PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Çay bağırsakları kurutur ve şişkinliğe sebep olur.


Kalpsiz_
11-23-2007, 22:13
1. Gökçek İksiri mutlak gereklidir, çünkü vücuttki curufu temizler ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Gökçek Tonik'le bağırsak florası rejenerasyon (tahirp olan dokunun onarılması) olur.

2. Doğru beslenmek gerekir, peynir yenmemeli, siyah çay içilmemeli ve et ve mamüleri az tüketilmeli vede her lokma 30-40 defa çiğnenmelidir.

Çay, Tee, Camellia Sinensis

Syn: Theasinensis-Camelliaassamica
A1-15m V-X
Familyası; Çaygillerden, Teegewachse, Theaceae
Drugları; Çayyaprağı: Theae folium
Çayın yaprakları çok nadirende Çiçekleri çay ve Natürel ilaç yapımında kulanılır.

A-) Yeşil çay

Giriş: Vatanı Hindistan'ın kuzey doğusundaki eyaleti Assam olup, burada dünyanın diğer ülkelerinde yayılmıştır. Bir rivayete göre Çin Kralı Shen Nung MÖ. 2750de kendi içeceği suyu kaynatılırken bir ağaçtan düşen yaprakları çıkarmaz ve onu süzerek içer. İçtiği suya yaprakların güzel bir aroma verdiğini görür ve bu tarihten sonra çay içmek adet olur. Rize ve Hopaya Batumdan getirilip 1873'de buralarda yetiştirilmeye başlanmıştır. Günümüzde en çok çay içen ülkeler ise sırası ile kişi başına yılda düşen miktar

İrlandada 3 0000g, İngilterede 2 810g, Irakta 2 540g, Türkiyede 2 490g olup bunları Yenizellanda, Tunus, Sirilanka (Seylan), Suudi Arabistan ve Japonya takip eder. çay yapraklarının farklı şekilde işlenmesi nedeni ile üç önemli çay türü ortaya çıkar, bunlar; yeşilçay, siyahçay ve olong çaydır.Sağlık nedeni ile insana enfaydalı olan yeşilçay sonra olong çayı ve nihayet siyahçay onları tahipeder. Aslında her üç çayda aynı ağaçın yaprakların farkli şekilde ilenmesinden eldeedilir. Ağaç dememize gelince aslında çayın yabani olarak yetişen ağaçları 10-15m boyundadı. Toplamda kolaylık olsun diye sürekli taze sürgünleri kesilerek 1 m boyunda bir funda şeklinde bırakılır.

Botanik: Sürekli yeşil, yapraklarını dökmeyen yabaniiken 10-15m boyunda, kültür formu genelikle 1m boyunda bir ağaç bazende bir fundadır. Yaprakları değişken sıra ile dizilmiş olup kısa saplı 10-15cm uzunluk ve 5-8cm enindedir. Üst düzeyi parlak, alt yüzeyi çok narin beyaz tüylü ve mızrak şeklindedir.Çiçekleri yapraksapının dibinden çıkan ksa bir sap üzerinde olup 3-5cm çapındadır. Çiçekleri takriben 5-6 adet beyaz veya pempemsi renkli kalp şeklinde, göbekte 25-30 adet uçları turuncemsu sarı dölenme tozukları vardır ve Çiçeği saran 5-7 adet Kupa yapraklara sahiptir. Çiçekleri olgunlaşdıkatan sonra meyveleri yeşilmsi-kahverengi bir renkte 1-2cm çapında ve her biri 1-3 adet yağlı, yuvarlak ve esmerimsi tohumlar içerir.

Yetiştirilmesi: Çay çok nemli, çok yağışlı ve kışları çok soğuk geçmeyen bir iklim gerektiğinden Türkiyenin sadece Rize ve Hopa bölgelerinde yetişir.

Hasatzamanı: Mayıstan Ekime kadar 10-15 günde bir goncası, yaprağı ve sürgünleri elle veya makina ile toplanır. Çayın en kaliteli olan kısmı henüz açılmamış yaprak goncası olup bunu birinci yaprak onuda 2.taprak ve nihayet 3.yaprak takip eder. Bu sebeble yaprakların ayrı ayrı tasnif edilmesi ve ayrı ayrı işlenmesi gerektir.

a) Yeşilçay eldeetmek için çayyaprakları toplanır toplanmaz kaynarsu ile 4-5 dakika haşlanır , makina ile ezilir, sıkılır, kurutulur ve 65-70 derecede kavrutularak yeşilimsi yeşilcay elde edilir.

b) Siyahçay yarı kurutulduktan sonra ezilir ve sonra 10cm'lik desteler yapılarak 110 derecede kavrularak elde edilir.

Birleşiminde; Yeşil çayın birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralıyabiliriz.

a) Parinalkaloittürevleri (Metilxanthintürevleri); %15-5 arasında değişen aranlarda olabilir. Goncada %4,5-5, 1.yaprakta %4 2.yaprakta %3,5 3.yaprakta %3 ve sapında %1,5 arasında bulunur. Purinalkaloitlerin en önemli anamaddesi coffein (eskiden;Thein) olup %0,16-0,2, theophyllin %0,02-0,04 ve ayrıca az miktarda adenin ve xanthin içerir.

b) Flavanoller (Polifenoller = Polyphenoller = Tanininalttürevi): %20-30 arasında olup en önemlileri epigallocatechingallat (epigallokateşingallat), epigallokateşin, epikateşingallt, epikateşin (epicatechin), kateşin (catechin) ve gallokateşin

c) Flavonller ve flavonolglikozitter % 3-4 arasında olup en önemlileri; quercetin, kampferd (kafür), myricetin, izoquercitirin (quercetin-3-glukozit) ve alttürevlerinden oluşur.

d) Fernolkarboikasitler; mazıasidi, chlorgenasit, theogallin, chinaasidi ve p- cumarasidi

e) Minerallerden; potasyumflorid, aliminyum, mangan ve çinko

f) Eterınyağlardan; Hex-2-enol, finalool ve geraniol

g) Carotinoitler; Saponinfürevleri ve vitaminleri içerir

Araştırmalar; Yeşilçay ile çok farklı iki tür araştırma yapılmıştır. Japonlar çayı demledıkten 2-3 dakika sonra Tedavi denemesi yapmışlar ve kansere karşı etkili olduğunu tesbitetmişler. (Na. 5.94.36 ve GEO New 1987) Keşmirde çayı 4-5 saat demledikten sonra tedavidenemeleri yapmışlar ve kansere sebep olduğunu tesbitetmişlerdir. Görüldüğü gibi çay Japon usulu (Purunli çay = J-çayı) demlenirse Kanseri önlüyor, Türkusulü (Taninli çay = T-Çayı) demlenirse kansere sebep olur. Japonyada yapılan araştırmalrın AB ülkeleri ve ABD'de yapılacak araştırmalarlada ispatlanması gerektiği kanatindeyim.

Çayın birleşimindeki purinler ilk 2-3 dakikada çözülerek sıçaksuya geçer, buna purinli çayda denir. veya Japonusulü=Japontarzı çayı=Japon çay'da denir ve 6 dakikadan ihtibaren taninler deme (sıcak suya) geçer ve böylece etki şeklide değişir vebuna Türk usulü veya taninli çayda denir. Almanca tanin karşılığı Gerbstoffdur, yani bu madde ile eskiden tabakhanede deriler tabaklanmıştır. Bu taninin deriyi kurutuğu ve gözenekleriniadeta yağlıboya gibi tıkadığını gösterir.

