu durumu kabul edemeyişleri fikrini uyandırıyor.Hayalet görme tecrübemin ardından iki yıldır araştırma yapıyorum
Bu nedenle Aslında ne düşünürsek düşünelim yada bu konuda ne yaşarsak yaşayalım kesin bir cevabımızın olmadığı gerçeğini de kabul edelim.Hayalet olmadığımız için nasıl ve neden bu konumda gözüktüklerini bilemeyiz.
Sizinle paylaşacağım olayda asla nedenini bilemeyeceğimiz türden bir hayalet deneyimi.

Halam Hikmet hep Maraş a yaşadı hiç birimiz onun memleketinden çıkmasını sağlayamadık.
Ailemiz de ki tüm aile fertlerinin çok sevdiği halamla yalnızca yaz aylarında birlikte oluyor ve onun bulunduğu sosyal çevreye rağmen kendisini her konuda yetiştirdiğini görüyor ve sohbetlerinden inanılmaz zevk alıyorduk.

O yaz bende tatilimin bir kısmını onun yanında geçirdim.Kısa tatil süresi içinde bol bol sohbet etme fırsatını buldum.Geceleri bahçeye çıkıyor ve gökyüzündeki yıldızları seyrederek her konuda konuşuyorduk.Son gecelerden birinde ölüm ve ölüm sonrası hakkında felsefi bir konuşmaya dalmıştık .Birden Halam ciddileşerek eğer ölürsem bütün sevdiklerimi dolaşarak ruhsal bedenimle veda ederim diyince gülmeye başladım.Aman hala sen sapken hiç Maraş tan çıkmadın öldükten sonramı çıkacaksın dedim.Geleceğim gün yanından hiç ayırmadığı ve suyunu hep ondan içmeyi tercih ettiği küçük testisini bana vererek şunları söyledi oralarda suyun tadı başka olur bu testiden suyunu iç bari diyerek çantama sıkıştırdı..İstanbul’a döndüğümde aklım hep onda kaldı sohbetlerini ve ilginç fikirlerini özlüyordum.Aradan on beş gün geçmişti işimin yoğunluğundan onu hiç arayamamıştım.Akşam salata hazırlarken bir anda aklıma geldi onun testisini suyla doldurup balkondaki masaya koydum.İçerdeki son hazırlıklarımı yaparken balkondan gelen sese koşup baktığımda gözlerime inanamadım.Testi tam ortasından kırılarak ikiye ayrılmış içindeki sular yerlere dökülüyordu.Etrafı temizleyip testinin parçalarını kaldırırken telefon çaldı arayan eniştemdi hıçkırıklar içinde halamın yarım saat önce ani bir kalp krizi nedeni ile vefat ettiğini söyledi. Bir taraftan cep telefonumdan babama ulaşmaya çalışırken diğer taraftan da kırık testi parçalarına sarılarak ağlıyordum.Birden pencerenin önünde ışıklı bir siluetin olduğunu fark ettim kafamı iyice yukarıya kaldırdığımda halamın ışıl,ışıl ve çok mutlu bir ifade ile bana baktığını gördüm.Ona doğru bir adım atmak isterken ışık hızıyla yok oldu.Bu gördüklerim asla rüya yada halüsinasyon değildi.Söyleyebileceğim tek şey her zaman olduğu gibi halam yine verdiği sözü tutmuştu.

HAYALET
OLAYI YAŞAYAN=HASAN DAĞCI
TARİH=22-MAR-1998
YER=NİĞDE

Yaşamış olduğum olay benim şimdiye kadar öğrendiğim ya da tecrübe ettiğim hiçbir bilgiye uymuyordu.
Yaşadığım bu deneğimden sonra, sayfanızda yayınlanan sır dolu imkânsız ama gerçek yaşanmış olaylara daha farklı ve daha şartsız bakmaya başladım.Kim bilir beklide evrenin sırrını öğrenmeyi daha hak etmedik yada henüz hazır değiliz. Yaşanmışların ve de yaşanacak olayların ardında basit rastlantının çok ötesinde evrensel gerçeğin ta kendisi yatıyor olabilir.

