PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Nefesi yeten borozon calsın:)


MetinCeylan
06-12-2008, 00:53
Kimsenin fazlasını kıskanmadığını, tam tersine saygı duyduğunu söyleyen Samsunlu iş adamı Galip Öztürk..
27 Mayıs 2008 Salı 12:35
http://www.halkgazetesi.com.tr/images/news/11044.jpg Kimsenin fazlasını kıskanmadığını, tam tersine saygı duyduğunu söyleyen Samsunlu iş adamı Galip Öztürk, "Benim olduğum yerde kimse kimseye fazladan bir kuruş ödemez. Nefesi yeten borazan çalsın" dedi


Adını çok önceleri duymuştuk, namı her alemde yürüyordu; kendisini görmek yeni kısmet oldu, bu adı cüssesinden önde giden adamı. 190 boyunda 120 okka ağırlığında bir insan tahayyül ederken 172 boyunda, 75 kilo ağırlığında sizin gibi, benim bir adamla karşılaşmakla yaşadım ilk şoku. Ve daha büyük ikinci şoku ise röportaj ilerledikçe geçirecektim. Tanıdığım adam tahayyül ettiğim adamdan çok farklıydı. Röportajı okuyunca sanırım bana siz de hak vereceksiniz.

Bir alim yoktu karşımda, zaten beklemiyordum da; ama bir arif bulacağımı da hiç düşünmemiştim. Kendisine de söyledim ve ben tüm çelişkileri açık açık sordum o da daha büyük bir açık yüreklilikle yanıtladı.
İşte sorular ve Metro Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Galip Öztürk’ün hayatından kesitler de bulacağınız içtenlikli cevapları…

GÜRDAMUR: Bayram değil, seyran değil, Galip Öztürk, onca işi gücü bırakıp Samsun'a niye geldi?

ÖZTÜRK: Ne güzel soru vallahi. Şimdi, ben bir defa Samsun'da doğduğum için Samsun'a geldim. Bana göre bir memlekette doğmuş olmak oraya borçlu olmak demektir.

GÜRDAMUR: Doğduğunuz için geldiniz, giderken de doymadığınız için mi gitmiştiniz?

ÖZTÜRK: Evet, doymadığımız için gittik tabi.

GÜRDAMUR: Peki, doydunuz mu dışarıda?

ÖZTÜRK: Allah'a şükürler olsun.

GÜRDAMUR: Şahıs ve aile olarak sormuyorum; halkla paylaşmak noktasında.

ÖZTÜRK: Zaten ben hep paylaşıyorum yıllardır. Anadolu'nun her şehrinde vardır. Burda da belli bir kesim vardır. Örneğin bir minibüs durağının başına geçmiştir, üç beş adamıyla orayı idare ediyordur. Yeni bir başkan seçilmez oraya. Ya bir vurgun olacak öldürülecek, ya da bir üstünlük olacak... Neticede Samsun'da bazı dengeler vardır. Ben hep şunu söylemişimdir. Sizin gazetenizde de yazmışsınız, sağolun. Ben babamın adıyla yaptırdığım okulu hakikaten 18 li yaşlarda çay satarak kazandığım parayla yaptırdım.


OKULA GİDECEK PARAMIZ YOKTU


GÜRDAMUR: Okula ne kadar gittiniz?

ÖZTÜRK: Ben 5 sene gittim.

GÜRDAMUR: Neden daha fazla gitmediniz?

ÖZTÜRK: Nasıl gidecektim, para yok. Çarşamba'ya göndermek için para veremezdi babam, harçlık yoktu.

GÜRDAMUR: O kadar fakir miydin?

ÖZTÜRK: Ben o kadar fakirdim, kardeşim. O benim babam orada o görünen dağlardan sırtında odun taşırdı. Eskiden kömür, doğalgaz yoktu. Onları satardı. Çay, şeker ihtiyaçları karşılardı. Böyle bir ailenin çocuğuyum.

GÜRDAMUR: Bazıları eski günlerini ya unutur, ya gizler. Galip Öztürk galiba unutmaya niyetli değil...

ÖZTÜRK: Niye unutayım, niye gizleyeyim? Benim adım Çaycı Galip'ti 10 sene öncesine kadar, şimdi Otobüsçü Galip oldu. Neyini gizleyecem yani, ne olacak ki.

GÜRDAMUR: Galip Öztürk'te saflık var mı?

ÖZTÜRK: Saflık. Tabi ya, herkeste olduğu kadar bende de var. Ama ben bazen çok safım.


GÜRDAMUR: Buraya 5 okul yaptırmaya geldiniz 7 okul ve 4 lojman yüklendinizgidiyorsunuz; nun srdum saflık var mı diye?

