PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Gaziantep Müzeler Ören yerleri


Kalpsiz_
01-13-2008, 18:33
GAZİANTEP MÜZELERİ

Gaziantep İli, tarihi coğrafya bakımından Kuzey Suriye - Anadolu ve doğu-batı arasında kültürel, askerî ve ticarî yolların üzerinde ve kavşak noktasında yer almaktadır. Tarihte çok değişik kültürlere tanık olmuş Gaziantep İli'nde 250'den fazla höyük bulunmaktadır. Anadolu'nun en eski buluntularından biri Dülük Mağarası'nda bulunmuş olan taş aletlerdir. Bunların tarihi 600 bin yıl önceye Paleolitik Çağa uzanmaktadır. Yöre Hurri, Hitit, Pers, Yunan, Roma, Bizans ve İslâm uygarlığının izlerini taşımaktadır. Yörede 30'u aşkın arkeolojik kazı yapılmıştır. Gaziantep Müzesi eserlerinin çoğunu bu kazılar sayesinde elde etmiştir. Müzede 65 binin üzerinde eser bulunmaktadır.

Gaziantep Müze Müdürlüğü'ne bağlı olan müzeler şunlardır: Arkeoloji Müzesi, Etnografya Müzesi ve İslahiye İlçesi'ndeki Yesemek Açık Hava Müzesi. Ayrıca Müze Müdürlüğü denetiminde tek yapı bazında 693 taşınmaz kültür varlığı ile 221 adet sit alanı bulunmaktadır. Nüvesi 1944 yılında, öteden beri etraftan toplanmış bazı eserlerin bir araya getirilmesiyle Sabahat Göğüş tarafından kurulmuş olan Gaziantep Müzesi, önce Nuri Mehmet Paşa Camii'nde hizmet vermiş, 1969 yılında ise bugünkü binasına taşınmıştır. Arkeolojik bakımdan çok zengin olan bölgenin potansiyeli sebebiyle müzenin genişletilmesi ihtiyacı doğmuştur. 1976 yılında başlatılan ek salon çalışmaları halen sürmektedir. Bugünkü mevcut binada 5 adet salon bulunmaktadır.

Gaziantep Müzesi'nde, müzeyi bir tarih deposu görünümünden kurtarmak ve izleyicide sempati uyandırmak amacı ile sergilemede alışılmışın biraz dışına çıkılarak yenilik sayılabilecek denemeler yapılmıştır.

II. YESEMEK HEYKEL ATÖLYESİ
VE AÇIKHAVA MÜZESİ

Gaziantep'in İslahiye İlçesi'nin Yesemek Köyü'nde yer almaktadır. Karatepe olarak anılan bir tepe üzerinde bazalt taş ocağı ve bu tepenin yamaçlarında bir heykel atölyesi bulunmaktadır. Burası ilk defa, Alman Doğu Araştırmaları Kurumu adına Zincirli Höyük'te kazı yapan Felix von Luschan tarafından görülerek bilim alemine tanıtılmıştır. Burada 1958-1961 yıllarında Prof. Dr. Bahadır Alkım tarafından kazı ve araştırması yapılmış ve bir bilimsel yayın neşredilmiştir.

M.Ö. 2. binin ikinci yarısı içinde bölge, Hitit hakimiyetine girdikten sonra bu taş ocağı faaliyete geçmiş ve Hititler'le yeni bir fonksiyon kazanmıştır. Burada Hititli ustaların yanı sıra Hurri usta ve sanatkârların da çalıştığı bilinmektedir. Bir ara faaliyeti zayıflayan atölyede, Geç Hitit krallıkları döneminde M.Ö.9. yüzyıldan itibaren çalışmalar tekrar yoğunlaşmış, bu ikinci dönemde özellikle Arami ve Asur sanatı ağırlık kazanmıştır. Diğer Önasya sanat unsurları gibi burada hakim olan sanatsal üslup da, oriantalizan üslup adıyla hemen sonraları batıda gelişmeye başlayan Ege kültürlerini etkilemiş ve Klasik Dönemle doruk noktasına ulaşan Yunan sanatının adeta nüvesini oluşturmuştur.

