PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : çağrının yaygınlaşması ve sonuçları


_SoN_
01-07-2014, 11:38
çağrının yaygınlaşması ve sonuçları

Hz. Peygamberin İslam’a gizli davet dönemi yaklaşık üç yıl (M 610-613) sürmüştür. Peygamberimiz “Sana emrolunanı açıkça söyle ve müşriklere aldırma.” ve “(Önce) en yakın akrabanı uyar.” ayetleri nazil olunca tüm insanları açıkça İslam’a davet etmeye başladı. Hz. Peygamber öncelikle akrabalarını İslam’a davet etmek maksadıyla bir yemek tertip etti. Yemeğe Peygamberimizin amcaları, halaları ve diğer akrabaları katıldı. Yemekten sonra Hz. Peygamber konuşmaya başlamadan önce amcası Ebu Lehep ayağa kalktı. Peygamberimizin tebliğinden önceden haberdar olan Ebu Lehep yeğenine, “Ben kendi akrabalarına senin getirdiğin gibi kötü şey getiren birini görmedim.” diye bağırdı ve orayı terk etti. Onun ardından oradaki topluluk da dağıldı. Peygamberimiz bunun üzerine bir müddet sonra tekrar bir yemek daveti tertip ederek tüm akrabalarını çağırdı. Yemekten sonra akrabalarına şöyle seslendi:
‘‘Kavmine benim getirdiğimden daha hayırlı bir şey getiren birini bilmiyorum. Ben sizi iki kelimeye davet ediyorum. O da Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim de onun kulu ve elçisi olduğuma iman etmenizdir. Ben size ve tüm insanlara peygamber olarak gönderildim. Bu hususta hanginiz bana yardımcı olarak cenneti kazanmayı kabul eder?’’
Orada bulunanların çoğunluğu olumlu sözler söylediler. Ancak Ebu Lehep, “Bu bir şerdir, kötülüktür, bugün ona uyacak olursanız zillete düşersiniz ve bunu korumaya kalkarsanız öldürülürsünüz.” diyerek karşı çıktı. Bunun üzerine kalabalık dağıldı. Böylece Hz. Peygamberin akrabalarını İslam’a davet etme girişimi sonuçsuz kalmıştır.

Bir müddet sonra Hz. Peygamber, Mekkelilere İslam’ı açıktan tebliğ etmek amacıyla Safa Tepesi’ne çıkarak şöyle seslenmişti: “Ey Kureyş hâlkı! Şayet ben size, şu tepenin arkasında, şehri istila etmek isteyen bir düşman ordusu gelip karargâh kurmuş desem, bana inanır mısınız?” Mekkeliler ise bu soruya şöyle cevap verdiler: “Sen asla yalan söylemedin ve biz senin her söylediğine inanırız.” Hz. Peygamber, “Allah beni, sizi ikaz edip kötü şeylerden korumak ve şayet beni dinlemeyecek olursanız Allah’ın öfkesinin sizi tehdit ettiğini söylemek üzere gönderdi.” dedi. Orada bulunanlardan Ebu Lehep, Hz. Peygamberin sözünü keserek şöyle bağırdı: “Bu manasız ve saçma bildiri için mi bizi rahatsız ettin ve zamanımızı boş yere geçirttin?” Bunun üzerine orada bulunan topluluk, dağılmış ve böylece ilk açıktan davet girişimi de sonuçsuz kalmıştır.

