PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Onlar 'yalan' yazacak, biz 'gerçek'leri ortaya çıkaracağız!


milas
11-22-2007, 17:28
Onlar 'yalan' yazacak, biz 'gerçek'leri ortaya çıkaracağız!
22/11/2007 - 09



Hasan KARAKAYA - VAKİT






Hani, "dünya gider Mersin'e, biz gideriz tersine" derler ya, gerçekten de öyle... Bakın, İngiltere'nin ünlü üniversitelerinden Oxford'lu bilim adamları, "vücuda ultrason dalgaları veren, tümörde baloncuk yaptırıp patlatan" Hiju adlı cihazla, sağlıklı hücreyi öldürmeden "kanserli hücre"leri öldürmeye çalışıyormuş... Gazeteler, bunu "kansere baloncuk tedavisi" başlığı ile verdiler...
Bu da başka bir haber: Japon ve Amerikalı bilim adamlarının bulduğu yeni yöntemle üretilecek "kök hücre"nin hasta tarafından reddedilme riskinin ortadan kaldırıldığı açıklanmış!..

İşte, yine "dün"den iki haber:

¥ Tayvan'da yaş ortalaması 65 olan 740 erkek üzerinde yapılan araştırmada, günde en az bir paket sigara içmenin "orta düzeyde veya hızlı saç kaybı"nda önemli bir rol oynadığı tespit edilmiş!..

¥ ABD'deki Massachusetts Hastanesi'nde yapılan bir araştırma, migren hastalarının beyinlerinde, acı ve diğer duyusal bilgileri işleyen korteks bölgesi başta olmak üzere önemli yapısal farklılıklar bulunduğunu ortaya koymuş!..

Bu haberleri niye aktardım... Sadece elin bilim adamları ile bizdeki "Prof" etiketli bilim adamlarının aralarındaki farkı görmeniz için!..

Evet, elin adamları "bilimsel" çalışmalarla meşgul... Onlar "kansere baloncuk tedavisi" ile meşgul!. “Genetik şifreye göre kök hücre" üretmekle meşgul... "Kel kalma"nın sebeplerini araştırıyorlar, "migren"in sebeplerini araştırıyorlar!..

Ya bizdekiler?..

İşte YÖK üyesi Necmi Yüzbaşıoğlu'nun bugünkü manşetimize konu olan sözleri:

“Hitler ve Mussolini de referandumla gelmiştir. Referandum bir halk dalkavukluğudur. Buna itibar etmememiz lazım diye düşünüyorum."

Görüyorsunuz değil mi;

Eller gidiyor Mersin'e, biz gidiyoruz tersine!.. Eller "bilim"le meşgul, bizimkiler "filim" işlerle!..

Ne yapsın adamlar;

"Halk düşmanlığı" yapmaktan bir türlü "bilim"e fırsat bulamıyor!..

GAZETELER DE HAK VE HALK DÜŞMANI

Sadece "Prof"larımız değil elbet... Bu ülkenin "gazeteleri" de bu "millet"e ve "inancı"na düşman!..

Hem, öyle bir "düşmanlık"ki;

Benzeri, hiçbir ülkede görülmez.

Şimdi sizlere, "dünkü gazeteler"de çıkan haberleri özetle sunayım:

¥ HÜRRİYET: "'Kapanın' baskısı okul değiştirtti"

"Amasya Anadolu Kız Meslek Lisesi'nde dört kız öğrenci, bir öğretmenleri ve kaldıkları pansiyonun kadın müdür vekilinin örtünmeleri ve namaz kılmaları için baskı yaptığı iddiasıyla, başka bir liseye nakillerini aldırdı. Amasya Milli Eğitim Müdürü, baskı iddiaları üzerine soruşturma açtıklarını doğruladı."

¥ MİLLİYET: "Dini baskı yüzünden okulumuzu değiştirdik"

¥ RADİKAL: "Dini baskı Anadolu lisesinden kaçırttı"

"'Namaz kılın, kapanın' diye baskı gören dört Anadolu Kız Meslek Lisesi öğrencisi düz liseye geçti."

¥ CUMHURİYET: "Baskı okul bıraktırdı"

"Türban takmaya ve namaz kılmaya zorlanan 4 kız öğrenci okullarından ayrıldı."

O ÇOCUKLAR, HİÇ PANSİYONDA KALMADI Kİ!

Gazetelerde çıkan bu haberlerin hepsi "yalan" hepsi "masabaşı".

O kadar "yalan" ki; "deve" gibi... Sadece "boynu" değil, "her tarafı" eğri... Hangi birisini düzelteceksin!..

Hikâyeyi bilirsiniz... Bir sohbet esnasında; adamın biri, topluluktakilere demişki;

"Bir keşiş, deniz kenarında, tam kızını kurban edeceği sırada Mikâil adlı melek gökten bir keçi getirdi..."

