PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : PKK'nın oyununa gelinmemeli


nehir
04-09-2008, 17:25
PKK'nın oyununa gelinmemeli


Perşembe akşamı Kanal D Ana Haber Bültenine çıkan Diyarbakır Valisi Efkan Ala, çok önemli bir açıklama yaptı. Güvenlik güçlerinin tahriklere kapılmadığını ve göstericilere karşı aşırı güç kullanmadığını söyledi.
PKK' nın istediği, genç ve çocukları sahaya sürmek, güvenlik güçlerini ateş açmaya zorlamak, çocukların ölmesi durumunda da olayları hem içerde yoğunlaştırmak, hem de Uluslararası kamu oyuna taşımaktı." Bakın Türk ordusu çocukları nasıl öldürüyor" propagandası yapılacaktı.
Bunu gerçekleştiremediler.
Güvenlik güçleri dikkatli davrandı. Gerekmedikçe ateş açmadı.Bu sayede insan kaybı birkaç kişinin ötesine geçmedi.
PKK bu taktiğini mutlaka sürdürecektir.
Bir yandan gençleri ve çocukları ön plana koyacaklar. Öte yandan eylemlerini kırsal bölgelerde kentlerin içine çekecekler ve ses getiren gösterilere yönelecekler.
Bu yaklaşımla başa çıkabilmenin en önemli yanı, sert müdahelelerle mücadele etmek değil, toplumu yanına çekebilecek yaklaşımları benimsemektir.
En büyük ümidimiz, Efkan Ala gibi bir vali'nin Diyarbakır'da görev yapması ve Ankara' nın da valiye güvenerek, onun tavsiyelerine uyması.
Ortada bambaşka bir güç gösterisi yaşanıyor. Bu defa en kuvvetli olan değil, en akıllı davranan kazanacaktır. Zira bilinmesi gereken, PKK'nın başarı kazanamayacağı, faturayı zavallı gençler ve bölgenin ekonomisinin, yani hepimizin ödeyeceğidir. Bunlar, PKK' nın umurunda değil. Ne ölenleri düşünüyorlar, ne de insanların fakirleşmesini. Bir yerde, kendilerini yakın gördüklerini söyledikleri insanlara ihanet ediyorlar.

ARTIK SEYİRCİSİZ MAÇ SEYRETMEK İSTEMİYORUZ!
Geçen hafta seyircisiz iki maç oynadık. Biri GS, diğeri FB'nin maçlarıydı.
Eminim sizde benim gibi rahatsız olmuşsunuzdur.
Ne kadar kötüydü değil mi?
Seyircisiz oynamanın hiç keyfi yok. Ruhsuz, heyecansız bir maç.
Neden bu durumla karşı karşıya kalıyoruz?
Bu durumun sorumlusu kim?
GS'lı taraftarlardan bir bölümü� Diyarbakırspor'u desteklediğini sanan bazı kişiler.
Biz bu adamları sevmiyoruz.
Ben ve benim gibi milyonlarca GS'lı sahaya o yabancı madde atan, kendini bilmez adamları kesinlikle sevmiyoruz.
Eminim, Diyarbakır'lılar da bizler gibi hissediyorlardır.Onlar da kendini bilmezlere tepki duyuyorlardır.
Hep böyle mi olacak ?
Bu gidişi durduramayacak mıyız ?
Eğer klüpleri yönetenler ve tribünleri yönetenler harekete geçmezlerse, biz daha uzun süre seyircisiz, tatsız tuzsuz maçlar seyredeceğiz.