A-) Koffein faydalıdır, fakat aşırı olarak alınırsa kadınlarda kısırlığa sebep olduğu yapılan araştırmalarla teesbitedilmiştir. İspanyanın Alicante Üniversitesinden Prof. Dr.F. BOLUMAR'ın 3100 kadın üzerinde yaptığı araştırmada günde 500 mg Koffeın alanlarda % 40 'a varan oranda kısırlığa sebep olduğu tesbitedilmiştir. Bir bardak kahvede 130mg koffein, bir bardak çayda 40 mg ve bir kutu kolada 50 mg koffein içerir. (NH 9.97.518)

B-) Keşmirde M.A. SİDDİQİ, R. KUMAR, Z. FAZİLİ, B. SPİEGELHALDER ve R. PREUSSMANN'ın kemeler üzerinde çayekstresi ile tedavidenemesi yapmışlar kanserojen ( kanser yapıcı ) olduğunu tesbitetmişlerdir. Çayekstresi hazırlanırken 20g çay 250ml suda 4-5 saat kaynadıktan sonra ekstresi yapılmıştır.(ZP. 4.95.243)

C-) Denemek için uzun süre (1,5ay) yeşilçay içtim ve Agustosayında dahi üşümeye başladım ve bunun üzerine yeşilçayı papatya veya ıhlamurla karıştırarak içmeye devamettim.

Tesirşekli; idrar söktürücü, antidepresif, ( depresyonu önleyici ), canlılık verici, hafif tansiyon düşürücü ve kılcaldamarları kuvvetlendiricidir

Kulanılması; a-) Yeşilçay Japon, Çin, Hint veya İngiliz usulü ( purinli çay) demlenerek (2-3 dakika) icilirse; beyindeki dopamin ve serotonin gibi hormanların üretimini (salgılanması) azaltarak insanın aşırı uyuma, depresyon, konzentrasyonzafiyeti ve dalgınlığa karşı kulanılır. Gökçek İksiri daha etkildir.
b-) Türkusulu (Taninli çay = T-çayı) demlenen çay hangi çay olursa olsun (siyah çay veya yeşil çay) 6 dakikadan fazla demlendiğinden başta; mide;- bağırsaklar;- karaciğer; pankreas ve dalağa zarar verir karında şişkinlik yapar. Mide ve bağırsakmukazasını boyuyarak kurutur ve salğı yapmasını azalır ve sındirim salğılarının kalitesini düşürür. Ayrıca Türkler çayı çok şekerli içerken diğer ülkelerde şekersiz veya çok az şekerli çay içilir.

Açıklama; H.D.Back 40 yıllık bir araştırma ve çalışma sonucu Çinliler tarafından inasanın yüz ve diline bakılarak (Antlitzdıagnostik) yapılan tedavi ve teşhiş üzerine birkaç tane kitap yazmıştır. Bende bu kitaba dayanarak yüzlerce insanın dilini kontrol ettim. Bu kontrolüm sırasında Türklerinin hemen hepsinin dillerinin ortasında geniş veya dar hafif veya derin yırtık şeklinde çizikler vardı. Oysa Pakistanlı, Hindistanlı ve Almanların dillerinin ortasında böyle bir yarık veya çizik yoktu. Dilin ortasında bu çizik veya yarıklar kişide Pankreas ve bağırsak zafiyeti olduğunu gösteren işaretlerdir. Buda pankreasın yeterince enzimler ( Lipazlar, Amilazlar, Tripsinler vb. ) salglıyamaması veya kalitesiz oldugundan şişkinlik, nefes darlığı ve kalp çarpıntısı gibi rahatsızlıklara neden olabilir. Ayrıca dilin sol kenarındaki dişizleri mide ve dalak rahatsızlığı, dilin sağ kenarındaki dişizleri karaciğer rahatsızlıklarına işarettir.

İkinci önemli hata ise çayı şekerli içmek. Bir gün iki gün çay şekerli içilebilir, fakat 30-40 yıl çay şekerli içilirse pankreas iflaseder. pankreas şeker nedeni ile sürekli çok insulin üreterek kişide şişmanlık, yağlanma, artroz, şeker, romatizma, siyatik, başağrısı ve migren gibi hastalıklar ortaya çıkar vede bağırsak mantarları ve bakterileri artar ve azar.

Ücüncü önemli problem ise siyah çay ve kahve bağırsakların demir minerallerini absorbe edilmesini engelerler. Böylece zamanla kişide demir eksikliği vede neticede kansızlık ortaya çıkar. Kansızlığın önemli bir sebebide çinko ve c-vitamini yetersizliğidir. Bu nedenle gerektiğinde çinko ve c-vitamini alınmalıdır. ÇiNKO bilinen 300 enzimin oluşmasında anahtar rol oynar, şayet çinko yetersizliği söz konusu ise o zaman bir düzine hastalık ortaya çıkar.

Dördücü olarak sindirim organları normal olarak günde 7-8 litre salğı (Hormonlar, Enzimler, Mideasidi...) üretir ve çay bu salğıların kalitesini düşürür. Türkusulü çay (Taninliçay = T-çay) bu salğıların kalitesini düşürmesi ile sindirim anormalikleri ortaya çıkar. Hücre santralleri olan mitochonrichenler besineri tam olarak yakıp enerjiye çeviremediklerinden aşırı miktarda artık madde (Cüruf) ortaya çıkar ve bu cüruf öncelikle aradokularda ve hürelerarasında yoğunlaşır. Buda hücrelerin şeklini bozulmasına yani sertlşmesine donuklaşmasına ve görevini yapamamalarına neden olur ve neticede astım, allerji, neurodermatoz; baharnezlesi, bağırsak mantarlarına, pişik, romatizma siyatık v.b. hastalıkların ortaza çıkmasına neden olur. Tabiki Türkusulü çayı bu hastalıkların oluşmasında tek fakör değildir. Bundan başka çok hızlı yemek yeme, çok yeme ve aşırı hayvansal besinler (et, peynır, yumurta ve bunların mamuleri) yemede ve kimyasal madde çok içeren içecekler ( Cola, Fanta) ve yeyeceklerde (Konserveler) bu zararlı faktörlerdir. Türkusulü çayı önce bağırsakları sonra diğer sindirim organlarına, sonra damarlara ve nihayet beyine zarar verir.

Yantesirler; Yeşilçay 1-3 hafta içilirse serinletici 4-6 hafta içilirse üşütücü etki yapar. Bu yantesirinden kurtulmak için ıhlamur, papatya, ardıçkozalağı veya kekikle içilirse ve zevke göre çeşitli oranlarda karıştırılarak içilebilir. Özelikle yazaylarında adaçayı kışaylarında kekikçayı içilmesi daha uygundur. Günlük siyah ve yeşilçay yerine kuşburnuçayı içilmesi daha uygundur çünkü bu çay oldukca çok vitaminler, doymamışyağasitleri, pektin ve mineraller içerir.

B-) Siyah çay: Siyah çayın botanik yapısı ve yetiştirilmesi aynı olup hasatı, işlenmesi, birleşimindeki maddeler (kısmen fermantasyon dolayısı ile), kulanılması, tesirşekli farklıdır. Bunedenle hasat işlenmesi ile konuya başlayabiliriz.

Hasatı ve işlenmesi; Siyahçayın işlenmesi yeşilçaydan farklıdır. Toplanan yapraklar 10sm kalınlığında desteler yapılarak yanyana konur üzerine naylonağlar gerilir ve sıcakhava ile 6-18 saat havalandırılır. Böylece yaprakları kırılabilir hale gelir ve sonrada kurutularak ezilir. Sıcahava ile kurutulurken yapraklardaki maddeler değişime uğrar ve aminoasitler, organikasitler, purinalkaloitler (Coffein=Kofein) ve eterikyağlar diğer maddeler çözülerek serbest hale gelirler . Bu olaya fermentasyon denir. Fermentin ( Enzim) etkisi ile bir maddenin veya bileşiğin kimyasal yapıdının bozulması, yapısının değişmesi veya mayalanmasına denir.