Yaşamış olduğum garip ama gerçek olayımı yaşadığımda önce hayal görüyorum sanmıştım.Yanımda oturan eşimin de olay karşısında dehşete düştüğünü görünce garip bir gerçeği yaşadığımızı iliklerime kadar titreyerek anladım.

Taşındığımız yeni evimizde gecenin belli saatinden sonra adlandıramadığımız seslerin ne olduğunu aradığımız halde bulamıyorduk.Önceleri tuttuğumuz evdeki dolapların eski oluşu nedeni ile mobilyaları oyan bir kurtçuk,büfe içinde sıkışmış bir böcek,camlara değen bir dal parçası eskiyen kanalizasyonun çıkardığı ses,uzaklardan geçen bir trenin yada ağır yükü olan bir arabanın yol üzerindeki ağırlığının döşemelerimizin titremesi şeklinde avuntularla beş ayı tamamladığımız evimizde sesler ne azaldı nede fazlalaştı.
Seslerin bizi uyutmadığı o gece eşimle birlikte koltukta oturup çevremizde ne olup bittiğini tartışırken arkamızdaki duvardan geldiğini çok net duyduğumuz tok sesin etkisi ile ikimizde duvara doğru döndük.İşte o anda elinde kalın bir deri yada meşin parçasını tahta bir ayakkabı kalıbına çakan eski zaman kıyafetli bir gencin sabit bakışlarla duvarın içinden çıkarak dışarı açılan kapının içinden erir gibi süzülerek çıkışına çok net şahit olduk.Kesinlikle bizi görmüyor çevresinin farkına varmıyordu.Tıpkı kurulu bir robot gibiydi..
Bizi çok aşan bu görüntü ikimizin de kalbinin durmasına sebep olacaktı.Hemen boşalttığımız evin çok yakınlarında(üzeri bina dolu)eski bir mezarlık olduğunu öğrendik ama bu cevap da bizim anlayacağımız yada kabul edeceğimiz bir netice olamazdı.olamadı da..

HAYALET
ANLATAN:REHA ERDEM
TARİH=15-MAYIS-1990
YER=ERZURUM.
İnsanlar yaşamları boyunca çevresinden yardımlar görürler.Akrabalarından ,arkadaşlarından,bu yardımları yapanlara biz bizi sevenler yada iyi insanlar diye değerlendiririz.Ya hiç tanımadığımız varlıklarından bile haberdar olmadığımız kişilerden aldığımız ve kesin sonucu ölümle bitecek olan kazaların önlenmesinde bize yardımcı olanlar….
Sizlerle paylaşacağım bu olayda ölü olduğu bilinen yaşlı bir teyzenin yardımı.
O günlerde bir ilaç firmasında görevliydim.O tarihe göre bile çok külüstür sayılacak arabamla civardaki hastaneleri gezerek işimi yapmaya çalışıyordum.

Mayıs ayı olmasına rağmen etraftaki kar hala yerden kalkmamıştı.Oltu’dan yola çıkarak Erzurum’a doğru hızla yol alıyordum.Hava kararmaya başlamıştı..Kafam ise günün olayları ile meşguldü çevreme bakmadan hızla yoluma devam ederken önümdeki kavşağı hızla döndüm birden beş yüz metre ilerde Üzeri kahverengi bir ehramla (o yörede kadınların giydiği giysi)sarılı birinin ellerini kaldırarak durmamı işaret ettiğini gördüm.Bu saatte ve tek başına bu kadın ne yapıyor diye düşünsem de arabamın frenine yavaş,yavaş basarak tam önünde durdum.Arabama doğru yaklaşan teyzeye penceremi açarak seslendim.Gideceğin yere götürürüm gel dedim.Yaşlı kadın pencereye kadar yaklaşıp bana ey oğul bu yolun sonu uçurum nereye gidiyorsun dön dedi.Bir gözünün yanık ve içeriye çökük olduğunu görünce içim daraldı ama yinede yanlış yolda olduğumun farkına vararak teşekkür ettim.Arabamı geri vitese alırken göz ucuyla ona bakıyordum.Tamamen arabamın yüzünü ters istikamete çevirdiğimde arabayı durdurarak içinden çıkıp teyzenin yanına gitme istedim ama ortalıkta kimse yoktu.Etrafın alaca karanlığına aldırmadan yolun bitimine kadar yürüdüm gerçektende yolun sonu uçurumdu.Yanlış kavşağa girmiştim.Teyze aklıma geldi bir anda arkamda kaybolmuştu.Arkam uçurumdu önüme geçse görürdüm nasıl olmuştu da yok olmuştu soğuğun ve korkunun tesiriyle titreyerek arabama bindim ve zorlukla ilk gördüğüm köyde durdum.Köyün kahvesine girdiğimde Yabancılara gösterilen büyük ilgi ve hizmet telaşıyla yanıma gelenlerle konuşarak geceyi köyde geçirmem gerektiğini söyledim.Neden yolumu kaybettiğimi anlatırken yolda gördüğüm yaşlı teyzeyi tarif ettim.

