PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : SEYYİD NESİMİ'NİN HAYATI


_SoN_
04-07-2008, 12:58
SEYYİD NESİMİ'NİN HAYATI

Nesimi'nin hayatı hakkında pek az malumat vardır. Latifi'ye göre, Nesimi Bağdad civarında Nesim adlı nahiyede dünyaya geldiği için Nesimi mahlasını almıştır.(1) Aşık Çelebi'ye göre Diyarbekirli.(2) Riza-Kuli Han Hidayet'e göre de, Şirazlıdır.(3)

Yukarıda görüldüğü üzere, elimizdeki kaynaklar, Nesimi'nin ne doğduğu yeri, ne de doğum yılını katiyetle tesbit için, kafi gelmemektedir. Bununla beraber, Nesimi'nin adının başında "seyyid" unvanı bulunması, bu hususta da muhtelif faraziyelerin ileri sürülmesine sebep olmuştur.

Kaynaklar, Nesimi'nin Esterabadlı Fazl Allah'a intisab ettiğni, onun inanç akidesini can-u gönülde benimsediğini, Fazl Allah'ın halifesi olarak Hurufiliği canı pahasına savunduğunu kaydederler.

Nesimi'nin Anadolu'ya gelişi ise, sultan Murat (Hüdavendigar) zamanındadır. Kardeşi Şah Handan "sırrı ifşa" etmemesini tenbih ettiği halde, Nesimi, meşhur:

Derya'yi muhit cuşa geldi
Kevn ile meken huruşa geldi
Şiir ile başlayan mesnevisi ile cevap vererek, buna tahamülü kalmadığını bildirmiştir.

İbn Hacar el-Askalani İnba al-gumr bi abna al-umr adlı eserinde Fazl Allah Hurufi'den bahsederken, Nesimi'yi de anar ve onun Malik Muayyad Sayf el-Din zamanında, hicri 821 (M. 1418)'de, Haleb'de, derisi yüzülerek, öldürüldüğünü söyler.

Muhammed b. Ragib b. Mahmud b. Haşim el-Tabbah el-Halabi, Nesimi'nin hicri 820-824 (M.1417-1421) senelerinde Haleb niyabetinde bulunan emir Yaş-Beg yamanında, derisi yüzülmek suretiyle, öldürüldüğünü söylemekte, hatta katline fetva veren ve idamı için müzakere ve yardımda bulunanların isimlerini bildirmektedir.(4)

Refii: «"Nesimi elimden tutmasaydı, bilgisiz kalırdım »dedikten sonra, onu «"imad al-din, fazl-i Huda ve sirr-i Murtaza"» diyerek, medheder. İmad al-Din'in asıl ismi olmadığına ve sirr-i Murtaza terkibinin delaletine göre, Nesimi'nin Ali ismini taşımış bulunduğu hatıra gelebilir.

Hüseyin Baykara, Macalis al-uşşak'ta Nesimi'nin ölüm tarihini hicri 837 (M. 1434) olarak gösterir. Bütün bu muhtelif rivayetler arasında doğru olan cihet adının İmad el-Din, mahlasının Nesimi olduğu, Haleb'de derisi yüzülerek, öldürüldüğüdür.

Telif tarihi hicri 811 (M.1408) olan Beşaret-name (113b, beyit 9) Nesimi'nin yıllarca zındanda bağlı tutulduğunu söylüyor ve onu "şahid-i aşk-i Fazl-i zu'l-calal" diye anıyor ki, bu da Nesimi'nin hicri 811'den evvel öldürüldüğünü göstermektedir.

Nesimi bilhassa bektaşiler ile vahdet-i vücut akidesini benimsiyen sufiler tarafından büyük bir sufi olarak kabul edilmiş, hakkında bir çok menkıbeler meydana getirilmiştir. Bunlar arasında onun, yüzülen derisini sırtına alıp, Haleb'in 12 kapısından çıkarak, sırrolduğu menkıbesi de vardır. Nesimi'nin Divan'ı basılmış ise de, bu baskılar bir çok yanlışlar ile dolu olduğu demek pek de yanlış olmaz.

Şiirde büyük bir kudret gösteren Nesimi, ekseriya kendi akidesini telkine çalışmakla beraber, ladini ve aşıkane gazeller de yazmıştır. Kendisinin ayrıca tuyuğları ve bir divan teşkil edecek miktarda farsça gazelleri mevcuttur. Bunlar üzerinde henüz ilmi bir tarzda durulmuş değildir. Nesimi'nin İran şairlerini iyi bildiği anlaşılmakta ve bilhassa tasavvuf edebiyatında tesirinin sürekli olduğu görülmektedir. Bektaşiler Nesimi'yi 7 büyük ilahi şairden biri sayarlar. Onun geniş ölçüde bir tesir icra ettiği, Menavino ve Ricaut gibi avrupalı seyyahlar tarafından da müşahede edilmiştir.