Birleşiminde; Siyah çayın birleşimindeki maddeler fermantasyonla değişime uğrarlar.

a-) Purinalkaloitler; Yeşilçayda kısmen serbest kısmende birleşikiken bu siyahçayda tamamenayrıdır ve oranı aynıdır.

b-) Flavonlar (Taninin bir alttürevidir) bunlardan % 1-2 oranındaki bir kısım fermantasyon sırasında değişime uğrıyarak theaflarin, theaflavingallat A, theaflaringallat B, theaflavidingallat ve epitheaflavinaside dönüşür. Geri kalan %23-28 oranındaki kısım ise yeşilçaydaki gibidir.

c-) Diğer farklı yönü ise çok az miktardaki eteryağtürevleri; alfa-İonen, beta-İonen, Geraniol, 2-Metil-hept-2-en-6-on ve Linalooloksidi sayabiliriz.

Araştırmalar; 1-) Siyahçay içmeyi bıraktıktan sonra allerjim ğeçti. Türkusulü hazırlanan çay bağırsak florasını bozarak hastalıkyapan (patojen) bakterilerin ve mantarların (mikozların) çoğalmasına neden olur ve zamanla kişide allerji, astım, nörodermatoz, (besinallerjisi), baharnezlesi, karınşişkinliği ğibi hastalıklara neden olur.

2-) Siyahçay (Türkusulü çay) ve kahvenin demir, magnesiyum ve kalsiyum mineralleri ile B1-vitaminyetersizliğine (thiamin) sebep olduğu tesbitedilmiştir.(NH. 11.00.48)

3-) Çok siyahçay (Türkusulü) içildiğinde pankreas, mide, bağırsakler ve karaciğere zarar verdiği tesbitedilmiştir. (PP.144)

4-) J.F. MORTON 1978'de yaptığı araştımalara göre siyahçay içenlerde daha çok yemekborusu kanserine yakalandıkları tesbitedilmiştir.(TP.576)

5-) Kalifornyanın Berkely Ünivesitesinde yapılan bir araştırmada siyahçayın vücuttaki kalsiyumun dışarı atılmasına sebep olduğu bunedenle günde 4 bardakçay içenlerin 1500mg kalsiyum almaları gerktiği belirtilmiştir (NH. 3.00.8)

Tesirşekli; hafif tansiyon düşürücü ve hafif zihni acıcıdır

Kulanılması; a-) Japonusulü (J-çayı) hazırlanan çay yüksek oranda purintürevleri (özelikle Koffein) içerir ve buda zihni açar, konsentrasyonu yükseltir.

ÇAY; Bu usulde çay 2-3 dakika demlendikten sonra posası atılır.

b-) Türk usulü (T-çayı) hazırlanan çay az içilirse ishali önler, çok ve uzun süre içilirse başta sindirimorganlarına zarar verir. Siyahçayı bırakıp kuşburnuçayı içmek gerekir bana göre alternatif budur.

Açklama;1-) Dişdoktorum çokmu sigara içiyorsun dedi ve ben hayır sigara içmem deyince o zaman çok çay içiyorsun buda dişleri saratıyor dedi.

2-) 25.06.-08.07.97 ve 05.05.-15.05.98 tarihlerinde Antalyada yaptığım izinlerde boyun, esne, omuzbaşlar, koltukaltları, dizboynu ve dirsekboynunda pişikler oluştu ve kaşıntı yapıyordu. Bunlara karşı çeşitli ilaçlar kulandım fakat faydası geçici oluyodu.Sebebinin siyah çay olduğunu anlayınca çayı bıraktım ve 28.06.-18.08.98'de yaptığım izinde rahatsızlanmadım.

3-) Bir tanıdığım karnının şiştiğinden bahseti ve ben ona çay içmemesini söyledim ve O çay içmeyi bırakınca iyileşi.

Yantesiri; Siyahçay Türkusulü demlenir ve içilirse yıllar sonra bütün organlara zarar verir ve başta astım, alleji, şekerhastalığı, romatizma, siyatik, damarsertliği, şişmanlık, nesef darlıgı, kalpçarpıntısı, nörodermatoz, bağırsakmantarları, karın şişliği, karaciğer-, pankreas-, mide-, ve bağırsak zafiyetine sebep olur. Bu nedenle kuşburnu çayı içilmelidır, çünkü bu vitaminler ve mineraller içerir vede tadıda güzeldir. Kuşburnu başta C-Vitamini 100 gramda 1,250gr la turuncugilerden 30 kat daha fazla ayrıca E, B1, B2, B3 (Niacin), B6, K, P (Rutin)-Vitaminleri, beta-karotin (provitaminA), mineraller, doymamışyağasitleri (Kuşburnuçekirdekyağında %33 Linolenasit, %43 Linolasit) ve %15-25 Pektin içerir. Bu kuşburnunun en kaliteli bir çay olduğuna işarettir. Geniş bilgi için kuşbununa bak.

Kahve, Kaffee, Coffea arabica

Familyası: Kökboyagillerden, Rötegaewechse, Rubiacea
Drugları: Kahvetohumu, Coffeae carbo Kahvetohumları kurutulur, kavrulur ve öğütüldükten sonra kahvesi yapılarak içilir, fazla kavrulur ise kahvekömürü eldeedilir ve hiç kavrulmaz ise tentürü yapılır.

Giriş: Günümüzde 70 civarinda kahve çeşidi mevcuttur, fakat bunlardan sadece ikisi yaygın olarak ekilir ve ve hasatı yapılır. Dağkahvesi veya Arapkahvesi olarak bilinen Coffea arabicanin vatanı Habaşistan (Etyopya) olup buradan dünyanin diğer ülkelerine özelliklede Berezilya, Kolombiya, Hindistan, Endoneza ve Meksiko gibi ülkelere yayılmış ve buralarda yetiştirilmektedir. Arapkahvesi 15-30 arasindaki 500-2000m yüksekliğindeki Dağ ve Tepeciklerde ve bu yörelerin denize yakın olan ve yeterince yağış olan bölgelerde yetişir vede hemen hemen dünyadaki kahve üretiminin %70 bu türdendir.

Kongokahvesi veya Ovakahvesi diye bilinen Coffea canephora pierre ex froehner bu türün vatanı Kongo olup buradan önce diğer Afrika ülkeleri ve sonra diğer tropik ülkelere yayılmıştır. Kongokahvesi daha dayanıklı olduğu için Robusta saglam iri veya dayanıklı anlamına gelen isimle anılır. Kongokahvesi takriben dünyakahve üretimine %30 unu oluşturur. Mısırda Memlüklular ve Anadoluda Selcuklular zamanında yani 1200 yıllarında kahve içilen kırathanelerin mevcut olduğu ve Avrupaya ise ancak ikinci viyana kuşatmasından (1683) ihtibaren yayılmaya başladığı bilinmektedir.

Botanik: kahve yabani olarak yetişecek olursa 5-9m boyunda olabilir, özel olarak ekilen kültür bitkilerinin verimli ve kolay hasatının yapıla bilmesi için 2-4 boyunda olmasi gerekir. Çalı görünümündeki kahve ağaı oldukca sık dallardan meydana gelir ve beyazımsı gülrengindedir. yaprakları 10-20cm uzunluğunda 5-10cm genişliğinde, kenarları dalgalı,yüzeyi parlak, derimsi, eliptik veya geniş mizrak şeklinde ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri küçük beyazımsı, eflatun renkte, etiptik ince dar ve küçük taçyapraklardan meydana gelir ve yaprak diblerinden çıkan 10-15 çiçek bir şemsiyecik oluşturur. Meyveleri mavi bir renk alir. Meyvelerin dış kabuğu mavi iken içerideki bir çift tohumu 7-7,5 mm uzunluğunda ve fasülye şeklindedir.