GÜLER, SANA ÇOK TEŞEKKÜR EDERİZ
Bu yazının başlığına neden "Sayın Sabancı" demedim de, " Güler" diye başladım, anlatmam gerekir. Zira "Güler" bizim için "Sayın Sabancı" değil. O bizden biri.İçimizden biri. Yakın gördüğümüz bir isim. Onu tanımasanız, hiç karşılaşmamış olsanız dahi kendinize yakın hissettiğiniz bir insan.
Güler Sabancı, bize Sakıp Ağa gibi, ancak farklı şekilde yakın hissettiğimiz bir isim.
Sakıp Ağa ,TV'nin A-B-C-D-E kesimlerine hitap ederdi. Konuşmasıyla, Adana şivesiyle herkezin sevgilisiydi. Güler de hepimizin evine girdi. Ancak onu evimize sokan Adana şivesi değil, PİCASSO oldu.
Güler, Sakıp Ağa'nın moderni, Sabancı Holding'i çağ atlatan imajı. Sakıp Ağa'nın hoşluğunu da bulabiliyorsunuz, bugünün dünyasını da.
Bu yazıyı, Sayin Güler Sabancı'ya teşekkür etmek için yazıyorum.
Ne kadar para harcadığını bilmiyorum. Eminim çok pahalıya mal olmuştur. Ancak, ne olursa olsun PİCASSO'yu İstanbula getirmek, Sabancı Holding'in imajını çok değiştirdi. 254 bin kişinin bu sergiyi izlemek için sıraya girmesini sağladı. Türkiye gibi genelde TV'lerin en çok magazin programlarını izleyen bir topluma, PİCASSO kültürünü getirmenin değeri bambaşkadır. Güler istese, aynı paraya çok daha müthiş show'lar düzenleyebilirdi. Aksine Dr. Nazan Ölçer ile birlikte en düzeylisini seçti ve Türk kamu oyu da buna tepki verdi.
Güler, Sabancı Holding'in nereye girmek istediğini gösterdi.
Hele yakında bir yeni projesi var ki, daha da ilginç.
15 nisan-28 mayıs arasında, Lizbon'daki Gülbenkian müzesi, 12 haziran-3 eylül arasında da Rodin Paris müzesinden iki büyük sergiyi ağırlayacak.
Güler'e teşekkür etmemeye imkan var mı ?

YÜCE DİVAN İŞKENCESİ
Şimdi de, eski Başbakan yardımcısı Hüsamettin Özkan ile Devlet Bakanı Recep Önal Yüce Divan'da beraat etti. Etrafa bakıyorum da, bazıları " Bak gördün mü, ne iyi. Böylece namuslarını temizlediler"diyor.
İnsaf.
Bu insanların yaşadıklarını, çektikleri cefayı, onlar ve ailelerinin hayatlarından kaç günü yok ettiklerini düşünen yok. Üstelik, şimdi dönüp Yüce Divan' da sırf siyasi gerekçelerle dava açanlardan tazminat isteme imkanları da yok. Yüce Divan'I gerçek amacının dışında kullananlar, yaptıklarıyla kalacaklar. Olan, aylarca Divana taşınan, maddi ve manevi büyük zararlara uğrayanlara oldu.
Günah değil mi ?
Haksız yere ve siyasi gerekçelerle mahkemelerde sürünenleri gördükçe, acaba kim dokunulmazlıkların kalkmasını ister ? Günün birinde aynı şeyin başlarına gelebileceğini gören hangi siyasi, bu korunma zırhını bırakır ? Tabii o durumda da, gerçek hırsızlar istedikleri gibi top koştururlar.
Bir sistemi kendi elimizle yıkıyoruz.

VEHBİ KOÇ, TORUNUNU GÖRSE MUTLU OLURDU
Çok önemsediğimden dolayı, bu haberi görmeden edemezdim.
Koç Holding yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, BM Genel Sekreteri Kofi Annan ile ,son dönemlerin en çok konuşulan deklarasyonu sayılan (Global Compact) Küresel Sözleşme'ye imza attı.
Dünya ekonomisi etkileyecek büyüklükteki dev grupların imzasına açılan bu Deklarasyon, şu ilkelere uyulacağının sözünü veriyor:
İnsan Haklarına saygı- Örgütlenme ve toplu sözleşme hakkına uyum- Zorunlu çalıştırma ve çocuk işçi kullanımına karşı mücadele- Ayırımcılığa karşı mücadele ve çevre korunmasının desteklenmesi.
Uzaktan bakıp " ne olacak yani" derseniz çok hata edersiniz. Herşeyden önce Koç grubunun imza atmasının istenmesinin önemi var. Ayrıca, bu imza ile Koç grubu bir dünya markası olduğunu ispatlıyor. İmzasına uymaması diye birşey de söz konusu değil. Eğer BM, Deklarasyonu imzalayanların sözlerini tutmadıklarını saptarsa, o zaman çok daha büyük bir prestij kaybı yaşanıyor.
Vehbi Koç, torunu Mustafa'yı imza atarken görseydi, herhalde gözleri dolardı.