ÖZTÜRK: Evet 4'te lojman yaptım. Doğru diyorsun. Yıllardır ben daha fazla gelmek istedim buraya ama engellendim. En son 2000 yılında geliyordum onu da Yusuf Ziya Yılmaz ile İsmail Uyanık engellediler. Bunlar olmasa biraz daha erken gelebilirdim. Esasında 1991-92 li yıllarda ben buraya gümbür gümbür geliyordum. O dönemde biliyorsunuz doğduğum, büyüdüğüm memleketin insaları, Türkiye'nin 4 bir yanından gelen insanlar da vardır İstanbul'da. Ama ben Anadolu'nun hiçbir şehrinden gelen insanından zorluk, sıkıntı yaşamadım. Yine Samsun'un Çarşamba'nın çocuğu geldi, oarada acaba tırmalayabilir miyiz düşüncesiyle.. Yok kardeşim tırmalayamazsınız, ben oradan aç geldim dedim. Sonuçta sıkıntılar yaşadım. Geçmişimde, geçmişimi herkes biliyor. Yine memleketimle ilgili sıkınıtlar yaşadım. 92'de gelemedim, gelişim ertelendi 2000 yılına kadar.

GÜRDAMUR: Üzgün müsünüz, küskün müsünüz, kızgın mısınız?

MEZARIM SAMSUN'DA OLMAYACAK

ÖZTÜRK: Hayır hayır. Ara sıra kırılıyorum, üzülüyorum. Hatta vasiyetim var, dedim ki benim mezarım Samsun'da olmasın diye. Hala da geri almadım. Nüfusumu da aldım Samsun'dan o dönem.

GÜRDAMUR: Ama kökünüz burada.

ÖZTÜRK: Evet anam da, abim de burda yatıyor.

GÜRDAMUR: Dün size kapıları açmayanlar bugün sizi alkışlarla karşılıyor, okullar açıyorsunuz.

ÖZTÜRK: Söyledim ya bana göre bu ülkenin kurtuluşu, bu ülkeye hizmet etmek; vatanın varlığına hizmet etmenin eğitime destek vermekten geçtiğini düşünüyorum. Mesela eğitim sadece okulla da olmaz. Çocuklarınıza doğru eğitimi doğru yerde, doğru zamanda vermelisiniz. Bu ülkenin çocuklarına da hepimizin eğitim vermesi lazım. Bir kere şunu söyleyeyim. Bunu sohbet için söylüyorum, sohbet ediyoruz. Biz fakir bir aileydik. Ama evimiz caminin yanında köyde. Yoktu, annem bol bol turşular yapardı, küplerle koyardı. Ağaç küplerden koyardı. Ben çıkamazdım, alamazdım içine düşsem boğulurdum, öyle yani. Ama yedirirdik, sofralar kurardık. O gün köyde varlıklı insalar, dışarıda ilişkisi olan insanlar vardı. Babam da nafakamızı sırtında odun çekerek getirirdi; ama bize hiçkimseyi kıskanmayı öğretmedi ailem. Hiçkimsenin fazlasını ksıkanmayı öğrenmedik, hatta saygı duymayı öğrendik. Sanırım sevgiden. Annem bizi doyuruyordu, sevgi de veriyordu. Babam da veriyordu. Çocuklara önce sevgi vermek lazım. Bir defa başarının kendini aşmaktan geçtiğine inanıyorum. Kendisi kalan hiçkimse fazlasını yapamaz. Çünkü kabuğunu kıramaz. Ben kendim için çok yaşamadım, hala da kendim için yaşadığıma inanmıyorum. Ha, kalkamayacağım işlerin altına da hiçbir zaman girmedim. Allah da insana yardım edecek ama niyetlerin de önemli olduğunu düşünüyorum. Varlığın da yokluğun da insanın kendisiyle direk veya endirek alakalı olduğunu düşünüyorum. Bir adam vardır babasının yaptığının cezasını çekiyordur, bir adam vardır çocuğuna sahip olmamıştır, sadece suçu odur, çok iyi bir insandır, ona engel olmadığı için ceza çekiyordur. Dünyada ilahi bir adaletin olduğuna, bizi aşan doğruların olduğuna inanıyorum. Onları aşabilmenin temel yolunun insanın kendisinin ötesinde bulması gerekiyor. Ben merkezli olmamak lazım.

GÜRDAMUR: Konuştuğum Galip Öztürk'le tahmin ettiğim Galip Öztürk arasında 180 derece fark gördüm.

ÖZTÜRK: Yapma ya, bu güzel. Bu beni mahveden.

GÜRDAMUR: Gücün ve korkunun timsali Galip Öztürk'ün yerine sevginin timsali bir Öztürk var.

ÖZTÜRK: Allah'a şükür. O nereden kaynaklanıyor onu da sor.

