PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Yanına bırakmam


milas
11-22-2007, 17:27
Yanına bırakmam
22/11/2007 - 10



Taha KIVANÇ - YENİ ŞAFAK






Hani Temel ters yola girmiş, dinlediği radyonun yol durumu anlatan spikeri, "Adamın biri ters yola girdi" diye duyurunca, karşıdan gelen otomobillere bakıp, "Ne biri, hepisi, hepisi" demiş ya, ben de o hesap "Özdemir İnce dincilerin maskarası oldu" diye yazan Engin Ardıç'a, "Ne dincileri, herkesin, herkesin..." diyesim geliyor...

Artık Yeni Şafak'ı okuduğunu itiraf etti, bu sebeple "Falanca yazar nakletmiş, ben orada gördüm, yoksa okumam" garipliğine düşmekten vazgeçti 'İkinci Cumhuriyetçilerin Korkulu Rüyası' namlı Hürriyet yazıcısı; şimdilerde günlük cevap veriyor.

Tabii yazdığına yazı, verdiğine cevap denirse...

Benim için iki sıfatı uygun görmüş 'dedikodu yazıcısı' ve 'iş takipçisi' diyor... 'İş takipçisi' iftirasına tepkimi sonda okuyacaksınız, ama ilkindeki 'yazıcı' sıfatı hoşuma gitti; bundan böyle ben de kullanmaya karar verdim...

Allah biliyor ya, dedikoduyu severim; o sebeple beni 'dedikodu yazarı' diye küçümseyenlere bugüne kadar hiç aldırmadım. Yazdıklarımı 'dedikodu' diye küçümseyen kendisine yazık eder çünkü. Neyse...

Olağanüstü alıngan biri olduğunu biliyorum 'İkinci Cumhuriyetçilerin Korkulu Rüyası'nın... Yıllar önce, ülkemizin öndegelen edebiyat eleştirmelerinden Mehmet H. Doğan Yapı Kredi Yayınları için hazırladığı beş ciltlik şiir antolojisinde, ileri yaşında yazıcılığa başlamış eski şairin, ilişkileri sayesinde yurtdışından bol miktarda ödül aldığını imâ etti diye gök kubbeyi yazarın tepesine indirmeye kalkmıştı.

Kendisinden daha ünlü bir şair, bir gün imâyı bir tarafa itmiş ve esas söylentiyi tak diye yüzüne karşı söylemişti de...

Benim burada yaptığım Hürriyet gibi bir gazetede köşe işgal eden birinin (hem de 'çevirmen' geçinen birinin) vahim bir yanlışlığına dikkat çekmekten ibaretti. Amerika'nın en itibarlı eğitim kurumlarından Princeton Üniversitesi'nin dünyaca ünlü uluslararası ilişkiler hocası Prof. Richard Falk'a 'budala' ve 'medrese muallimi' sıfatlarını uygun görmesine yol açan yanlışlığını suratına vurdum diye terslendi.

Hatasında ısrar edecek yerde "Princeton Üniversitesi nasıl bir eğitim kurumudur, 'non-religious' konuşma dilinde ne anlama gelir?" diye Boğaziçi Üniversitesi'nde mütercim-tercüman olmak isteyen öğrencilere ders veren eşi Ülker İnce'ye sorsa, o kadar Hürriyet okuruna -gazetesini çıkaran grubun ABD'de okumuş yöneticilerine de- gülünç duruma düşmezdi.

"Sadece dincilerin değil herkesin, herkesin..." demem bu yüzden işte...

Kendisine, "Sütun komşun Gila Benmayor'a sor, o sana Prof. Falk'un nasıl itibarlı biri olduğunu söyler" demiştim, cevap veriyor: "Richard Falk'un kim olduğunu çok iyi biliyorum: Zaman Gazetesi'nin kiralık yazarı ve Fethullahçılığın eğitim merkezlerinden Princeton Üniversitesi'nin hocalarından biri..." Koskoca Princeton'un yazıcımız tarafından "Fethullahçılığın eğitim merkezi" olarak tanıtılmasına mı yanayım, neye yanayım? 50'den fazla önemli kitaba imza koymuş Prof. Falk için 'budala' demeyi de sürdürüyor...

Princeton'a 'medrese', orada hocalık eden birine 'budala medrese muallimi' demek için demek Hürriyet yazarı olmak gerekiyor...

Ancak, yazısında bana 'iş takipçisi' diye saldırması Hürriyet'te yazı yazmamasını gerektiren bir suç teşkil ediyor... Yok, yalnız Türk Ceza Kanunu'na aykırı olduğu için değil, gazetesinin patronu Aydın Doğan'ın "Titizlikle uygulanacak" talimatını verdiği Doğan Medya Grubu (DMG) yayın ilkelerine aykırı olduğu için...

DGM Yayın İlkeleri'nin yedincisi aynen şöyle: "Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan lakap ve ifadeler kullanılamaz."

Bu cümlenin hemen altında yazarların da kendi köşelerinde çıkan yazılarda bu ilkeye uymaları gerektiğine dair ayrıca bir not bulunuyor.

'Dedikodu yazıcısı' saldırısına önem vermiyorum da, hayatımda ilk kez Hürriyet'ten bana yöneltilen 'iş takipçisi' sıfatına ciddi itirazım var. 'Ciddi' dememin sebebi, bu iftirayı, yapanın ve ona müsamaha edenlerin yanına bırakmak niyetinde olmayışımdan...

Hürriyet yazarı Özdemir İnce, onun bu iftirayı içeren yazısına itiraz etmeyen yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı veya grubun patronu Aydın Doğan, tek tek veya toplu halde, benim bugüne kadar kimin hangi işini takip ettiğime dair bildiklerini ortaya dökmeliler.

Sanıyorum, Aydın Bey'den başlayarak Vuslat Doğan Hanım'dan geçip Ertuğrul Bey'e uzanan çizgide, böyle bir iftirayı nasıl reva görebildiğini Hürriyet'te köşe sahibi ettikleri birine soracak bir kişi herhalde çıkacaktır.

Çıkmazsa, hesabını sormakta ben çok kararlıyım...


http://www.moralhaber.net/yazi_detay.php?Yazi_id=5511&yazar=121