Sohbette bulunanlardan biri, dayanamayıp patlamış;

"Be adam" demiş;

"Şu söylediklerinin hangisini düzelteyim?.. Bir kere; o kişi, keşiş değil, Hz. İbrahim Peygamber idi!.. Orası, deniz kenarı değil, dağlık arazi idi!.. Kızını değil, oğlu İsmail'i kurban edecekti... Meleğin adı Mikâil değil, Cebrail Aleyhisselâm idi... Gökten inen de keçi değil, koyun idi!"

Dünkü gazetelerde yazılanlar da işte bu türden "yalan"lardı!..

Şimdi, "yalan"ları ve "gerçek"leri yazalım:

¥ YALAN-1: 4 öğrenci, dini baskı gördükleri iddiasıyla Anadolu Kız Meslek Lisesi'ni bırakıp, Aydınca beldesindeki "düz lise"ye kayıt yaptırdı.

¥ GERÇEK-1: 4 öğrenciden 3'ü, Kız Meslek Lisesi pansiyonunda hiç kalmadılar, dolayısıyla "dinî baskı" görmeleri mümkün değil...

Ve ayrıca; bu öğrencilerin aileleri Amasya'nın Böke Köyü'nde ikamet ederken, Turhal ilçesinde iş buldular ve çocuklarının naklini de o bölgedeki Aydınca Beldesi'ndeki Aydınca Lisesi'ne aldılar!..

Adı geçen diğer öğrenci Ş.D. ise okulun pansiyonunda 20-27 Eylül tarihleri arasında sadece bir hafta kaldı, 1 Ekim'de de okuldan "kendi isteği" ile tasdikname alarak ayrıldı.

ERKEK ÖĞRETMEN HİÇ NÖBET TUTMADI

¥ YALAN-2: 4 öğrenci, Anadolu Kız Meslek Lisesi'nde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenleri Ahmet A. ve pansiyonun Müdür Vekili Özlem Y. tarafından "namaz kılmaları ve kapanmaları" yönünde baskı gördüklerini söylediler!

¥ GERÇEK-2: Okulun Din ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Ahmet A., 2007-2008 öğretim yılında, pansiyonda hiç "nöbet" tutmadı... Dolayısıyla, öğrencilere "örtün, namaz kıl" demesi mümkün değil.

Pansiyon Müdür Vekili Özlem Yılmaz, 1 Ekim 2007 tarihinde göreve başladı... Dolayısıyla, "baskı" gördüklerini iddia eden öğrencilerle hiç karşılaşmadı.

¥ YALAN-3: "Yaşları 16 ve 17 arasında değişen öğrenciler, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Ahmet A.'nın kendilerine "namaz kılmaları ve kapanmaları" yönünde baskı gördüklerini söyledi.

¥ GERÇEK-3: Kız Meslek Lisesi ve Anadolu Kız Meslek Lisesi Kız Öğrenci Pansiyonu'nda Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Okul Pansiyonları Yönetmeliği'nin 10. maddesine göre "bayan belleticiler"in görevlendirilmesine özen gösterilmektedir. Okulun kadrosunda bulunan "14 bayan öğretmen"e belletici olarak görev verilmektedir. 2007-2008 öğretim yılında okul dışından bayan öğretmenlere belleticilik görevi verilmemektedir.

VELİLERİN BİR ŞİKâYETİ YOK

¥ YALAN-4: Bu konuda İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne şikâyette bulunduklarını söyleyen öğrencilerden Ş.Ç.'nin annesi Zekiye Ç., kızının okulda baskı gördüğü için kaydını düz liseye aldırdıklarını söyledi. Zekiye Ç. şöyle dedi:

"Okusun diyerek Anadolu Kız Meslek Lisesi'ne gönderdiğimiz kızımız, baskılar yüzünden bunalıma girdi. Bir meslek sahibi olmak için sınavla girip kazandığı Meslek Lisesi'nden ayrılıp, Aydınca Lisesi'ne kayıt yaptırdık. Baskılar nedeniyle bazı öğrenciler de okuldan ayrılmışlar. Biz konuyu şikâyet dilekçesiyle İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bildirdik."

¥ GERÇEK-4: Amasya Milli Eğitim Müdürü Necati Akkurt, dün yaptığı açıklama ile iddiaları yalanladı... Akkurt, "bize hiçbir başvuru olmadı" dedi... Ne "öğrenciler" tarafından, ne de "veliler" tarafından!..

KAMİL TERZİ’NİN ÖYLE BİR AÇIKLAMASI YOK!

¥ YALAN-5: "Amasya Eğitim-Sen Başkanı Kamil Terzi ise kendilerine şikâyet geldiğini belirtti. Terzi bu konuyu İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bildirdiklerini kaydetti."