Atölyenin teknik işleyişi bilinmektedir. Yüzey kayası düzlendikten ve blok sınırları belirlendikten sonra burada düzenli delikler veya kanallar açılmakta, bu oyuklara kuru ağaçlar çakılmaktadır. Islaklık sonucu genişleyen ağaçlar kaya bloğunu çatlatarak yerinden koparmaktadır. Elde edilen bazalt bloklar ağaç kızaklarla yamaçtaki çalışma alanına indirilmekte ve alınan siparişe göre ustalar bloğu kabaca yontmakta, taslak haline getirmektedir. Bu taslakların ince işçilikleri ise, nakliye sırasında zarar görmemesi için gittiği yerde yapılmaktadır. Buna dair bulunan tek bir örnek, Zincirli'den çıkarılıp halen Gaziantep Müzesi'nde sergilenen sfenkstir. Devlet denetiminde büyük bir teşkilatla işletildiği anlaşılan bu taş ocağı ve heykel atölyesinde taslak işçiliğinin bütün safhalarını takip etmek mümkündür. Asurlular'ca faaliyetine son verildiği ve ustalarının Asur'a götürüldüğü bilinen atölyede herşey olduğu gibi kalmış ve zaman donmuş gibidir. Sanki biraz sonra öğle yemeği paydosu bitecek ve çalınan bir başlama düdüğü ile ustalar ve sanatkârlar tekrar işlerinin başına döneceklerdir. Gaziantep Müzesi'nce yapılan çalışmalarla düzenlenen alanda halen 200'den fazla heykel taslağı teşhir edilmektedir. Sfenksler, kapı aslanları, oturan aslanlar, kanatlı aslanlar, Amanos Dağları'nı temsil eden dağ tanrısı kabartmaları, savaş sahnesi kabartmaları ve mimari parçalar kendi tabii ortamlarında sergilenmektedir.

Faaliyeti yaklaşık 500 yıl devam etmiş olan taş ocağı ve atölye, günümüze kadar gelmiş halen tek örnek olması açısından önemlidir.

ARKEOLOJİ MÜZESİ

Geçici Sergileme ve Nostalji Vitrinleri

Girişteki ince uzun salonda, genellikle geçici veya periyodik olarak değişen konuları yansıtan sergileme yapılmaktadır. Resim ve karikatür meraklılarını müzeye çekmek için "arkeoloji" konulu bir karikatür sergisi, tıp-eczacılık-kimya-kozmetik meraklılarına hitap eden "Antik Dönemde Tıp Aletleri" konulu iki vitrin, arkeoloji ve müzeler dünyasındaki son gelişmeleri içeren "Diğer Müzeler ve Arkeolojik Çalışmalardan Haberler" başlıklı bir pano ile çevredeki ören yerlerini tanıtan resimlerin sergilendiği üç adet blok pano yer almaktadır. Bu salondaki önemli bir bölüm de "Nostalji Vitrinleri"dir. Burada ülkemiz müzelerinde ilk kez olmak üzere, 1864 yılında bakır plaka üzerine çekilmiş ilk fotoğraflar ile 1910 yılındaki modellerden başlayarak günümüze kadar gelen "Fotoğraf Makinelerinin Tarihi Gelişimi" isimli 120 parçalık fotoğraf makineleri ve aksesuarları koleksiyonu sergilenmektedir. Ayrıca yüzyılımızın başlarına ait ülkemizden ve dünyanın çeşitli şehirlerinden görüntülerin yer aldığı "Kartpostallarla Eskilerden Günümüze" isimli sergi ile eski radyolar, gramofonlar, telefon-yazı makinesi-kollu dikiş makinesi; eski saatler ve benzeri eşyalar sergilenmekte, izleyicilerin anılarıyla yakın geçmişi yaşamaları ve böylece müzeye yakınlık duymaları amaçlanmaktadır.

