PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Abdullah Öcalan'ın yakalanışı ile ilgili çarpıcı bilgiler


_SoN_
05-10-2008, 09:36
Karanlıktaki Adam Bir Mossad Tarihi adıyla Türkçe'ye de çevrilen kitapta MOSSAD Başkanı, Öcalan'ın yakalanmasından sonra Avrupa'daki Kürtlerin tepkisini dindirmek için ilginç bir yola başvuruyor.

Öcalan'ı Türk yetkililere CIA ve MOSSAD mı teslim etti? sorusuna cevap verilen kitapta MOSSAD Başkanı dahice bir hileyle dünya basınını yanıltmayı başarıyor.

Efraim Halevy kitabının bir bölümünde konuyla ilgili olarak şunları anlatıyor:

"Güneşli bir sabah, 19 Şubat 1999 tarihinde Türk basını, Türkiye'deki Kürtlerin lideri Abdullah Öcalan'ın Kenya'nın başkenti Nairobi'de yakalanıp yargılanmak üzere Türkiye'ye götürüldüğünü duyuran manşetler atmıştı. Türkiye'nin başkenti Ankara'daki en yüksek yönetim makamları, Öcalan'ın yakalanmasının CIA ile Mossad'ın sağladığı bilgiler sayesinde gerçekleştiğini öne sürüyordu.

Birkaç gün sonra, Türkiye Kürtleri, Avrupa başkentlerinde şiddetli gösteriler sahnelediler. Gösteriler, bir grup insanın İsrail'in Berlin başkonsolosluğuna hücum etmeye kalkışmasıyla doruğa çıkmıştı. Çıkan arbedede saldırganlarla güvenlik görevlileri arasında çatışma yaşanmış ve güvenlik görevlileri binaya girmeyi başaran saldırganları püskürtmüştü. O gün üç Kürt gösterici ölmüştü.

Türk basınında çıkan haberlerin asılsız olduğu gerçeğinin hızla değişen durum içerisinde önemsiz olduğunun farkındaydım. Avrupa'daki Kürtlerin söylenenlerin gerçekten de doğru olduğuna inanmayı sürdürmeleri durumunda Avrupa topraklarında, uğratıldığına inandığı büyük ihanetin intikamını almaya çalışmakla kalmayıp, zor görevlerimizi daha da tehlikeli hale getirecek bir düşmanla karşı karşıya geleceğimizden endişeleniyordum. Bu şartlar altında Kürtlere, liderlerinin yakalanmasıyla Mossad'ın uzaktan yakından alakası olmadığına dair açık ve net bir sinyal göndermek şart olmuştu.

Görünüşe bakılırsa siyasi otorite tarafından yapılacak resmi bir yalanlamadan daha iyi bir yol olabilir miydi? Ne var ki böyle bir yöntem kuşku uyandıracak ve son tahlilde güvenilirlikten yoksun olacaktı. Şartlı refleks olarak sürekli yayınlanan türden sıradan bir yalanlama olarak görülecekti. Konuyu başbakanla görüşecek olursam onun derhal bir yalanlama yayınlanmasına karar vereceğini biliyordum. Başbakanla, onun adına yapılacak bir açıklamanın inandırıcı olmayacağını tartışacak durumda değildim.

O güne kadar kullanılmamış bir yöntem seçtim. Mossad'ın bütün faal çalışanlarına, Mossad'ın olayla alakası olmadığını belirten bir mektup gönderdim ve bu mesajın bir şekilde basına sızmasını sağladım. Bildiğim kadarıyla daha önce böyle bir şey yaşanmamıştı ve asıl niyetimin gizli tutulması için elimden geleni yaptım.

EN USTA GAZETECİYİ BİLE HABERSİZCE KULLANMIŞ

İsrail'in kusursuz bir üne sahip önde gelen gazetecilerinden biri, bütün bir makalesini yazdığım mektupla üstü kapalı olarak başbakanı savunmamı eleştirmeye ayırmıştı.

Bu gazeteci, başbakanı kurtarmak için mesleki güvenilirliğimi kötüye kullandığımı iddia ediyor ve beni ucuz bir siyasi hile yapmakla suçluyordu. Belli ki mesajımın ana noktasını gözden kaçırmıştı ve ben de suçu üstlenmeyi ve gerçek amaçlarımı açığa çıkarmamayı tercih ettim.

Beni ilgilendirdiği kadarıyla başlıca sorumluluğum, Kürtleri bizim olayla alakamız olmadığına inandırmaktı. Kürtlerin Avrupa'daki Mossad ajanlarına yönelik saldırılar başlatmalarının, bunun sonucunda ajanlarımızın ülkeye ceset torbaları içerisinde dönmelerinin önüne geçilmeliydi. Son tahlilde, amacıma ulaştım.

Türkiye Kürtleri peşimize düşüp görev başındaki adamlarımızın yaşamlarını tehlikeye sokmadılar. Bana göre bu, polis ve güvenlik güçlerinin tehditlerine maruz kalan ve Arap ve Müslüman dünyasındaki saldırgan düşmanlarımızın doğal avları olan yabancı ülkelerde görev yapan bütün adamlarımıza karşı temel sorumluluğumdu."