¥ GERÇEK-5: Kamil Terzi, Eğitim-Sen'in değil, Türk Eğitim-Sen'in Amasya Şube Başkanı'dır. Olayla ilgili olarak ne "kendisinin" ne de "sendika"nın bir açıklaması yoktur.

Doğan Haber Ajansı muhabiri, evet kendisine "pansiyon"la ilgili bir soru sormuş ama "pansiyondaki nöbetler" konusunda sormuş ve Terzi de sadece bu konuda açıklamada bulunmuştur.

Dediği şudur:

''Okulda pansiyon görevi yürüten sendikamız üyelerine pansiyon nöbeti görevi verilmediği sendikamıza bildirilmiştir. Bu durum ile ilgili olarak Milli Eğitim Müdürü ile görüşülmüştür. Milli Eğitim Müdürü Sayın Necati Akkurt da bu durumun düzeltileceğini tarafımıza sözlü olarak söylemiştir. Muhabire söylenen bundan ibarettir.''

ONLAR “GÖREV”İNİ YAPIYOR, YA BİZ!

Görüyorsunuz, "bir" haberde "beş" yalan!..

Ne yalan söyleyeyim;

Ben, "kartelin yalanları"nı ortaya çıkarmaktan bıkıp usandım ama, onlar "yalan" yazmaktan bıkmadı.

İnsanda "yüz" olur, "ar" olur, "utanma" olur... Bunlarda, "ar-hayâ" hak getire!..

"Utanmayı" zaten hiç arama!..

Hayır, onların "doğru" yazmalarını ve "bu milletin inancı" ile mücadeleden vazgeçmelerini beklemiyorum... Onlar, birer "embedded" olarak "görev"lerini yapıyor... Biz de, "gerçek"leri yazarak "bize düşeni" yapmaya devam edeceğiz!..

Malûm;

"Yalan" ile "gerçek"in, "Hak" ile "Batıl"ın mücadelesi "Kıyamete kadar" devam edecek!..

Elin gâvuru "bilim"le uğraşmaya, biz de "yalan"ları ortaya çıkarmaya devam edeceğiz...

Bugün Amasya, yarın bir başka vilâyet!..

Bu millet "din"den vazgeçmedikçe, onlar da "kin"lerini kusacaklar vesselâm!..

Hem de, "yalan"larla!..



Bir “intihal” vak’ası!

Önceki gün, Meclis'te "GATA kanununda değişiklik" öngören tasarı görüşülüyordu... Bu esnada söz alan Tunceli Milletvekili Kamer Genç dedi ki; "İntihal yapanlara, Başbakanlık Müsteşarlığı gibi, en güzel mükâfatlar veriliyor!"

Bu suçlama üzerine söz alan AK Parti İstanbul Milletvekili Ömer Dinçer, "5 kitabım var" dedi... Bunların 1995'ten itibaren yazıldığını söyledi ve ekledi: "Özellikle bugün suçlandığım kitap, ben Başbakanlık Müsteşarı olana kadar 6 defa baskı yaptı, en az 40 üniversitede ders kitabı olarak okutuldu.

Bu kitaptan 10 yıllık süre içinde yararlanan hocalar, bilim adamları, asistanlar, öğrenciler, bunu okuyan işadamları fark etmediler, 10 yıl sonra meçhul bir ihbarcı çıktı, 'intihal' dedi. İntihal isnat edilen 4 kitap, benim eserimden sonra çıktı. Acaba bir bilimadamı, kendi eserinden sonra çıkan kitaplardan alıntı yapabilir mi? Benim kitabımdan sonra çıkmış kitaplardan alıntı yaptığım için suçlanmış ve ceza almış bir arkadaşınızım.

Ayrıca, daha önce çıkardığım bir kitaptan alıntı yaptığım için ceza aldım. Gururla, o basılmış 5 eserimi, halen piyasaya yeniden basıyor, satıyorum, akademik unvanlarımı yeniden kullanıyorum."

Peki, "intihal yapıldığı" iddia edilen kitap "Dinçer'in eserinden sonra" piyasaya çıkarsa buna "intihal" denilebilir mi?..

Denilir!!!.. "Kurt" demiş ya!.. "Kuzuyu yemeyi" kafasına koymuş Kurt, "suyun alt tarafında" bulunan kuzuya, "suyumu bulandırıyorsun!" demiş ya, Dinçer'i yemek isteyenler de "intihal" dedi işte!.. Maksat "yemek" olduktan sonra!..


http://www.sonforum.info/newthread.php?do=newthread&f=19

nehir
11-26-2007, 11:52
o yalan bu yalan işine gelmedimi yalan deniyr..bence dogrular daha çok burda...