Aniden kayboluşunu da anlayamadığımı söylediğimde gözü ile ilgili sorular sormaya başladılar.Sonuçta teyzenin on yıl önce çoban olan oğlunun o uçurumdan düşerek öldüğünü ve teyzenin de bir yangın sonrasında gözünü kaybettiğini altı yıl öncede öldüğünü söylediler.
Mutlak bir ölümden bir hayalet tarafından mı kurtarılmıştım.Bunu beynim kabul edemiyordu.Yıllardır hayatımı mutlak bir ölümden kurtaran yaşlı teyzeyi her zor anımda hatırlar ve ruhuna dualar okurum.Kendilerini tanımasak da koruyucu ruhlar yada yardım eden hayaletlerin varlıklarının azalmamasını dileyerek hayatın bilinmeyenler kapısından geçtiğimi düşünüyorum..

OLAYI YAŞAYAN=MEHMET USTA
TARİH=11-NİSAN 2000
YER=İZMİR
Sayfanızı büyük bir beğeni ile okuyorum.Yaşanmış deneyimlerin içinde yer alabileceğimi düşünerek bu satırları Gazetem Posta ile paylaşmak istedim.Ben uzun yıllar hayatımın yani geleceğimin arkasında sağlam durabilmek adına tahsil yaptım.Doktoramı yurt dışında tamamlayıp Türkiye’ye döndüğüm ay garip bir dünyanın ortasında buluverdim kendimi.Sanki beynimin yada gözlerimin önünde hiç bilmediğim bir dünya açılmıştı. Sezgilerimin yada altıncı hissimin bu kadar kuvvetli olduğunu bilmiyordum.Garip tecrübeler yaşamaya başlamıştım.tahsilimin gerektirdiği iş konusu yani hayalimdeki hayvan çiftliğini kurmak için yaptığım son çalışmaların en olumlu noktasındaydım.Bir gece uykumdan birisi yada bir varlık tarafından uyandırılma hissiyle gözlerimi açtığımda kapının hemen yanında havada asılı şekilde yıllar önce kaza sonucu ölen erkek kardeşimi gördüm.Hemen,hemen üç yıldır rüyamda bile görmediğim kardeşim öldüğü yaşta ve boğulduğu günkü kıyafetleri ile bana bakıyordu.
Yüzündeki ifade dokuz yaşındaki bir çocuğun ifadesinden çok olgun bir bireyin ifadesi gibiydi.Birden beynimin içinde ağır bir tempo ile konuştuğunu algıladım.Vaz geç diyordu çıkma bu yola….
Ve aniden yok oluverdi….Otuz beş yaşında bir adam gibi davran dedim kendi,kendime bu saçma bir kabustu..Yinede sabaha kadar gözüme uyku girmedi.Sabah yola çıkacaktım ve Ankara yakınlarında kuracağım Tavşan çiftliğinin son aşamasını tamamlayacaktım..
Yola çıkacağım saatte anlaşma yapacağım kişileri arayarak iki gün sonra geleceğimi bildirdim.Aslında gördüklerime inanmak değil de rahmetli kardeşimin anısına bir saygı olarak değerlendirdim bu değişikliği.
İki gün sonra görüşmelerimi tamamlamak üzere yola çıktım.Kafamda tamamen kuracağım işin planları vardı bunları düşünerek önümdeki arabayı sollarken birden karşı yönden gelen arabanın çok yakınımda olduğunu fark ettim Yavaşlayarak geçtiğim arabanın arkasına girmek için çaba göstermem hayata dair gördüğüm son şeylerdi. Kendime geldiğimde havada ve bulutlara doğru yükseldiğimi fark ettim.Beni kollarında taşıyan ise küçük kardeşimdi.Konuşmaya başladı.Senin yaptığın macera idi asıl şimdi gerçeklerle yüzleşmen lazım dedi.Öldüğümü anladım sonsuz bir korkuya kapıldım.Cevap kardeşimden beynime aktı.Ölüm dediğimiz şey şuurumuzun bir ortamdan başka bir ortama kaymasından başka bir şey değildir.Önemli olan buraya ne getireceğin.Senin mesleğin, uğruna yıllarını verdiğin şey hayvanların hayatını kurtarmak değil mi?Yer yüzünde sürülen hayatlar hiçbir zaman tesadüfi değildir. Her sebebin bir sonucu vardır.Sürdürdüğümüz hayat çeşidi gelecek yaşamımızda ve yaşamımızda ki günlerin sonunda karşımıza iyi yada kötü bir bedel olarak çıkabilir.Bize hazırlanan imkanlarla hem kendi hem de başkalarının kaderini çizmekte sorumluluğumuz var….Bu konuşmanın ardından kendimi acılar içinde kıvranırken arabada sıkışmış olarak buldum acı ve korku içinde bayılmışım.
Sonra ki iki yılımı bir dizi ameliyatlarla geçirdim.Son üç yılımı ise Adını kardeşimin isminden alan bir hayvan hastanesinin sahibi olarak geçiriyorum..Meslek yeminimin gerçek anlamını yaşadığım bu hayat bana ölümün ve ölüm ötesinin anlamını öğretti