GÜRDAMUR: Onu sormadan önce başka bir şey sorayım. Hepi topu 5 yıl okula giden Galip Öztürk tasavvufu nereden öğrendi, bu İslami kendinden geçişi, bu felsefeyi nereden öğrendi?

ÖZTÜRK: Ya hayat insana herşeyi öğretiyor.


BENİM OLDUĞUM YERDE FAZLA PARA VERİLMEZ

GÜRDAMUR: Peki o soruya gelelim. Bu korku imajı nereden geliyor?

ÖZTÜRK: Bu imaj nereden geliyor, biliyor musun; insanın kendine güveni, kendinin dışına çıkması insana iki tane kişilik verebiliyor. Özünde olan Öztürk'le dostları için olan Galip Öztürk farklı. Ben hep şunu söyledim. Yıllarca ben İstanbul'da Anadolu'dan ve Samsun'dan gelen bir çok genci ağırladım. Kaderlerini ve kederlerini paylaştım. Dostlukları paylaştım. Allah'a şükür ben para zengini olmadan önce dost zengini oldum. Dost açsından çok çok zenginim. Ben bir telefon açıyordum Topkapı'dan, bir dosta itiyacım var diyorum, bir defasında binin üzerinde kişinin geldiğini bilirim. Bin. Tam bin kişi. Ama hiçbir bedel yok bu insanlar için dostluktan gayrı. Şunu da söyleyeyim, hiç kendim için adam çağırmadım, hiç de bir şey olmadı. Ben 10 kişi istiyordum, bin kişi geliyorlardı. Dostlarının ezildiğinde onlara karşı koyamayan bir adam da kendini aşamamıştır.

GÜRDAMUR: Yani şöyle mi diyelim, düşmanına karşı dik duramayan, dostuna sahip olamaz.

ÖZTÜRK: Kesinlikle. İki sene önce bir abi başı sıkıştı bana geldi, buranın esnafı. Bir örnek olsun diye anlatıyorum. 5 milyon dolar ödeyecek de, beni de hiç tanımıyor ismimi biliyor, abim benim. Ben de onun ismini biliyorum. burda da vergi sıralarına giriyor. 5 milyon dolar ödeyecek diye kefaletimi istiyor onlardan. O zaman dedim abi ben Samsun'a geleyim, Çarşamba'ya taşınayım o zaman Samsun'da bu kadar para varsa, 5 milyon dolar ödemeye geldiysen.. O zaman İstanbul zor, biz öyle bir para kazanmıyoruz dedim. Büyük bir para 5 milyon dolar. Dünyanın her yerinde büyük para. Yok dedim ben. Benim olduğum yerde kimse fazladan birisine bir lira ödeyemez. İmajımı anlatmak için bunu anlatttım sana. Haddim olmayan, benimle alakası olmayan işlere de böyle kafamı da sokmuşumdur. Sizin dışardan baktığınızda gördüğünüz Galip Öztürk o oluyor.

GÜRDAMUR: Galip Özrtürk şu mudur; Tırmalamak isteyenlere sert, ama dostlarına karşı da munis.

ÖZTÜRK: Budur işte; sert olması gerektiği yerde aşırı sert. Çok da değil. Gördüğünüz gibiyim yani. Kimse kendisi için iyi derse iyi olmaz. Uzaktan bakılan Galip Öztürk sadece hadi oğlum sen şuraya, sen de abim paranı cebine koy. Siz dışardan böyle görüyorsunuz.


GÜRDAMUR: İnsanlar Galip Öztürk'ü artık daha yakından tanıyacak. Eğitime yardımlarınız okullarla mı kalacak, yoksa çalışkan zeki gençlere yönelik bir burs sistemi düşünüyor musunuz?


ÖZTÜRK: Herşey imkana bağlı. Benim bir abim var, "Oğlum selevat nefese bağlıdır" der. Nefesi yeten borazan çalsın. Ben herşeyin fazlasını yapmak isterim. Benim İstanbul'da yaptıklarım sizlerin görebildikleriniz. Samsun'da benim 30 yıldır yaptığım ve hiçkimsenin görmediği, bilmediği işler var. Bu okul işlerine kadar kimse bilmesin duymasın dedik. Ben Ağrının Patnos'una tır yükleyip götüren, orada sünnet şölenleri yapan, Türkiye'nin herhangi bir yerindeki emniyet müdürüne kaymakama da evlet hizmetleri için, halkın ihtiyaçları için cevap veren bir insanım. Ama hesabımı da bilmek zorundayım. Önce gücü elimde tutmalıyım ki samsun için de daha iyi şeyler yapabilileyim. Bugün kaymakam beye söyledim buradaki zeki ve başarılı çocuklarla ilgili bütün animasyonlarda ben sana sponsorluk yaparım dedim. Biz zaten Samsun'da bir kaç yüz öğrenciye burs veriyoruz. Biz bunları gazetelerde yazdırmıyoruz, biz sadece hesap numaralarını biliyoruz, yatırıyoruz. Karıma mahçup olmayayım, bana bir araba gönder diyen de var. Arabasını satmış, kaybetmiş, mektup yazıyor araba da istiyor. Zor tabii bunlar, kolay da değil.

