PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Peri Bacaları ve Oluşumu


_SoN_
05-01-2008, 16:09
Peri Bacaları ve Oluşumu

Amanos, Göreme, Afyon'da İscehisar ve Erzurum'da Narman ilçeleri ülkemizin en yaygın peri bacalarını barındırır. En tanınmış olanı da Kapadokya bölgesi. Kapadokya'yı bilmeyeniniz yoktur sanırım. Birçoğunuz görmüşsünüzdür bile. Nevşehir ili sınırları içinde kalan bu bölge, ülkemizin en önemli jeolojik ve kültürel mirası durumunda. Milyonlarca yıllık bir süreç içinde oluşan bu yer şekilleri Kapadokya'yı dolaşırken şaşkınlığa uğratır insanı. Göreme ve Ürgüp ilçeleri doğanın becerikli bir sanatçı titizliğiyle oyduğu binlerce peri bacası ile kaplıdır. Bu peri bacaları dışında farklı bir özelliği daha vardır bölgenin. Peri bacalarının ana kaya yapısını oluşturan ve volkanik bir kayaç olan tüf, çok kolay şekillendirildiği için Romalıların zulmünden kaçan Hıristiyanların barınak yeri olmuş bu bölge. İşkenceden kaçan insanlar Kapadokya bölgesinde oluşan peri bacalarını oyarak evler, kiliseler ve manastırlar yapmışlar. İnsanları yüzlerce yıl peri bacaları korumuş. Göreme açık hava müzesi bu bölgede yüzlerce yıl yaşayan insanların bıraktığı eserlerle dolu. İnsan ve doğa burada çok güzel eserler vermiş.
Püsküren taşlar
Afyon'un İscehisar ilçesi içinde kalan peri bacaları ise pek tanınmamış. Buradaki peri bacaları da bir dönemler insanlar için barınak olmuş. Önce Frigyalılar kullanmışlar bu bölgeyi. Daha sonra da Hıristiyanlar. Afyon'dan başlayan ve Eskişehir'e kadar uzanan Frig vadisi boyunca, vadiyi gezenlere irili ufaklı yüzlerce peri bacası eşlik eder. Bu iki bölgedeki peri bacaları volkanik kökenlidir. Kapadokya'da Erciyes, Hasan Dağı ve bölgedeki küçük volkanlar ile Afyon'daki irili ufaklı volkanlar birkaç milyon yıl önce püskürmeye başlamışlar. Bu yoğun volkanik aktiviteler sonucunda volkan külleri çökelerek yüzlerce metre kalınlığında birikmeler meydana getirmiş. Bu tüflerin üzeri zamanla volkanlardan akan bazalt lavlarıyla kaplanmış. Püskürmeler birkaç bin yıl önce sona ermiş. Bölgede iklimin kurak veya yarı kurak olması ve bitki örtüsünün azlığı, bu çökelen malzemenin aşınmasına neden olmuş.
Yağan yağmurlar hızlı bir aşınma dönemi meydana getirmiş. Bu aşınma sonucunda binlerce büyük sel yarıntısı meydana gelmiş ve bazı bölgelerde, tüflerin üzerinde bazalt kayaçları kalmış. Böylece aşınma bu kayacın etrafında şekillenmeye başlamış. Rüzgarın da katkısıyla iri kaya bloklarının altında kalan kesimler, üstteki büyük kaya bloğunun da etkisiyle çevresine göre aşınmaya daha fazla direnmeye başlamış ve zamanla, kafasında kayadan bir şapka olan peri bacaları meydana gelmeye başlamış.

Üçüncü peri bacası bölgesi ise Erzurum'un Narman ilçesinde. Buradaki peri bacalarının iki özelliği var. Birincisi bu oluşumlar tıpkı Amerika'da Colorado kanyonundaki
benzerleri gibi kırmızı. İkincisi de bu peri bacaları volkanik değil. Günümüzden 2-3 milyon yıl önce çevre kayaçlardan kopan parçalar bu bölgedeki bir gölün içinde çökelmişler. Zamanla göl çekilmiş ve akarsularla rüzgar bu bölgeyi aşındırmaya başlamış. Vadiyi oluşturan jeolojik birimler farklı dirençlerde olduğu için aşındırıcı atmosferik güçlere karşı fazla direnememiş ve günümüzdeki kanyon tipi vadiler ve bu vadileri süsleyen böylesi ilginç yer şekilleri ortaya çıkmış. Bu peri bacalarına oluşum özelliklerinde dolayı Yardang adı da veriliyor. Kapadokya, Afyon İscehisar ve Narman'daki bu jeolojik oluşumlar doğal birer anıt niteliğindeler. Özenle korunması gereken bu oluşumlar dünyanın geçmişinden bize önemli mesajlar getiriyorlar.
Peri bacalarını yerleri
Bir dereyi takip eden Narman – Pasinler yolu üzerinde yer alan kırmızı peri bacaları doğanın tüm renklerini sunuyor ziyaretçilerine

Doğa Kapadokya'da yağmur ve rüzgarların oluşturduğu bir jeolojik miras bırakmış bize..

Afyon'daki peri bacaları günümüzdeki apartmanlara benzer şekilde katlara ayrılmış. Barınma amaçlı olarak kullanılan bu mağaraların üstünden de mezarlık olarak yararlanılmış.