HAYALET
OLAYI YAŞAYAN=SEZGİN MOTORCU
TARİH:15-MAYIS-1999
YER:AKSARAY

Henüz bilimin çözemediği bir çok ruhsal olayların ve deneyimlerin varlığını ret etsek de yaşanmasına engel olamıyoruz. Kim bilir beklide evrenin sırrını öğrenmeyi daha hak etmedik yada henüz hazır değiliz.Olayların ardında basit rastlantının çok ötesinde evrensel gerçeğin ta kendisi yatıyor olabilir.

Eşim beni ve iki oğlumu sonsuza kadar acılar içinde bırakıp gittiğinde yalnızca otuz beş yaşında idi daha yapacak o kadar çok şeyi vardı ki ne yazık ki bizleri ve projelerini anlamsız bir trafik kazasının ardından terk edip gitti.Kaza haberini aldığımda hemen hastaneye koştum ama eşimi bana göstermemeyi tercih etti yakınlarım.Onu hafızamızda sabah evden çıktığı gibi hatırlamamızı istemişlerdi.O acı içinde ısrar etme gücüm bile olmamıştı.Daha sonrasında ise hiç kimseye sormadım daha fazla acı yaşamamak ve yaşatmamak için.

Ölümünden yedi ay sonra bir sabah her zaman olduğu gibi uyuyamamış sabahın çok erken saatlerinde salona geçerek koltuğa çökmüştüm.

Birden koltuğumun hemen yanında garip bir esinti oldu.Gittikçe odanın içini soğuk bir hava akımı doldurmuştu.Başımı açık olan pencereye çevirmiştim odanın havasını bu derece değiştiren soğuk hava nedense perdeyi hiç kıpırdatmıyordu.

Ayağı kalktım tam o sırada sanki çevremi gümüş rengi bir saydamlık sarmıştı ve farklı olduğunu hissettiğim ve beni çok korkutan bulutumsu bir görüntü oluşmaya başladı ..Adeta kanım donmuştu görüntü kendini iyice belirginleştirdiğinde karşımda eşimi gördüm kafasının sağ tarafı tamamen yok olmuş sağ gözü ise içine çökmüştü.Yanıma yaklaşarak büyük oğlumun çok büyük bir başarı kazanacağını kendisinin bu başarıdan çok mutlu olduğunu her şeyin yoluna gireceğini söyleyerek yine geldiği gibi yok oldu.


