PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Bir Aşktır ''Aşk-ı Ney''


kelebek35
07-24-2009, 11:19
http://img247.imageshack.us/img247/3500/neyyor5ce1tu9.png

Ney, sazlıkta biten alelade bir kamış değildir. Ney. âşığın elinde ateştir, gönüldür. Allah sırrıdır.
Derler ki. Peygamber Davut, bir gün bir sazlıktan geçiyormuş. Bu sırada hafif bir rüzgâr esmeye başlamış. Kamışlar başlamış ötmeye.. Ama ne ötüş! Hazreti Davud olduğu yerde çivilenmiş kalmış. Bu ses, ne ilâhî ses, ne içten terennüm.. Bir tanesini koparmış, dudaklarına götürmüş, başlamış üflemeye.. Bundan sonra Allah'a olan âşk ve muhabbetini bu kamışla dile getirmiş. Bu kamış O'nun elinde kamış olmaktan çıkar, âşk haline gelirmiş. Davud'un ilâhîleri ve pek meşhur davudî sesi, terennümleriyle yanık nefesi ve sesiyle, feryad eden bir âşk misali ney ile ilgili olsa gerek.
Yine söylenir ki. Hazredi Muhammed (S.A.V). Allah sırrını yalnız can yoldaşı Hz. Ali'ye söylemiş, kimseye ifşa etmemesini sıkı sıkıya tenbih etmişlerdi. Hz. Ali, bu ilâhî sırrı, bir süre içinde gizlemiş, fakat sırrın ateşine, ağırlığına dayanamamış, yüreği parça parça olmuş, çöllere düşmüştü. Bir gün, perişan sahrada dolaşırken, kör bir kuyuya rastlamış. içini yakan, kavuran ilâhî sırrı bu kuyuya boşaltmış, ferahlamıştı. Kısa bir süre sonra, kuyudan, âb-ı hayat gibi sular taşmış, vâha haline gelmiş, ağaçlar, kamışlar bitmişti. Ney bu sazlıkta biten bir kamıştı. Erbabının elinde bu kamış dile geliyor, ilâhi sırları ifşa ediyordu. İşte birçokların meyhane sazı haline getirdiği ney. böyle ilâhi bir sırrın davetçisi olarak tanınıyordu.
Alevden nefesi ile hıçkıran, yanık ve perişan ney.. İlâhî bir selsebil aşkla dolu gönül. Mevlâna'nın, "Benim sırrım, feryadımdan uzak değil; fakat gözde, kulakta o nur yok. Ten candan, can da tenden gizli değil. Lâkin canı görmek için izin yok.." diye dile getirdiği âşk sembolü.. Ney için Mevlâna der ki:
Gizli sırlarını söylemede cihanın O yanık ney, o yanık ney, yanık ney,. Ney nedir? O busesi güzel cananın, Öptüğü şey, öptüğü şey, öptüğü şey.
İşte rebab ve neyin sesi, âşk evinin temel harcıydı. Bu seslerden nasibini alan âşık, vecde gelir, semâa girerdi. Gezegenler ve yıldızların, güneşin çevresindeki dönüşleri gibi, ilâhî sevgilinin manevî çevresinde döne döne.
Mevlâna, "Semâ, ilâhî vuslata erişmek içindir" der. Bu vuslat yolunun zevkini alan âşık, zaman ve mekân kayıtlarından kurtulur. Mesnevi'de, "zamandan, zaman kaydından kurtuldun mu, keyfiyet kalmaz. Keyfiyetsiz Allah'a mahrem olursun." (c: 3, b. 2775) denir. Bu anda "Demirle mıknatıs neyse âşıkla maşuk da odur" Mesnevi, (c: 3 b. 3152). Mevlâna'mızın. "Semâ ederken, ne neyden haberimiz olur, ne teften.." buyurdukları gibi âşığın cezbe hali, onu, o anda dünya kayıtlarından sıyırır. Bu hal bir süre devam eder. Sonra, yavaş yavaş sükûna varır. Allah'ın mutlak cemaline ve celâline hamdeder: "Artık öyle bir makama ulaşmıştır ki, orada ne zikir,ne zikreden, ne de zikredilen vardır". Bunun için Mevlâna, "Semâ, aşıkların gıdasıdır. Çünkü onda canana vuslatın hayali vardır" demektir. Tebrizli Şems "Hak'kı isteyen ve ona âşık olanlar, semâ ettikleri zaman, aşkları ve manevî halleri çoğalır" diyerek, Mevlâna'yı daima semâ etmeğe teşvik etmiştir.


Marifet sahibi insanı temsil eden Ney'i dinle,
ayrılık şikayetlerinin heyacanını iç.
Dinle nasıl derin ayrılık ve hasret nağmeleri söylemekte,
Neyistan'dan ayrıldığı günden beri feryad etmekte.
Onu dinleyen her kulak ve yürek sahibi
bu feryadın kendi iç aleminden geldiğini anlar.
Unuttuğu hakiki yuvasına olan hasretini,
yüreğinin en ince noktasında hisseder.
Neyin içi boşalmasa o ilahi nağmeler
onda nasıl vücud bulur..?
Kamil insanında gönlünden dünyevi olan boşalır ,
ve onda ilahi tecelliler vücud bulur...
Ney'in yedi deliği gibi
insanında yedi manevi deliği vardır.
Bu yedi delik kapandığı vakit, zaman durmuş,
Ney kamışlıktan koparılmadığı günlere...
Ve insan , başlangıçtan ötesine,
karşıtlıkların olmadığı bir dünyaya,
iyi ve kötünün ötesine dönmüştür...

Atılan hiçbir adımın boşa gitmeyeceği bu yolda
Attığı her adımın heyecanını yüreğinde taşıyan
Ney aşığı güzel dost , bu site ufak bir ışık...
Belki sana kaynak gösteren mütevazi bir yoldaş...
Ve belki de suya duyduğun zamansız bir özlem...
Amaç sana Ney’in inceliklerini
öğretmek değil yanlış anlama!
Ben ancak kapıyı gösterebilirim sana...
Anahtar sende gizli ..?
Dinle ve hatırla ....
İyi yolculuklar ....