Afyon'un İscehisar ilçesinin Seydiler köyü yakınlarında bulunan Kırkinler mağarası önce Frigyalılar tarafından barınak olarak kullanılmış, sonra da kiliseye dönüştürülmüş.
Narlıgöl'de İl Özel Idaresi'nce 4 adet sıcak su sondaj kuyusu açtırılmış bu kaynaklardan 65 derece sıcaklıkta 110 litre/sn lik sıcak su temin edilmiştir. Bu mik tardaki sıcak su aynı anda 50.000 kişiye kaplıca hizmeti verecektir.
Kaplıca turizminde çok gelişmiş olan Macaristan'dan uzmanlar getirilmiş, bölgede yapılacak turizm komplekleslerinin Projeleri bu uzmanlara hazırlattırılmıştır.
Merkez İlçeye bağlı Nar Köyü ve Sofular Köyü yakınlarında bulunan ve eski adı Acıgöl olan, Narlıgöl ve çevresi sağlık turizmi açısından önemli bir potan siyele sahiptir.
Narlıgöl bölgesinden çok amaçlı yararlanmak mümkündür. Sıcak su kay nağından kaplıca, Kükürtlü su kaynağından içmece ve gölün sularında ise balıkçılık yapılarak yararlanılabilir.
Bu bölgede genel karekteri itibariyle Kapadkya bölgesi'nin bir uzantısı olup, Ihlara-Derinkuyu Vadisi'nin devamı görünümündedir. Narköyün doğu-batı yönlerinde uzanan bu vadi boyunca peri bacaları bulunmaktadır. Peri bacalarının bir kısmı tamamen açıkta olup, bir kısmı yeni ortaya çıkmaktadır. Bunların bir kısmı 2-3, bir kısmı ise 5 kata kadar yükselmektedir. Geç Bizans Devri Sanatı'nın özellik lerini taşıyan kiliseleri ise M.S. 10-12 yüzyılları arasına tarihlemek mümkündür.
Yöredeki peri bacalarının diğerleri gibi üç amaçla yapıldığı tahmin edilmektedir. 1. ikametgah, 2. Kilise, 3. Mezar.
Kiliseler büyük bir itina ile işlenmiş olup; dışı na haç, kabartma olarak verilmiş, plan olarak genellikle haç hakim plan olmuştur.
Vadi içindeki kiliselerden Narlıgölün güneyinde bulunan kilise içinin freskli olması nedeni ile diğer kiliselerden daha önemli olarak göze çarpmaktadır. Beş katlı olan bu kilisenin özellikle giriş katı özenle yapılmış Fresklerle kaplıdır. Ancak diğerleri gibi bu frekslerde çok tahrip edilmiştir. Kare plana sahip olan bu kısmın duvarların*da aziz ve azize resimleri, tavanlarında ise İsa'nın havarileri ayin için sıralanmış bir şekilde resimlenmiştir. Civarda yapılan incelemelerde Grekçe-Latince yazılıp işlen*miş mermer ve kalker taşından mamul mezar taşlarına da rastlanılmıştır.
Suyu kükürtlü olduğundan önceleri "Acıgöl" olarak anılan daha sonraları ise Narlıgöi

adını alan göl, Narköye takriben 3 km. uzaklıktadır, etrafı dağlarla çevrili Narlıgöi tipik
kraker gölü olup, çeşitli kaynaklardan beslenmektedir.
Kaynaklarda toplanan sular gölün tabanından sızarak yaklaşık 3 km. batıdaki Bekârlar köyünde yeniden ortaya çıkmaktadır. Etrafı yüksek dağlarla çevrili olan Narlıgöi oldukça çukurda kaldığı için kışın ılık bir havanın hakim olduğu ve kar tutmadığı 1976 yılı Aralık alında yapılan incelemede ortaya çıkarılmıştır. Gölün takri*ben 2500 metrekarelik bir alanı kapladığı tahmin edilmektedir. Derinliğinin yer yer 65-70 m yi bulduğu da yerinde ölçülerek tesbit edilmiştir. Gölün kenarları çayır ve sazlıklarla kaplıdır.
Narlıgölün oluşumu ile ilgili olarak Narköy sakinleri tarafından bir efsane oldukça ilginçtir.
Anlatılan efsaneye göre;
Vaktiyle gölün olduğu yer bir köy imiş, köye bir dilenci gelmiş, dilenmiş ve bu köyde bu dilenciye hiç kimse sadaka vermemiş, yardım etmemiş. Yalnız bir gelin bu dilenciye bir miktar sadaka vermiş. Dilenci geline Allah razı olsun dedikten sonra hiç geriye bakmadan kenidisini takip etmesini söylemiş ve şimdiki gölün olduğu yerden 1 km. uzaklaşmışlar gelin içine doğan bir hisle geriye dönüp baktığı zaman köyün bulunduğu yerin büyük bir bölümünün göl haline geldiğini görmüş sonra ge*lin hıçkırarak ağlamaya başlamış ve orada ölmüş, bu sıcak su kaynağın gelinin göz yaşları olduğu rivayet edilmektedir. Gelinin mezarınında bu kaynağının yanında bulunduğuna inanılmaktadır.