TÜRK KAMUOYU ABD'DEN GİDEREK UZAKLAŞIYOR
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) son derece ilgtinç bir anket gerçekleştirdi. Ankara, İstanbul,İzmir,Bursa ve Adana'da 2500 kişiden alınan yanıtlar, Türk kamuoyunun bölgedeki Amerikan politikalarına ne kadar eleştirisel baktığını ortaya çıkarttı.
Doç.Dr.Sedat Laçiner, Doç Bahar,Doç Bal, Dr. Özcan gibi isimlerin değerlendirdikleri sonuçların ,bence en çarpıcı olanlarını sizin için özetledim:
- İran'ın nükleer enerjiye kavuşmasını destekliyor musunuz ?
Yüzde 46 EVET, yüzde 45 HAYIR.
Kamuoyunun bu konudaki tereddüdü açıkça görülüyor.Nükleer enerjiye kavuşacak İran'ın ardından nükleer silah üretebileceği kuşkusu açıkça var. Buna karşılık, ABD' nin İran'a olası bir askeri müdahelesini destekler misiniz sorusuna ise, yüzde 94 HAYIR yanıtı veriyor.
- ABD' nin Suriye'ye olası bir müdahelesine HAYIR diyenlerin oranı çok yüksek: Yüzde 95.
- Irak'taki gelişmelerle ilgili sorulara verilen yanıtlar da çok dikkat çekici:
ABD askerlerinin en geç 1 yıl içinde Irak'tan çekilmesi gerektiğine inananlar yüzde 80.
ABD' nin Irak'a müdahelesinin nedeniyle ilgili soruya da, yüzde 80'i " petrole el koymak", yüzde 12'si "Kürt Devleti kurmak" diye yanıtlıyor.Irak'ta iç savaşı Amerikalıların kışkırttığını söyleyenlerin oranı da yüzde 71.
- Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulmasını, Türkiye için tehlikeli görenlerin oranı yüzde 82. Amerikanın, kandil dağındaki PKK kamplarını da kapatmayacağına inananların oranı da yüzde 83.
- Hamas heyetinin Ankara ziyaretini olumlu karşılayanlar yüzde 49, zararlı olduğuna inananlar yüzde 23, fikri olmayanlar da yüzde 28.

FİLM ŞENLİĞİ BAŞLIYOR
23 üncü İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın hakkını vermek gerekir. Bugüne kadar çok başarılı bir performans gösterdi. Her geçen yıl daha da büyüdü ve film şenliğiyle hayatımızı renklendirdi.
Futbol sahalarında gördüğümüz çirkinlikler yok.
Birbirini hırpalayan veya olmadık suçlamalarla ortaya çıkanlar da yok.
Sinemanın güzelliklerini bize yaşatıyorlar.
Sinema şenliği hayatımızı değiştiriyor.
Günlük yaşamımız zaten gereğinden de fazla soğuk. Gereğinden de fazla tatsız. Bir parça farklı dünyalara gitmek isteyen insanlar kendilerini sinemalara bırakmak istiyorlar.
İşte bundan dolayı, bizlere bambaşka bir dünyayı açabildiğinden dolayı İKSV'yi desteklememiz gerekiyor.

(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com) yayınlanmaktadır. )

MEHMET ALİ BRAND