Yetiştirilmesi: Kahvenin yetişdiği iklim Ekvatorun 25° güneyi ve 25° kuzey paralelleri arasındaki tropik ülkelerde yetişir. Türkiyenin Alanya bölgesinde yapılan deneme kahve ekimi çalısmaları yeterli neticeyi vermemiştir, cünkü Kahve +5°C’den aşağıdaki iklimin hakim olduğu bölgelerde yetişmediği tesbitedilmiştir.

Hasat zamani: Kahvenin olğunlaşmasi 8-10 ay gibi uzun bir süre gerektir ve olğunlaşan Meyvelerin kabukları ve etli kismi soyulduktan sonra tohumları kavrulur veya taze olarak Tentür ve Natürelilaç yapımında kullanılır. Kahve kuru ve yaş olmak üzere iki farklı teknikle işlendikten sonra 200-250°C’de kavrulur ve öğütülerek bildiğimiz tozkahve eldeedilir.

Birleşiminde: Kahvetohumunun birleşimindeki en önemli madder:
a-) Purinalkolitler%0,3-2,5 olup bunların başında coffein (=1,3,7-Trimethylxanthin) gelir ve az miktarda,Theobromin, Theophyllin, Paraxanthin, liberin ve Metilliberin içerir.

b-) Chlorogenasit (esgiden: kaffeegerbasit) %3-5 oranında bulunur ve bu asit Kaffeeasit ve cihnaasit’ten oluşur.

c-) Trigonellin (coffearin) %0,3-1,3 oraninda içerir.

d-) 3mg (%0,000032) Atracylin bu zehirli bir made olup, Pankreasda kalsiumyetersizliğine sebep olduğu ileri sürülmektedir.

e-) Uzunzincirli Alkolere (polimeralkoler) cafestrol ve kahveola sayabiliriz (sabityaglardan sayabiliriz)

f-) Eteryağları (ucucuyağlar)tahriben 300 çesit maddeden (alttürevden)oluşur ve günümüzde bunlardan 200’ünün özellikleri keşfedilmiştir. Eteryağları kahveye kendine has özel aroma tadını verir. Bunlardan bazıları; Furfurollar, Thiophenler, Thiazoller, Pyroller, Phenoller, Mercaptanlar ve Pyrazinleri sayabiliriz.

g-) Ayrica : %8-13 Proteinler, Karbonhidratlar, E ve B1-Vitaminleri ve sabityağları %10-15 oranında bulunur.

Tesirşekli: Sinirleri ve Beyni uyarıcı, damarları büzücü, idrar söktürücü, kalp atışlarını yükseltici, bağırsakların hızlı çalısmasını saılar.

Araştırmalar;
1-) Prof. Francisco Bolumer ve ekibi Alicante Ünüverstesi İspanya, beş Avrup ülkesinde 3100 Kadın üzerinde yaptıkları araştırma sonucu aşırı kahve içenlerin Hamile olma sanslarını % 40 oranında kaybetiklerini tesbitetmişlerdir. Bir bardak kahve 115-130 mg coffein içerir, günde bir bardak kahve içenlere oranla 5 bardak kahve içenlerde hamilelik tehlikeye düşmektedir yine eski Yogoslavyada yapılan bir araştırmaya göre günde bir bardak kahve içen hamilelerin bebekleri 116 gr daha noksan dogmaktadır. (NH.9.97.518)

2-) Çok kahve kemikerimesine neden olur, fakat özellikle Menopoz devresindeki Bayanlarin az kahve içmesi gerekir, şayet fazla kahve içerseler kemikerimesi olarak bildiğimiz osteoporose yakalanırlar. Coffein ve fenolu bileşikler vücudun kalsiyum almasını azaltır ve zamanla kemiklerin incelerek çabuk kırılabilir bir halle gelebilir. Bir bardak kahvede 115-130mg bir bardak cayda 40mg ve bir bardak cola 50 mg coffein içerir. (NH.12.98.754 ve 10.97.584)

3-) Amarikali Psiloglar kahve ve colanin düzenli şekilde alinmasi (içilmesi) halinde: kişide ellerin terlemesi, huzursuzluk, basağrısı, kalp çarpıtısı, yorgunluk, korku, konsentrasyonzafiyeti ve deprasyon gibi rahatsızlıklara sebeb olduğunu tesbitetmişlerdir. (NH.1.98.7)

4-) Hollandali ilim adamları Wageningen ziraat universitesinde yaptıkları araştırma sonucu cafestrol ve kahveolun kolestrolu yükseltiğini tespitetmişlerdir.(ZP.3.96.140)

5.) Almanyada yıllarca görülmeyen sıcak bir Temmuz (1992) günü Stuttgarta bir tanıdığın arabası ile giderken üste güneşin sıcaklığı altta arabanın soğuk havası nedeni ile hem başağrısı hemde ishale yakalandim. Stuttgartdaki ev sahibi kahvelerinizi nasıl içersiniz diye sorunca ben şayet varıse birde limon rica edeyim dedim ve kahveyi limonla içtim ve aradan 10-15 dakika geçdikten sonra herhangi bir sıkıntım kalmadi. Bu metodu çok kişide başarı ile denedim.

6-) Siyah çay ve kahvenin demir, magnesyum ve kalsiyum mineralleri ile B1-Vitamini (Thyamin) yetmezliğine sebep oldugu tesbitedilmiştir. Bilindiği gibi bu minerallerle B1-Vitamini yetersizliği çok farklı ve çesitli hastalıklara sebep olur ve bunlarin başında kemikerimesi, kaskrampları, derihastalıkları, dermansızlık, kansızlık ve immunzafiyeti en önemlileridir. (NH. 11.00.48)

Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemekleri ve araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmalara göre faydası yok, fakat zararı çoktur.
b-) Kahve günde bir veya iki fincan içildiğinde yorğunluğu önler, insana sinirsel ve fiziksel güç kazandırır, fakat genellikle önceleri günde 1-2 fincan yeterli gelirken sonraları kişi sürekli fazla kahve içmeye başlar, buda başda düzensiz kalp atışları, kısa huzursuz uyuma, uyku kalitesinin düşmesine sebep olur.

Açıklama: Kahve kalpatışlarını artırır ve hızlandırır , ayrıca aşırı idrar atılmasını sağlar. Kahvenin kavrulması ile elde edilen kahve kömürü mide ve bağır sakrahatsızlıkları, zehirlenmeler ve şişkinliğe karşı kulanılır. Şayet bir kişi zehirlenmişse ona kahve kömürü (coffeae carbo) tableti veya tozu içirilir. Kahvenin birleşimindeki coffein chrogenasitle birleşik vaziyettedir ve midede hemen ayrılır, bunedenle midesi hasas olanlar kahve özeliklede neskafe diye bilinen granürlü kahve (Avrupada işlenen kahveler) mideye zarar verir.

Çünkü chlorogenasit mide mukozasını (midenin içderisi) tahrişeder ve aşırı mideasidi üretilmesine sebep olur. Vücudun başta deri hücrelerinin UV-Işınları ile zedelenmesi sonucu, buralari tamir için harekete gecen enzimleri coffein durdurur, yani vücudun kendi kendini yenilemesini engeller. Az içildiğinde başağrısı ve migrene (nane- ve okaliptusyağı daha etkilidir) karşı iyi gelen kahve, çok miktarda içilmesi halinde damarlarin genişlemesine vede buna bağlı olarak kalbin hızlı çalısmasına sebep olur.

Neticede beyin yeterince oksijen alamadığından kişi daha çok başağrısı ve migren rahatsızlığı çekmeye başlar vede kalbin hızlı çalısması tansiyonunuda yükselmesine neden olur. Gençlerin kahve içmemeleri tavsiye edilmektedir, zira kahve cinsel oraganların gelişmesine vede aşırı içenlerde cinsel isteksizliğe neden olur. Ben kahve yerine kuşburnu, elma veya linonçayını (limonkabuğu ile içilirse daha etkilidir) tavsiye ederim, birçok faydasi vardir vede hiçbir yantesiri yoktur.

