PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : KUR'AN'da Atatürkçülük


nehir
05-07-2008, 15:05
KUR'AN'da Atatürkçülük
.
05 / 05 / 2008 08:32

nfk@boyuthaber.com

Yazının başlığını görenlerin büyük bir kısmı, mizahi tonda kaleme alınmış bir yazı bekliyor olabilir. Fakat bu ilgi çekici başlık ne yazık ki, fazlasıyla gerçek. Atatürk’e mevlit yazan Behçet Kemal Çağlar’ı, Kabe’yi Arap’a bırakıp Çankaya ile yetinmeye razı görünen Kemalettin Kâmi Kamu’yu biliyorduk da, Kur’an’da Atatürkçülüğü arayan, daha vahimi bulan birisi de olabilir miydi? Maalesef böyle birisi var.

Atatürkçülük Kültür Yayınları tarafından 1971’de yayımlanan Kuran’da Atatürkçülük ve Kızıl Elma adlı kitabı görünce gözlerime inanamadım. “Herhalde TCDD veya ilkelere sımsıkı bağlı bir başka kamu kurumundan emekli bir amatörün emeklilik fantezisidir” diye düşünürken, kitabın yazarını gördüm: Dr. Arın Engin. Kitabın kapağında Dr. Arın Engin isminin altında ise şu bilgiler veriliyor: “Türk Tarih Kurumu ve Eski Kültür Bakanlığı Ulusal Öğretim ve Eğitim Kurulu Üyelerinden, Kolombiya Bilgitayı (Üniversitesi) Onursal Arkadaşı”

Dr. Arın Engin’in bahsettiğimiz kitabı, sistemli ve düzenli akıştan ne yazık ki yoksun. Fakat her sayfası, yakın tarihe ve demokratik geçmişimize ilişkin tartışmaların hâlâ hararetle devam ettiği günümüzü ilgilendiren malzemeyle dolu. Halkoyu, millî irâde, seçmen eğilimi gibi terimleri büyük bir kuşkuyla karşılayan kesimleri şaşkınlıkla izleyenler için bu kitap çok açıklayıcı olacaktır. Çeşitli defalar yazdığım üzere, halkın neden istenilen türde seçimler yapmadığına şaşan kimselerin algısının nelerden mürekkep olduğunu anlamak için bu kitaba dikkatlice bakmak lazım.

Ulusalcı sol kavramının yakınlarda ortaya çıktığını zanneden pek çok kimse var. Fakat bakın Dr. Arın Engin, daha 1971’de nasıl bir bildiriyle çıkmış okur karşısına:

“Bütün Atatürkçüler birleşiniz. Kızıl Sosyalist ve Softa Osmanlı zincirlerinden başka yitirecek bir şeyiniz yoktur.

Bizde ulusal istem (millî irade) sözü bir kuruntudur. Burada, siyasal alanda, satın alınmış oylar, ve yobaz şeyhler, ağalar egemenliği vardır, büyük ölçüde derebeylik vardır. Toplumun çoğunluğu, ilkokul bitirmemiş, yobazlık zincirlerinde kıvranan bir ülkede nasıl başıboş seçim olabilir? Atatürk demokrasisine dönelim. Yükseliş yolumuz budur. Tek yol, tek parti.

Atatürk demokrasisi, içten denetimli, genel seçimli, tek partili demokrasidir. O büyük önderimizin yolundan ayrılmayalım, sonra düşeriz. İşte oy avcılığı ve engellemelerle neler azıtıldığını hep görmüyor muyuz? Yeter artık, uçurumun ta kenarındayız, iç ve dış düşmanlar çoktur.

Türkleşmek ve Çağdaşlaşmak, işte bu akımın özeti. Ereğimiz “refah” değildir, ulusal ve çağdaş adam olmaktır”

Epeyce uzun bu bildirinin alıntıladığım kısmı, son dönemde teşekkül ettiğini zannettiğimiz bir düşünce biçiminin köklerini göstermesi bakımından ilginç. Vesâyet demokrasisine karşı çıkan ve demokratik işleyişin bir an evvel oluşturulmasından yana olan toplum kesimlerinin anlamakta güçlük çektiği mantık, aslında tam da yukarıdaki metnin içeriğinde gizli. “Ekonomik, kültürel, entelektüel ve hâsılı toplumsal bütün alanlarda kesintiye ve gerilemeye yol açan anti-demokratik müdahalelerin zararları bu denli açıkken, nasıl oluyor da bazı kesimler hâlâ vesayete dayalı bir demokrasi isteyebiliyorlar?” sorusunu soranlar için Dr. Arın Engin cevabı hazırlamış. Ne diyor Dr. Engin? “Ereğimiz “refah” değildir, ulusal ve çağdaş adam olmaktır” Türkleşmek ve Çağdaşlaşmak da bu adamlığın farzları.