Çağrının Yaygınlaşması
Hz. Muhammed yakın çevresini İslâm dinine davet ettikten sonra çağrısını diğer insanlara ulaştırması gerekiyor-du. Allah şöyle buyurdu: “Ey bürünüp sarınan! Kalk ve insanları uyar. Sadece Rabbini büyük tanı. Elbiseni de temiz tut.” (74/Müddesir suresi, 1-4)
“Sana söyleneni açıkça söyle ve ortak koşanlardan yüz çevir.” (15/Hicr suresi, 94-95) Bunun üzerine bir gün Safa Tepesi’ne çıktı ve “Ey Kureyşliler!” dedi. Onun sesini duyanlar dinlemek için etrafında toplandılar. O şöyle devam etti: “Size şu tepenin arkasından bir düşman ordusunun geldiğini söylesem bana inanır mısınız?” Oradakilerin hepsi bir ağızdan, “Evet, inanırız, çünkü senin yalan söylediğini hiç görmedik.” dediler. “O hâlde sizi Allah’tan başka Tanrı olmadığına inanmaya çağırıyorum.” dedi. Bazıları onu yalanladılar. Burada en büyük tepkiyi amcası Ebu Leheb gösterdi. Peygamberimize hakaret etti. Ebu Lehep peygamberimize karşı düşmanlığını daha sonra o kadar ileri götürdü ki onun hakkında “Tebbet” suresi indi.
Allah Hz. Muhammed’den bu olaylara üzülmemesini istemiştir: “Onların sözleri seni üzmesin.” (36/Yasin suresi, 76) ve “Eğer yüz çevirirlerse sana düşen yalnızca onları uyarmaktır.” (3/Âl-i İmran suresi, 20)
Hz. Muhammed karşısına çıkan zorluklardan yılmadı ve çağrıya devam etti. Gün geçtikçe bu çağrıya uyanlar arttı.
Bu davet herkese ulaşmaya baş-ladı. Artık birçok kişi, insanları Allah’a inanmaya, doğruluğa, insanı saymaya ve sevmeye davet eden bu çağrıya uyuyordu.
HZ. ÖMER’İN İSLÂMI KABULÜ
Mekkeli putperestler Hz. Mu-hammed’i öldürmeye karar verdiler, ancak bu kararı uygulayacak cesaretli bir adam arıyorlardı. Bu cesaret örneğini Hattab’ın oğlu Ömer gösterdi ve “Muhammed’i ben öldüreceğim.” dedi.
Hz. Muhammed’i öldürmek üzere yola çıkan Hz. Ömer Müslüman oldu.
İlk başta İslâm çağrısına az da olsa katılanlar oldu. Ancak engellemeye çalışanlar da çoktu. Çünkü Araplar itibarlarının ve ticaret yaşamlarının tehlikeye gireceğini düşünüyorlardı. Bunların yanında haksızlığa uğrayan insanlar Hz. Muhammed’in çağrısıyla haklarını elde etmeye başladılar.
İslâma karşı olanlar her fırsatta İslâm çağrısının yayılmaması için çaba gösterdiler. Mekkeliler önce Müslümanlara boykot uyguladılar. Akrabası da olsa hiç kimse Müslümanlarla hiçbir ilişkide bulunmayacak, alışveriş yapmayacaktı. Bu boykot Müslümanları çok etkiledi. Aylarca sıkıntı çektiler.
Hz. Muhammed Mekke’nin dışında da bir çıkış yolu arıyordu. Çünkü Mekkeliler ona karşı ağır bir baskı uyguluyorlardı. Bunun için çevredeki diğer yerleşim bölgelerine de gidiyor, onlara İslâmın mesajını anlatıyordu.
Bu yerlerden biri de Taif’tir. Hz. Muhammed Taif’te bulunan kabileleri İslâma davet etmek için evlatlığı Hz. Zeyd ile birlikte buraya gitti. Ancak burada da birçok işkence ve hakarete uğradı. Taiflilerin saldırısından zor kurtulan Hz. Muhammed yine de onların bir gün bu çağrıya uyacaklarını umut ederek onlara dua ediyordu.
İslâma inanmayanlar kimi zaman peygamberimiz ve arkadaşlarını toplum içinde susturmaya çalışıp alay ettiler. Kimi zaman da Müslüman olmayı kabul eden köle ve güçsüzlere işkenceler yaptılar. Hatta bazılarını öldürdüler.