PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Muhalefetin zirvesinde bir karikatürcü


Kalpsiz_
11-21-2007, 23:25
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal, Salı günü partisinin Meclis Grup Toplantısı"nda kürsüye bir karikatürle çıktı.

İnternet Haber"in de geniş yer verdiği karikatürde dağdaki PKK militanının bulunduğu tepeden aşağı doğru kıvrılarak inen yolun sonu çizerin ustalığıyla masa haline geliyordu. Masanın ucunda da Başbakan Tayip Erdoğan oturuyordu.

Baykal"ın siyasi arenadaki bugünlerdeki bakış açısını en iyi bu karikatür açıklıyordu.

Başbakan Erdoğan, Prag"a giderken yaptığı konuşmada ağzından şu cümleyi kaçırmıştı:

-Karşılıklı olarak silah bırakılacak!

Baykal bu durumu izah etmede kelimelerin aciz kaldığını düşünerek Milliyet Açık Pencere çizeri Ercan Akyol"un karikatürüne sarılmıştı. Haberciler de şu başlıkla verdiler:

-Baykal karikatürle vurdu!

Deniz Bey"in “işte budur” dediği karikatürün köşesinde Ercan Akyol"un minik bir notu vardı:

-Görülen lüzum üzerine ikinci kez yayınlanmaktadır.

Ercan"ın bu karikatürü ilk olarak 8 Nisan 2006"da yayınlanmıştı.

Bu durum açık olarak bir şeyi ortaya koyuyor:

-Karikatürcüler siyasetçilerin yaklaşık iki yıl önünden gidiyorlar.

Özele indirirsek Deniz Baykal, Ercan Akyol"un en az 20 ay gerisindedir!

Bir başka anlatımla da Ercan iki kez göstermeden Baykal durumu kavrayamıyor.

***

Ben Ercan"ın karikatürünü İlke Yayınları"ndan çıkan ÇİZİYORUM-2006 adlı albümünde gördüm birkaç gün önce… “Sevgili Nazım Alpman"a Kasım 2007” diye yazan imzalı sayfada Ercan kendi karikatürünü çizmişti.

Ercan Akyol 2006"da Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü"nü alan ilk karikatürcü oldu. Ancak Ercan"ın meslek hayatında aldığı ödüllerin toplamı hakkında kendisinin de net bir bilgisi olduğunu sanmıyorum. Çünkü sayılarla arası yoktur. Bir de böyle şeyleri hatırlayamaz!

Ercan Akyol ile aynı odada üç yıl, aynı gazetede 15 yıl birlikte çalıştık.

Milliyet"in Cağaloğlu binasında (Eski Milliyet) Melih Aşık"ın odasının hemen yanında Açık Pencere ekibinin odası vardı. Burası bizim “en neşeli” anlarımıza yuva olmuş bir mekandı.

Bizim için şamata yuvası olan yer Ercan"ın “çile odası” idi.

Bütün gazeteleri tek tek okur, eskizler çizer, notlar alır, sonra döner bir daha bakar. Çizer, karalar, atar… Biz göz ucuyla bakıp “aaa çok güzel olmuş” dediğimiz nice karikatür, Ercan"ın masa altındaki çöp kutusunu boylardı. Beğenmez, çizer, çizer, çizer…

Bütün bir gününü ertesi gün Açık Pencere"nin ortasında yer alacak o karikatür için ayırır.

Karikatürcüler Derneği üyesi bir çizer, Ercan"ın çalışma temposuna bakıp sormuştu:

-Bütün gün tek karikatürle mi uğraşıyorsun?

Ercan, sessiz bilge haliyle gülümseyerek bakmıştı sadece… Nasıl desin ki:

-Ben doğum sancılarıyla kıvranıyorum her gün yeni baştan!

Bir başka karikatürcü de Ercan"ın çizerken tek karikatüre gösterdiği saygıyı görüp mesleği bırakmıştı:

-Karikatür böyle çiziliyorsa, benin “karikatürcüyüm” demem Ercan"a ayıp olur!

Ercan Akyol zor çizer. Zorluğu kendi içindedir. Kendi çizdiğini zor beğenir.

Deniz Baykal"ın bir günlük “vurucu” konuşması, Ercan"ın bir ömrünü alır, götürür.

O yüzden politikacılar “gündelik” kalırken sanatçılar ölümsüz olur.

Ercan ikinci grubun yaşayan ve yaşatan temsilcisidir.