PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Türklüğe asıl hakaret edenler-Açık sözlü toplumun faşizm kokulu yasaları


Kalpsiz_
11-21-2007, 23:40
Günlük hayatta en sevilen özelliktir “açık sözlülük”.

İsteriz ki insanlar içlerindekini saklamasınlar. Düşüncelerini gizlemesinler. Bu nedenle

“Dobra dobra oluş” hep takdir görmüştür. O kadar ki açık sözlülüğün “pot kırmak”, “çam devirmek”, “patavatsızlık yapmak” gibi komplikasyonları bile öfke değil, espri ve tebessüm nedeni olmuştur.



“Yere bakıp yürek yakan”, “konuşmayan”, “ağzındaki baklayı çıkarmayan” insanlar tehlikeli ve ne yapacakları belli olmayanlardır. Bu tiplerle pek dostluk da kurulmaz.

Düşünce ve konuşma özgürlüğüne bakış açısı özel yaşamımızda böyle.



Bu bakış açısı; devlet, politika ve yasalar düzlemine tamamen değişiyor.

En makbul vatandaş, “susan” ve “devlet babasına” mutlak itaat eden vatandaş oluyor.



Düşünce ve konuşma özgürlüğü gündeme geldiğinde Türkiye, bir anda “çağdaş uluslar düzeyin yükselme” çabasından vazgeçmekte ve Afrika ligini yeterli bulmakta.



Düşünce özgürlüğünde hangi basamaktayız?



İfade özgürlüğüne bağlı olarak basın özgürlüğünde Türkiye; Reporters Without Borders'ın 2007 raporuna göre; Dünya'da 169 ülke arasında 101'inci. (Sıralama kriterleri için bkz.)



Bizden özgür ülkelere bir kaç örnek:

Kongo 80.

Haiti 75.

Zambiya 68.

Tanzanya 55.

Nikaragua 47.

Ve Yunanistan 30'uncu.



Özel hayatımızdaki özgürlük düzeyimiz, toplumsal yapıda yasalarla düzenlenince ortaya riyakâr ve düşündüğünü gizleyen, ikiyüzlü bir toplum çıkıyor.



Türk Ceza Kanununda yer alan 301'inci madde ile "Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama" suç sayılmıştır.



Bu elastik madde ile her türlü eleştiri suça dönüştürülebilir. Elif Şafak'ın bir roman karakteri bu suçu işlemiş, roman karakteri tutuklanamayınca suç Elif Şafak'a kalmıştı(!).Bir yazısında yer alan ve ısrarla yanlış algılanan cümlesi 301 milliyetçiliği tezahüratıyla Hrant Dink'in yaşamına geçenlerde ise oğlunun ise Türkiye'den kaçışına mâl olmuştu.



Saygınlığı koruma yasaları



Hiçbir “saygınlık”, eleştiri ve sözle zedelenmez. Eskilerin deyimiyle “kişi ne yaparsa kendi/kendine yapar.”



Siz saygın ve dürüst bir insansanız, iftira ve yalan içermeyen hiçbir eleştiriyle yıpranmazsınız.



Çalışkan bir öğrenci, ne “aptal” ne de “tembel” ithamından rahatsız olur. Kendinin farkındadır. Asıl hakaret ve hakir oluş gerçekten “tembel” olmaktadır. Başkalarını aşağılamaktadır.



Bu nedenle hakaret ve aşağılama asla “saygınlığa” zarar vermez tersine hakaret edenin -varsa- saygınlığını bitirir.



Bir ulus için en büyük utanç, “saygınlığının” yasalarla korumaya muhtaç olmasıdır.



Eğer o ulus zaten saygınsa o zaman en büyük hakareti yapanlar, bu tür yasaları o ülkenin başına saranlardır.



Türklüğe asıl kimler hakaret ediyor?



Ne yazık ki demokratik özgürlüklerin kısıtlandığı ülkeler, insani gelişmişlik endeksinde de gerilerde.



Birleşmiş Milletler Gelişim Programı'nın Human Development Index rankings raporuna göre 177 ülke arasında Fiji ve Paraguay'dan sonra 92'nciyiz.



Gerçek boyumuz ve saygınlığımız kendi ev ahalimizle karşılaştırıldığımızda değil sokağa çıktığımızda ortaya çıkıyor.



Bir ulus için gelişmişlik düzeyinde, onlarca Afrika ülkesinin ardına düşmekten daha büyük hakaret olabilir mi?



Siz bu rakamlardan rahatsız olan bir “yurdum milliyetçisi veya Kerinççi ulusalcısı” gördünüz mü?



Onlar için önemli olan tek şey, insandan soyutlanmış bir vatan ve bayrak fetişizmidir.

Bu tür sanal milliyetçileri eleştirmeye bile değmez.



Bunlar ders çalışacaklarına kendilerine “tembel” denilmesini yasaklamaya çalışan hımbıl (ama kuyruğu dik) öğrencilere benzer.



Düşünce özgürlüğüyle, ifade hürriyetiyle hiçbir “saygınlık” zarar görmeyeceği gibi, devletin üniter yapısı da zarar görmez.



İnsanların özgürce fikrini söylediği yerler değil, fikirlerin hapishanelere tıkıldığı ülkeler tehlike altındadır.



Evet, gerçekten 301'den Türklüğe hakaretten birileri yargılanacaksa Türkiye'yi dünya önünde muz cumhuriyetlerinin dahi altında bir gelişmişlik düzeyine sürükleyen bencil ve nepotik beyinli politikacılar, (Demirel, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller…) ve Kenan Evren benzeri muz apoletli, darbe kokartlı generaller yargılanmalı.


Günsel GÜNHAN