PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Gideros Koyu-Kastamonu Cide


Kalpsiz_
05-24-2008, 16:43
http://www.sihirlitur.com/gezi/gideros_koyu/images/03.jpg

Karadeniz'de maviyle yeşilin arasında yaptılan yolculukta, Kastamonu sınırları içindeki 170 km'lik kıyı bandında mola veriyor. Kastamonu'nun en güzel koylarından biri olan Gideros koyu; kestane, meşe, kayın, şimşir ve çam ağaçlarından oluşan yemyeşil bir örtüyle çevrilerek, zümrüt yeşili bir gölü andırıyor.

Batı Karadeniz'e yaptığımız yolculuk, Sinop'a doğru daha 328 km devam edecek. Kastamonu il sınırları içindeki 170 km'lik kıyı bandını film şeridi gibi gözler önüne seriliyor.
Tekne yapımcılığında ünü sınırları aşan Tekkeönü ve Kurucaşile, ilk karşılaştığımız koylar. Yol tarafı ve deniz kenarında heybetli ahşap omurgalar, Karadeniz'in usta ellerinde şekillenerek tekne oluyor ve denize iniyor. Kurucaşile, şirin bir sahil kasabası. Sokak aralarında bile park etmiş araçlar arasında tekne yapanları görmek mümkün. Çekiç, matkap sesleri, atölyelerin boş durmadığının habercisi. Küçük çapta teknelerin yer aldığı balıkçı barınağının içi, renkli yansımaları ile sempati topluyor. Önümüzde Kuşçu köyü, Aydosdere, Sakallı, Cide, Akbayır, Güzelkent, Doğanyurt, İnebolu, Abana, Çatalzeytin gibi birbirinden güzel koylarla süslü yerleşim merkezleri, tatil ve kamp alanlarıyla, plajlar bulunuyor. İmrendirici sakin kumsalların çekiciliği, yol alıp ilerlemenizi engelliyor. Hepsinde durmak ve dantel koyları fotoğraflamak istiyorsunuz. Tepeden seyredip hayale dalmak bile başlı başına bir zevk. Akdeniz'e tezat beton binalar, parsellenmiş yasak bölgeler, küme küme kooperatif evleri ve her koya yerleşmiş tatil köyleri yok. Gürültü, trafik, is, pis, duman yok... Yöre halkı mütevazı, kendi işinde gücünde, turiste alışık, doğayı korumuş, yöresel özellikler kaybolmamış ve hayrettir, Karadeniz hala temiz.


Kapısu köy tabelası ile Kastamonu il sınırlarına adım atıyoruz. Aslında her koyu tek tek anlatmak gerek. Fakat bir tanesi var ki, Karadeniz'in en güzel koylarının başında yer alıyor: Kurucaşile-Cide arasında, iki noktaya da 12 km uzaklıktaki Gideros Koyu.
Karadeniz'de çıplak toprak görmek neredeyse imkansız, her yer yeşil. Kestane, meşe, kayın, şimşir ve çam ağaçlarından oluşan yemyeşil örtü, Gideros'u da sarıp kucaklamış ve tarifi imkansız güzellikteki yeşille mavinin bütünleştiği, koyu zümrüt yeşili, yüzük taşı benzeri bir göl oluşturmuş.
İsmi Cenevizliler'den kalma Gideros Koyu, iki balık lokantası ve birkaç evden oluşuyor. Her açıdan manzarası ve seyri güzel doğa cennetini önceden keşfedenler, Ankara'dan İstanbul'dan balık yemek için gelmeyi adet edinmişler. Virajlar, daralan yollar, rampalar, onların gözünde hiç büyümemiş. Görür görmez hayran kalıp hiç üşenmeden girdim içeri. Yolu beton, 200 metre meyil ve birkaç virajla kıyıya iniliyor. Araçlar için park yeri var. Küçük plajı ise kumsaldan denize girmeye imkan veriyor. İsteyen tekne tutup, koyun dışına da açılabilir. Hamamı, mağarayı görüp denize girebilir, balık da tutabilir, seyir zevki veren koyda, salata ve balık yiyebilirsiniz. "Kazım'ın Yeri" adlı balık lokantasında, Mayıs ayında başlayan barbunya, kalkan, istavrit ve gümüş balığıyla, Eylül ayında çıkan palamutun tadına doyum olmuyor. Tel: (0-366) 871 85 21.
Gideros'tan ayrılırken, tepede dönüp bir daha baktım. Her türlü havada dalgaya korunaklı liman, uyuyan görüntüsüyle tarih boyunca nice tekneleri ağırlamış. Aklım Gideros'ta kaldı... Birçok koy aşıp, sarı-mor çiçekli bitki örtüsü içinde ilerlerken bir tabela çıkıyor karşınıza: "Kırmızı, mavi, yeşil deniz, işte Cide'miz". Gerçekten de renkli denizi ve geniş kumsalı alabildiğine uzanıyor. Mayıs-Haziran aylarında en durgun denize sahip Karadeniz kıyısından devam eden yolculuk, bazen orman içi yolculuğuna dönüşüyor. Denize dökülen toprak rengi nehirleri atlayıp Kastamonu-Sinop sınırına yakın, Ginolu Çatalzeytin koyuna kadar uzanıyor.

Tarihçesi


Kıyılarını karış karış dolaştığımız Kastamonu'nun iç kısımlarına ve tarihine de bakmak gerekiyor. M.Ö. 18. yüzyılda Gaslar'ın yurdu olmuş. Hititler, Frigler, Kimmerler, Lidyalılar, Persler, Pontus Rumları, Romalılar ve Bizanslılar'ın yönetimine geçmiş. Bizans hanedanı Kommenoslar tarafından yapılan ve Kastamonu şehrinin tarihsel çekirdeğini oluşturan Kastamonu Kalesi, görkemli görüntüsü ile ziyaretçileri etkiliyor. Anadolu'ya Türkler'in gelmeye başlamasından sonra, Danişmentliler'e, Anadolu Selçukluları'na, Çobanoğulları'na, Candaroğulları'na ve Osmanlı İmparatorluğu'na kapılarını açan Kastamonu, dönemin kültür merkezlerinden biri olmuş. Yörede Candaroğulları ve Osmanlılar'a ait Atabey Cami, Mahmut Bey Cami, İsmail Bey Külliyesi, Yılanlı Şifahanesi, Aşirefendi Hanı, Karanlık Bedesten, Nasullah ve Yakupağa Külliyeleri bulunuyor. İnebolu, Abana, Küre, Taşköprü sokaklarındaki Osmanlı mimarisi evler ilgi çekerken, İnebolu kıyılarında yapacağınız bir gezide Kurtuluş Savaşı'nda mermi ve cephane taşımada kullanılmış kayıkları da görme şansınız var.
Türkiye'nin çağdaşlaşma sürecinde ayrı bir yeri olan Kastamonu'da 23-31 Ağustos 1925 tarihinde Atatürk Şapka ve Kıyafet devrimini başlatmış. Kastamonu'nun sahip olduğu zengin tarihi ve kültürel mirası kadar ilgi çeken doğası içinde Ilgaz Dağı Milli Parkı, dağcılık ve kış sporlarına meraklıları ağırlarken; zengin orman örtüsü, piknik yerleri, yaylaları, kanyonları ve mağaraları ile de resim ve fotoğraf gibi sanatsal etkinliklere meraklı olanlara olanak tanıyor. Tosya gibi bereketli çentik tarlalarının su yüzeyindeki yansımaları ise ilginç görüntüler oluşturuyor.