Kronolojik Salon

Bu salonda, Anadolu ve Gaziantep'teki antik yerleşim yerleri ve kazı merkezleri büyük panolardaki haritalarda tanıtılmakta ve Gaziantep bölgesinin kronolojisi verilmektedir. Sergileme, birinci bölümde tabiat tarihi vitrini ile başlamakta, özellikle Dülük ve Fırat kenarı paleolitik taş aletlerinin ve bunların kullanımına yönelik didaktik materyallerin yer aldığı vitrinlerle devam etmektedir. Kalkolitik ve Tunç Çağlarının çeşitli evrelerini yansıtan sergileme, Demir Çağındaki bir medeniyete - Urartu'ya - özgü vitrinlerle son bulmaktadır. İkinci bölümde ise, Akamenid-Pers, Hellenistik ve Kommagene ile özellikle Roma Döneminden kesitler sunan vitrinler yer almaktadır. Bu bölüm, Bizans ve İslâmî dönemlere ait süslü kapların, çeşitli kandillerin sergilenmesi ile sona ermektedir. Salonda ayrıca, "Belkıs/Zeugma Kazıları" ve "Çağlar Boyu Çocuk Oyuncakları" vitrinleri yer almaktadır. Burada ayrıca, bir mamut iskeletine ait kemikler ile doldurulmuş bir krokodil de sergilenmektedir.

Belkıs / Zeugma Salonu

Koridor şeklindeki ince uzun salonda, Belkıs kazılarından elde edilen ve özellikle mezar heykeltraşlığını yansıtan heykel ve kabartmalar ile mozaik panolar yer almaktadır. Mezar odalarının önündeki teraslara ve koridorlara konulan ölülere ait heykel ve kabartmaların oluşturduğu mezar heykeltraşlığı, Zeugma nekropolüne özgü bir özelliktir.

Sikke ve Küçük Buluntular Salonu

Yeni düzenlenmiş olan bu salonda modern müzecilik anlayışıyla, bir yanda tüm dönemleri içeren bronz insan ve hayvan heykelcikleri, kült eşyaları, figürünler, damga ve silindir mühürler, süs iğneleri, bilezik; tork'lar, fibula'lar, yüzük taşları; Klasik Dönem kil mühür baskıları, altın ve gümüş ziynet eşyaları sergilenmektedir. Diğer yanda ise, sikkenin basım ve devirlere göre belirlenen özelliklerini ve zaman içindeki değerini belgeleyen bilgi panolarına yer verilmekte; altın-gümüş ve bronz sikkeler ile Osmanlı Dönemi nişanları izleyiciye sunulmaktadır.

Belkıs Salonu ile sergi salonunu birleştiren koridordaki iki eski ahşap vitrinde ise, araştırmacı Sayın Akten Köylüoğlu'nun aslına uygun olarak eski ustalara bizzat yaptırıp müzeye hediye ettiği "Eski Gaziantep'te Çocuk Oyuncakları" sergilenmektedir.

Sergi Salonu

Bu salonda, gene ülkemizde ilk kez olarak 60 panoyla izleyiciye sunulan "Roma Döneminde Bir Şehirde Kuruluş Öyküsü" isimli çizgi-resimlerden oluşan bir sergi yer almaktadır. Ayrıca, Kültür Bakanlığı'nca yaptırılıp tanıtım amacıyla birçok ülkeye gönderilen "Türk Mimarlık Eserleri" ve "Arkeolojik Kültür Varlıklarımız" ile "Yağmalanan Anadolu" isimli büyük boy fotoğrafların küçültülmüş boydaki kopyaları da sergilenmektedir. Öte yandan "Atatürk ve Müzeler" isimli Türkçe-İngilizce yazı ve resimlerden oluşan sergi de ayrı bir köşede Cumhuriyet'imizin 75. yılı nedeniyle ziyaretçilerin ilgisine sunulmaktadır.

Müze Bahçesi

Müzenin ön bahçesinde, Hitit ve Geç Hitit Dönemi cenaze ziyafetlerini betimleyen bazalttan kabartmalı steller yer almakta; yan bahçesinde ise çoğunluğu Belkıs/Zeugma kökenli Roma Dönemi erkeğini simgeleyen kartal ve kadını simgeleyen yün sepeti motifli mezar taşları sıralanmaktadır. Ayrıca dört adet Roma Dönemi lahti de bahçeyi süslemektedir.