Homeopati: Kavrulmamış kahve tohumlarindan 50gr. ezilerek bir şişeye konur ve üzerine %70’lik 500ml etanol (etil alkol) ilaveedilir ve güneşten uzakta 4-6 hafta bekletildikten sonra süzülerek homeopatide “coffea” adı verilen tentür eldeedilir ve bu tentürden günde 3-4 defa 10-15 damla alınır. Bu tentür başağrısı, migren, uyuyamama, geceleri düşüncelerden uyuyamama, sinirsel kalprahatsızlıkları, aşırı duyarlılık, gülme ve ağlama değişken hal gösreme, telaşlı yeme ve içme gibi rahatsızlıklara karşı kulanılır. Kahve tentürü kahvenin verdiği rahatsızlıkları böylece tedaviedilbilir.

Yantesiri: Yantesirleri oldukca çoktur, şayet günde 2 Bardakdan fazla ve uzun süre içilirseki bunların başında; titreme, kalpçarpıntısı, uyuyamama, başın ateş gibi yanması , basağrısı, migren, depresyon, korku gibi rahatsızlıklar gelir. Hamkahvede bulunan Küfmanatarı (ochra toxin A), Kahve kurutuluriken tamamen yok edilmediğinde bağırsaklara yerleşerek zehir (Aflotoksin) üretir buda başta böbrek kanserine, gözbebeği bozukluklarına sebep olur. Ben şahsen limon, çörek-, kuşburnu-, elma preparatları veya Gökçek İksiri tavsiye ederim.

Kola, Kola, Cola nitida

Familyası: Kolagillerden, Sterkuliengewächse, Streculiaceae
Drugları: Kolatohumları: Colae Semen
Kolameyvesinin tohumlari öğütülerek, çay, tentür ve natürelilaç yapımında kulanılır.

Giriş: Vatanı Batıafrikanın sahilşeridindeki ülkelerden, Nigerya,Togo, Gana, Fildişisahili ve Kamerun gibi ülkelerde yetişmektedir. Kolanın tohumu köleticareti yapıldığı asırlarda köleler tarafindan orta ve güney Amarikaya vede Asyadan, Hindistan ve Endonezya adalarına kadar geniş bir alana kadar yayılmıştır. Kolagillerin bilinen 200 türü mevcuttur, fakat iki türü Koka kola yapımında kulanılır, diğer türler ise pek kulanılmaz. Bu iki kolaya: Büyük kolaağacı: Cola nitida ve kücük kolaağacı: Cola acaminatayı sayabiliriz.

Botanik: Kolaağacı 8-25m boyunda, kahverenğimsi kırmızı kabuklu geriden Atkestanesi ağacını andırır bir görünümündedir. Yapraklari 15-30sm uzunluğunda 7-13sm eninde koyuyeşilrenkte, kenarları bütün, eliptik şeklinde, ortada anabir damar ve ondan sağlı sollu yay şeklinde uzanan yan damarlardan oluşur. Çiçekleri gövdede veya yaşlı dallar üzerinde üzüm salkımı gibi bir arada topluca bulunur ve taçyaprakları yıldız şeklinde beş eliptik parça`dan oluşur. Meyveleri 4-5 adat bir sapta geri doğru kıvrık eliptik şeklinde, her meyvede 3-6 Tohum bulunur ve tohumlari 3-4sm uzunluğunda 2-3sm eninde kırmızı kabuklu ve kabukları soyulur ise bayaz renkte atkestanesi şeklinde veya basıktır.
Yetşitirilmesi: Tropik ülkelerde yetişmesi nedeni ile Türkiyede yetişmesi mümkün değildir ve ancak botanik bahçelerde yetişebilir.

Hasatzamanı: Kolameyvelerinden tohumların çakarıldıktan sonra ya kısa bir süre kaynatılır veya üzerine Alkol dökülerek birleşimindeki enzim zarasız halle getirilir. Kolanın birleşimindeki catechin ve coffein birlikte bulunur ve zamanla enzim buların yapısının parçalanıp ayrılmasını sağlar. Şayet kaynatılır veya kızgın alkol ile haşlanır ise enzim`in yapısı bozulduğundan parçalanma durur.

Birleşiminde; Birleşimdindeki önemli maddeleri şöyle sıralıyabiliriz:

a) %1-3,5 Purinalkaloitler içerir ve bunundada % 90’dan fazlasını coffein (Koffein) ve az miktarda theobromin içerir.

b) Taninler %3-5 oranında olup (+)- Catechin ve (-)- Epicatechin en önemlileridir.

c) Ayrıca %35-45 Nişasta, %3 Şeker, %5-10 Protein ve 0,5 sabityağ içerir.

Tesirşekli: Bazı faydaları varsada yantesirini büyük olması nedeniye tercih edilmez.

Araştırmalar: 1) ABD`de yapılan araştırmada çok Kola kola (Coca Cola) içen çocuk ve gencler`de kemik kırılma rızıkosunun çok artığı görülmüştür. Buda Coca Cola`nın yüksek oranda fosfat içerdiğinden buna neden olduğu tesbitedilmişitir. Çünkü Koka kola alındığında kalsiyumun bir karışıtı (antigonistik) olup, fazla alındığında kalsiyumun absorbesini önlediği vede kişinin kemiğinin zayıfladığı tesbitedilmiştir. (Na.9.99.50)

2) Kolanın yüksek oranda Koffein içermesi nedeni ile bayanların sürekli ve günde 100mg dan fazla Koffein aldıkları taktirde %40 oranında daha az hamile olma durumu ortaya çıkmıştır. (GM.10.97.43) İspanyanın Alicante Universitesi tarafından 3100 Kadın üzerinde yapılan araştırmada İspanyalı byanaların ortalama Günde 199mg, Danimarkalı Bayanların 707mg Koffein aldıkları görülmüştür. (NH.9.97.518) Bir Kutu 0,33 litrelik Coca Cola 50mg Koffein içerir.

3) Kahve ve Kola içenlerde elterlemesi, keyifsizilik, başağrısı, kalpçarpıntısı, korku, depresyon, yorgunluk ve konsentrasyonzafiyetine sebep olabilir. (NH.1.98.7)

4) Bir Gazetecinin Coca Colanin gizli formülünü çalması ile ortaya çıkan yayınlardan (Zaman Gazetesi, Sabah Gazetesi ve Almanyada Bild Gazetesinden) öğrendiğimize göre 0,33 litrelik Coca Cola kutularının 36 gram şeker içermektedir, oysa normal bir kişinin günlük şeker ihtiyacı sadece 35 gramdır. O halde bir kutu Coca Cola (0,33l) içen kişinin o gün şekerli veya nişastalı bir şey yememesi veya içmemesi gerekir.

Kulanılması: Yantesirinin büyük olması nedeniye kuanılmaması daha uygundur.

Çay: Kolatozundan 1-2 gram demliğe konur ve üzerine 300-400ml kaynarsu ilaveedilir ve 5-10 dakika bekledikten sonra süzülerek içilir.