HİÇBİR BEKLENTİM YOK

GÜRDAMUR: Çok acılar üzüntüler de getirmiştir bu hayat. Galip Öztürkün sırtında dost hançeri, kalbinde dost mezarı var mıdır?

ÖZTÜRK: Dostluk çok farklı birşey. Ben sana ne zamana kadar dost olurum. Sen kendin olarak kalana kadar. Bunun dışına çıktığın zaman sana en fazla 3 gün, 5 gün, 10 gün tahammül edebilirim. Sonra sana " sevgili kardeşim ya kenarda dur" derim. Herkes de bunu bana demekle yükümlüdür ve bunun dışında da dost tanımam. Daha fazla dost olabileceğine inanan ve onun beklentisi içinde olan birisi değilim. Ben varolduğum sürece dostlarım vardır, doğruylarım vardır, değerlerim vardır. Dışına çıktığım zaman farklı dostluklarım olabilir. Anlatabildim mi bilemiyorum.

GÜRDAMUR: Evet, çok iyi anlattınız. Vakit de daralıyor. Bir şey daha sorayım. Galip Öztürk neyin beklentisinde?

ÖZTÜRK: Hiçbir şeyin. Mesele burada ya işte. Kendini aşmak lazım. Hiçbir şeyin beklentisinde değilim. Hiçbir makamın beklentisinde değilim. Tek beklenti içinde olduğum şey biraz daha, atalarımın uğruna kan döktüğü bu ülkede bir vatandaşlık görevimi en iyi şekilde yerine getirirsem o kadar iyi yapmak. Sadece çalışmayı ve başarmayı seviyorum.

GÜRDAMUR: Türkiye'nin geleceğine nasıl bakıyorsunuz?

ÖZTÜRK: Ben hiçbir zaman negatif bakmadım bu ülkenin geleceğine. 1900'lü yılların başından beri o kurtuluş mücadelesinden sonra 19 mayıs 1919 Atatürk çıkıyor samsun'a. Hakikaten bu önemli birşey. Çanakkale Savaşı, Kurtuluş Savaşı çok büyük şeylerdir. Ama bizim için bundan daha büyük olan şey harf devrimidir. Eğer bugün bu yazıları okuyamıyor olsaydık, Arapça okusaydık Arap aleminin dışına çıkamazdık. Türkiye çok yol kat etti. Bu kadar çalışkan milletin torunları olarak iyi yerdeyiz ama hedeflediğimiz yerde değiliz.

GÜRDAMUR: Samsunluların Galip Öztürk'ten Samsunsporla ilgili beklentileri var.


ÖZTÜRK: Samsunspor milli bir olayımız bizim. Samsunspor için herkes elini taşın altına koyması lazım. Demode olan dernek statüsünün dışına çıkıp Samsun halkının da buna sahip çıkması lazım. bir elin nesi var, binlerce elin sesi var. O zaman 30 trilyon borç da ödenir. Altından kalkılmayacak yük de yok.

TERSİNE GÖÇ BAŞLAYACAK

GÜRDAMUR: Bir rivayet vardır, siz ıspanağı sırtınızda Ayvacık'tan Çarşamba pazarına getirirmişsiniz, satamayınca köylü ağlarmış. Siz de bunların halini bildiğiniz için kargo tesislerini yaptırmışsınız; doğru mu?

ÖZTÜRK: Evet aynen. Türkiye'de 3 büyük ovadan ikisi Samsun'dadır. Ama burada ne soğuk hava ne paketleme var. Kargo tesisi, soğuk hava deposu yapacağız ama bize fizıbıl değil diyorlar. Hakikaten değil açtık ama. Borsadan kağıt mı aldık da ertesi gün kar bekleyeceğiz. Biz bunu hizmet için yaptık. Bu kargo terminali sayesinde göç eden çok sayıda insanın geri döneceğini hep beraber göreceğiz.


GÜRDAMUR: Bir bilgi kırıntısı daha var. Kargo tesisinin yanında Galip Öztürk, üretim ve pazar ağını da organize edecek diye.

ÖZTÜRK: Evet yapacağım. Çalışmalar yapıyoruz. Araştırmasını yapıyoruz. Bu sıralar biraz yavaşladı ama sürüyor. Doğru üretimi ve alt yapıyı doğru oluşturursak buradan gidiş değil dönüş olur.


GÜRDAMUR: Bunların duası da size yeter.
Emin GÜRDAMUR