Yeni bina tamamlandığında, özellikle bahçe teşhiri tamamen değişecektir. Yepyeni mozaik ve heykel salonlarında; "Gaziantep Kültürü" adıyla düzenlenecek dört adet büyük salonda, Gaziantep'in el sanatları, zenaatkârlar çarşısı, ev ve konak yaşantısı, Barak kültürü, hayat hikayeleri ve eserleri, Gaziantep'te yetişen ünlü kişiler, sözlü, yazılı ve belgelerle modern müzecilik anlayışı içinde ziyaretçiye sunulacaktır.

İstasyon Caddesi No: 2
Tel : (0342) 231 11 71
Faks : (0342) 230 30 17

Pazartesi dışında her gün 08.00-12.00/13.00-17.00 saatlerinde ziyarete açıktır.

Arkeoloji Müzesi
Adres: İstasyon Cad. - Gaziantep
Tel: (342) 231 11 71
Faks: (342) 210 30 17

Etnografya Müzesi
Adres: Eyüboğlu Mah. Hanifioğlu Sok. No: 64 - Gaziantep
Tel: (342) 230 47 21

HASAN SÜZER ETNOGRAFYA MÜZESİ

Gaziantep, Bey Mahallesi, Hanifoğlu Sokak'ta yer alan bina, bu asrın başlarında inşa edilmiştir. Daha sonra birkaç kere el değiştiren bina, 1985 yılında çok harap bir vaziyette iken işadamı Sayın Hasan Süzer tarafından satın alınmış, restorasyonu tamamlandıktan sonra "Hasan Süzer Etnografya Müzesi" olarak kullanılmak şartıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağışlanmıştır.

Bina ana kaya içine oyulmuş mahzen üzerine üç kattan oluşmakta, ikisi anayola, diğeri ara sokağa ulaşan üç girişi bulunmaktadır. Ön cephedeki işlemeli büyük kapıdan "hayat" adı verilen orta bahçeye, küçük kapıdan ise "selâmlık" denilen bölüme geçilmektedir.

Hayatın güneybatı köşesinde; üst katında oturma odası, alt katında ocaklık ve tuvaletin yer aldığı iki katlı müstakil bir bina yer almaktadır. Bu bölüm evin hizmetkarları, tarafından kullanılmıştır. Hayat, ince bir taş işçiliğinin eseri olan renkli taşlarla kaplanmıştır.

Bodrum katları; birbirinin içinden geçme iki ayrı mekândan ibaret olup, ikisi arasında yaklaşık 2 m. kot farkı mevcuttur. Tamamen yerli kayaya oyulmuş mağara görünümündeki bodrum katta pekmez, ve zeytinyağı depolamaya yarayan küpler, erzak depolamaya yarayan bölümler ve su kuyusu bulunmaktadır. Bu bölümde ayrıca büyük bir dokuma tezgâhı yer almaktadır.

Zemin katta; iki oda "ocaklık" adı verilen mutfak, evin hamamı ile bu mekânın ısınmasını sağlayan ocaklar ve iki farklı taraftan birinci kata çıkan merdivenler yer almaktadır. Hamam, Türk hamamı özelliklerini taşımakta, külhandan gelen ve alttan geçen, duman vasıtasıyla ısınmaktadır. Girişin sağında yer alan oda "tandır odası" dır. Adını, tandır denilen gömme bir taş ocak üzerine konan bir kürsü ve ve onun üzerine örtülen geniş bir yorgandan, mahalli bir ısınma sisteminden almaktadır.

Birinci katta sofada, taş işçiliği ve boyalı tezniyatı ile dikkati çeken bir çeşme ve hayata bakan üç ayrı oda yer almaktadır. Odalardan birisi gelin görme odası, diğeri günlük yaşamın sürdürüldüğü iş odası, üçüncü oda ise erkek misafirlerin ağırlandığı selâmlık bölümü olarak tanzim edilmiştir.