Yantesiri: Kolatozu, ekstresi veya natürel ilaçlarının uyuyamama aşırı heycanlanma, sinirsel huzursuzluk ve aşırı kulanıldığında mide rahatsızlığına sebep olabilir. Koka kola (Coca cola) uzun süre içilince kemikerimesi, kemikteki kalsiyum oranın düşmesi nedeniyle hafif zorlanmalarda kırılğanolması, bayanların hamile olmalarını önlyici etkiye sahip olabileceği, aşırı şeker içermesi nedeniyle zamanla pankreas zafiyetine vede neticede şekerehastalığına yakalanma rizikosunu artırabileceği yapılan araştırmalarla ispatlanmıştır. Ayrıca Koka kolanin (Coca cola) aşırı alınması halinde: Ellerterlemesi, keyifsizlik, başağrısı, kalpçarpıntısı, korku, depresyon, yorğunluk ve konsantrasyon zafiyetine sebep olabilir.

~~~~ Cola ~~~~:

Bu deneyi evinizde yapabilirsiniz, ancak
çocuklarınıza okuyun ki gerekli
önlemleri birlikte alın.

Sağlıcakla kalın...

Coca Cola ve Faydaları!!!

Büyük olasılıkla az sonra okuyacağınız bir çok şeyi
siz zaten daha önceden biliyordunuz (!)
ya da bilmeyenler "hadi canım, saçmalık "
diyeceklerdir.

Eğer öyle olduğunu düşünüyorsanız, burada
anlatılanlara inanmadıysanız denemesi bir cola
parasıdır.

Yani bir kutu Coca Cola veya Pepsi yeterli

Gelelim COCA COLA ve PEPSİ ile ne gibi pratik işler yapabileceğinize:
TUVALETİ TEMİZLEMEK İÇİN:

Bir kutu kolayı klozetin içine dökünüz. Bir saat kadar bekleyiniz ve sifonu çekiniz. Koladaki sitrik asit hela başındaki lekeleri yok edecektir.

KROM TAMPONLARDAKI PAS LEKELERINI YOK ETMEK İÇİN :
Arabanın tamponunu Coca Cola''ya batırılmış bir sigara paketinin içindeki alüminyum folyosuyla iyice ovunuz.
Tertemiz olacaktır.

AKÜ KUTUP BAŞLARINDA ÇAPAĞI TEMİZLEMEK İÇİN :
Bir kutu kolayı kutup başlarına dokun ve bütün çapak yok olsun.

PASLANMIŞ BİR CiVATAYI SÖKMEK İÇİN :

Coca-Colaya batırılmış bir bezi bir kaç dakika paslı cıvatayı uygulayınız. Bir kaç dakika sonra rahatlıkla dönecek ve çıkacaktır.

ELBİSENİZDEKİ YAĞ LEKESİNİ ÇIKARMAK İÇİN :

Bir kutu kolayı lekeli giyeceklerin üstüne boşaltın, deterjanı ekleyin ve her zaman yıkadığınız gibi yıkayın. Coca-cola yağ lekelerinin yok olmasına yardım
edecektir.
Ayrıca araba ön camlarındaki her türlü kuş pisliği yapışan sinekler veya ağaçlardan dökülen toz , polen, yapışkan maddelerin çıkarılması en iyi madde
COCA COLA + PEPSI ''dir.

Haa... isterseniz bu çok kuvvetli temizleyicinin geriye kalanını içersiniz. Bakin bu da bir fayda.

Fayda ise eğer???

Peki nedir bu Cola''nin bu kadar etkileyici
temizliklerde bile kullanılabilmesinin sebebi?
Coca-Cola ve Pepsi''nin ortalama pH değeri 3.4 dür.

Bu asidi de dişleri ve kemikleri eritmek için
yeterlidir.

Temizliklerde bu kadar etkili olmasının sebebi budur.
Aslına bakarsanız Cola ile dünyada kimsenin tavsiye edemeyeceği KARBONDİOKSİT içiyoruz.
Hani şu dışarı atmak için devamlı nefes alıp verdiğimiz, atmak için
uğraştığımız KARBONDİOKSİT...!

2001 yılında Delhi Üniversitesinde "kim daha fazla Coca-Cola içecek" diye bir yarışma yapıldığında, sekiz litre Coca-Cola içerek kazanan ve 10 dakika içerisinde herkesin gözü önünde ölen kişinin haberini duymuşsunuzdur . Neden öldü? Çünkü çok fazla karbondioksit almıştı ve kanında yeterli oksijen yoktu.

Başka bir örnek: Kırılmış dişinizi bir şişe Coca Cola''nin içine koyun ve 10 gün sonra bakın... Diş 10 günde büyük oranda erir. Halbuki dişler ve kemikler
ölümden sonra bile en fazla dayanabilen
organlarımızdır ...

Bir şişe kola içerek midenize ve dişlerinize ve bağırsaklarınıza ne yaptığınızı bir düşünün...

Peki bunları niye yazdık ve niye herkes okusun istiyoruz?
Bu Coca-Cola ve Pepsi ile ilgili gönderilen
yazı; genç bir grubun ortak platformlarda aldıkları bir kararın ürünüdür.
Bu yazı İnternet üzerinden gönderilerek yayılması amaçlanmıştır.

Zaten onlar da büyük kartellerden boyalı medyadan ya da yaz eylemcisi kimi sivil toplum örgütlerinden destek beklemiyorlar.

Yoksa bu tiplere yaptıkları parasal desteği ya da promosyon adı altında verilen "sus" paylarını vermezler.

Bu kadar zararlı bir içecek nasıl olurda bu kadar bilinçsizce tüketilebilir ve biri Amerikan firması olmak üzere bu şirketler bu kadar kar elde edebilir?
İşte bu bilinçsizliği önlemek için çevrenize, sevdiklerinize ve özellikle çocuklarınıza bunları anlatın.

Belki bu kampanya fazla bir ses getirmeyecek olabilir.
Ama ne kadar kişiye ulaşırsa o kadar büyük etki yapacaktır.

Destek olmak için yapmanız gereken tek şey; bu yazıyı olabildiğince fazla kişiye ulaştırmak, anlatmak...

vesselam

Katki Maddeleri:

mademki Cola'dan açıldı laf, iş katkı maddeleriyle devam eder aslında;

PIYASADA SATILAN HAZIR GIDA MADDELERI ÜLKEMIZDE INSAN SAGLIGINI CIDDI BIÇIMDE ETKILEYECEK DERECEDE KATKI MADDELERI IÇERMEKTEDIR. ANCAK BU MADDELER, TÜM ÇABALARA RAGMEN MEDYA ARACILIGI ILE ILAN EDILMEMEKTEDIR. GÜNÜMÜZDE GIDA SEKTÖRÜ BÜYÜK BIR TRÖST HALINI ALMISTIR. ÖRNEGIN, HIÇBIR YAYIN ORGANINDA COCA COLA'NIN ZARARLI OLDUGUNU GÖREMEZSINIZ. ANCAK BIZ TÜKETICILER, AILE FERTLERIMIZI, ÇEVREDEKI ARKADASLARIMIZI HABERDAR EDEREK
BILINÇLENDIREBILIRIZ. SON YILLARDA KANSER VAKALARININ NEDEN DEVAMLI ARTIS GÖSTERDIGINI HIÇ DÜSÜNDÜNÜZ MÜ? SIZ
ÇOCUGUNUZUN KANSEROJEN MADDE IÇEREN GIDA ALMASINI ISTER MISINIZ? PEKI, NIYE EVINIZE KETÇAP ALIYORSUNUZ?
SIZLERE ASAGIDA SUNDUGUMUZ TABLO, ALACAGINIZ HAZIR GIDA MADDELERINDEKI KATKILARLA ILGILI BILGI VERMEKTEDIR.
SIZIN SAGLINIZ IÇIN: LÜTFEN HER HANGI BIR GIDA MADDESINI SATIN ALMADAN ÖNCE AMBALAJIN ÜZERINI DIKKATLE INCELEYIP KATKI MADDELERINI BELIRLEYINIZ.
ZARARSIZ KATKILAR
E100, 103, 104, 105, 111, 121, 122, 126, 130, 132, 140,
151,152,160,161, 162, 163, 170, 174,175, 180, 181, 200, 201, 202, 203,
