PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : “Tek”lerin irdelenmesi...


milas
11-22-2007, 17:26
“Tek”lerin irdelenmesi...

“Tek bayrak... Tek dil... Tek vatan... Tek millet... Tek devlet..."


Bu slogan, zaman zaman Başbakan'ın, zaman zaman muhalefet partilerinin ve zaman zaman da Diyarbakır sokağında gösteri yürüyüşü yapan askeri birliklerin sesiyle ortalığı çınlatıyor.

Bölücülüğe karşı protest bir nitelikte gündeme geliyor. Bunu söyleyemeyenler bir şekilde bölücülüğe prim vermiş sayılıyor. Kendi kendime sorduğum soru şu:

-Acaba yeterince irdelenmiş bir slogan mı bu?

Cevabım da şu:

-Sanmıyorum.

"Tek vatan, tek bayrak, tek devlet"i anlıyorum. Bunlar gerçekten bir siyasi çerçeveyi oluşturuyor ve buradaki parçalanma bölücülüğe yolculuk anlamı taşıyabilir. Ama "Tek dil" ve "Tek millet" yaklaşımı, başka bir şey. Burada bir fıtri varoluşun zorlanması söz konusu. Yani insan eliyle yapılamaz olanı yapmaya yönelmek gibi bir şey.

İnsanın "Ana"dan getirdiği "Dil"i ne yapacaksınız? Ya da doğuştan getirdiği "Etnik aidiyet"e ne olacak?

Dili unutturup, yerine bir başka dili ikame etmek.

Millet aidiyetini unutturup yerine bir başka aidiyet empoze etmek... Bunlar tabii ki olmaz, yapılamaz değil. Ama "Yapmak insani mi?" diye sorduğunuzda cevabı müspet olmayacaktır. Türkiye özelinde konuya bakarsak... -Kürtçe ne olacak? Ya da Lazca, Gürcüce, Çerkezce, Zazaca, Arapça? Bunlar "Arnavutça, Boşnakça?" diye devam edebilir.

Diğer sorular kavmi bağlantılar yönünden:

-Kürt ne olacak, Arap, Laz, Çerkez vs?

"Bu ülkede herkes bir dil ile anlaşabilmeli, bu ortak duygu dünyası oluşturmak için kaçınılmaz" denebilir.

Doğrudur da. Bunun için "Türkçe" ortak dil olabilir. Ama bu, diğer ana dillerin yok olmasını gerektirmeli mi? Bence hayır. Bu, fıtratın zorlanması olacaktır. Bu, bir kültürün yok olması sonucunu doğuracaktır. Ve bu toplumsal tepki doğuracaktır.

Ahmet taşgetiren

"Tek millet" konusuna gelince... Burada herkesin "Türk" olması gündeme geliyor.

Bu, tabii ki olmayacak bir şey. Anasından şu veya bu aidiyetle doğan birisini başka aidiyet içinde tanımlamak gerçeği değiştirmez. Sizin tanımlamanız sadece bir aidiyeti kabul noktasında zorlamak olur. Ya da tanımlamak istediğiniz aidiyeti, etnik nitelik dışına çıkarmanız gerekir.

Yani "Kürt"ü "Türk" olarak tanımlayacaksanız, "Türk"ün bir kavmi aidiyet olmaktan çıkması ve bunu da "Kürt"ün kabul etmesi lazım. Türkiye'de bu yapılmak isteniyor. "Türk"lük, kavmi bir aidiyet olmaktan çıkarılıp, "kültürel" bir tanımlama halinde sunulmak isteniyor. Burada sorun, Kürtlerin bunu böyle kabulünde ortaya çıkıyor. ve bir gerçek ki, Kürtler Türklüğü bir kültür olgusu gibi değil, bir kavmi aidiyet olarak görüyor.

Türklüğü bir ortak payda gibi sunma eğilimi, belki onu "İslam" ın yerine ikame düşüncesinden doğmuştur. "Türklük eşittir İslam" denklemi gibi bir şey. Ama bu denklem yeterince oturmamış, hele hakim yapının İslam'a mesafe koyucu tutumu, etnik vurguyu öne çıkarmıştır.

Yönetici kesimlerin aslında bir "Kürt gerçeği" fikrinde olmadıkları da, emekli komutanların açıklamaları ile ortaya çıkmıştır.

Şimdi ortada olan durum şudur: -Bir Kürt gerçeği vardır. Bunlar Türkiye vatandaşı, ama "Kürt" olarak tanımlanmak istemektedir. Türkiye, bu gerçekliğe göre çözüm üretmek durumundadır. Bunun da yolu, Türk - Kürt vs'nin ortak bayrak, ortak vatan, ortak devlet çatısı altında, ama duygu birliğini sağlamış bir toplum olmasıdır.

"Tek millet" ifadesi, Türkiye için ancak "millet"in içi "ümmet" yaklaşımı ile doldurulabilirse mümkündür.

"Türklük" veya "Kürtlük" adına "ümmet" olmuyor. "İslam" adına, yani bir değerler sistemi adına "ümmet" oluyor. Türkiye'de derinden akan bir ümmet bağlılığı Türk'ü, Kürt'ü ve diğer Müslüman toplulukları ortak duygu ikliminde buluşturuyor. Ama biz sistem olarak ümmeti dışlıyoruz. Etnisiteden ümmet oluşturmaya çalışıyoruz. O da ayağımıza dolaşıyor.
http://www.haber7.com/artikel.php?artikel_id=140360