İkinci katta yer alan odalardan ikisi ev sahibine ait harem bölümü olarak düzenlenmiştir. Üçüncü katta terasa geçişi sağlayan camekânlı bir oda ve "güvercinlik" bulunmaktadır. Bu bölüm günün yorgunluğunun giderildiği sakin bir köşe olarak canlandırılmıştır.

Bina içinde yer alan bölümler günlük yaşamdaki fonksiyonlarına göre yörenin eşyası ile donatılmış, mankenlerle teşhire canlılık ve gerçekçilik verilerek hizmete açılmıştır.

Eyüpoğlu Mahallesi, Hanifioğlu Sokak No: 64
Tel : (0342) 230 42 21

Pazartesi dışında her gün mesaî saatlerinde ziyarete açıktır.

Örenyerleri

Belkız-Zeugma - Nizip/Belkıs
Yesemek - İslahiye/Yesemek
Tilmen - İslahiye/Tilme
Dülük Örenyeri - Şehit Kamil/Dülük

Belkıs/Zeugma

Belkıs/Zeugma Antik Kenti, Gaziantep ili, Nizip İlçesi , Belkıs Köyü sınırları içerisinde Fırat Nehri'nin kıyısında yer alır. Yaklaşık 20 bin dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş olar Belkıs/Zeugma Antik Kenti; Fırat'ın geçilebilir en sığ yerinde olması, askeri ve ticari bakımdan çok stratejik bir bölge olması nedeniyle tarihin her döneminde önemini korumuştur.80 bin nüfusu ile döneminin en büyük kentlerinden biri olan Belkıs/Zeugma , tarihin değişik dönemlerinde değişik isimlerle anılmıştır.



Büyük İskender'in generallerinden ve daha sonra Suriye Kralı da olan Selevkos Nikator kendi adıyla, Fırat nehrinin adını birleştirerek M.Ö.300 yılında burada Selevkos Euphrates ( Fırat'ın Silifkesi ) adında bir kent kurar. Daha sonraları M.Ö.1.yy.'da kent Roma hakimiyetine girer .Bu hakimiyet değişikliğiyle birlikte kentin adı da değişerek köprü, geçit anlamına gelen ve bütün dünyada bilinen şekliyle " Zeugma" adını alır. Roma İmparatorluğu'nun 4.Skitia Lejyon Garnizonu'nun burada konuşlandırılması ve ticaret sebebiyle kısa zamanda 80 bin nüfusa ulaşan Zeugma'da Fırat manzaralı yamaçlara villalar inşa edilir. 80 bin kişilik nüfus Zeugma'yı dünyanın en büyük kentlerinden biri haline getirir. Örneklemek gerekirse Zeugma , komşusu sayılan Antakya (Antiokheia) ile Mısır'daki İskenderiye'den ( Aleksandreia) 'dan daha küçük, Atina (Athena) ile aynı büyüklükteydi. Pompei ve şimdi dev bir metropol olan Londra (Londinum) 'dan ise birkaç kat büyüklükteydi.

Ünlü coğrafyacı Strabon da Zeugma'dan bahsetmektedir. Hellenistik dönemde Selevkos Nikator zamanında Zeugma'da önemli imar faaliyetleri yapıldığı bilinmektedir. Kentteki Akropolün üzerine kader tanrıçası Thyke'nin bir tapınağı yapılmıştır. Bu tapınak halen toprak altındadır. Zeugma Antik Kenti kendi şehir sikkesi de basmış Roma Kentlerinden biridir. Sikkeler üzerine bir tarafına Thyke tapınağı , diğer tarafına da güçlülüğü simgeleyen Roma Kartalı motifi basılmıştır.

Dülük

Gaziantep kent merkezinin 10 km. kuzeyinde bugünkü Dülük köyünde tarihi İpek Yolu'nun üzerinde bulunan bu antik kentte bulunan Şarklı Mağarada M.Ö. 6 bin yıllarında insanların yaşadığına dair taştan yapılmış aletler bulunmuştur.Tarihte Doliche olarak bilinen kent Hitit'lerin baş tanrısı Teşup'un din merkezi olmuştur. Dülük köyünün içinde ve çevresinde bir çok kaya mezarları ve kaya kiliseleri ziyarete açılmıştır