203, 236, 237, 238, 260, 261, 262, 263, 270, 280, 281, 282, 290, 300,
301, 303, 304, 305, 306, 307, 308, 309, 322, 325, 326, 327, 331, 332,
333, 334, 336, 337, 382, 400, 401, 402, 403, 404, 405, 406, 408, 410,
411, 420, 421, 422, 440, 471, 472, 473, 474, 475, 480
SÜPHELI KATKILAR
E125, 41, 150, 153, 171, 172, 173, 240, 241, 477, 605 E220, 221, 222, 223, 224, 338, 339, 340, 341, 460, 461, 466, 407 (MIDE VE BAGIRSAK HASTALIKLARI)
E200 (VÜCUTTAKI VITAMIN B12'YI YOK EDIYOR)
E250, 251, 320, 321 (KALP HASTALIKLARI, DAMAR SERTLIKLERI VE TIKANIKLIKLARI)
TEHLIKELI KATKILAR
E102, 120, E311, 312 (NÖROLOJIK HASTALIKLAR)
KANSEROJEN KATKILAR
E102, 110, 123, 124, 131, 142, 210, 211, 213, 214, 215, 216, 217
ÖRNEGIN E211-SODYUM BENZOAT KETÇAPLARDA BULUNMAKTADIR. E123,110 ABD, INGILTERE, FRANSA, ALMANYA, RUSYA, JAPONYA VE DAHA BIR ÇOK ÜLKEDE YASAKLANMISTIR. FAKAT ÜLKEMIZDE
RENKLI DRAJE ÇIKOLATALARDA VE KAYMAKLI BISKÜVILERDE KULLANILMAKTADIR.
EN TEHLIKELI KANSEROJEN KATKI:
E330 ( NE YAZIK KI BIR ÇOK HAZIR GIDADA KULLANILMAKTADIR.)
BAZI HAZIR GIDALARDA TESPIT EDILEN KATKI MADDELERI:
E330 - ÜLKER LÜKS GOFRET, MEYSU (ÖZELLIKLE KAYISI), KNOR DOMATES ÇORBA,TÜM TENEKE KONSERVE VE TURSULAR, 7UP, SCHWEPPES (TÜM
ÜRÜNLERI), JELIBON, TAMEK YAPRAK SARMA, PIYALE HAZIR ÇORBA, OLIPS)
E250 - TÜM SOSIS VE SALAMLARDA E300 - FANTA PORTAKAL, CINOMEL
E320 - ETI PUFY, KNORR ISKEMBE ÇORBA E223 - ÜLKER HAYLAYF, ALBENI
E322 - ÜLKER ÇOKOKREMTÜM KOLALI IÇECEKLERDE KULLANILAN KATKI MADDELERININ TESPITI IÇIN ANALIZ YAPILMASINA IZIN VERILMEMISTIR

Yorumlar size kalmış, bu bir üniversite araştırmasından alınmış ve kamuoyu fazla bilgilendirilmemektedir..

Diyet Meşrubat içindeki 'Aspartam' maddesiyle zehirleniyoruz:

Türkce sakarin veya diyet (diet) şekeri olarak tanınmakta ve şeker hastaları genelikle şeker yerine kulanmaktadır. Fakat buna ilavetten 100'e yakın yiyecek ve içecekte tatlandırıcı olarak kulanılmaktadı ve bunların başında Kola ve Pepsi gelir. Kola kutularının üzerindeki "soğuk içiniz" yazısı lezzet için yazılmamığı. Aşağıda Diyet Kola hakkında bir yazı var. Olay ABD'de geçiyor. Ancak bildiğiniz gibi Türkiye'de de birçok kişi diyet Pepsi ve diyet Coca Cola içiyor. Siz de içiyorsanız okuduktan sonra fikrinizi değiştireceğinizden eminim. "2001 yılı Ekim ayında kız kardeşim (Dr. Roberts'in kızkardeşi geniş bilgi için: http://www.aspartame.com/ ) çok hastalandı. Mide spazmları vardı, dolaşmakta zorlanıyordu, yürümek ise başlı başına bir sorundu. Sadece yataktan kalkması bile onu tüketiyordu, o kadar çok ağrısı vardı.

2002 yılı Mart ayında biyopsiler alindi ve 24 değişik ilaç almaya başladı. Doktorlar kendisinde ne olduğunu bulamıyorlardı. O kadar çok ağrısı vardı ve o kadar Hastaydı ki, ölmekte olduğunu biliyordu. Hazırlığa başladı. Evini, banka hesaplarını, yaşam sigortasını ve diğer şeylerini en büyük kızının adına kaydettirdi ve küçük çocuklarının en büyük kızı ile birlikte olmalarını sağladı..Son bir keyif yasamak istiyordu, böylece 22 Mart günü (tekerlekli iskemlede olmak kaydıyla) Florida'ya gitmeyi planladı. 19 Mart günü testlerinin nasıl geçtiğini öğrenmek için kendisini aradım. Testlerde bir şey bulunamadığını, ama kendisinde MS (multiple skleroz) olduğunu düşündüklerini, söyledi. Çok şaşırdım, sonra bir arkadaşımın bana e-mail olarak gönderdiği bir yazıyı hatırladım ve ona sordum:

"Diyet içecekler içiyor musun?" "Evet" dedi, o anda da bir tanesini açıp içmek üzere olduğunu söyledi, açmamasını ve diyet meşrubat içmemesini söyledim, bahsettiğim yazıyı e-mail ile kendisine gönderdim. Telefon konuşmamızdan 32 saat sonra beni aradı, diyet meşrubat içmeyi bıraktığını ve yürüyebildiğini, merdiven çıkabildiğini ve adale spazmlarının kaybolduğunu söyledi. İyileşmemişti ama kendisini kesinlikle çok daha iyi hissediyordu. Makaleyi doktorlarına göstereceğini ve eve dönünce beni arayacağını söyledi. Beni aradı, doktoru çok etkilenmişti ve diğer MS hastalarını arayarak suni tatlandırıcı (Aspartam) kullanıp kullanmadıklarını soracağını söylemişti. Bir kabuğun içinde diyet meşrubat içindeki 'aspartam' maddesiyle zehirleniyordu ve yavaş yavaş ölüyordu. 22 Mart Florida'ya giderken tek bir hap almıştı -bu da zehirlenmeye karşı olan haptı- iyileşme yolundaydı ve yürüyebiliyordu!!! Tekerlekli iskemle olmaksızın!!! Bu makale hayatini kurtarmıştı.

Hayat kurtaran makale:
Etikette "ŞEKERSİZ" yaziyorsa ASLA KULLANMAYI DÜSÜNMEYİN BİİLE!!
NutraSweet', 'equal' ve 'Spoonful' markaları ile pazarlanan "ASPARTAM" hakkında DÜNYA ÇEVRE KONFERANSI'NDA birkaç gün konuşma yaptım. EPA'ya yönelik bir yazıda 2001 yılında Birleşik Amerika'da multiple sclerosis ve sistemik lupus salgını olduğu, hangi zehrin bunun yaygın hale gelmesine neden olduğunun anlaşılamadığı belirtilmişti. Ben ayağa kalktım ve tam bu konuda bilgi vermek istediğimi söyledim. Aspartam'in neden bu kadar tehlikeli olduğunu açıklayayım: Bu suni tatlandırıcının ısısı 86ºF (30ºC. 1 Fahrenheit 1.8 Santigrat derece. 32ºF = 0ºC).seviyesine ulaşınca, içindeki metil alkol, formaldehite, sonra da formik aside dönüşüyor, bu da metabolik asidosise yol açıyor.

Metanol
Metanol zehirlemesi diğer koşulları açısından multiple sklerosise benziyor. Doktorlar insanlara yanlışlıkla multiple sklerosis teşhisi koyuyor. MS ölüme yol açmazken metanol zehirlemesi öldürücü oluyor! (Şişelerde, kutularda "soğuk içiniz" yazılıdır. Devamı şöyle olmalı idi: "soğuk içmezseniz zehirlenirsiniz.") Sistemik lupus da neredeyse en az multiple sklerosis kadar yaygın hale geldi, özellikle Diet Coke (Coke, Coca Cola'nın tescil edilmiş ikinci adidir) ve Diet Pepsi içenler arasında! Kurban genellikle suçlunun aspartam olduğunu bilmiyor. Kullanmaya devam ediyor, lupus da artık yaşamı tehdit edecek düzeye ulaşıyor. Diyet içecekleri bıraktıktan sonra sistemik lupus hastalarının asistematik hale geldiklerini gördük.