Etrafım gri bir bulutla sarılmıştı ne hareket edebiliyor nede bağırabiliyordum. Adeta donmuştum.Kendime geldiğimde olanları anlamak için mantığımı zorluyordum.Birkaç saniye uyumuş böyle bir kabus mu görmüştüm.Oturduğum yerden kalkamıyordum.Ayaklarım felç geçirmiş gibi tutmuyor hareket edemiyordum.Saate baktığımda sabahın 7,30 ‘a yaklaştığını gördüm.

Bütün gün yakınlarımı arayarak eşimin kaza anındaki görüntüsünü sordum amacım gördüklerimin sağlamasını yapmaktı.Sonunda ısrarlarım karşısında gördüğüm görüntünün eşime ait olduğunu öğrendim kaza sonrasında aynen benim gördüğüm görüntü gibi bir bedenle gömülmüş.Öğrendiğim ikinci haber ise oğlumun birincilikle kazandığı okul oldu…Yaşadıklarımdan sonra;
Yaşamın bilinmeyen kapısından esen ruhsal deneyimimin nasıl ve neden olduğunu bilmesem de bu dünyadan öbür dünyaya gizli bir bağla bağlı olduğumuza inanıyorum.

HAYALET
OLAYI YAŞAYAN:SELÇUK GAMSIZ
TARİH:MART-1987
YER:SIVAS
Bazı yaşamlar vardır ki tüm acıları ve çaresizlikleri peş peşe yaşar.İşte öyle yaşamlardan birine de ben sahiptim.Annem ben yedi yaşında iken ölmüştü. Benden büyük iki ablam bu yaramı sarmaya çalışmış aslında başarılıda olmuşlardı.Babamla aramızda hiç kimsenin girmesine izin vermediğim garip bir bağ vardı.Bu nedenle üç yıl sonra babamın ikinci bir evlilik yapması en çok beni yaralamıştı.Babamın bu evliliğinden çocuğu olmaması beni en çok mutlu eden olaydı.Babamın oğlu olmak sıfatını kimseye vermemek beni rahatlatıyordu.On dört yaşına gelmiştim okul çıkışlarında babamın dükkanına giderek eve birlikte dönüyordum.Bir gün okul çıkışı dükkana gittiğimde dükkanın kapalı oluşu ile nedendir bilmem içime acı çökmüştü.Koşarak eve gittiğimde komşular babamın hastanede olduğunu söylediler.Hastane girişinde ablalarımın ve eniştemlerin yüzlerindeki ifadeden korktuğum şeyin başıma geldiğini anlamıştım.Üç gün yoğun bakımdan sonra babam kalbine yenik düşmüştü.Hayatımın bir daha eski haline gelmeyeceğini biliyordum.Hiç bir şey ve hiçbir kimse beni eski halime getiremezdi.O kocaman evde üvey annemle ikimiz kalmıştık.Babamın yokluğu evde öylesine büyük bir boşluk yaratmıştı ki..Üvey annem zaman,zaman evde garip şeylerin olduğundan bahsedip sanki babanın hayaleti bu evde diyordu.Ben ise her seferinde babam hayalet olamaz diyip odamda ağlıyordum.Doğum günümün sabahı çok erken bir saatte birden uyandım ve babamı ışıklar içinde başucumda bekler halde gördüm.Nefesim kesilircesine korkmuş hareket edemiyordum.Beynimin içinde yankılanan sesi ile dükkandaki depoda televizyon kutusunun içindeki paket senin dedi.Ve bir sisin dağılması gibi yok oldu.Yüksek sesli ağlama krizime üvey annem geldi olanları anlattım.Hemen hazırlan dükkana gidiyoruz dedi.Depoya girdiğimizde kutuya yaklaşmıyordum.Üvey annem kutunun içine baktı ve eğilerek içinden küçük bir paket çıkardı açtığımızda gözlerime inanamıyordum yıllardır istediğim kol saati karşımda duruyordu içinde ise on beşinci yaşın için notu vardı.Babamın çok iyi tanıdığım el yazısı ile yazılmıştı…..