Kitabının giriş bölümünde Dr. Engin kamuculuğa (demokrasiye) ilişkin görüşlerini daha da pekiştiriyor. Okuma-yazması kıt olanların, cehaletin pençesinde kıvrananların oy verme haklarını sorgulayarak şöyle diyor yazar: “İngiltere’de bile 1918 yılına değin, ancak yüksek vergi veren kültürlüler oy kullanabilirlerdi.” Acaba biz bu görüşü nereden biliş çıkaracağız? Biraz düşünelim!

Demokrasiden tarihe, teolojiden jeolojiye her alanda kalem oynatan Dr. Engin’in keskin kaleminden Fatih Sultan Mehmet de payını alıyor. Bakın Dr. Arın Engin neler demiş: “Anası Rum dönmesi olan, ve Kurtuluş Savaşında bizi arkadan hançerlemek için Fener Patrikliğinde “Mavri Mira”ları “Pontusçuluğu” yaratmağa yol açan Fatih Mehmet, kendi adındaki medreseyi kurup da, Arap bilginlerini toplayarak, Türkçeyi yıkıp yerine Osmanlıcayı, baştan ayağa uydurma bir kuş dili gibi kurmamış mıydı? Bu, zorla yapılmış değil miydi? Niçin şimdi zor kullanarak öz dilimize dönmeyelim?”

Her alanda aydınlatıcı bilgiler vermekle yetinmeyen Dr. Arın Engin, “Başlıca Atatürkçülük Öğütleri” başlıklı bir de manifesto hazırlamış henüz kitabının giriş bölümünde. Bakın o öğütlerden bugünlerde de sık sık duyduğumuz bazıları şunlar:

“(…) 2a) Tek Atatürkçülük Partisi içinde bütün partiler birleştirilsin

4) Hafız okulları kapatılsın. İmam Hatip okullarından Arapça kaldırılsın, onun yerine Atatürkçülük saati konulsun. Gerçek Müslümanlık Atatürkçülükle birdir. Dinimizin baş koruyucusu O’dur, Yüce Yaratıcının yardımıyle.

5) Atatürkçülük ve Greko-Latin Kültürü kürsüleri bilgitaylarda açılsın.

6) Azınlıkları Türklüğe kaynaştırma usulü ilk ve orta okullarda sıkılıkla uygulansın. Birçok Kürtler Batı illerine dağıtılmalıdır.

12. Ezan ve ibadetler Türkçe olsun. Vaiz yazıları Ankara’dan gönderilmelidir.

14. Osmanlı çalgısı Türk okullarına sokulmadığı gibi, devlet yaymacından (radyodan) da atılmalıdır.

15. Atatürk düşmanı Profesörler ve öğretmenler elemeden geçirilip atılmalıdırlar.

Akıntıyı başından kesmelidir. Biz, sadece Türk’üz, Avrupalıyız. Osmanlı-Arap ideolojisi güdenleri devireceğiz.

Atatürk’ü sevmeyen Türklük ve Müslümanlık düşmanıdır ve adam da değildir.”

Bu satırların sahibi olan Dr. Arın Engin, sıradan birisi değil. Ve bugün de neredeyse aynı tonda ve üslupta sarfedildiğine tanık olduğumuz bu iddiaları tam 37 yıl önce ortaya koymuş. Kuran’da Atatürkçülük başlığı taşıyan bir yazıda, konuya girmek için bile bu kadar uzun yazmak hoş değil, biliyorum. Fakat en iyisi, ünlü aydınlanmacı ırkçımız ve devrimcimiz Dr. Arın Engin’in Kuran’da Atatürkçülüğü ve ulusalcılığı nasıl bulduğuyla ilgili bilgileri bir sonraki yazıda genişçe ele alalım.

NECİP FAZIL KURT