PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Dinimizin Gerekliliği ve Luzumu


_SoN_
04-14-2008, 17:55
www.sonforum.org


Dinimizin Gerekliliği ve Luzumu


“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur.”1

“Din vardır ve lazımdır. Temeli çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi; fakat bina uzun asırlardır ihmale uğramış. Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı takviye etmek lüzumu hissedilmemiş. Aksine olarak bir çok yabancı unsur (tefsirler, hurafeler gibi) binayı fazla hırpalamış. Bugün bu binaya dokunulamaz, tamir de edilmez. Ancak zamanla çatlaklar derinleşecek ve sağlam temeller üzerinde yeni bir bina kurmak lüzumu hasıl olacaktır.”2

“Milletimiz, din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalb ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz.”3

“Bizim dinimiz en makul ve en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için, akla, fenne, ilme ve mantığa tetabuk etmesi lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen mutabıktır.”

“Türk Milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. Şuura aykırı ilerlemeye mani hiç bir şey ihtiva etmiyor...(1923)

“Bizim dinimiz milletimize aşağılık, miskin ve hor görülmeyi tavsiye etmez. Aksine Allah’da Peygamber de insanların ve milletlerin yücelik ve şereflerini muhafaza etmelerini emreder.”4

M. Hayri Egeli, “Atatürk’ten Bilinmeyen Hatıralar” isimli eserinde şu olayı naklediyor:

“Atatürk için dinsiz diyenler oldu. Bunu bir moda imiş gibi yayanlar vardı. Onun laik anlayışını dinsiz gibi göstermekte fayda bulanlar oldu. Halbuki Atatürk yobaz aleyhtarı idi. Size başımdan geçen bir vak’ayı naklederek başlayayım:

Bir gün Necip Ali O’na:

Efendim, Münir Hayri namaz kılar, dedi.

En yakın bir dostumun beni bu şekilde takdim ettiğini gören beni sevmeyenler, şimdi kovulacağımı zannederek gülüştüler.

Atatürk’le aramızda şu konuşma geçti:

-Sahi mi?

-Evet, Paşam.

-Niçin namaz kılıyorsun?

-Namaz kılınca içimde bir huzur ve sükûn hissederim.

Atatürk demin gülenlere döndü:

-Batmak üzere olan bir gemide bulunsanız, herhalde, yetiş Gazi, demezsiniz; Allah, dersiniz. Bundan tabii ne olabilir.

Sonra bana döndü:

-Dünyadaki işlerine zarar getirmemek şartıyla namazını kıl, heykel yap, resim de.

Atatürk asla dinsiz değildi, laikti. Taassubun şiddetli düşmanıydı. Medreseleri lağvettirdiği zaman, yakınında bulunanlardan rahmetli Gâlib’e:

Yahya Galib Bey, Müslümanlıkta rahiplik yoktur. Medreseler, eski Türklerin kurdukları modern zihniyette üniversitelerin, taassubun elinde ıslah olmayacak kadar tereddiye uğramış harabeleridir. Bunları ne ıslah, ne de idame ettirmek kabildir. Yıkmaktan kastımız budur. Müslümanlıkta imam, cemiyetin en üstün adamıdır. Dört beş yüzyıl birbirini tutmayan içtihatlarla, esen rüzgarlara göre verilmiş fetvalarla inançlarıyla oynanan Türk milletinin din duygularını, bir süre skolastik cahilin eline bırakamayız. İlerde bu işi bizzat elime alacağım.”5

Atatürk, 16 Mart 1923’te Adana’da Türk Ocağı’nda esnaf ve san’atkârlara yaptığı hitabede şöyle diyor:

“...Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir miyar vardır. Bu miyarla hangi şeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa halkın menfaatine uygundur, biliniz ki, o bizim dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin menfaatine muvafıksa kimseye sormayın, o şey dinidir. Eğer bizim dinimiz aklın, mantığın tetabuk ettiği bir din olmasaydı ekmel olmazdı, ahir din olmazdı.
Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla alakası olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler asri olmayı kafir olmak sayıyorlar. Asıl küfür, onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı, İslamların kafirlere esir olmasını istemek değil de nedir?! Her sarıklıyı hoca sanmayın. Hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.”6

Alıntılanan görüşlerinde görülmektedir ki Atatürk, İslam’a içtenlikle bağlıdır ve dinin özgün haliyle korunup yaşanılmasını istemektedir. İslam’ın akıl, ilim, fen ve mantık dini olduğunu, insanlara ve milletlere kimlik ve kişilikleriyle yaşama anlayışı telkin ettiğini belirtmektedir. Bu sebeple, Türk Milleti’nin dinini öğrenmesi ve daha dindar olması gerektiğini söylemektedir.