ANLATAN=SİBEL SÜMELİ
TARİH=4-MAYIS-2005
YER=İSTANBUL

Fizik ve fizik ötesi bilgilerin ne olduğunu bilmediğim yıllarda yaşanan şeylerin doğaüstü deneyimler olduğunu altı yıl sonra öğrendiğimde hayatın sırlarla dolu kapısından geçtiğimi anladım.

Bundan sekiz yıl önce ağbim Adana Çukurova üniversitesini kazanmıştı.Bir yıl yurtta kaldı bende Ceyhan lisesini bitirmiş ama istediğim bölümü kazanamamıştım.Adana’da iyi bir dershaneye yazılmıştım.Dedem ilerde diğer torunlarının da rahat okuyabilmeleri için Adana da ev aldı.Bizim arkamızdan gelen dokuz torun için alınmış bu evin ilk geçici sahipleri ben ve ağbim olmuştu.
Baraj yolunda ki yeni evimizde,
Mutlu geçen ilk iki ayın sonunda ben ve ağbimin anlam verilemeyen sıkıntılı geceleri başlamıştı.Sorun ağbimin her gece farklı saatlerde ki çığlıkları idi.Odamdan yanına koştuğumda gördüğüm manzara hep aynı idi. Dehşet içinde açılmış gözler ve yine geldi cümlesi.

Olay kısaca şöyleydi.Ağbim uyurken biri omzuna dokunup uyandırıyor ve gözlerini açtığında başucunda aşırı soluk yüzlü bir genç kız donuk gözlerle bir iki saniye bakıyor ve bir dumanın dağılması gibi hızla yok oluyor.
Bu olayı kimse ile paylaşmak istemeyen ağbimle psikologlara ,hocalara gittiysek de sonuç başarısız olmuştu.İşin ilginç yanı ağbim tıp fakültesinde okuyor ve okulunda ki başarılarından dolayı adı şeref listelerinde yer alıyordu.

Bu sıkıntılarla altı yıl geçmiş ve ikimizde mesleklerimize başlamak üzere Adana’dan ayrılmıştık.Aramızda ki bu sırrı kimseyle paylaşmamıştık.Bu yılın başında küçük kuzenim Adana Çukurova üniversitesinin ziraat fakültesini kazanarak torunların okuması için alınan eve yerleşmişti.Bir ay önce teyzem telefon açarak İstanbul da bildiğim iyi bir psikologun adresini isteyince şaşırarak nedenini sordum.Aldığım cevap karşısında bir müddet konuşamadım.

Teyzemin Adana da okuyan oğlu yani kuzenim Salih geceleri bir genç kız tarafından uyandırıldığını ve bu kızın yüzünün ölü gibi beyaz olduğunu uyandıktan birkaç saniye sonra ise yok olduğunu söylüyormuş.Teyzem böyle şeylerin olmayacağını söylese de kuzenim hemen her gece bağırarak uyanan oğlunun yanına koşarak sakinleştiriyormuş.Ağbimi arayarak olayları anlattım.Hemen Adana’ya gittik.Ağbim Teyzeme altı yıl boyunca yaşadıklarını anlattı..Kuzenim ve ağbim büyük bir sıkıntıdan kurtulmuş ve ruhsal sağlıklarının bozuk olmadığını ispatlamışlardı.

Kısa bir araştırmadan sonra Apartmanın zemin katında bir zamanlar oturan ailenin on sekiz yaşlarındaki kızlarının sevdiği gence verilmemesi nedeni ile intihar ettiğini ailenin de evlerini satarak gittiklerini öğrendik…

Dedemi ikna ederek satışını biraz düşük tuttuğumuz evi bir hafta içinde satarak üzerine bizim katkılarımızı da koyarak yeni ve sorunsuz bir ev aldık…

Bütün bu olaylara yaşamış kariyer sahibi bir kişi olarak söyleyebileceğim tek şey hayattın çözemediğimiz sırlarla dolu bilinmeyen yüzünü hiç ummadığımız anda gördüğümüzde bildiklerimizin karşısında kocaman bir soru işareti koymak zorunda kalıyoruz…..