PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : PKK dedikleri


Kalpsiz_
11-21-2007, 23:27
ŞEMDİN Sakık, bu çetenin Apo'dan sonra gelen şefiydi, 33 askerimizin, "ateşkes dümeniyle" tuzağa düşürülüp katledilmesinin mimarı olarak tanınır.

O şimdi hapiste;
Şöyle demiş:
"Kız kardeşim Adife Sakık dağda vurulmasa, benim 18 yılım dağda geçmese, Sırrı Sakık milletvekili olamazdı. Ahmet Türk, PKK'ya militan verdiği için DTP'nin başında."

İşte bu kadar!..

Bakınız ne kadar çarpıcı bir durumdur, Hakkari'de PKK ağızlı belediye başkanı görevinden çekiliyor ve yerine başka bir DTP'li vekalet ediyor. Olayın tercümesi; Bu kişi İmralı'daki çete başı tarafından, seçimlerde başarısız olduğu için değiştiriliyor!.. Olan biten, yasalar çerçevesinde bir gelişme ama işin aslı vahim bir "egemenlik" tezahürü...

Meclis'teki hanımefendinin "dağdan gelip gelmediğini" tartışmak komik değil mi? Kendilerini düz ovaya davet edenler, siyaset-ticaret kimlikli egemenler değil mi, gönderildiler Meclis'e işte!

Ve ne yapıyorlar?..
PKK adına, Türk devleti ile çatır çatır pazarlık yapıyorlar! Matbuatın, askere, devlete şu sıralar yandaş görünen iki yüzlü çakallarının desteği, bol bol reklamlarını pompalamaları ile!..

Bakınız, ne kadar çarpıcı bir durum ile karşı karşıyayız. İktidar, parlamento mensuplarına "istihbarat" vermek durumunda. Görevli bakan, partileri dolaşıyor ama bilgilendirme kapsamına malum parti alınamıyor, çünkü bilgilerin "düşmana" gideceği biliniyor!..

TBMM'de "Gizli oturum" yapılamıyor, çünkü hassas konuların "düşmana" sızması kaçınılmaz!..

Bu "düşmanı" Başbakan, şöyle tanımlıyor;
"Bu ülkeye karşı yıkıcı emeller ve eylemler içinde olan herkes de Türk Milleti'nin düşmanıdır..."
Düşman belli de, düşmanın kim olduğunu bilen, ülke yöneticilerinin ne yaptıkları belli değil!..
Bu yüzden, ülkenin başı "onlarca yıldır" bomboş!.. İşte, bu boşluk nedeniyle, gelinen noktanın ne olduğunu, şu meşhur Sırrı Sakık'ın söylediklerinden anlıyoruz.

Şöyle diyor;
"Şu anda çocukları dağda olanlar, dağda kimsesi olmayanlardan daha fazla siyasi ve ekonomik rant sağlayabiliyorlar. Örneğin, çocukları dağda olan ya da dağda vurulan ailelerden birileri belediyelere alınıyor, belediye imkanlarından yararlandırılıyor. DTP milletvekilleri ve yöneticilerinin hemen tamamının vurulmuş veya dağda yakını bulunuyor."

Devleti yönetenlerin, millete sahipsizliğinin vahim sonuçlarına bakınız.
"Aileler, örgüte katılan çocuklarının kanıyla yaşamaya başlamışken, çocuklarını dağdan indirme çabasına gireceklerini hiç sanmıyorum."

Örneği de kendisinden veriyor;
"Bunu kendi ailemden biliyorum. Ben ve kardeşim Arif, dağdan indiğimiz için ailemizden yemediğimiz söz kalmadı. Hakaretle yetinmeyip, bize ambargo uyguladılar. On yıldır kendi kendimizle başbaya bırakıldık. Bize, 'dağda ölseydiniz ama inmeseydiniz, toplum içinde başımızı kaldıramıyoruz. Bari siyasi savunma yapın' diyorlardı. Üvey annem, 'ailenin bu kadar emeği, kanı boşa mı gidecek' diyordu..."

İşte, böyle bir temelde yükseldiğine inanan çete, Cudi, Gabar, belediyelerini yönettiği elli küsur yerleşim merkezi bir yana, memleketin tepesine çöreklendiği inancı ile hareket ediyor. TBMM'deki öncü birlikleri de değil sadece...
Sermaye üstünlüğü de kontrolünde sayılabilir.

Şarkı türkü, dizi vesaire dünyasına şöyle bir bakın da neden kara kara düşünülmesi gerektiğini, Truva atlarının nasıl azman yapılar halinde, dört nala koştuklarını görün!..

Başbakan'ın bir başka "düşman" tarifini daha sunuyorum; "Onlara tüm iyi niyetimizle anlatmaya çalıştık hala da çalışıyoruz..."

Anlata anlata "onlara" biz ne anlatacağız bilemiyorum da, çete, bize şehit cenazesini anlata anlata bitiremiyor!..




Behiç KILIÇ