Aspartam hastası
Multiple sklerosis teşhisi konan hastalarda (aslında bunlar metanol zehirlenmesi hastaları idi) semptomlari çoğu kayboldu. Görüş yeteneğinin geri kazanıldığı ve işitme duyusunun önemli ölçüde iyileştiğini gördük. Bu tinnitus vakalarında da geçerli idi. Bir konuşmamda "Aspartam kullanıyorsanız (NutraSweet, Equal, Spoonful vs.) ve fibromalji, spazmlar, ani ağrılar, bacaklarınızda uyuşma, kramp, vertigo, bulantı, bas ağrıları, tinnitus, eklem ağrısı, depresyon, endişe atakları, bozulan konuşma, bulanık görüş veya hafıza kaybı semptomlarından şikayetçiyseniz muhtemelen aspartam hastasısınızdır. konuşma arasında ayağa kalkan kişiler "Bu semptomlardan bazıları bende de var. Bundan kurtulmak mümkün mü?" diye sordular. Evet!

Diet Coke ve Diet Pepsi:
Diyet meşrubat içmezseniz ve gıda etiketlerinde yazılı aspartam kelimesine dikkat ederseniz, evet! Çok ciddi bir sorunla karşı karşıayız. Bir yabancı Bay Espisto'ya (konuşmacılarımdan biri) ve bana geldi ve "Neden bu kadar çok insanin MS derdi olduğunu bana söyleyebilir misiniz?" dedi. Bir hastaneye yaptığımız ziyaret esnasında bir hemşire ağır Diet Coke bağımlısı olan altı arkadaşının tümünde MS sorunu olduğunu söylemişti. Bu tesadüfün ötesinde bir durumdu! Diet Coke ve Diet Pepsi vs. DİYET KOLA BİR DİYET ÜRÜNÜ DEĞİLDİR! Kongre Raporuna göre karbonhidrat birikimine neden oluyor ve sizi şişmanlatıyor. Formaldehit yağ hücrelerinde depolanıyor, özellikle kalça ve basenlerde birikiyor. Dr.Roberts, bir kez bu ürünleri bırakınca ekstra spor vs yapmaksızın deneme süresi içinde 19 kilo kaybeden hastası olduğunu belirtiyor.

Aspartam:
Aspartam özellikle şeker hastaları için tehlikeli. Hastalarında retinopati olduğunu düşünen hekimlerle konuştuk, aslında hastalarındaki semptomlarin nedeni aspartamdı. Aspartam kan sekerinin kontrolden çıkmasına yol açıyor. Bu nedenle seker hastası proteinde bulunan diğer amino asitler olmadan aspartik asit ve fenilalanin maddelerinin nörotoksik hale gelmesi nedeniyle hafıza kaybından şikayet ediyor.Aspartik asit ve fenilalanin kan beyin bariyerini aşıyor ve beyin nötronlarını harap ediyor, şeker hastalarında (seker hastası olmayan hastalarda da) çeşitli tipte beyin hasarı, nöbet hali, depresyon, manik depresyon, panik ataklar, öfke ve şiddete neden oluyor. (Körfez Savaşı'nda savaşan kadın ve erkeklerin tükettikleri binlerce Diet Coke ve Diet Pepsi içinde bulunan aspartam iyi bilinen Körfez Savaşı Sendromu'nun nedeni olabilir) (Bu birinci Irak Savaşı.)

Dr. Roberts:
Dr. Roberts doğum arızalarına yani gebe kalma ve ilk gebelik döneminde tüketilmesi halinde zeka geriliğine neden olabildiği konusunda uyarıyor. Çocuklar özellikle nörolojik bozukluklar açısından büyük risk taşıyorlar ve NutraSweet (yapay tatlandırıcı) kullanmamaları gerekiyor. NutraSweet'e bağlı olarak çocuklarda görülen nöbet hali ve diğer bozukluklara ilişkin çeşitli vaka bildirebilirim. Maalesef anneleri çocuklarındaki bozukluğun aspartama bağlı olduğu konusunda ikna etmek her zaman kolay olmuyor. Ancak deneme-yanılma metodu ile diğer anneleri çocuklarının sağlığını ellerinde tuttukları konusunda uyarabiliyor.

Şeker metabolizması:
Şeker metabolizmasına (ki şeker hastaları için ideal) yardımcı olan ve SUNI TATLANDIRICI OLMAYAN tatlı bir bitki olan Stevia FDA tarafından onaylanan bir diyet ürünüdür. MONSANTO'ya bağlı olduklarından FDA yıllarca bu tatlı gıdayı göz ardı etti. Bu konuda mevcut literatür: EXCITOTOXINS: THE TASTE THAT KILLS (Öldüren Tat) ? Dr. Russell Blayblock (Health Press)1-800-643-2665 ve DEFENCE AGAINST ALZHEIMER'S DISEASE (Alzheimer Hastalığına karşı Savunma ? Dr.. H. J.Roberts. Dr. Roberts ayni zamanda bir diyabet uzmanıdır.

American College of Physicians Konferansı:
Bu iki hekim aspartamın öldürücü etkisini gösteren vakaların yer aldığı bir çalışmayı Internette yayınlayacaklar. American College of Physicians Konferansı'na göre "bu ölümcül zehrin neden olduğu nörolojik hastalıklar salgınından bahsediyoruz." Sorun bu: aspartamın 100 farklı üründe bulunduğuna dair Kongre tezleri mevcut. İlk tezden sonra peş peşe iki tez sunuldu, ana bir faydası olmadı. Hiçbir şey yapılmadı.

İlaç ve kimyasal madde:
İlaç ve kimyasal madde lobilerinin cepleri çok dolu. Bu madde halen beş binden fazla üründe bulunuyor ve HASTALAR TÜKENİYOR!! aspartamın yaratıcısı olan MONSANTO'nun bunun ne kadar öldürücü olduğunu bildiğinden eminim. Birçok kurulusun yani sıra Amerikan Diyabet Derneği, Amerikan Diyetetik Derneği, Amerikan Tip Fakültesi Konferansı'na fon sağlıyorlar. Bu New York Times gazetesinde yayınlandı, ama bir faydası olmadı. Bu dernekler herhangi bir katkı maddesini tenkit edemiyorlar veya MONSANTO ile bağlantılarını açıklayamıyorlar çünkü gıda sanayinden para alıyorlar ve ürünlerini desteklemek zorundalar.

Aspartam'ın tehlikeleri:
Senatör Howard Hetzenbaum tüm bebek, hamileler ve çocukları 'aspartam'ın tehlikeleri hakkında uyaran bir yazı yazdı. Bu yazıda toplumda mevcut sorunlar (nöbet hali, beyin kimyasında meydana gelen değişiklikler, nörolojik ve davranış bozuklukları; semptomlar) hakkında yapılan bağımsız çalışmalar da yer alıyordu. Bu yazı güçlü ilaç ve kimya lobileri tarafından yok edildi, böylece herhangi bir şüphe taşımayan insanlar hastalık ve ölüm karşısında çaresiz kaldılar. Bize bu güzel bilgileri ABD'den gönderen Lale Hanıma teşekkürler.